
DEM Parti: Bu anlayışla kim çözüm ve barışı sabote ediyor?
- 13:16 19 Şubat 2025
- Siyaset
ANKARA - Wan Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyıma dair yapılan açıklamada konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanları, “Kim çözümden yana, kim barıştan yana, kim bu anlayışla çözüm ve barışı sabote ediyor?” diye sordu.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, milletvekilleri ve MYK üyeleriyle beraber Güven Park’ta Wan’a atanan kayyıma ilişkin açıklama yaptı.
Kayyım atanan yerlerde halka birlikte itirazlarını yükselttiklerini, demokratik taleplerini seçme ve seçilme hakkını talep ettiklerini söyleyen Tülay Hatimoğulları, “Neden seçme ve seçilme hakkı diyorum, çünkü kayyım gaspı yurttaş olarak yıllar öncesinde kazandığımız seçme ve seçilme hakkımızın elimizden alındığı bir rejimle karşı karşıyayız. Kayyım demek bir siyasi darbe demektir. Kayyım demek biraz önce altını kalın kalın çizdiğim yurttaşın başka Kürt seçmen olmak üzere bizlerle dayanışma içinde olan bütün halklarımızın seçme ve seçilme hakkını elinden almak demektir” dedi.
Neden 15 Şubat?
Kayyımın Kürdistan’da hayata geçirildiğine dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, kayyımın Türkiye’nin dört bir yanına zuhur ettiğini kaydetti. Tülay Hatimoğulları, “Kayyım bu iktidarın zorla otoriter rejimi bizlere dayatmasının bir ürünüdür. Bunu biz asla kabul etmiyoruz. Türkiye erken dönemde seçme ve seçilme hakkını elde etmiş bir ülkedir. Bizler bu hakkın bu şekilde elimizden alınmasına asla rıza vermiyoruz, vermeyeceğiz. En son kayyım, çok önemli bir gün olan 15 Şubat’ta atanmıştır. 15 Şubat Sayın Abdullah Öcalan’ın uluslararası komployla Türkiye’ye getirildiği gündür. 15 Şubat’a özellikle denk getirilmesinin bir anlamı var ve biz bunun anlamını çok iyi biliyoruz. Bugün Türkiye'de 1 Ekim’den bu yana devam eden çeşitli görüşme süreçleri var. Bu görüşmelere ve bu diyaloga verilmiş olan bir cevap olarak da değerlendirmekteyiz. Neden Van seçildi 15 Şubat için? Çünkü 31 Mart’ta değerli belediye eşbaşkanımız Abdullah Zeydan’ı hatırlayacağınız üzere mazbatası verilmek istenmedi. Orada Van halkı çoluk çocuk, kadın erkek her kesimden insanın alanlarda demokratik talebi ve demokratik mücadelesi sonucu o mazbata geri verilmiştir. Orada elde edilmiş olan o büyük başarı ve direniş sayfasını kendileri bozmak istedikleri için özellikle Van’ı 15 Şubat’a denk getirdiklerinin farkındayız” diye belirtti.
‘İktidar vesayet rejimi ile devam ediyor’
İktidarın rövanşist bir yaklaşım içinde olduğunu dile getiren Tülay Hatimoğulları, iktidarın ülkeyi askeri vesayet rejiminden kurtarmak için geldiğini ama kendi vesayet rejimini kurduğuna vurgu yaptı. Tülay Hatimoğulları, “Şu anda iktidar, sarayın vesayet rejimi ile devam etmektedir. Bunu asla kabul etmeyiz. Kayyımcı anlayış zihniyet bir siyasi darbe olmanı yanı sıra aynı zamanda belediyelerimizin mali kaynaklarına çökmek için gelmişlerdir. Onlar gerekçe olarak ‘teröre destek sağlıyorlar’ dediler, ama bunlar belediyelerimizin üzerine çöreklenerek aynı zamanda belediyelerimizin maddi kaynaklarının üzerine çökmeye çalışmaktadırlar. Bütün kayyım rejimlerinin uygulandığı belediyelerimize baktığımızda borçsuz olarak gelen kayyım bir ton borçla belediyelerden çekilmek durumunda kalmıştır. Belediyeleri borçlu hale getirdiler asla da hizmet üretmediler. Çünkü kayyım atanan yerlerdeki yurttaşlarımıza, oradaki Kürt halkına bu ülkenin hizmet edilebilir asli yurttaşı olarak görmedikleri için değil, hizmet etmek, onların yolunu da kaldırımını da bozdular. Belediyelerimiz başta Van Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere Türkiye’de örnek belediyecilik olarak faaliyet yürüttüler, kente en güzel hizmetleri sağladılar” ifadelerini kullandı.
