
TJA’dan 8 Mart deklarasyonu: Özgürlüğe yürüyoruz
- 11:17 20 Şubat 2025
- Güncel
AMED - “Kadın kırımına isyan ediyor özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla 8 Mart’ı karşılayacaklarını belirten TJA, tüm kadınları alanlara çağırdı.
Tevgera Jınen Azad (TJA), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yapacakları etkinlikleri deklare etmek amacıyla basın toplantısı düzenledi. Amed'in Yenişehir ilçesinde bulunan Makine Mühendisleri Odası'nda düzenlenen toplantıda, “Kadın kırımına isyan ediyor özgürlüğe yürüyoruz” pankartı yer aldı. Toplantıda deklarasyon metninin Kürtçesini Hasibe Yazdık, Türkçesini ise TJA aktivisti Tülay Deniz okudu.
‘Jin jiyan azadî ile özgürlüğe yürüyoruz ‘
Tülay Deniz, tekstil işçisi kadınların emek sömürüsüne karşı eşit işe eş değer ücret talebiyle başlattıkları direnişin bugün tüm dünya kadınlarının isyan gerekçesi olduğunu belirterek, “Claralardan, Rosalara binlerce kadının emeği ile yaratılan bu direniş geleneği Kürt Kadın Özgürlük Mücadelesinin de yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Kürt kadınlar olarak yaratılan bu direniş kültürünü dilimizle, kültürümüzle kimliğimizle yeniden şekillendirdik. Leyla Qasımlardan, Zarifelere, Saralara, Sevelere, Arinlere ve binlerce Kürt kadının ilmek ilmek ördüğü direniş halkasına eklendik. Kürdistan ve Orta Doğu halklarının binlerce yıllık kültüründen süzülen, kökleri neolitiğe uzanan direniş geleneği ile birleştirdik. Erkek egemenliğine, kapitalist sömürü düzenine, kadına yönelik şiddete, her türlü ayrımcılığa, özel savaş politikalarına karşı yaşam felsefemiz olan ‘Jin jiyan azadî ile Özgürlüğe Yürüyoruz’ ” ifadelerini kullandı.
‘8 Martı coşkuyla karşılıyoruz’
2025’in 8 Mart’ını toplumsal özgürlüğe ve barışa dönüştürmek için ektikleri tohumların yeşerdiği bu süreçte coşkuyla karşıladıklarını ifade eden Tülay Deniz, “Erkek egemen iktidarların savaş ve şiddet politikalarına karşı direnen kadınları mücadele mirasımızdan aldığımız inanç ve umutla selamlıyoruz. Bu 8 Mart’ta da erkek egemen iktidarların savaş ve şiddet politikalarına karşı mücadelemizi büyütüyoruz. Kapitalist erkek egemen iktidarların güç ve paylaşım savaşları bugün başta Orta Doğu olmak üzere tüm dünyaya yayılmıştır. Orta Doğu merkezli yürütülen ve 3. Dünya Savaşı olarak nitelendirilen bu savaş ile Orta Doğu yeniden dizayn edilmek istenmektedir. Halkları birbirine kırdıran, cinsiyetçi, dinci, kadın düşmanı politikalar ile gerçekleştirilmek istenen bu dizayn çabalarında kadınların varlığı inkâr edilmektedir. Bugün Afganistan’da Taliban rejiminin kadınların sesini kısmak için çıkardığı yasalar, İran’da kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara verilen idam cezaları bunun en açık göstergesidir. Yine Suriye’de Baas Rejiminin çökmesiyle birlikte yönetime geçen HTŞ’nin kadın katillerini yönetime alması bundan bağımsız değildir” sözlerine yer verdi.
