
Komisyonda yok yok: Şiddete geri dön sessiz köle ol!
- 15:27 11 Haziran 2025
- Siyaset
ANKARA - Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu taslak raporundan boşanmalarda çift terapisi, aile hukukunda arabuluculuk ve kadınlara esnek çalışma çıktı.
Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu taslak raporu Meclis üyelerine gönderildi. Raporda, boşanmalarda çift terapisi, aile hukukunda arabuluculuk ve kadınlara esnek çalışma çıktı. Komisyon üyelerine, Komisyon Başkanı Hulki Cevizoğlu tarafından gönderilen taslak raporun önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kuruluna gelmesi bekleniyor.
948 sayfalık taslak raporda, halihazırda var olan çeşitli mevzuatlara, kavram tanımlarına ve bakanlıkların gerçekleştirdiği projelere uzunca yer verilirken raporun sonundaki tespit ve öneriler 16 sayfa ile sınırlı kalıyor.
Çözüm: Çift terapisti
Öneri ve tespitler başlığının altında yer alan “Mevzuatın güçlendirilmesi ve etkin uygulanması” alt başlığında, boşanmalarda arabuluculuk “şiddet içermeyen aile uyuşmazlıklarında aile bireylerinin yargı süreçlerinde yıpranmasını önlemek amacıyla aile hukukunda, gerekli güvenlik önlemleri ve uzman personel desteği sağlanmak suretiyle arabuluculuk müessesesi getirilmelidir” şeklinde ifade ediliyor. Bunun yanı sıra boşanma davalarında hakimlere, boşanmanın taraflarını, boşanma sürecini yeniden değerlendirmesinin temini gerekçe gösterilerek, “çift terapisi/aile danışmanlığı/boşanma danışmanlığına” yönlendirme yetkisi verilmesi öneriliyor. Bu öneriler kadınların boşanmalarının zorlaştırılması, boşanmaya kesin karar verse dahi birçok hakkından mahrum bırakılmasına sebep olma tehlikesi taşıyor.
Kadınların ve çocukların can güvenliği yok sayıldı
Taslakta, 6284 Sayılı Kanun kapsamında korunan kişilerin çocuklarıyla ilgili olarak “kreş imkanının sağlanması” maddesinin 6 ayla sınırlandırılması öngörülüyor. Bununla birlikte yine 6284 Sayılı Kanun kapsamında “uzaklaştırma, gizlilik, barınma yeri sağlanması kararları” aldıran kadınların ve çocukların can güvenliği yok sayılarak “şiddet uygulayanın çocukları ile kişisel ilişkisinin ne şekilde sağlanacağına yönelik düzenleme yapılmalıdır” deniliyor.
Kadın değil, fail önceleniyor
Taslak rapor kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair çeşitli farkındalık çalışmaları önerse de ana olarak faillerin “rehabilitasyonu” üzerinde duruluyor. Bu rehabilitasyon süreci de kadın ve çocukların güvenliği gözetilmeden öne sürülüyor.
2019 yılında Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı, Cumhuriyet Başsavcılığı ve Gaziosmanpaşa Belediyesi arasında yapılan protokol ile “şiddetsiz bir aile yaşamı oluşturmak için aile olarak başvuran hem kadına hem de erkeğe psikoterapi desteği” sağlama hedefiyle kurulan Beyaz Ev Projesi’nin yasal bir dayanağa kavuşturulması öneriliyor. Aynı zamanda merkezlerde sadece erkeklere psikososyal destek hizmetlerinin verildiği ayrı birimlerin kurulması öneriliyor. Proje kapsamında “mavi, yeşil, turuncu ve sarı” oda çalışmaları yürütülüyor; yeşil odada “hem mağdura hem de faile yönelik” hukuki bilgilendirme, aile içi iletişim, çocuk yetiştirme vb. eğitimlerinin verildiği ifade ediliyor. Rapordan anlaşılan o ki şiddete uğrayan kadınlar ve şiddeti uygulayan erkekler, bu alanlarda bir araya getiriliyor. Kadınları şiddete daha açık hale getiren bu uygulamaya yasal dayanak sağlanmaya çalışılıyor.
Sığınma evlerinde olan kadınlar için esnek ve güvencesiz işler
Taslak raporda öne çıkan noktalardan biri de esnek çalışma oldu. Sığınmaevlerinde yaşanan sorunların çözümü, burada kalan kadınların güvenceli işlerde istihdam edilmesi gibi önlemler alınmaktan ziyade kadınlara İŞKUR üzerinden Toplum Yararına Program gibi, kadınların asgari ücret dahi alamadıkları, çalışma yaşamındaki birçok haktan yoksun bırakıldıkları esnek ve güvencesiz işlerde devlet eliyle istihdam edilmesi planlanıyor.
Yalnızca sığınmaevinde kalan kadınlar açısından değil, tüm kadınlar açısından “aile ve iş yaşamının uyumlulaştırılması” ifadeleriyle esnek çalışma biçimleri öneriliyor; 0-2 yaş arası çocuğu olan kadınlara kısmı çalışma gibi esnek çalışma biçimleri öneriliyor. Kadınların güçlendirilmesinden ziyade halihazırda şiddete uğrayan, eşitsizliğin sonuçlarını şiddetle yaşayan kadınlar, sermayeye ucuz işgücü olarak sunuluyor. Ancak bu başlık “kadınların güçlenmesi” adı altında sunuluyor.
