Kızı katledilen anne başka kadınlar katledilmesin diye mücadele ediyor

  • 09:04 10 Ağustos 2025
  • Güncel
Derya Ren
 
İSTANBUL - İşkence ile katledilen Sedef Güler’in annesi Gülizar Sezer, dosyada bulunan çelişkilerin giderilmesini talep ederken, başka kadınların katledilmemesi için mücadele yürütüyor.
 
İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde 7 Haziran 2024 tarihinde balıkçılar tarafından denizde halıya sarılı ve ayaklarına ağırlık bağlanmış bir kadın cenazesi bulundu. Olay yerine gelen polis ekipleri, cenazeyi sudan çıkardı ve incelemeler sonucunda cenazenin 24 yaşındaki Sedef Güler’e ait olduğunu belirledi.
 
Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame Bakırköy 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede bulunan çelişkiler hala çözülemezken, Sedef Güler’in annesi Gülizar Sezer, dosyada çelişkilerin ortadan kaldırılması ve kızını katleden faillerin yargılanması talebini her alanda dile getiriyor.
 
Kadın katliamlarına dair yapılan tüm eylem ve etkinliklere katılım sağlayan Gülizar Sezer, başka kadınların şiddet görmemesi ve katledilmemesi için mücadele yürütüyor.
 
Kayıp başvurusunda fotoğraf alınmamış
 
Kızının uyuşturucu baronları tarafından katledildiğini söyleyen Gülizar Sezer, “Kızımın işin içeriğini kabul etmediği için gittiği evde dayak yediğini ve daha sonra başka bir yere götürülerek katledildiğini düşünüyorum. Kızıma ulaşamadığım gecenin sabahında polise gittim ve kayıp başvurusunda bulundum ama kulak arkası ettiler. Kızımın fotoğrafını dahi almadılar. Üstten bir kayıp başvurusu aldılar o kadar. Kızımın evdeyken sürekli telefonu çalıyordu. En son ‘anne ben bu iş görüşmesine gideyim, ısrarla arıyorlar, eğer iyi bir iş ise çalışırım’ dedi. O esnada kızımın birkaç defa telefonun çaldığını da gördüm. Bütün bunları emniyette de anlattım” dedi.
 
Karakoldan önce STAR TV arıyor
 
Daha sonrasında 155’i aradığını söyleyen Gülizar Sezer, “Kızım için kayıp başvurusunda bulunduğumu ve kayıp ilanı verdiğimi ancak fotoğrafını almadıklarını söyledim. O şekilde kızımın fotoğrafını onlara attım. Kısa bir süre geçmeden STAR TV’nin muhabiri olduğunu söyleyen biri beni aradı ve bana ‘başınız sağ olsun’ dedi. Ben kala kaldım. Sonra karakola koştum. Büyükçekmece’de denizde bulunan bir kadının cenazesinin bulunduğunu ve bundan kaynaklı da STAR TV’nin beni aradığını söyledim. Bana ısrarla ‘denizde cenazesi bulunan kadın senin kızın değil, yabancı uyruklu birinin cenazesidir’ dediler. Beni oyalamaya çalışıyorlardı. ATK’ye gittim kendim içeriye giremedim. Kız kardeşim cenazeye baktı, kızımı dövmelerinden tanışmıştı. Ancak bedeni çürüdüğü için emin olamamıştı” diye ekledi.
 
‘8 ay beklemek zorunda kaldım’
 
Gülizar Sezer,  Küçükçekmece Karakolu’na gittiği süreçte içeriye alınmadığını belirterek, karakol kapısında bekletildiğini ve ardından “kalabalık yapıyorsunuz” gerekçesiyle kendisini kafeye gönderdiklerini söyledi. Gülizar Sezer, “Biz kafede beklerken yanımızdan iki genç kadın geçti ve bir kadın diğerine ‘hadi bundan da yırttık’ dedi. Daha sonra öğrendim ki o kızlardan bir tanesi benim kızımı öldüren adamın kızıymış. Daha sonra o katil, kendi kızını yurtdışına kaçırdı. Daha sonra ölen kadının benim kızım olduğunu söylediler. Ve kızımı alıp defnettik. 8 ay boyunca beklemek zorunda kaldım ve sonrasında adalet mücadelesine başladım” diye konuştu.
 
