
Asrın çağrısında kadınlar sorumluluk almaya hazır
- 09:08 5 Mart 2025
- Güncel
AMED- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısından sonra başlayan yeni süreçte büyük sorumlulukların kendilerine yüklendiğini ifade eden kadınlar, çağrının büyük önem taşıdığını ve sadece Türkiye ve Kürt halkını değil bir bütün olarak dünya halklarını etkileyeceğini kaydetti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Heyeti, 27 Şubat’ta İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirdi. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in yer aldığı heyete, Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, Ahmet Türk, Cengiz Çiçek ve Faik Özgür Erol eşlik etti. Görüşmenin ardından heyet, İstanbul’da bir basın açıklaması yaparak, Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısını kamuoyuyla paylaştı.
Abdullah Öcalan’ın çağrısı, kısa sürede geniş yankı uyandırdı. Farklı kesimlerden destek açıklamaları gelirken, Amed’de kadınlar, kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmek için çalışmalara başladıklarını ifade etti.
‘Herkesin süreci iyi takip edip, değerlendirmesi gerekiyor’
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Amed İl Eşbaşkanı Sultan Yaray, ilk olarak Abdullah Öcalan’dan gelen mesajın önemine dikkat çekerek, uzun zamandır bu mesajı beklediklerini ve bu mesajın herkesi etkilediğini ifade etti. Sultan Yaray, “Mesaj çok önemli bir mesaj, ancak bunu herkesin çok iyi anlaması gerekiyor. Toplum içerisinde bu mesajın iyi anlaşılmadığını, mücadelenin sonunun geldiğini düşünenler var. Herkesin süreci iyi takip edip değerlendirmesi gerekiyor. Mesaja baktığımızda birçok sorunun önünü açtığını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Savaş için, Kürt sorunu için, diğer halkların sorunu için çözüm görebiliyorsunuz. Orta Asya’daki bütün sorunlar için çözüm görebiliyorsunuz. Kürtler adım attı, şimdi de karşı tarafın adım atması gerekiyor. Yüzlerce kişi de bu sürece destek verdi. Türkiye’nin olumlu düşündüğüne dair pratik göstermesi gerekiyor. Bunu da Meclis’i toplayıp, kanunlarını buna göre yeniden düzenleyerek yapmalılar. Bu süreç, cezaevinde bir mektupla çözülecek bir mesele değil. O yüzden bu sürecin sağlıklı ilerlemesi için her şeyden önce Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın fiziksel özgürlüğü sağlanmalı” ifadelerini kullandı.
‘Süreci iyi anlamak için Özgür Basını takip edelim’
Sultan Yaray, devamında sürecin iyi ilerleyebilmesi için Özgür Basın’ı takip etmenin önemine vurgu yaparak, “Yıllar sonra Önderlikten böyle bir mesaj gelmesi hepimizi çok duygulandırdı. Artık Türkiye de biliyor ki milyonlarca insan Abdullah Öcalan’ı iradesi olarak görüyor. O yüzden o gün alanda olduğumuzda çoğu insan gelen mesajlarla duygusallaştı ve davanın biteceğini düşündü ama bir kere daha belirtmek isterim ki bu dava bitmez. Artık çekilen demokratik hat ile üzerimize düşenleri yerine getirme zamanı. Seferberlik ruhuyla bu yeni sürecin arkasında durmalıyız. Bu sürecin bizden ne istediğini de iyi anlamamız gerekiyor. Bunu iyi anlayabilmemiz için de Özgür Basın medyamızı iyi takip etmemiz gerekiyor. Yandaş medya, yıllardır bu süreci karmakarışık ettiği gibi yine aynı pratikleri sergiliyor. O yüzden medyamızı takip etmemiz gerekiyor. Aynı zamanda kendi siyasetçilerimizi de takip edelim. Bu sürece güvenimizin olması için halkımızın her şeyden önce kendine güveni olmalı” sözlerine yer verdi.
‘Onca zulme rağmen el ele verelim diyoruz’
Kürtler olarak barış için hazır olduklarını kaydeden Sultan Yaray şu şekilde konuştu: “Barış ve özgürlük herkes için gerekli. Kürtler artık kimliklerinden vazgeçmez. Türkiye de bunun farkında. Birlikte, özgür ve barışçıl bir yaşam için bizim kimliğimizi, dilimizi, kültürümüzü yaşayabilmemiz gerekiyor. Türkiye halkının da buna hazırlanması gerekiyor. Onlar, Kürtleri şu ana kadar hep topraklarını almak isteyen, kendilerini yok etmek isteyenler olarak gördüler. Ancak Öcalan’ın gönderdiği mesajlarda öyle bir şey yoktu. Anlayabilenler için mesaj çok şeffaf, tam da paradigmamıza uygun. Sayın Öcalan’ın paradigmasına göre, Kapitalist Moderniteye karşı Demokratik Moderniteyi savunuyoruz ve pratikte de bunu öne çıkaracağız. Bu yüzyılda da buna ihtiyaç var. Bunun için de ilk olarak barışın sağlanması, demokrasinin yollarının açılması gerekiyor. Türkiye de halkına bu durumu anlatmalı, hatta Geliye Zîlan, Dersim, Koçgiri katliamları için özür dilemeli. Çünkü Kürtlere çok fazla zulüm yapıldı. Bizler, bunlara rağmen ‘Geç değil, el ele verip beraber yaşayalım’ diyoruz. Sayın Öcalan önümüze güzel bir yol koydu. Bizler de seferberlik ruhuyla sahip çıkalım.”
