Asrın Hukuk Bürosu’ndan ‘umut hakkı’ için Bakanlar Komitesi’ne bildirim

  • 09:00 25 Temmuz 2025
  • Güncel
İSTANBUL – Asrın Hukuk Bürosu, müvekkilleri Abdullah Öcalan’ın umut hakkı kapsamında Bakanlar Komitesi’ne başvurarak, Türkiye’nin 11 yılı aşkın süredir adım atmaması nedeniyle ihlal prosedürünün başlatılmasını istedi. 
 
Asrın Hukuk Bürosu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından 2014 yılında müvekkilleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkenceyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğu ve dolayısıyla umut hakkının ihlal edildiği kararı ile ilgili Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) bildirimde bulundu.
 
Komite, Gurban dava grubu (Öcalan-2, Kaytan, Gurban, Boltan) adıyla gündemine aldığı dosyayı Eylül 2025’te inceleyecek. Toplantıdan önce bildirimde bulunan Asrın Hukuk Bürosu, 7’nci kez Komite’ye yaptığı başvuruda, Komite’nin Eylül 2024 yılında yaptığı toplantıda, umut hakkının sağlanması konusunda Türkiye’ye somut yasal reformlar gerçekleştirmediği takdirde Eylül 2025’teki incelemesinde ara karar hazırlaması için Sekreterya’ya talimat vereceği yönündeki kararını hatırlattı.
 
‘Ceza rejiminden etkilenen kişi sayısı kamuoyuna sunulmamış’
 
Tüm uyarılara rağmen Türkiye hükümetinin herhangi bir yasa veya hukuk-politika değişikliğine gitmediğine değinilen bildirimde, AİHM kararının üzerinden 11 yıldan fazla zamanın geçtiği hatırlatılarak, Türkiye’nin taahhütlerini yerine getirmediği belirtildi. Bildirimde, ayrıca “Bu ceza rejiminden etkilenen kişi sayısı hakkında herhangi bir veri kamuoyuna sunulmamıştır. Konuya ilişkin olarak sivil toplum tarafından yapılan bilgi talepleri ya reddedilmiş ya da yanıtsız bırakılmıştır. Komite’nizin hükümetten istatistik veri paylaşımı bildirimleri de karşılanmamıştır” denildi.
 
‘İhlalleri gidermeye yönelik somut adım yok’
 
Türkiye’nin 27 Haziran 2025’te Komite’ye sunduğu Eylem Planı’nın AİHM’in Gurban ve Öcalan (2) kararlarında tespit edilen yapısal ihlalleri gidermeye yönelik somut, etkili ve tatmin edici bir düzenleme içermediği başvuruda belirtildi. Başvuruda, Türkiye’nin sunduğu Eylem Planı’nda Türkiye’de “iyi hal değerlendirmesi” üzerinden yürüyen bir şartlı tahliye sistemi olduğunun belirtildiği, ancak mevcut başvurucular da dahil kimi suçların dışlandığına yer verildi. Başvuruda, “Hükümetin aynı metin içinde hem sistemin var olduğunu hem de belirli mahkumlar için uygulanmadığını kabul etmesi, AİHM kararlarında belirtilen temel sorunun hâlâ çözümsüz olduğunu göstermektedir” ifadeleri kullanıldı. 
 
‘Sunulan eylem planları önemli önlemleri içermemekte’
 
Türkiye Hükümeti’nin bugüne kadar AİHM kararlarına uygun herhangi bir adım atmadığının vurgulandığı bildirimde, “Sunulan eylem planları soruna çözüm bulmaktan uzak, mevcut durumda herhangi bir koşullu salıverilme yasağını ortadan kaldıracak, ihlallere son verecek bir yasal değişiklik planı ya da önemli önlemleri içermemektedir” denildi.
 
Umut hakkı toplumsal barış için gereklilik
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “umut hakkı” ile ilgili açıklamaları ve Kürt sorununun demokratik çözümü bağlamında güncel gelişmelerin de yer aldığı bildirimde, şu ifadelere yer verildi: “22 Ekim 2024 tarihinde siyasi mecralarda Kürt sorununun çözümü bağlamında umut hakkının gündeme gelmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve insan hakları hukukuna uyumu açısından önemli bir fırsat sunmaktadır. Umut hakkı zemininde gerçekleşen tartışmalar hukuki olduğu kadar siyasi ve toplumsal boyutlar da taşımaktadır. Bu nedenle ceza adalet sisteminin umut hakkı temelinde yeniden inşa edilmesi, toplumsal barış ve insan hakları açısından bir gereklilik olarak kendini dayatmaktadır.”
 
‘Sayın Öcalan toplumsal barış için varlığına ihtiyaç duyulan bir aktör’
 
Böylesi bir süreçte Abdullah Öcalan’ın umut hakkından yararlanmasının önemine değinilen bildirimde, “Sn. Öcalan, toplum menfaati ile toplumsal barış için varlığına ihtiyaç duyulan bir aktör olarak öne çıkmaktadır. Bu temelde umut hakkından yararlanma imkanları kamuoyunda yoğun talep ve tartışmalara konu olmuştur. Ancak hâlâ cezasının gözden geçirilmesini sağlayacak hiçbir hukuki mekanizma bulunmamaktadır. Başvurucunun dışında tutulduğu süreçlerin ülkenin hukuk ve demokrasi karnesine, ekonomik verilerine yansımasının toplum aleyhine olduğu genel kabul görmektedir” ifadelerine yer verildi.
 
Tavsiyeler
 
“*Hükümet bugüne kadar AİHM Öcalan No. 2 kararı ile uyumlu herhangi bir adım atmadığından, Komite’nizin 1507. toplantısında uyarısında bulunduğu karar taslağının oluşturulup açıklanmasını,
 
*Genel önlemler konusunda aradan geçen 11 yılı aşkın süreye rağmen adım atılmaması nedeniyle Sözleşme’nin 46/4. maddesinde öngörülen ihlal prosedürünün başlatılmasını,
 
*Türkiye Hükümeti’nin, AİHM kararlarında belirtilen ilkeler uyarınca Türkiye Hukuku’nda herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, belirli suçlar bakımından kategorik koşullu salıverilme yasaklarına dair hükümlerinin ilga edilmesinin istenilmesini ve ihlalin kaynağı olan kanunların değiştirilmesini gerektiren genel önlemleri almaya çağrılmasını,
 
*Gurban group of cases v. Türkiye davasının güçlendirilmiş prosedür kapsamında kalmasını,
 
*Dava grubunun Komite’nizin sürekli, düzenli ve kalıcı gündemi haline getirilmesini,
 
*Bakanlar Komitesi Başkanı ya da Genel Sekreter’in ‘Reykjavik Principles for Democracy’ kapsamında, kararların uygulanması konusunda ilgili ulusal muhataplarıyla siyasi diyaloglarını güçlendirmesini ve Türkiye Hükümeti yetkililerine mektup yazmasını talep ederiz.”