
Gimgim’den özgürleşme çağrısı: Bireysel dönüşüm şart
- 09:03 5 Temmuz 2025
- Kültür Sanat
MÛŞ - Gimgim’de düzenlenen kadın festivaline katılan kadınlar, şiddete ve hak gasplarına karşı kadınların birlikte örgütlenmesi gerektiğini vurgulayarak, “Kadınların özgürleşmesi bireysel dönüşümle mümkün” mesajı verdi.
Mûş’un Gimgim (Varto) ilçesinde “Özgür kadın, doğa ve kültürle demokratik topluma” şiarıyla 29-30 tarihlerinde düzenlenen “Kadın ve Doğa, Kültür Festivali”ne kadınların mücadele ruhu damgasını vurdu. Gimgim'de 10 Ağustos 2015 tarihinde çıkan bir çatışmada yaşamını yitiren ve bedeni teşhir edilen Kader Kevser Eltürk (Ekin Wan) ile katledilen kadınlara atfedilen yürüyüşle başlayan festival, iki gün boyunca çeşitli etkinliklerle devam etti.
Festivalde buluşan kadınlar, kadın katliamlarına ve hak gasplarına dair mikrofonumuza konuştu.
Kadınlara yönelik sistematik şiddet
Hükümetin kadınlara yönelik çalışmalarda yasaların uygulanmadığını ve şiddete uğrayan kadınların koruma altına alınmadığını dile getiren Hacer Karataş Altay, kadın haklarının mevcut hükümet tarafından gasp edildiğini vurguladı. Hacer Karataş Altay, “Kadınlar ülkemizde değersizleştirildi. Kadınların nafaka haklarından men edilmesi için yasa tasarısı meclise sunuluyor. Hükümet tarafından böyle bir yasa el altından geçiriliyor. Kesinlikle kabul etmiyoruz. Bunun için kadınların Türk, Kürt, Azeri, Çerkez veyahut da herhangi bir dine mensup olması, siyasi düşüncesi ne olursa olsun gözetmeksizin birlikte örgütlenmesi gerekir.
Burada bulunan Kürt kadınlarının da savcısı, hakimi yok, hiçbirimizin garantisi yok. Asker, polis tarafından şiddete uğrayan kadınlar var. Güneydoğu'da askerler tarafından kadınlar taciz ediliyor, tecavüze uğruyor. Bu tür şeyler toplumda meşrulaştırıldı” şeklinde konuştu.
'Haklarımız için baskı yapmalıyız'
Kadınların her gün alanlara çıkarak seslerini duyurmaları gerektiğini vurgulayan Hacer Karataş Altay, örgütlenmenin ve dayanışmanın kadın katliamlarını durdurmanın tek yolu olduğunu belirtti. Hacer Karataş Altay, “Platformlarda bir araya gelip kadın haklarının yasalaştırılması için Meclis’e ve vekillerimize baskı yapmalıyız ve ısrarcı olmalıyız. Bir arada olduğumuz sürece katliamlar bu kadar artamayacak. Narin Güran için basın yoluyla sesimizi duyurduğumuz için bugün istediğimiz ceza alınmamış olsa da toplumda tepki oluştu, insanlar karşılık verdi. Sesimizi sokaklarda duyurduğumuz zaman inanıyorum ki mutlaka bir sonuca varılır. Katliamlar durmazsa da en azından kadınları katledenler gereken cezayı bulur. Kadınları bir araya getirip alanlarda sürekli bilinçlendirme yaparak, kadın katliamlarını gerçekleştiren insanların cezasız kalmaması için eşimiz, babamız, polis, asker fark etmeksizin herkesin cezasını çekmesi için bir arada sesimizi çıkarıp talep edersek bir sonuca varabiliriz diye umut ediyorum” sözlerine yer verdi.
