
‘Cezaevlerine ilişkin bir an önce yasal düzenleme yapılmalı’
- 09:05 6 Ağustos 2025
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - Cezaevlerine tutsaklara dönük yaşanan hak ihlallerinin giderek arttığını söyleyen MATUHAYDER Eş Başkanı Nurten Karagöz, “Cezaevinde hasta tutsak olmak, ölüme bir adım daha yakın olmak demektir. Bir an önce yasal düzenlemelerin yapılması ve tutsakların serbest bırakılması gerekiyor” dedi.
Cezaevlerinde insan hakları ihlalleri sistematik bir biçimde devam ediyor. Tutsaklar, fiziksel, psikolojik, her türlü şiddete maruz kalırken tecrit koşullarıyla birçok ihlalle karşı karşıya kalıyor. En temel hakları olan sağlık haklarından dahi yararlanamayan tutsaklar, ciddi sağlık sorunları yaşıyor. Özellikle hasta tutsaklar cezaevi koşullarından en çok etkilenenler arasında. Cezaevlerindeki sorunlar giderek derinleşirken İdare ve Gözlem Kurulları kararlarıyla tutsakların tahliyeleri erteleniyor ya da infazları yakılıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin 3 aylık “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu”nu geçtiğimiz ay açıkladı. Rapora göre bin 351 hak ihlali yaşandı, bu ihlallerden 172'si İmralı Cezaevi'nde kaydedildi. Rapora göre üç ayda hak ihlallerinin 52’sinin doğrudan İHD’ye yapılan başvurular, 172’sinin basın taramasından ve bin 172’sinin ise İHD’nin tespit ettiği hak ihlali olduğu kaydedildi.
Marmara Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER) Eş Başkanı Nurten Karagöz, cezaevlerinde tutsaklara dönük yaşanan hak ihlalleri değerlendirdi.
Cezaevlerinde yaşanan ihlaller ve baskıları değerlendiren Nurten Karagöz, hem kadın tutsakların hem de diğer tutsakların “ciddi hak ihlalleri”ne maruz bırakıldığını dile getirdi. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde kadın tutsakların idarenin keyfi uygulamalarına maruz kaldığını belirten Nurten Karagöz, tutsakların tahliyelerinin engellendiğinin altını çizdi. Tutsaklara sık sık disiplin cezaları verildiğini anımsatan Nurten Karagöz, “Bir ceza bitmeden 2’nci bir ceza veriyorlar. Doğal olarak bu da hem insan hak ihlali hem de mahpus hakları ihlalidir. Hukukta ceza için de ceza vermek gibi bir yasa yoktur. Zaten 4 duvar arasındasın hukuki olarak bir ceza verilmiş ama idarenin keyfi uygulamalarıyla cezaevindeki arkadaşlarımız cezalandırılıyorlar. Cezaevinde hasta tutsaklar da var. Örneğin Fatma Tokmak. Çok ciddi sağlık problemleri olmasına rağmen çok uzun yıllardır cezaevinde. Sağlığından kaynaklı olarak cezaevinde tutulma gerekçesi de yok. Bir insanın cezaevi koşullarında tedavi olması, sağlığına kavuşması mümkün değil. Ve bu uygulamalar insan yaşamını hiçe sayan, tutsakların hukuki haklarını yok sayan uygulamalardır” dedi.
