Londra’da panel: Sizin savaşınız bizim kanımız

  • 21:51 23 Kasım 2025
  • Güncel
 
 
HABER MERKEZİ- Jiyan Kadın Meclisi’nin, Londra’da düzenlediği “Sizin savaşınız bizim kanımız” panelinde militarizm, eril zihniyet, şiddetin, göç ve yoksulluğun kadınlar üzerindeki çok boyutlu etkileri tartışıldı.
 
İngiltere’nin başkenti Londra’da Jiyan Kadın Meclisi tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında Kürt Toplum Merkezi’nde “Sizin Ssavaşınız bizim kanımız” başlıklı bir panel düzenlendi. Panelde “Militarizm”, “Ataerkillik”, “Şiddet’, “Göç, Yoksulluk, Savaş” ve “Barışın İnşasında Feminizm” konuları tartışıldı. HDP eski Milletvekili Serpil Kemalbay, Dr. Ceylan Begüm Yıldız ve eğitimci Ayşe Macit panelde konuşmacı olarak yer aldı.
 
Yoğun katılımla gerçekleşen panel, kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren düşen kadınlar anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Salonda sık sık “Jin jiyan azadî” sloganı yankılanırken, kadın mücadelesinin tarihsel süreci, şiddetin farklı biçimleri ve erkek egemen sistemle  mücadeleyi konu alan sinevizyon gösterimleri yapıldı.
 
Kürt kadın özgürlük mücadelesinin sembolü olan devrimci kadınların poster ve fotoğraflarının asıldığı salonda, “Patriarkaya karşı örgütleniyoruz, komünleşiyoruz” pankartları dikkat çekti.
 
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Jiyan Kadın Meclisi’nden Sara Devrim, yaşamını yitiren kadınların isimlerini okudu; salondan yükselen “burada” yanıtları, ortak hafıza ve dayanışma atmosferini ortaya koydu. Sara Devrim, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısıyla başlayan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni kadın özgürlük mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüklerini vurguladı. Komünal örgütlülüğün halkın kendini savunmasının en temel biçimi olduğunu belirten Sara Devrim, “Cinsiyetçiliğin, milliyetçiliğin, dinciliğin ve doğa düşmanı politikaların yarattığı tahribatı ancak komünal özgür yaşam felsefesiyle aşabiliriz. ‘Komün en temel öz savunmadır’ derken kastettiğimiz tam da budur” dedi.
 
“Yürünecek yolumuz, verecek mücadelemiz var. Bütün kadınları özgürlüğe yürümeye, sözü büyütmeye ve Kadın Rönesansı’nı yaşamsallaştırmaya çağırıyoruz” diyen Devrim, sözlerini “Jin, Jiyan, Azadî” sloganıyla bitirdi. Açılış konuşmalarının ardından Dilan Serhat moderatörlüğünde panel bölümüne geçildi. Panelde ilk sözü eğitimci Ayşe Macit aldı.
 
Sistematik şiddet
 
Kadına yönelik şiddetin sadece bireysel ya da kültürel bir sorun olmadığını, derin tarihsel kökleri bulunduğunu hatırlatan Ayşe Macit, patriarka, kapitalist modernite ve militarizmin kadın bedenine ve yaşam hakkına sistematik şiddet uyguladığını vurguladı. Ayşe Macit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Namus kavramıyla şiddet meşrulaştırılıyor ama kadınlar artık susmuyor; örgütleniyor ve direnişi büyütüyor. Sakine Cansız’ın dediği gibi, ‘Kadının özgürlüğü olmadan gerçek devrim olmaz.’ Kadın mücadelesi sadece kadınlar için değil, toplumun ve barışın mücadelesidir. Bugün direnen, ses çıkaran, barış masasında yer isteyen kadınların mücadelesi yalnızca kadınların değil; toplumun, demokrasinin ve barışın mücadelesidir. Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceği açıktır, ve bu nedenle patriarkayı adım adım çökertecek olan, örgütlü kadın mücadelesinin kendisidir.”
 