‘Kadının bilincinin artması AKP hükümetini rahatsız ediyor’
Kadınların gücünün sistematik olarak engellendiğini ve devlet eliyle bu baskıların sürdürüldüğünü belirten DEM Parti Idîr İl Eşbaşkanı Alya Akkuş, kadın bilincinin yükselmesinin mevcut iktidarı rahatsız ettiğini kaydetti. Alya Akkuş şunları dile getirdi: “Fuhuş, katliam, ahlak buna benzer birçok şey kadınlar üzerinden yürütülüyor. Kadınları tehditlerle işlevsiz kılıyorlar. Kadının bilincinin açığa çıkması özellikle AKP hükümetini çokça rahatsız ediyor, kendilerine tehdit görüyorlar. Kadın aynı zamanda barışı temsil ediyor. Barış olmaması için zihniyet yürütülüyor ve kadınların zihniyetini yok etmek adına her türlü baskıyı, fuhuşu, din aracılığıyla,
sistem aracılığıyla kadınları işlevsiz kılmak istiyorlar. ‘Kadındır evinde otursun, kocasına hizmet etsin, çalışmasın, çocuğuna baksın’ bütün bu sorumlulukları maalesef kadının omuzlarına yüklemişler. Kadına bu sorumlulukları yüklemelerine rağmen kadını korumuyorlar. Maddi ne manevi olarak kadını korumak istemiyorlar. Sebebi, kadının gücünü baskı altında tutmak istemeleri.”
‘Kadınlara destek sağlanmalı’
Kadınların kendilerini güvende hissedecekleri platformların oluşturulması gerektiğinin altını çizen Alya Akkuş, kadınlara yönelik maddi ve manevi desteğin artırılmasının zorunlu olduğunu söyledi. Kadınların ekonomik güvensizlik nedeniyle şiddet döngüsünden çıkamadıklarına dikkat çeken Alya Akkuş, “Anne çocuğuna, evine sahip çıkıyor, onlara eğitim vermeye çalışıyor yetebildiğince. Devlet alan açmıyor, sivil toplum kuruluşları da alan açamıyor ya da açmak istiyor ama yetmiyor. Dernekler, platformlar ya da kadın evleri olmazsa bu kadınlar verdikleri mücadeleden geri adım atıp tekrar şiddet gördükleri yerlere dönmek zorunda kalıyorlar. Hiçbir kadın bunu kabul etmemelidir, etmemeliyiz; her kadın ses çıkarmalıdır. Kadınlar sürekli ilerliyor, kendi güçlerini açığa çıkarıyorlar ve sistem üzerinde ciddi bir tehdit oluşturuyorlar. Kadının sesinin kesilmemesi için maddi, manevi desteğe ihtiyaç var. Kadın evleri olmasına rağmen onların da cezaevlerinden bir farkı yok. Kadınlara imkân vermediğiniz sürece orada altı ay ya da bir sene kalsa da değişen bir şey yok, yine dönüp aynı cenderenin kahrını çekecekler” sözlerini kullandı.
‘Kadın katliamlarının artmasının sebebi erkek egemen zihniyet’
Kadına yönelik şiddetin her evde var olduğuna dikkat çeken Güzel Saraç, kadın katliamlarının artmasının temelinde ekonomik kriz kadar toplumdaki erkek egemen zihniyetin de yattığını ifade etti. Erkek çocukların nasıl yetiştirildiğinin bu şiddet döngüsünü kırmakta önemli bir rol oynadığını dile getiren Güzel Saraç, “Aile içi eğitimin dönüştürücü gücüne sahip olunmalı. Biz de kendimizi eleştiriyoruz; çünkü anne, erkek çocuğunu yetiştirirken çoğu zaman erkek egemen bir zihniyetle hareket ediyor. Kız çocuğunu ise eline bebek vererek anneliği öğretmeye çalışıyoruz. Oysaki en büyük öğretmen annedir. Anne, erkek çocuğuna eşitlikçi bir bakış açısı kazandırmalı; kadına, anneye ve kız kardeşe nasıl davranılması gerektiği bilincine ulaşmalıdır ki bu bilinci çocuklarına da aşılayabilsin, çocuklarını bu bilinçle yetiştirsin ki erkeğin zihniyetini değiştirebilelim. Çünkü evde genellikle baba egemendir. Bazen anne, baba ile birlikte kız çocuğunu korkutuyor; bazen de baba iyi davranıyor gibi görünse de kızına şiddet uygulayabiliyor. Çocuklarına özgür bir ortam sağlasalar, güzel bir ahlak kazandırmaya çalışsalar, baskıdan kaynaklı başka yönelimler ortaya çıkmaz” şeklinde konuştu.