Barış ortamı elzemdir’
TJA aktivisti Hasibe Yazdık ise şunları söyledi: “Önderliğin de dediği gibi, PKK birçok sebep ve nedenden dolayı, Kürt halkının karşılaştığı haksızlıklar ve hukuksuzluklardan dolayı ortaya çıkan bir harekettir. Dolayısıyla da yıllardır bu mücadelesini devam ettiriyordu. Bu, hem Kürt halkı için hem de Türk halkı için gerçekten çok büyük travmalara neden olan bir süreçti. Dolayısıyla savaşın olduğu yerde barışın olması da elzemdir ve savaş ile barış, birbirinin içinde doğan iki kavramdır. Savaş sonsuza kadar sürebilecek bir şey değildir. Eninde sonunda bir barışa evrilmesi gerekiyor. Önderlik zaten yıllardır bu barış gücüne sahip olduğunu, bu barışı getirebileceğini ve yapabileceğini söylüyordu ama maalesef karşısında ciddi bir muhatap ve bu barış elini tutabilecek bir el yoktu. Yani eninde sonunda dediğimiz gibi bir barış ortamı olması elzemdir. Bu sadece Kürt halkı için değil, Türkiye halkları ve Orta Doğu'daki bütün halkların geleceği için de gereklidir. Bir barış ortamının sağlanması hepimizin yararınadır. Bunu da Sayın Abdullah Öcalan, yıllardır dile getirmesine rağmen maalesef bir muhatapla karşılaşmıyordu.”
‘PKK bir halk hareketiydi’
Abdullah Öcalan’ın çağrısından sonra önemli bir sürece girildiğini ve bu çağrının yurttaşlarla tartışa tartışa ne anlama geldiğinin çözülebileceğini dile getiren Hasibe Yazdık, “Bugün bir sürece girildi. Nasıl olacağını ve bu sürecin neye evrileceğini ileriki süreçlerde göreceğiz. Hep beraber takip edeceğiz. PKK gerçekten bir halk hareketiydi. Dolayısıyla da gücünü halktan alıyordu ve halkın benimsediği, desteklediği bir hareketti. Dolayısıyla halkın buna çok güçlü bir duygusal bağlılığı var. Çünkü PKK’yi oluşturan kişiler, senin, benim, onun çocuğu, yani evlatlarımız bu hareketin içinde yer aldı. Dolayısıyla da onu bir aile olarak, yani kendin olarak görüyorsun ve dediğim gibi, bu durum halk için bir duygusal bağ içeriyor.
Bu duygusal bağın da bir anda, yıllardır süren bir mücadelenin, verilen emeğin, verilen bedellerin bir anda sanki yok olup biteceğini düşünmeleri, onları ilk intibada maalesef böyle bir sonuca götürüyordu. Birazcık duygusal bir kırılma var gibi, ama bunun içeriğinin çok daha büyük kazanımlar elde edebilecek bir sürece evrilebileceğini henüz tam olarak hepimiz idrak edemedik. Halk, PKK’nin kendini feshetmesi, silahları bırakması durumunu yavaş yavaş hazmedecek ve vade sonucunda bunun nereye evrilebileceğini anladığında, sürecin çok daha büyük bir önem ve değer taşıdığını görecek” dedi.
Çağrıdan sonra mahallelerde çalışma
“Her halükarda, halkın her şekliyle bu sürecin arkasında olacağını ve destekleyeceğini çok iyi biliyoruz” diyen Hasibe Yazdık, devamında şunları kaydetti: “Birazcık duygusal bir bağlılıktan dolayı hafif bir tereddüt var ama bunu gidermek de bizim işimiz. Bundan sonra hem siyasi parti temsilcileri, yöneticileri, hem sivil toplum kuruluşları hem de en çok Özgür Basın’daki arkadaşların, halkın anlayabileceği bir dille bu sürecin nereye evrilebileceğini örneklerle anlatmaları gerekiyor. Mahallelerde düzenlenecek halk toplantılarıyla çağrının ne anlama geldiğini ve önemini yurttaşlarla konuşacağız.
Önümüzde bir 8 Mart süreci var, ardından Newroz var. Bu süreçte yapacağımız çalışmalarda, çağrıyı halka nasıl anlatabileceğimiz ve bunu tüm tabana nasıl yayabileceğimiz konusunda çalışmalarımız olacak. Dolayısıyla halkın her sorusuna karşı bir cevabımız var. Bunu halkımıza uygun bir dille anlatacağız ve onları bu duygusal kopuştan uzaklaştırarak sürecin evrilebileceği noktayı ve yeni kazanımları da aktararak çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”