Eski iktidar çizgisinin kırılması
 
Ayşe Macit, Kürt Halk Önderi’nin “İlk köleleştirilen, ilk cezalandırılan, ilk zapt altına alınan varlık kadındır” değerlendirmesinin, kadının aile adı verilen dar alanda görünmez sınırlarla nasıl denetim altına alındığını ve ataerkil iktidarın tarih boyunca nasıl kurumsallaştığını anlamak için kritik olduğunu belirtti. Bugün kadına yönelik şiddet ve eşitsizliğin de bu tarihsel köleleştirmenin devamı olduğunu ifade eden Ayşe Macit, gerçek özgürlüğün ancak bu en eski iktidar çizgisinin kırılmasıyla mümkün olacağını dile getirdi.
 
‘Kadın cinayetleri politiktir’
 
Ayşe Macit’in ardından söz alan Dr. Ceylan Begüm Yıldız, “Barışın inşasında feminizm” başlıklı bir sunum yaptı. Kadın özgürlüğünün hem hukuk hem de toplumsal mücadele bağlamında yeniden düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Ceylan Begüm Yıldız, şunları söyledi: “Ataerkil yapı, ulus devletin tekçi ideolojisi ve kapitalizmin kadın emeğini görünmez kılması feminist dalgalarla analiz ediliyor. Bugünün feminizmi daha çoğulcu, interseksiyonel ve toplumsal cinsiyeti sorgulayan bir mücadeledir. Kadına yönelik şiddet derin ve politik bir meseledir. Tarihsel olarak kadınlar ilk köleleştirilen grup oldu. Kadınların özgürlük talepleri erkek ve devlet şiddetini artırdı. Kapitalist modernite, patriarka ve devlet şiddeti iç içe geçerek çok katmanlı bir baskı rejimi oluşturdu. Kadın cinayetleri politiktir ve gerçek özgürlük ancak feminist mücadeleyle mümkündür.”
 
‘Mücadele ile çözülür’
 
Begüm Yıldız’ın ardından HDP eski Milletvekili Serpil Kemalbay, ‘Göç, Yoksulluk ve Savaşın Kadına Yansıması’ başlıklı bir konuşma yaptı. Serpil Kemalbay, şiddetin bireysel ya da kültürel değil, politik olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
 
“Kadınların bedeni, emeği ve kimliği üzerinde kurulan kontrol; ataerkil devlet politikaları, bakım hizmetlerinin kadına yüklenmesi, ekonomik bağımlılığın sürdürülmesi ve militarist erkeklik inşasıyla pekiştirilen yapısal bir şiddet rejimidir. Bu nedenle kadına yönelik şiddet yalnızca sosyal hizmetlerle çözülemez; politik bir sorun olduğu için politik mücadeleyle çözülebilir.”
 
Direnme vurgusu
 
Politik şiddetin en somut örneklerini kadınların kamusal alana çıktığı her yerde gördüklerini belirten Serpil Kemalbay, şunları kaydetti: “Kadınlar neden sokakta, neden siyasette, neden itaat etmiyor? sorularının arkasındaki zihniyet, kadınların hedef hâline getirilmesine yol açıyor. 2015 barış sürecinde kadınların masanın öznesi olmasına tahammül edilemiyor; barışın sembolü olan Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmesi tesadüf değil, politik bir saldırıdır. Aynı zihniyet 2021’de Deniz Poyraz’ı HDP il binasında hedef aldı. Çünkü eşit temsil talep eden, barış isteyen ve örgütlenen kadınlar otoriteyi sarsar. Bugün katledilen tüm kadınları saygıyla anarken şunu biliyoruz: Kadının özgürlüğü olmadan toplumun özgürlüğü olmaz. Bu nedenle baskının, devlet şiddetinin ve erkek egemenliğinin olduğu her yerde; mücadele, dayanışma ve kadın özgürlüğü için direnmeye devam edeceğiz.”
 
Yapılan sunumların ardından soru-cevap bölümüne geçildi.