‘Adalet arıyorum’
 
 ATK raporunun 8 ay sonra çıktığını söyleyen Gülizar Sezer, şunları söyledi: “Kızımın nasıl katledildiğini dosyadan öğrendim. Her okuduğum cümlede kanım dondu. Bana ‘gidin bekleyin’ derken o kadar şeyin üstü kapatıldı ki, şimdi onun savaşını veriyorum. Benim kızımı katleden katil 8-9 yıllık kesinleşmiş cezası varken, İstanbul’un göbeğinde ticaret yapıyor. Aynı şekilde farklı suçlardan dosyaları var. Ama tutuklanmıyor. Ben önüme koyulan kayaları yıka yıka adalet arıyorum. Benim çocuğumu namusu üzerinden vurmaya çalıştılar.”
 
‘Dosyada çelişki var’
 
Dosyada farklı görüntülerin olduğunu ifade eden Gülizar Sezer, “Kızımı dövenler savcı karşısına çıkarılmadı. Dosyada birçok fail var ama şuan iki kişi yargılanıyor. Dosyada o kadar çelişki varken nasıl görmüyorlar. Bana sürekli uyarı mesajları geliyor, ‘kızları davaya karıştırma’ diye. Eğer suçları yoksa neden yurtdışına kaçtılar. Devlet onlara ulaşamıyor ama onlar bana ulaşıyor. Dosya açıldıktan sonra tuttuğum avukat da karşı tarafa çalışmış. Benim ‘kızımın fuhuş yaptığını, uyuşturucu bağımlısı olduğunu’ yayan tutuğum avukatmış. Bunu fark ettiğim andan itibaren hukukumuzu kestik. Ondan şikayetçi oldum. Dosyanın bu aşamaya gelmesinde avukatın payı varmış. Kızıma yönelik bu tür karalamalar yapıldı ve ben yalnızlaştırıldım. ‘Velev ki öyleydi ama ‘ölümü hak ediyordu’ diyenler işte onlar kızımı ötekileştirdi. Kızım öyle değildi, bana neden bunun mücadelesini verdirtiyorsunuz?” diye konuştu.
 
‘Kimse ölümü hak etmiyor’
 
“Kimse kadınları ötekileştiremez” diyen Gülizar Sezer, devamında şunları söyledi: “Kadınları kimse bu kadar yok sayamaz. Kimse ölümü hak etmez. Kızımın üzerinde 4 kişinin DNA’sı çıktı. Ama bu DNA’lar kime ait diye sorgulanmamış. Bir kadın, bir erkeğin DNA’sı kızımın tırnak aralarında çıkmış. Ama bunlar kimler bakılmadı. Parmak izleri çıkmış yabancı uyruklu iki kişi, bunlar kim bilmiyorum. Kızım boğuşurken tırnakları kırılmış. Kızımın uyuşturucu bağımlısı olmadığını ATK doğruladı. Kızımın o adamın sevgilisi olmadığını kanıtladım. Adamın sevgilisi benim kızımın arkadaşıydı.”
 
Faili yurtdışına kaçıran Hüseyin Yiğit Ayvalık’ın ifadelerine değinen Gülizar Sezer, “Bu adam bir defa kaçıyor, daha sonra deport ediliyor. İkinci kez kaçmaya çalışırken, yakalanıyor. Kolluk kuvvetlerinde sadece ifadesi alınarak, bırakılıyor. Hüseyin Yiğit Ayvalık, verdiği ifade de failin kendisine 2 cinayetten bahsettiğini söylüyor.  Ama bu araştırılmıyor” ifadelerini kullandı.
 
'Daha da güçleneceğim'
 
Daha sonra kızının eşyaları için karakoldan arandıklarını söyleyen Gülizar Sezer, son olarak şunları söyledi: “Büyük kızımı karakoldan arıyorlar ve ‘gelin kardeşinizin eşyalarını alın’ diyorlar. Kızım gidiyor ve kendisine kızım katledilirken sardıkları halı ve perde parçaları veriliyor. O halı hala benim evimde ben o halı ile yaşıyorum. O halı hala benim kızım kokuyor. Kızımın özel eşyaları hala ATK’de ama katledildikten sarılan halıyı bana veriyorlar. Suç duyurusunda bulundum, polis memuru savcının kendisine böyle bir talimat verdiğini söyledi. Neden benim kızım aranıyor. Neden her yerde benim yaşayan kızımın ismi dolanıyor. Kişisel hakları bu şekilde ihlal ediliyor. Bazı basın kuruluşları katilin ağzından çıkan sözlerden daha iğrenç sözlerle haberler yapıyorlar. Aklım almıyor. Ama bunlar beni korkutmuyor. Daha da güçleneceğim. Kimse ne benim kızımı ne de diğer kadınları ötekileştiremez.”