Devletin kadınlara yönelik politikalarının erkek egemen zihniyeti yansıttığını söyleyen Güzel Saraç, mevcut sistemin kadınları siyasetten sosyal yaşama kadar her alanda dışlayıcı bir yapıda olduğunu söyledi. Kadının toplumsal dönüşümdeki rolüne işaret eden Güzel Saraç, şunları ifade etti: “Kadınlar, iktidarın baskısı nedeniyle kadın olamıyor; erkekleşen kadın olmak zorunda kalıyorlar. Dünyada bazı kadın liderler vardır, erkek gibi davranmak zorunda kalmışlardır; çünkü sistem buna zorluyor. Gücün olduğu yerde kadın siyasete girdiğinde erkek gibi davranmak zorunda kalıyor. Ülkemizde ise ne yazık ki iktidar erkeğin elinde. Din adı altında kadını sindiriyorlar. Kadın kırımı, dinden kaynaklı hale gelmiş durumda. Kadını kapalı bir kutuya koymuşlar; düşünmesin, bilince varmasın, köleleşsin istiyorlar. Köleleştirilmiş bir kadın, özgürlük hissine sahip olduğu anda, eğlenceye ya da bir gece dışarı çıkmaya katıldığı için, eşine yemek yapmadığı ya da arkadaş ortamında sohbet ettiği için bile katlediliyor. Kadınların özgürleşmesi, bireysel dönüşümle mümkün olacaktır. Kadınların kendi hayatlarında ve evlerinde değişime öncülük etmeleri gerekiyor. Biz demokratik bir toplum için mücadele veriyoruz. Eşimizden izin almak zorunda değiliz. Bir yere giderken ‘haberiniz olsun’ deriz; fakat kendi irademizi erkeğe teslim ettiğimiz, boyun eğdiğimiz zaman, kendi evimizde kadın kırımını gerçekleştirmiş oluruz. Bu şekilde hem kendimize hem de çevremize kötü örnek oluruz. Bizim ideolojimiz kadın ideolojisidir. Öncelikle kendimizden ve evimizden başlamamız gerekiyor. Kadın, demokratik ve özgür bir şekilde yaşamalıdır. Bu da zihniyet değişimi ile mümkün olur ve ne yazık ki bu yük en çok yine kadınların omuzlarına düşmektedir.”
'Onlara borçluyuz’
Kadınların özgürlük mücadelesinin bir sonucu olarak bu tür etkinliklerin önemine dikkat çeken Sinem Yıldız, kadınların kendi iradeleriyle alanlarda bulunmasının tarihsel bir kazanım olduğunu vurguladı. Sinem Yıldız, “Sosyal medya üzerinden festivali gördüm. Berlin’den geliyorum. Kadın, doğa ve kültür festivalinin kadınların emeğiyle gerçekleşmesi çok önemli. Herkes bu coğrafyada özgürce yaşamak ister. Bu festivalin düzenlenmesinden dolayı çok mutluyum. Bizi buralara getiren ve özgür irademizle hareket etmemizi sağlayan öncelikle partimize ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a borçluyuz. Kadınların dağlarda verdiği mücadele sayesinde bugün buradayız, onlara minnettarız. Onlar için ne söylesek az kalır. Kadınlar yüzyıllar boyunca köle gibi yaşamak zorunda bırakıldılar; ismi belli olmayan, hiçbir zaman yeri ve yurdu olmayan kadınlar, bugün bu alanlarda ve her yerde kendilerini özgürce ifade edebiliyorlar. Kadınlarımız, yaşlılarımız, annelerimiz ve çocuklarımız özgürce kendilerini ifade edebiliyor. Hepimiz adına çok mutluyum. Bizim emeklerimiz hiçbir zaman boşa gitmez” dedi.
Kadına yönelik şiddetin, erkek egemen sistemin temel bir sonucu olduğunu vurgulayan Sinem Yıldız, geçmişten günümüze kadınların maruz kaldığı şiddetin devam ettiğini söyledi. Sinem Yıldız, “Geçmişe baktığımızda kadınlarımızın ve annelerimizin o dönemde de şiddet gördüklerini, nasıl köle gibi yaşamak zorunda bırakıldıklarını gördük ve buna şahit olduk. Günümüzde ise kadın katliamları yaşanıyor ve bunu şiddetle kınıyoruz. Kadın katliamlarına artık ‘dur’ diyoruz. Sadece Kürdistan’ı ele almıyoruz; yaşadığımız coğrafyada ve özellikle metropollerde bu katliamlar her zaman vardı ve ne yazık ki hâlâ devam ediyor. Sosyal medyada görüyoruz; göremediğimiz onlarca kadınımız da katliama uğruyor. Gerçekten kadınlar mutlaka örgütlenmelidir; kadın örgütlenmesi çok önemlidir. Çünkü kadın varsa yaşam vardır, kadın varsa özgürlük vardır. Kadın; yaşamdır, özgürlüktür, topraktır, barıştır” ifadelerini kullandı.