
Umut İlkesi nedir?
- 10:40 10 Haziran 2025
- Kadının Kaleminden
“Umut ilkesi, toplumsal dönüşüm ve insanlığın kurtuluşu için bireylerin ve toplumların geleceğe dair mümkün olan daha iyi bir dünyanın hayalini taşıması gerektiğini savunur. Ve kadınlar artık bunu gerçekleştiren o güce sahip. Nihayetinde umut ilkesi, umudun eyleme geçmiş ve kendini kurumlarıyla bedenleştirmiş halidir."
Feride Toprak
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 30 Mayıs’ta Jineolojî’ye gönderdiği mektupta, kadın özgürlük mücadelesine ilişkin derinlikli değerlendirmelerde bulundu. İmralı’ya ilk getirildiği günlerde dile getirdiği “Kadın çalışmam yarım kalmış bir projedir” sözünü hatırlatan Abdullah Öcalan, artık bu çalışmanın tamamlandığını ve geriye yalnızca onun hayata geçirilmesinin kaldığını ifade etti. Abdullah Öcalan’ın mektubunda özellikle vurguladığı “umut ilkesi”, kadın özgürlükçü toplumsallığın inşasında temel bir zemin olarak dikkat çekti.
Mektubunda, kadın özgürlüğünün etik, politik ve felsefi bir sistemin kurucu ilkesi olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, “Kadınlar için umut ilkesini geliştirdim” dedi. Böylece kadınlar ve toplum cephesinde ‘bu nasıl bir ilkedir, nedir’ tartışmaları başlamış oldu.
Peki nedir bu umut ilkesi?
Umut kavramı tarih boyunca tartışılan ve bakış açısına göre birçok tanımı yapılan bir kavram olsa da “Umut ilkesi”, evrensel felsefi literatürde ilk kez Alman filozof Ernst Bloch tarafından sistemleştirilmiştir. Ernst Bloch’un “Das Prinzip Hoffnung” (Umut İlkesi, 1959) adlı üç ciltlik eserinde umut; yalnızca bireysel iyimserlik ya da psikolojik teselli değil, devrimci potansiyel taşıyan bir politik ve etik eylem gücü olarak tanımlanır. Ernst Bloch’a göre insanlık, daha iyi bir dünya düşleyebildiği ve bu düşe ulaşmak için mücadele edebildiği sürece tarihsel ilerleme mümkündür. Umut, gerçekleşmemiş olanın bilinçle kavranması ve dönüştürülmesi iradesidir.
“Umut ilkesi”, toplumsal dönüşüm ve insanlığın kurtuluşu için bireylerin ve toplumların geleceğe dair mümkün olan daha iyi bir dünyanın hayalini taşıması gerektiğini savunur. Abdullah Öcalan geliştirdiği kavramsal ve kuramsal literatürle birçok sorunda olduğu gibi en önemli sorun olarak gördüğü kadın sorununa da umut ilkesiyle yeni bir çıkış yaptırdı. Hayalin ötesinde ‘mümkün’ ve ‘olabilirin’ ötesinde somut bir gerçeklikten söz ediyor. Abdullah Öcalan’da dikkat çeken en önemli yanlardan biri geliştirdiği bütün teorileri somutlaştırmasıdır. Ona göre özgürlüğün, umudun ve hatta mutluluğun bile bir bedeni vardır.
Abdullah Öcalan ve Ernst Bloch arasındaki fark
Ernst Bloch’un umut ilkesinde insanlık, gelecek için bir ütopya düşler. Abdullah Öcalan’ın umut ilkesi ise bu ütopyayı cinsiyet özgürlüğü temelinde ete kemiğe büründürür. Ernst Bloch’un “toplumsal hayal gücü”ne dayalı felsefesi, Abdullah Öcalan’da “kadınla birlikte özgürleşen toplum” olarak somutlaşır. Bu, yalnızca kadınlara değil, erkeklere ve tüm topluma yöneliktir. Yine Ernst Bloch için umut, gerçekleşmemiş olanın bilinçle kavranmasıyken, Abdullah Öcalan umudun gerçekleşen ve kazanan hallerine değinir.