Şiddete karşı ‘ahlaki’ farkındalık
Farkındalık artırıcı çalışmalara ilişkin önerilerde, çocukların eğitimi öne çıkartılıyor. Çocuklara ve gençlere yönelik “eşitlik, öfke kontrolü, stres yönetimi” gibi eğitimler verileceği ifade edilirken “ahlaki, insani, dini ve hukuki değerlerin çocuklara ve gençlere kazandırılması sağlanmalıdır” deniliyor. Bu öneri bir yandan da cinsiyetler arası eşitsizliğin ve şiddetin ele alınış biçiminin genç yaştan itibaren “ahlak ve dini” temeller etrafında çocuklara öğretileceğine işaret ediyor.
Merkezi yönetim sorumluluğu üzerinden atıyor
Kurumsal kapasitelerin artırılmasına ilişkin olan alt başlıkta ise senelerdir kadınların kadın sığınmaevlerine dönük talep ettiği iyileştirmelere yer verilmezken sığınmaevlerinde kalan kadınların yarısının “barınma” ihtiyacı ile buralarda kaldığı söylenerek “barınma amacıyla başvuran kadınlara sunulacak konukevi hizmetinin belediye kadın konukevleri vasıtasıyla sunulması sağlanmalıdır” ifadeleri kullanılıyor. Kadın sığınmaevlerinin yerel yönetimlerce de açılma sorumluluğu bulunurken bu madde ile merkezi yönetim üzerindeki sorumluluk tamamen yerel yönetimlere bırakılıyor.
Garabet rapor
Taslağa dair Emek Partisi (EMEP) Dîlok Milletvekili Sevda Karaca, dijital medya hesabından tepki gösterdi. Sevda Karaca, “Kadına yönelik şiddetle mücadele etme iddiasıyla kurulan meclis araştırma komisyonun başkanı Hulki Cevizoğlu’nun hazırladığı komisyon üyelerine gönderdiği garabet rapordan bahsedeceğim. Tek kelimeyle felaket, komisyon baştan beri sorumluydu, bunu biz komisyon kurulduğu günde söyledik, bugün komisyon başkanın söylediği o korkunç taslak raporu vesilesiyle bir kez daha altını çiziyoruz” dedi.
Sevda Karaca şöyle ekledi: “Mesele göstermelik komisyon kurmak değil, siyasetin şiddetle, eşitsizlikle nasıl bir ilişki kurduğu. Kadınları şiddeti mahkum eden eşitsizlik düzenin nasıl ele alındığı. Bu komisyonun kuruluş aşamasında bile kadınların yıllardır, sahada, adliyede, sokakta, sığınma evlerindeki gerçekler yok sayıldı. Komisyon çalışmaları boyunca, kadın örgütleri, baroların kadın hakları merkezleri, bağımsız kadın uzmanlar ya çağrılmadı yada sesleri duyulmadı. Aksine iktidarın kadınları ailenin parçası olduğunu gören, eşitsizliği fıtrata bağlayan ideolojisi merkeze alındı ve şimdi önümüze getirilen 948 sayfalık rapor yalnızca kadınların hayatları değil kadına yönelik şiddetle mücadeleyi de hedef alıyor.
Kadınlar sistemin sesiz köleleri haline getirilmek isteniliyor
Rapordan önerilerle kadınların boşanması zorlaştırılıyor, şiddetten kaçan kadınlar aile terapisi adı altında tekrar faillerin önüne sürülüyor. 6284 sayılı yasa sulandırılıyor, sığınma evindeki kadınlar esnek, güvencesiz ucuzun, ucuzu iş gücü olarak görülüyor. Bütün bu maddeler, tek bir şeyi hedefliyor; kadın yalnızca ev içi şiddete değil, bütün olarak kendisi şiddete dönüşmüş olan bu sistemin sesiz köleleri haline getirilmek isteniliyor. Bu raporun dili, önerileri, kadın cinayetlerinin neden önlenemediğini de açıkça gösteriyor. Bu anlayış kadınların eşit yurttaşlık haklarını, yaşam hakkını değil her ne olursa olsun ayakta kalsın dedikleri şiddet yuvalarını öneriyor. Komisyon başkanın bu raporla yapmaya çalıştığı şey çok net; kadınların hayatlarını sosyal politika adı altında kölelikle şekillendirmek, kadınlara yönelik saldırıları meşrulaştırmak. Şiddet uygulayan erkeklerin rehabilte edilmesinden, eşit eğitimi yerine dini değer eğitimi verilmesine kadar uzanan bu öneriler zinciri iktidarın kadın düşmanı politikaları kurumsallaştırılmasından başka bir şey değil.
‘Bu kavramlar yıllardır kadınlara mezar oluyor’
Ama biz daha önce bu filmi izledik. Kadınların kazanılmış haklarına dönük saldırılar, hep toplumsal uyum, aile bütünlüğü, çocuk yararı gibi kavramlarla meşrulaştırılmak istenildi. Oysa bu kavramlar, yıllardır kadınlara mezar oluyor. Kadınlar failleriyle uzlaştırmaya değil, şiddetten kurtulmak için güçlülendirilmeye ihtiyaç duyuyor. İhtiyacımız olan çift terapisi değil adalet. Aile birliği değil özgürlük. Dini değerler değil eşit yurttaşlık. Bugün karşımıza çıkan bir rapor sadece birkaç maddeden ibaret değil. Bu rapor bir ideolojiye saldırı. Kadınları yoksullaştıran, güvencesizleştiren, faillerle aynı eve hapseden bu zihniyetin siyasi olarak adı konmalıdır. Bu neo liberal muhafazakar şiddetin devlet eliyle kurumsallaştırılmasıdır. Kadınların adliyelerde, sokakta, sendikada, kurduğu dayanışmadır, bu komisyon kadınları korumuyor erkek egemeni güçlendiriyor. Bu komisyonu meşru olarak görmüyoruz. Kadınların hayatını pazarlık konusu yapan, kadını aileye sermayeye hak yapan bu komisyonu kabul etmiyoruz.