‘Sayın Abdullah Öcalan ile yeni bir dönem başlamıştır’
Tülay Deniz, Orta Doğu halklarını cinsiyetçi, milliyetçi, dinci politikalar ile birbirine kırdırarak emperyal hayallerini gerçekleştirmek isteyen düzene karşı alternatifin Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar öncülüğünde inşa edilen yeni yaşam olduğunu paylaştı. Tülay Deniz, “8 Mart motivasyonumuzu korkmadan, yılmadan hakikatin peşinden koşarken katledilen Cihan Bilgin şahsında Rojava Kadın Devrimi'nde, kadın özgürlük mücadelemizde yıldızlaşan yoldaşlarımızdan alıyoruz. Sayın Abdullah Öcalan’ın başta Orta Doğu olmak üzere tüm dünyaya sunduğu demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmamızla özgürlüğü haykıracağız. Savaşlar, ekonomik kriz ve kadın katliamları tüm boyutlarıyla devam ederken Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin mücadelesi, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle yürütülen mücadeleler sonucu Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ile yeni bir dönem başlamıştır” dedi.
Abdullah Öcalan’ın paradigması kadınlara moral oldu
Tülay Deniz şöyle devam etti: “Sayın Öcalan’ın 26 yıldır İmralı’daki direnişinin; toplumun, kadınların mücadele ve direnişi ile buluşması kadın özgürlükçü yeni yaşamı örerken büyük bir moral ve motivasyon yaratmıştır. Çünkü bizler şunu çok iyi biliyoruz ki; Sayın Öcalan’ın halklar için, kadınlar için ortaya koyduğu paradigma kadın özgürlükçüdür, demokratiktir. Bu paradigmanın en güçlü şekilde hayata geçirilmesi için Sayın Öcalan’ın fiziksel özgürlüğüne kavuşması için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Bu 8 Mart’ta da Kadın Özgürlükçü paradigmamıza olan inancımızla bulunduğumuz her yerde Kadın Kırımına İsyan Edeceğiz! Binlerce yıldır kadınların bilgilerini, emeklerini, bedenlerini ve iradelerini gasp eden erkek egemen zihniyet, yaşadığımız bu çağda da kırım politikalarını meşrulaştırarak sürdürme çabasındadır.”
İktidarın faillere karşı uyguladığı politikalar
Kadına yönelik şiddet ve katliamların bir kırım haline geldiğini ifade eden Tülay Deniz, İstanbul Sözleşmesi, nafaka hakkını anımsatarak, “ ‘Aşk, sevgi’ adı altında yapılan katliamlar, özellikle genç Kürt kadınların uyuşturucuya, fuhuşa bulaştıran çeteleri koruyan, besleyen uygulamalar özel savaş politikalarının tüm aygıtlarıyla devreye girdiğinin göstergesidir. Gülistan Doku, Rojin Kabaiş, Pınar Gültekin ve adını sayamadığımız onlarca genç kadının katledilmesi, kaybettirilmesi bu politikalardan bağımsız değildir. 2024 yılında 394 kadın erkek devlet şiddeti sonucu katledilirken 20 kadın koruma kararı olmasına rağmen korunmamıştır.111 kadın boşanmak istediği için bu katliamların hedefi olmuştur" diye belirtti.
Çocuklar saldırıların hedefinde
Tülay Deniz devamında şunları belirtti: “Kürt kadınlar olarak köleliği, emek sömürüsünü, şiddeti, eşitsizliği meşrulaştıran; kadınların içerisinde katledildiği bir ‘aile’yi değil, ortak ve eşit yaşamı benimseyen, özgür eş yaşamı esas alan anlayışla ailenin demokratikleştirilmesi için mücadele edeceğiz. Toplumun öznesi olan kadınların içerisinde katledilmediği bir yaşam için kadına yönelik şiddetin ideolojik olduğu bilinciyle 8 Mart’ta da mahallelerden köylere, köylerden kentlere yaşamın her alanını örgütleme sözünü yineliyoruz. Narin ve Sıla bebeğe yönelik şiddette de gördüğümüz gibi çocuklar saldırıların açık hedefi haline getirilmektedir. Cinsiyetçilikle birlikte dincilik politikaları yoluyla çocuklar biat kültürünün birer parçası haline getirilmekte, bedenleri-iradeleri-varlıkları yok sayılmaktadır. Bütün bu politikaların ideolojik birer saldırı, çocuklara yönelik işlenen suçların erkek egemen zihniyetin bir sonucu olduğunu görüyor, bu noktada da daha fazla mücadele edeceğimizi bir kez daha dile getiriyoruz.