Tülay Hatimoğulları şunları söyledi: “Biz buradan bir kez daha diyoruz ki; siz zaten Kürt bölgesine hizmet etmiyorsunuz. Kürt’ü asli yurttaş görmüyorsunuz. Kürt’ü asla ve asla kendini yönetebilir seçebilir seçilebilir olarak görmüyorsunuz. Ama aynı zamanda Kürdü hizmet edilmez olarak da görüyorsunuz. Bu bir işkence biçimidir ve bunu uyguluyorlar. Bunu kayyım aracılığıyla atadıkları valileriyle, kaymakamlarıyla uyguluyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Kayyımcı anlayışın başta bizim belediyelerde stajını yaptıkları bu kayyımcı anlayışını bütün Türkiye sathına yaptıklarını ifade ettim. Türkiye sathına yaymışlardır kayyımcı rejimi. Bunu Esenyurt Belediyesi’nde gördük. Bunu en son operasyon gerçekleştirdikleri kent uzlaşısında gördük. Kent uzlaşısına cumhuriyet başsavcısı dava açtı ve gözaltına alınan belediye başkan yardımcılarıyla meclis üyeleri şimdi tutuklandı. Kent uzlaşısını da şöyle bir cümleyle ifade etmiş cumhuriyet başsavcısı gözaltı gerekçesi olarak. Türk Kürt kardeşliği diye geçiyor. Açıp bakabilirsiniz belgelerde. Cumhuriyet başsavcısı da ona bu talimatı, yargıya bu talimatı veren saray da şunu iyi bilsin ki bizler Türkiye’nin her yerinde, doğusunda batısında, kuzeyinde güneyinde kentin bütün dinamikleriyle, halklarımızla, farklılıklarımızla en geniş uzlaşı ile demokrasi mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz. Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir ki bir uzlaşıya dava açılsın. Ama biz Türkiye’de bu dönemde kent uzlaşısına dava açan yargıçlar ve saraylar gördük. Şu iyi bilinsin ki bizlere dönük gerçekleşen kayyımcı rejim anlayışı, bizlere dönük gerçekleşen gözaltı ve operasyonlarla tarih boyunca biz geri adım atmadık, şimdi de geri adım atma niyetinde değiliz bu böyle bilinsin.
HDK’ye yönelik operasyon
Dün sabaha karşı bir operasyonla uyandık yine. Yine bir şafak operasyonu. Gözaltına alınanlar kimler? Halkların demokratik Kongresi’ne emek vermiş ya da herhangi bir faaliyetine katılmış olan arkadaşlarımız gözaltına alındı. Ve şu an Türkiye'nin dört bir yanında gözaltına alınmış arkadaşlarımız hepsini İstanbul’a götürdüler. Şu an hala gözaltındalar. Buradan o yargı aklına, buradan o yargıya bu aklı veren saraya bir kez daha sesleniyoruz. Halkların Demokratik Kongresi ve uzlaşı zemininde kurduğumuz her siyasi zemin her toplumsal zemin bizim onurumuzdur ve onu sonuna kadar savunacağız. Uzlaşıya operasyon yapamazsınız. Toplumun birbiri ile uzlaşmasına ket vuramazsınız. Bizlerin her kentin toplumsal dinamiği ile siyasi özneleriyle uzlaşı sağlamamıza ket vuramazsınız. Halkların demokratik Kongresi bu ülkede yaşayan bütün farklı halklar ve inançların bir arada olmasını ve ortak yaşamasını savunan bir kongredir. Oraya dönük gerçekleşmiş bir operasyon toplumun tamamına gerçekleşmiş bir operasyon olarak addediyoruz. Kabul etmiyoruz. Arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın.
Provakatif yaklaşımlarına rağmen barış demeye devam edeceğiz
Bugün Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi ile ilgili evet bazı girişimler söz konusudur. Heyetimiz şimdi Güney Kürdistan’da bazı çalışmalar yürütmektedir. Heyetimizin yaptığı çalışmalar önemlidir, anlamlıdır. Biz DEM Parti olarak başta ifade ettik, her ne kadar devletin içindeki ya da bu iktidarın içindeki kimi kesimler barışı provoke etmeye kalkışıyor olsa da, kayyım atamaları ile barış dinamitlenmeye çalışılsa da gözaltı ve tutuklamalarla barışa giden yol, diyalog süreci dinamitlenmeye, darbelenmeye çalışılsa da biz DEM Parti olarak yıllar yılıdır verdiğimiz barış mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Onların bütün provakatif yaklaşımlarına rağmen biz Türkiye’de onurlu bir barışın, demokratik bir zeminde inşası için mücadele etmeye, barış demeye, barış demeye, barış demeye hep beraber devam edeceğiz.”
