
Tülay Hatimoğulları’ndan Mehmet Uçum’a yanıt: Yorum yetki alanını aşar
- 23:15 3 Mart 2025
- Siyaset
ANKARA - Mehmet Uçum’un Abdullah Öcalan’ın çağrı metnine ilişkin yorumuna cevap veren Tülay Hatimoğulları, “Yapacağımız her yorum bizim kendi yetki alamızı aşar. Bu yoruma girmek bizim işimiz de değil, ne bir gazetecinin ne de bir siyasetçinin işi olmamalıdır. En nihayet Sayın Öcalan kendi örgütünü fesh etmesi gündeme geliyor. Bunlar kendilerinin bileceği bir iştir” dedi.
DEM Parti'nin İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder bugün Habertürk canlı yayına katılırken, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise Halk TV’nin yayına katıldı.
‘Metin burada, ne söylendiği ortadadır’
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıya ilişkin “Öcalan'ın yaptığı açıklamada ‘PKK kendini feshediyor’ ile kastedilenin “KCK’nin tüm kollarıyla birlikte tarih olacağı” yani örgütün Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki tüm varlıklarıyla birlikte tamamen sona ermesi mesajı olduğu nettir” ifadeleri sorulan Tülay Hatimoğulları, “Yapılan bu çağrıya her insan kendi yaklaşımınca çeşitli yorumlar yapacaktır. Metni olduğu gibi ele alsalar bu kadar yoruma gerek kalmayacak ama yorumlar olacaktır. Bunu kimse engelleyemez. Metin burada elimizde. Bu metinde geçmeyen bir şeyi, olmayan bir şeyi ‘aslında bunu demek istemiştir’ diyemeyiz. Biz DEM Parti olarak ne Sayın Öcalan adına konuşma hakkını kendimizde görürüz, demediği şeyi yorumlayarak ne de biz PKK adına konuşabiliriz ne de başkası. Biz kendi adımıza konuşabiliriz. Türkiye’de demokratik siyaset yapan bir parti olarak müzakere ve diyolog partisi olarak hiç kimsenin rolünü kapmak gibi bir hataya düşmeyiz. Dolayısıyla ne söylendiği ortadadır. Metin ortadır. Bu metinde Mehmet Uçum’un yaptığı yorumları anlamıyoruz.Bunlar yorum” dedi.
‘YPG üzerine konuşulmadı’
Tülay Hatimoğulları, devamında ise şunları belirtti:
“Kendisin Rojava’ya da bir mesajı olmuştu. Bizim olduğumuz toplantıda Kuzey ve Doğu Suriye genel siyasal değerlendirmeler ışığında konuşuldu. YPG’nin silah bırakması, bırakmaması o tür konular konuşulmadı. Ancak başlarken bahsini ettiğim, bir Suriye ve özellikle Ortadoğu analizi ve yeni dönem analizi yaparken Kuzey ve Doğu Suriye konuşuldu fakat orada silah meselesine, YPG’nin takınacağı tutuma hiçbir biçimde bahsedilmedi. Fakat bizler de YPG’ye giden mesajın içeriğini de bilmiyorum fakat Salih Müslim’in, Mazlum Abdi’nin yaptığı açıklamalara takip ettiğimiz kadarıyla kendileriyle ilgili böyle bir sözün kurulmadığı, bu çağrının kendilerini kapsamadığını kendileri ifade ediyor. Ayrıca bu çağrıyı hem Türkiye barışına hizmet etmesi bakımından hem de Suriye bu kadar kaotik bir ortamdayken oranın barışına da hizmet edeceklerini ifade ediyorlar. Bunun üzerine, Mehmet Uçum veya bir başkası gibi yapacağımız her yorum bizim kendi yetki alamızı aşar. Bu yorum girmek bizim işimiz de değil, ne bir gazetecinin ne de bir siyasetçinin işi olmamalıdır. En nihayet Sayın Öcalan yetkililerle bir görüşme gerçekleştiriyor ve bu görüşmede kendi örgütünü fesh etmesi gündeme geliyor. Bunlar kendilerinin bileceği bir iştir. Demokratik siyasete, bize, aydına, iktidardaki siyasetçilere düşen en temel görev ‘biz bu silahların susmasını istiyor muyuz’ sorusuna yanıt vermektir. Barışa hizmet eden dili kullanalım.”
‘Bu sefer ben konuşacağım’ diyerek çağrının gerekliliğini anlattı’
İmralı’da yapılan ilk görüşmeyi aktaran Sırrı Süreyya Önder ise, “2012'de yaklaşık 3 yıl kendisiyle beraber bir süreç yürüttük biz. Dolayısıyla tanıdığımız bir insan. Kapasitesini, hakimiyetini bildiğimiz insan. Bir görüşme ritüelimiz oluşmuştu. Normalde kendisi tokalaşır ve yer gösterir. Araya 10 yıl girmişti. Birbirimize sarıldık. Normalde böyle bir insan değildir, tokalaşır. Sarıldık, oturduk. Sağlığımı, cezaevi dönemimi ve arkadaşları sordu. Normalde biz bir aktarım yaparız. Dışarıda gelişmeleri anlatırız. Pervin Hanım başlar, sonra ben aktarırım. Sonra kendi fikirlerini söyler. Devlet yetkilileri de orada oturur. Zaman zaman sayıları değişir. Bu sefer bizi durdurdu. 'Zamanımızı verimli kullanmamız lazım, merak ettiğim, soracağım şeyler var, aktarım yapmak istediğinizin farkındayım, bu sefer sadece ben konuşayım, daha sonra onları aktarırsınız' dedi. Küçük müdahalelerin dışında mevzuya dahil olmadık. Şunu anlattı; mektubunda açıkladığı şeyin tarihsel, sosyolojik arka planını anlattı. Böyle bir şey yapmak istediğini. Bunun tarihsel olarak niçin gerekli olduğunu, felsefi olarak zemininin ne olduğunu, tarihsel olarak nereye yaslandığını gerekçelendirerek sundu’ diye belirtti.
‘Sürecin hiçbir ön şartı yok’
“Sayın Bahçeli, 'Meclis'te gelsin konuşsun' demişti. Dediğinden ricat edecek seciyede bir insan değil. Hep arkasında durdu. Sayın Öcalan dedi ki 'Onu çok zorluyorlar, onun işini güçleştirmeyelim, ben Meclis'e gelmeyeyim, orada siz varsınız, ben buradan konuşurum' dedi. Bir talebi oldu mu? Hayır ve asla! Bu işin hiçbir şartı yok. Ön şart ya da sonrasında bir şart yok. Bunu bütün şerefimle söylüyorum. Ben de ömrünü bu işe vakfetmiş bir barış emekçisiyim. Bu uğurda toprağın altına giden insanlar, yıllarca zindanda kalan, aşını, işini sağlığını kaybedenler var. Memleketin hassasiyetinin hepsini aynı kantarda tartarsak. Kürtler de soruyor. Birlikte kuracağız bu barışı. Birbirimizin ufkuna bakacağız. Bunun başka yolu yok. Şerefim üzerine temin ediyorum ki, bu işin pazarlığı ya da şartı yok.”