Medyanın hakikati perdeleme sanatı

  • 09:08 2 Şubat 2025
  • Medya Kritik
Melike Aydın 
 
İZMİR – Türkiye’de “Kürt meselesinin” çözümünde esas muhatap olan halk bilgilendirilmeden yok sayılırken, yaratılan belirsizlik manipülasyonlara zemin hazırlıyor. Ancak belirsizliğin ömrü, gerçeğin güneşi doğana kadardır.
 
İnsanlık tarihinin kitle iletişiminin en hızlı sağlandığı çağındayız. Bu hızı, iletişim teknolojilerine ve dijital medyaya borçluyuz. Ancak içinde bulunduğumuz bu hızlı çağ, birçok kişi tarafından "gerçek ötesi çağ" ya da "post-truth" olarak adlandırılıyor. Yani, bilginin kasten çarpıtıldığı ve kişisel kanaatlerin gerçeğin önüne geçtiği bir dönem... Aslında bu, erkek egemen ve devletli yönetim sistemlerinin halklara 5 bin yıldır uyguladığı manipülasyonun günümüz versiyonundan başka bir şey değil.
 
Bunun örneklerinden biri, Sözcü TV’de İrem Samsak’ın sunduğu haber programına katılan Sözcü TV TBMM Sorumlusu Veli Toprak’ın değerlendirmeleridir. Adeta İmralı görüşmelerinde bulunmuş izlenimi veren Veli Toprak’ın iddiaları kadar, görüşmelere dair kamuoyuna çok az bilgi paylaşılmasının da spekülasyona neden olduğu açıktır. Ancak ister manipüle edilsin isterse muğlaklık içinde bırakılsın, gerçeğin güneşi doğduğunda belirsizlik de manipülasyon da kaybolur.
 
Manipülasyon, sıradan bir suç değil, bir savaş taktiği
 
Çoğu zaman inkâr edilse de Türkiye’de on yıllardır devam eden bir savaş hali var ve bu savaşın en çirkin yüzünün yansıdığı alanlardan biri de medya. Manipülasyon, sıradan bir suç değil, bir savaş taktiğidir ve medya da bunun en önemli aracı konumundadır.Özellikle çağımızda, toplumları umutsuzluğa ve çözümsüzlüğe sürükleyerek savunmasız bırakmak, bu manipülasyon teknikleriyle gerçekleştiriliyor. Kendini savunamayan, umutsuz bir halkın ise elinden her şeyini almak hiç de zor değildir.
 
Esas muhatap halkın kendisi
 
Orta Doğu’da ve Türkiye’de kritik süreçler yaşanıyor. Bu sürecin önemli kırılma noktalarından biri, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 2024’ün son aylarında başlatılan görüşmelerdir. Türkiye halklarının yüz yıldır yaşadığı her sorunun çözümünde dönüp dolaşıp tıkandığı temel noktanın ‘Kürt meselesi’ olduğu herkesin malumudur.Bu sorunun çözümünde en önemli muhataplardan biri kuşkusuz Abdullah Öcalan’dır. Ancak her masadaki esas muhatap halkın kendisidir. Ne var ki, halk çoğu zaman süreçten bihaber bırakılmakta ve önüne konulanları kabul etmeye zorlanmaktadır. Halkın bilgi edinme hakkının unutulması veya göz ardı edilmesi, halkı küçümsemek ve demokrasiyi samimiyetle savunmamak anlamına gelir.
İşte tam da bu nedenle, herkes için ifade özgürlüğü gereklidir. Ancak maalesef, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere dair halka çok sınırlı bilgiler verilmektedir. Bunun pek çok haklı gerekçesi sayılabilir. Ancak dışarıya verilen kısıtlı mesajlar, gerçeğe aykırı yorumların yapılmasına ve manipülasyona elverişli bir zeminin oluşmasına neden olmaktadır.
 
İmralı Heyetine katılmışçasına yapılan değerlendirmeler…
 
Gerçekten halkının refahını düşünen bir devletin, sorunlarına samimiyetle ve çözüm üretme niyetiyle yaklaşması beklenir. Ancak iktidar, kendisine yakın medya kuruluşları ve trol ruhlu sosyal medya hesaplarıyla manipülatif bilgiler yayarak, kendi temennilerini ve niyetlerini yansıtmaktadır. Türkiye’de muhalif medyanın dahi konu Kürt meselesi olunca iktidarla ortaklaştığı, pek çok tarihçi, hukukçu ve siyaset bilimci akademisyen tarafından defalarca dile getirilmiştir. Öyle ki, bazı basın mensupları hiçbir kanıtı olmaksızın iddialarda bulunabiliyor, kişisel kanaatlerini veya temennilerini gerçekmiş gibi milyonlarca yurttaşa empoze edebiliyorlar.
 
Bunun bir örneği, Sözcü TV’de İrem Samsak’ın sunduğu haber programına katılan Sözcü TV TBMM Sorumlusu Veli Toprak’ın açıklamalarıdır. Veli Toprak’ın söyledikleri, sanki İmralı Cezaevi’ndeki görüşmelere bizzat katılmış izlenimi vermektedir. Ancak İmralı Heyeti içinde yer alan Pervin Buldan, X (Twitter) hesabından yaptığı açıklamada, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtmiştir.
 
Veli Toprak şu ifadeleri kullanmıştı: “Öcalan’dan karşı çıkanları hain ilan etmesi bekleniyor. Çünkü ‘Bu örgütü ben kurdum, ömrümün sonuna gelmiş durumdayım, devletime karşı son görevimi yapmak istiyorum’ ifadesi var. Hatta benim ölümümden sonra örgüt yaşarsa daha farklı belalara, daha farklı sonuçlara neden olur. Ben ölmeden de örgütümün sürecini tamamlamak istiyorum’ diyor. Gerekçesinde de şunu söylüyor: ‘Daha önce başlarken Kürtlerin bazı hakları yoktu. Bu Öcalan’ın savunduğu fikirler. Kürtçe dile, Kürtçe şarkıya kadar artık birçok sorun çözülmüş durumda. Gerekçelerini sıralarken örgütün artık silahla bir eylem yapmasına gerek kalmadığının altını çiziyor.’”
 
Belirsizliğin ömrü, gerçeğin güneşi doğana kadardır
 
Veli Toprak’ın söyledikleri arasında gerçekler de olabilir. Ancak asıl mesele, halkın sağlıklı bilgi üzerinden değerlendirme yapmasını sağlamak yerine, komplo teorileri üretmesine zemin hazırlamaktır. Hatta mesele, gerçeklerden uzaklaşmasını sağlamaktır.Oysa basın, bu tür kritik süreçlerde halka doğru ve belgeli bilgi aktarmakla yükümlüdür. Haberin kaynağı olur, belgesi olur, referans verebileceği tarihleri sıralar. Ancak ‘gerçek ötesi çağın’ her alanına sinen belirsizlik, tüm yalanlar gibi yalnızca gerçeğin güneşi doğana kadar var olabilir.