Sadece tutsakların değil tutsak ailelerin de hak ihlallerine maruz kaldığını ifade eden Nurten Karagöz, “Sadece mahpus değil aslında, yakınını da cezalandırıyorlar. Çünkü görüş yasağı koydukları için görüşe gidemiyorlar. Cezaevinde olduğunuzu düşünün dışarıyla tek iletişiminiz gelen ailenizden biri, ama içeride sizin yaptığınızı iddia edilen bir şey yüzünden sizi görüşünüze izin verilmiyor. Yakınınız da sizi görmeye gelemiyor. Bu da ciddi bir hak ihlali. Mektup, gazete, dergi yasakları var. Sonuçta her mahpusun hukuki güvenceleri vardır. Ve bunlar lütuf değil yasa da var olan insan haklarıdır. Bu haklar keyfi uygulamalar ile mahpusun elinden alınıyor. Bu durumda mahpus 2 kez cezalandırılıyor. Böyle bir uygulama hiçbir yerde yok. Geçtiğimiz günlerde bir buçuk yıl önce tahliye olup kanser tedavisi gören bir arkadaşımızı kaybettik. Hastalığı ilerlediği için tedaviye cevap veremedi. Cezaevinde hasta tutsak olmak, ölüme bir adım daha yakın olmak demektir. Bolu Cezaevi’nde Nedim Yılmaz isimli tutsak var. Bunun 8 kez infazı ertelendi. Bolu Cezaevi adeta özel olarak seçilmiş bir cezaevi. 32 tutsak var şuan orada bunların 7- 8’inin sağlık durumu çok ağır. Bunların bir an önce serbest bırakılıp tedavi görmesi gerekiyor. Bu uygulamalarla sağlık hakkına erişimleri engelleniyor” şeklinde konuştu.
‘Pişmanlık’ dayatması
Tutsaklara “pişmanlık” dayatıldığını paylaşan Nurten Karagöz, “Karabük Cezaevi’nde, hasta tutsaklar hastaneye gitmek için müracaat ediyorlar. Ama hasta tutsaklara ağız içi aramalar dayatıyorlar. Tutsaklar bu dayatmayı kabul etmedikleri için tedavi edilmiyorlar. Cezaevinde, ceza infaz kurulu diye bir kurum var. Çok keyfi bir şekilde tutsakların tahliyesi erteleniyor. Pişmanlık duymadığı için, mektup yazdığı için, kitap okuduğu gibi gerekçelerle tutsakların hakları ihlal ediliyor. 34 yıldır cezaevinde olan insanlar bu tür baskılarla karşı karşıya kalıyorlar. Bunlar asla kabul edilebilecek yaklaşımlar değil. Herkes üzerine düşeni yapmak zorunda. 30 yıl yatan bir insana neden pişmanlık uygulamaları dayatılıyor? Bu hak ihlalleri devam ettikçe, biz her ceza evinin önünde olacağız. Hangi cezaevinde hak ihlalleri yaşanıyorsa, biz ailelerimizle birlikte cezaevindeki tutsakları yalnız bırakmayacağız. Cezaevlerinin önüne gidip bakanlığın adım atmasını sağlamaya çalışıyoruz” diye belirtti.
‘Demokratik bir ülke olup olmadığını anlamak için cezaevlerine bakmak gerekiyor’
Nurten Karagöz son olarak şöyle dedi: “Biz, Barış ve Demokratik Toplum’dan bahsediyoruz. Bunun için adım atıldı. Bir ülkenin demokratik olup olmadığını anlamak için, o ülkede ki cezaevlerine bakmak gerekiyor. Şimdi dönüp cezaevlerindeki uygulamalara baktığımızda demokrasiden uzak. Bu ülkenin demokratikleşebilmesi için ilk önce cezaevlerinden başlanması gerekiyor. Bu adımlar atılırsa o zaman deriz ki ortada samimi bir adım var bizlerde halk olarak üzerimize düşen sorumluluklar neyse onu yerine getirelim. Meclis’te bir komisyon kuruluyor, bu komisyon bir an önce somut bir adım atmalı. İlk önce cezaevlerindeki hasta tutsakların ve infazı yakılan tutsakların serbest bırakılması gerekiyor. Bir an önce yasal düzenlemeler yapılsın. Cezaevlerindeki insanların 1 ay bekleyecek durumları yok. Her kaybedilen zaman onların sağlığını daha da ciddi bir hale getiriyor. Sadece bizim ve ailelerin söyleyerek sonuç alabileceği bir şey değil. Herkesin bu konuda çok ciddi bir şekilde duyarlılık göstermesi gerekiyor. Toplumda yaşayan herkesin bunu gündeme taşıması ve çabalaması gerekiyor. Biz alanlarda olmaya devam edeceğiz.”