Kadınlardan emek sömürüsüne karşı ortak mücadele
Kadın yoksulluğunun, işsizliğinin, emek sömürüsünün, görünmeyen ev içi emeğin, derinleşerek artması siyasi iktidarın kadın düşmanı politikalarından bağımsız değildir. Bugün milyonlarca kadın hasta, yaşlı, engelli, çocuk bakımı gibi işlerin omuzlarına yüklenmesinden kaynaklı üretim alanlarının dışına itilmesi bunun göstergesidir. Eşitlik ilkesi ile değil sadaka kültürü ile bir toplumsal yapı inşa edilmekte, doğa her geçen gün bir kırıma tabii tutularak yaşam talan edilmektedir. Oysa ekonomi, doğa ile uyumlu-ahenkli bir yaşamın sürdürülmesi, emeğin özgür ve eşit üretilmesi, bölüşülmesidir. Toprakla yeniden buluşan, ekonomiyi toplumun hizmetine sunacak politikaları hayata geçireceğiz. Gasp, talan ve sömürge temsilcisi kayyımlara ve merkezi yönetimlere inat kendi ekonomimizi kendi yerellerimizde kadınlar öncülüğünde gerçekleştireceğiz.
Kadın örgütlenmesiyle yeni yaşam inşası
Kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı daha fazla örgütlenerek mücadele edeceğiz. Toplumların hakikatini parçalamak ve yozlaştırmak için bugün egemenlerin özel savaş politikalarıyla uyuşturucuyu, fuhuşu, sanal medya bağımlılığını, tüketim kültürünün yayılmasına izin vermeyeceğiz. Savaş, işgal, asimilasyon, tecrit politikalarına karşı mutlak özgürlük için kadın hareketi olarak mücadelemizi büyütüyoruz. Anadilimizle dilimizle, kültürümüzle, farklılıklarımızla yeni yaşamı inşa edeceğiz. Bunun için de zihniyet dünyamızdan emeğimize, örgütlülüğümüzden mücadelemize, eylemlerimizden söylemlerimize kadar özgür yaşam iddiamızı büyütüyoruz. Dünyamızı erkek egemen akıl karartmaya çalışıyorsa biz kadınlar da kadın direnişi ve kadın ittifakı ile bu yaşamı aydınlatacağız.
Bunun için gerekli olan fikir, zikir, eylem bütünselliğini yerellerden evrensele bir nehir gibi akıtacağız. Tüm dünya kadınlarıyla farklılıklarımızı buluşturarak birlik olmanın coşkusunu bu 8 Mart’ta da önümüze koyacağız. Biz kadınlara her yerden ve her an saldırılıyorsa her zamankinden daha çok kenetlenmeye ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. Ortak saldırılara karşı ortak mücadele hattını kadın diliyle, kadın yüreğiyle, kadın hakikatiyle örmenin kararlılığını bu 8 Mart’ta da büyütüyoruz. Biz kadınların örgütlülüğü ve özgürlükteki ısrarı sayesinde yaşam anlamlı olacaksa, tüm kadınları 8 Mart’ta alanlara, direniş ve isyanımızı yükseltmeye, dayanışmamızı çoğaltmaya çağırıyoruz. Bu coğrafyada onurlu bir barış inşa edilene, örgütlülüğümüz özgürlüğümüze dönüşene, tek bir kadın ve çocuk katledilmeyene dek alanlardayız; zılgıtlarımızla, halaylarımızla mücadelemizi büyütüyoruz. Bu 8 Mart’ta da direniş coşkumuzu toplumun tüm yaşam alanlarına yayıncaya kadar sesimizi, sözümüzü ve eylemimizi büyüterek özgürlüğe yürüyoruz.”