Ardından söz alan Tuncer Bakırhan ise şunları söyledi;
“Şimdi bu hükümet bu kayyım gaspıyla yıllardır 3 dönemdir elimizdeki halkımızın vermiş olduğu oylarla almış olduğumuz yerel yönetimleri gasp ediyor. Siz de bilirsiniz. Eskiden çocuklar evcilik oynardı. Bu hükümet de seçimcilik oynuyor. Sandığı koyuyor. Kürtler Türkiye’deki emekçiler ve ezilenler iradesini seçiyor, bir partinin göstermiş olduğu adaylara oy veriyor seçimcilik oynayan çocuklar gibi evcilik oynayan seçimcilik oynayan bu iktidar hayır diyor ben çıkmadığım için ben kazanmadığım için Amed halkı bana oy vermediği için diyor ben bu sandık sonuçlarını bu halkın bu iradesini tanımıyorum diyor. Şimdi böyle bir seçimcilik oynayan bu iktidarın yönettiği bu ülkeye demokrasi vardır diyebilir miyiz? Gerçek bir sandık sonucu tecelli ediyor diyebilir miyiz? Yenileceksin. Mardin halkı seni sandığa gömecek, Van halkı sana oy vermeyecek, 3 dönemdir atadığın kayyımlara halklar yok diyecek. Sen siyasi kumpaslarla oyunlarla, yargı darbesiyle Mardin halkının Colemêrg halkının, Kürdistan coğrafyasındaki halklarımızın iradesini gasp edeceksin. Bu hırsızlıktır, usulsüzlüktür, yolsuzluktur. Bu hırsızlığı yapan bu hükümeti bir kez daha uyarıyoruz. Hırsızlıktan vazgeçin, halkın iradesini çalmaktan vazgeçin, halkın iradesine saygı duyun. Emin olun bu hırsızlığınızla devam ederseniz önümüzdeki dönem kurulacak sandıklarda tabela partisi olmaya artık razı olun. Böyle bir antidemokratik uygulama olabilir mi? Seçim yapalım beni seçerseniz tanıyorum, beni seçmiyorsanız seçtiğiniz iradeyi cezaevine atarım, yerine bir devlet memuru bir sömürge memuru atarım ve o kenti ben yönetirim diyor.
Süreci kim sabote etmek istiyor?
Biz barıştan yanayız. Halkın iradesinin tecelli etmesinden, halkın seçmiş olduğu yerel yöneticilerin kendisini yönetmesinden yanayız. Bu iktidarın masasında bunlar yok, iktidarın masasında yüz yıldır olan Kürt inkarı var. Kürt reddi var, Kürt asimilasyonu var, Kürt halkının iradesine kayyım atamak var. Bizim masamızda günlerdir çözüm nasıl olur, barış nasıl olur, çözüm ve barışı bu topraklara nasıl getiririz konuşurken iktidarın masasında meğer Van kayyımı varmış, kayyımcılık varmış, kayyım varmış, irade gaspı varmış. Şimdi Türkiye halklarına soruyorum. Kim çözümden yana, kim barıştan yana, kim bu anlayışla çözüm ve barışı sabote ediyor. Sizi seçilmişlerimizle birlikte bir kez daha samimiyete davet ediyoruz. Şimdi Kürt halkı Türkiye’de ortak bir gelecek istiyor. Tülay başkan söyledi, uzlaşıyla seçimlerde bir irade ortaya koydu. Kentin dinamikleri kendi yöneticilerini seçti. Bizim yöneticilerimiz sarayın koridorlarında belirlenip atanmadı. Bizim yöneticilerimiz Kürtler, Türkler emekçiler sandık kurarak seçtiler. Dolayısıyla bu halkın seçmiş olduğu iradeyi reddetmek aynı zamanda halkın iradesini gasp etmektir, yok saymaktır. İşte iradesi gasp bu halk bugün barış diyor, çözüm diyor ama karşısında kayyımı görüyor. Bu kayyımcı anlayışı bu yol yöntemden vazgeçmeye halkın iradesini tanımaya davet ediyoruz.”
Açıklamanın ardından oturma eylemine geçildi. Eylemde sık sık, “Biji berxwedana Wanê” sloganları atıldı.