'Zamanaşımı devreye konulmadan failler yargılansın'

  • 14:07 6 Eylül 2025
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Kayıp yakınları, üç kentte yaptıkları eylemde katledilen ve kaybetttirilen yakınlarına dair dosyaların zaman aşımına uğramadan faillerin yargılanmasını istedi. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla Amed, Êlih (Batman) ve Colemêrg’in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinde eylemlerine bu hafta da devam etti. 
 
Amed 
 
İHD ve kayıp yakınları, Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı anıtı önünde eylemlerinin 865’inci haftasında bir araya geldi. Eylemde, gözaltında kaybettirilen ve fail meçhul bir şekilde katledilenlerin fotoğrafları taşındı. 
 
Bu hafta ki eylemde 4 Eylül 1993 tarihinde, Êlih’te faili meçhul şekilde katledilen İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi ve Demokrasi Partisi (DEP) Mêrdîn Milletvekili Mehmet Sincar’ın failleri soruldu.
 
Demokrasi istedikleri için katledildiler
 
Eylemde konuşan Mehmet Sincar’ın eşi Cihan Sincar, katliamın üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen faillerin yargılanmadığını belirterek, “Mehmet Sincar milletvekiliydi. Halkını temsil etmeye gitmişti. Sokaklarda faili meçhuller yaşanıyordu, insanlar katlediliyordu. Halklarla bir araya gelip bunun arkasında kimin olduğunu sormak için gittiler. Mehmet’i Batman’da katlettiler. Bugüne kadar milletvekili olan  Mehmet Sincar’ın faillerini Meclis’te tek bir kere sormadılar. Mehmet Sincar ve arkadaşları demokrasi ve adalet istedikleri için katledildiler. Mehmet Sincar milyonlardır, minnettarız ki bu onuru bize bıraktılar. Nerede olursa olsun bedeli ne olursa olsun toprağına onuruna ve değerlerine sahip çıkanların yolunda olacağız” ifadelerini kullandı.
 
‘Onların mücadelesini büyüten milyonlar oldu’
 
Ardından söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed İl Eşbaşkanı Gülşen Özer ise şöyle konuştu:  “32 yıldır mücadeleleri yolumuzu  aydınlattılar. Mehmet Sincar şahsında katledilenleri saygıyla anıyoruz. Halkları için mücadele ettiler, fakat Kürtleri hedef alan sistem mücadele edenleri katletti. Biz tanıklık edenleriz. Failleri belli fakat ortaya çıkarılmıyor. Failler açığa çıkarılana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Kürtleri sindirmek istediler, bu yüzden katlettiler. Fakat kimliğini yaşatan onların mücadelesini büyüten milyonlar oldu. Bu katliamların failleri açığa çıkarılmalı.”
 
Mehmet Sincar’ın katlediliş hikayesini İHD Amed Şube Yöneticisi Yahya Polat okudu.
 
Sürgün edildiği ilçede tehdit ve saldırılara maruz kaldı
 
Mehmet Sincar’ın 1953 yılında Mêrdîn’in Mehsert (Ömerli) ilçesine bağlı İkipınar Mahallesi’nde dünyaya geldiğini ve İlkokulu doğduğu köyde okuduğunu söyleyen Yahya Polat, ortaöğrenimini Mêrdîn merkezde tamamladıktan sonra lise eğitimi için Adana’ya gittiğini dile getirdi. Yahya Polat, “1973 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nden mezun oldu. Sonrasında öğretmen olarak Dêrsim’e tayini çıkar. Yaklaşık olarak bir sene çalıştıktan sonra, Mereş Katliamı boykotu nedeniyle devlet tarafından sürgün edilir. Sürgün edildiği ilçede sağcı gruplar tarafından tehditlere ve saldırılara maruz kalır ve daha görevine başlamadan ailesinin yanına dönmek zorunda kalır” diye belirtti.
 
‘Devlet eliyle 90’lı yıllarda insanlığa karşı suçlar işlendi’
 
Yahya Polat, devamında Mehmet Sincar’ın özellikle faili meçhul katliamlar, JİTEM ve Hizbullah’ın gerçekleştirdiği katliamlar ile köy korucularının saldırılarına karşı aktif bir şekilde çalıştığını hatırlattı.  Yahya Polat, “Parti Meclisi üyeleri Habip Kılıç ve Hikmet Kılıç’ın “faili meçhul” bir şekilde katledilmesine dair incelemede bulunmak amacıyla gittiği Batman’da, İl Örgütü yöneticileri olan Metin Özdemir ile birlikte 4 Eylül 1993 tarihinde Elma Sokak’ta uğradığı silahlı saldırıda katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçti.  Türkiye’de 90’lı yıllar, OHAL rejiminin yürürlükte olduğu, zorla kaybetme, yargısız infaz ve faili meçhul cinayetler gibi insanlığa karşı suçların yaygın ve sistematik bir saldırının bir parçası olduğu dönemdi. O dönemde yaşanan ağır insan hakları ihlalleri ile ilgili açılan soruşturma ve dava dosyaları, zaman aşımı devreye konularak adliye raflarında çürümeye bırakılmakta, dosyalar kapatılmaya çalışılmaktadır. Bunun son örneklerinden biri de üyemiz Mehmet Sincar’ın dosyasında karşımıza çıkmaktadır” sözlerini kullandı.
 