Abdullah Öcalan’ın umut ilkesi
Abdullah Öcalan’ın mektubundaki umut ilkesi, bu felsefi mirası devralmakla kalmaz, onu kadın özgürlüğü ideolojisiyle bütünleştirerek somut bir politik hatta dönüştürür. Bu bağlamda Abdullah Öcalan’ın umut ilkesine dört başlıkta bakabiliriz:
1. Kadın özgürlüğüne inanç ve politik süreklilik
“Her kadın özgürleşmeli dedim” ifadesi, Abdullah Öcalan’ın kadınların kurtuluşunun sadece mümkün değil, aynı zamanda zorunlu ve örgütlü bir mücadeleyle başarılabilir olduğuna dair stratejik inancını yansıtır. Bu umut, pasif bir beklenti değil; eylemci bir kararlılıktır.
2. Erkekliği dönüştürerek yeni bir yaşam kurma
Abdullah Öcalan, mektubunda kendi erkek kimliğiyle hesaplaştığını, etik ve estetik ölçülerle kendini terbiye ettiğini belirtiyor. Bu, umut ilkesinin sadece kadınları değil, erkekleri de dönüştürme iddiasında olduğunu gösterir. Tecavüz kültürüne dayalı erkek egemenliğinin değiştirilebildiği inancı, umut ilkesinin özgür bir topluma kapı aralayan yönüdür.
3. Sosyalizmin kadınsız eksik kalacağı gerçeği
Marks’tan Mao’ya, sosyalist liderlerin kadınlarla ilişkilerindeki eksikliklere dikkat çeken Abdullah Öcalan, kadın özgürlüğünü merkeze almayan hiçbir devrim projesinin tamamlanamayacağını söylüyor. Bu bağlamda umut ilkesi, sosyalist mücadelelerin yeniden tanımlanması gerektiğini de ortaya koyuyor.
4. Jineolojî ve kadın öznesinin inşasıyla geleceği kurma iradesi
Abdullah Öcalan, jineolojiyi “yarım kalan projenin tamamlanması” olarak tanımlar. Umut ilkesi, burada kadın bilgisinin, örgütlenmesinin ve tarihinin kadınlar eliyle yeniden inşa edilmesi gerektiğini ifade eder. Kadınların özneleşmesi, umudun sadece bir hayal değil, somut bir örgütsel ve ideolojik mücadele alanı olduğunu gösterir.
Umut bedenleşti
Abdullah Öcalan’ın umut ilkesi, kadınların öznelleşmesi, erkekliğin dönüşmesi ve toplumun cinsiyetçi yapılardan arındırılmasıyla örülen kapsayıcı bir devrim fikridir. Jineolojî bu dönüşümün kuramsal ve tarihsel zeminini oluştururken, umut ilkesi bu sürecin politik örgütlenme hattını tarif eder. Sadece bir gelecek düşü olmaktan çıkan umut, artık radikal bir dönüşümün bedenleşmiş halidir. Jineolojî bu alanlardan biri, kadın meclisler, komün, kooperatifleri ve akademiler bu bedenin sadece bazı kurumları. Kadın özgürlüğünde alınan yol iktidarların kadına biçtiği kölelik rolünü çoktan yıktığını gösteriyor. Daha güzel, daha başka, daha özgür ve eşitlikçi bir dünya mümkün mü? hayalini bile yasaklayan cinsiyetçi iktidar zihniyeti kadın için umudun zerresini bile bırakmamıştı.
Abdullah Öcalan’ın ifadesiyle, “kadının özgür yaşayabilmesi için yaşamak”, artık bir kişinin değil, bir toplumun görevi olarak şekillenmek zorundadır. Kadın hareketi tam da bu yüzden umudu örgütler. Çünkü umut bireysel olduğu kadar komünaldir.
Nihayetinde umut ilkesi, umudun eyleme geçmiş ve kendini kurumlarıyla bedenleştirmiş halidir.