‘Katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçti failler yargılanmadı’
 
Mehmet Sincar’ın katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçtiğini belirten Yahya Polat, Dosyada en son 17 Haziran 2025 tarihinde 15’inci duruşması yapılan davanın yeniden yargılama süreci devam ederken mahkeme başkanı, 5 yıldır mütalaası hazırlanmayan davanın mütalaanın hazırlanması için dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndererek bir sonraki duruşmayı 18 Aralık’a erteledi. Özetle ifade ettiğimiz günümüzde yaşanan olaylar dâhil olmak üzere hala sürdürülmeye çalışılan zaman aşımı vb. cezasızlık zırhları ile failleri yargılama dışında bıraktırmanın insancıl hukuk kurallarına ve sözleşmelerine aykırı olduğunu belirtmek istiyoruz. Burada Mehmet Sincar nezdinde tüm kayıpları, faili meçhul cinayetlerle katledilenleri anarak; İnsan hakları savunucularının adalet ve hakikat arayışının asla bitmeyeceğinin de altını çiziyoruz” mesajını verdi.
   
Açıklama, 1 dakikalık oturma eylemi ile sona erdi.
 
Êlih
 
İHD Êlih Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 701’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartının açıldığı eyleme, insan hakları savunucularının yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde, 20 Eylül 1994 tarihinde evinden çarşıya gitmek için çıktıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Ahmet Biçimli’nin akıbeti soruldu.  Ahmet Biçimli’nin kaybedilme hikayesini İHD Şube yöneticisi Metin Nas okudu. 
 
Ahmet Biçimli’nin kaybedilme öyküsü şöyle: “Ahmet Biçimli 20 Eylül 1994 tarihinde sabahın erken saatlerinde evden çıkıp Farqîn’e gideceğini söyler ancak bir daha geri dönmez. Farqîn’de oturan akrabaları Biçimli’nin gelmediğini söyler. Bunun üzerine aile onu her taraftan sordurur ancak gören hiç kimse olmamıştır. Biçimli kaybolmadan önce birkaç kez JİTEM denilen karanlık güçler tarafından tehdit edildiğini söylemişti. 30 yıl geçmesine rağmen akıbeti bulunamaz.” 
 
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.  
 
Colemêrg
 
Colemêrg’de kayıp yakınları, eylemlerinin 191’inci haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede”, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartları ile kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde 1993 yılında Gever’de katledilen Sabri Çardakçı’nın failleri soruldu. 
 
Kayıp yakınları adına açıklama yapan İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz, “191'inci haftamızda hukukun ayaklar altına alındığı Sabri Çardakçı dosyası için bir araya geldik. 90’lı yıllarda ortaya çıkan Yüksekova Çetesi bölgemizde 16 insanımızı katletti. 16 faili meçhul cinayet ile ilgili yargılanan ve başını binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un çektiği Yüksekova Çetesi davasından bugüne kadar bir sonuç çıkmadı.
 
Yüksekova Çetesi, itirafçı Kahraman Bilgiç’in vermiş olduğu ifadelerle deşifre oldu. Aralarında yüksek rütbeli kolluk kuvvetleri, köy korucuları, kanaat önderleri ve yerel yöneticilerin yer aldığı çetenin fidye için adam kaçırmak, faili meçhul cinayetler, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapmak gibi ağır suçlar işlediği ifade tutanaklarına geçti”  diye belirtti.
 
Dosya kapatıldı 
 
Haklarında 553 yıla kadar hapis cezası istenen failler tek tek serbest bırakıldığını kaydeden SibelÇapraz, şu ifadeleri kullandı: “Yıllar süren yargılamalardan sonra sadece itirafçı Bilgiç’e 8 yıl ceza verildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, zaman aşımına uğramak üzere olan dava nedeniyle Türkiye’yi 103 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etti. Yüksekova’ya bağlı Dara köyünde yaşayan Sabri Çardakçı, gece yarısı köydeki evinin önüne gelen kişiler tarafından ismi ile hitap edilerek dışarı çağrıldı. Ağabeyinin uyarılarına rağmen kapıyı açarak dışarı çıktı. ‘Bizimle geleceksin’ cümlesi üzerine direnmeden ‘tamam’ dedi. Evinin arkasına doğru götürülen Sabri Çardakçı, burada tüm köyün haberi olabileceği bir biçimde ağır işkenceye uğradı ve ‘ibret olsun’ naraları ile beraber silahla vuruldu. Çardakçı olay yerinde hayatını kaybetti. Aile bireylerinin başvurusu ve görgü tanıklarının beyanlarına rağmen hukuki açıdan herhangi bir gelişme yaşanmadı, dosya kapatıldı. Aile Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaptı, Türkiye hukuku Çardakçı ailesine dostane çözüm önerisinde bulundu ve resmi olarak özür diledi."
 
Sibel Çapraz son olarak, “Tüm gerçekliklere ve tanıklıklara rağmen Sabri Çardakçı’nın akıbetinin faili meçhul bırakılması hukukun varlığına olan inancımızı yerle bir etmektedir” dedi.