İzmir'de 'Medyanın dili ve şiddetin görünmezliği' paneli
- 18:02 22 Kasım 2025
- Güncel
İZMİR – İzmir’de “Kadınlar hakikati yazıyor: Medyanın dili, şiddetin görünmezliği ve kadının sözü” konulu düzenlenen panelde, yaygın medyanın eril dili, şiddetin nasıl görünmez kılındığı ve Kürt kadın gazetecilerin deneyimleri tartışıldı; katılımcılar, kadınların hakikati yazma mücadelesinin önemine dikkat çekti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi ‘Kadınlar hakikati yazıyor, medyanın dili, şiddetin görünmezliği ve kadının sözü’ başlığı ile Kültürpark Gençlik Tiyatrosunda panel düzenledi. Panele Akademisyen Eser Köker, Gazeteci Kibriye Evren katılırken moderatörlüğünü ise DEM Parti İzmir Kadın Meclisi Sözcüsü Türkan Aslan Ağaç gerçekleştirdi. Panele akademisyen Eser Köker ve gazeteci Kibriye Evren katılırken, moderatörlüğü DEM Parti İzmir Kadın Meclisi Sözcüsü Türkan Aslan Ağaç yaptı.
Akademisyen Eser Köker konuşmasında, gazetelerin 19’uncu yüzyılda kadınların çalışmasının dahi mümkün olmadığı mekânlar olarak ortaya çıktığını belirterek, basında şiddetin görünmez kılındığını vurguladı. Eser Köker, “Politika birlikte düşünmek, söz alışverişi yapmak, yeni araçlar keşfetmek demektir. Düşünce özgürlüğü o zamana kadar dil özgürlüğüne paralel olarak sürdürülüyor. Dil, işçi kadınların sözlerinin ortak aklın içinde sayılmasının önünde bir barikat oldu. Okur-yazar değillerdi; ayrıca ana dilde basılması gerekiyordu. Bu tartışmalara okuryazar ve çalışan kadınlar erişebildi. İş saatlerinin dışında onlar için anlaşılır metinleri okudular; sosyalist hareketler de bu süreci destekledi. Böylece iş alanından başlayan, birlikte okuma pratiğine dayanan bir eylemlilik gelişti. Soylu sınıflardan kadınlar da okur-yazarlığın desteklenmesi için gazeteleri kullandı. Bu kadınlar özgürce düşüncelerini ifade etme, yayınlama ve çoğaltma hakkını talep ettiler. Bu süreci farklı ulusal sınırlar içinde yaptıklarını fark edip genişletmek için bir araya geldiler” dedi.
‘Türk, Müslüman ve erkek’
Devlet yayıncılığının farklı sözleri bir araya getirmek yerine tekleştirici bir araca dönüştüğünü söyleyen Köker, şöyle devam etti: “TRT radyosu ve televizyonuyla hepimizin görüş ve düşüncelerini bir araya getirmesi beklenirken, bugün 15 dakika Kürtçe yayın yapmasını bile alkışlar hale geldik. İfade ve düşünce özgürlüğü, özel şirket anlayışıyla birleşen ulusçuluk tarafından baltalandı. Bir topluluğun sesini tekleştiren araçlara dönüştü. Sedat Simavi’nin sahibi olduğu Hürriyet gazetesindeki ‘Türkiye Türklerindir’ yazısı bunun özetidir. Farklı yaşam biçimlerinin, inançların ve kimliklerin iç içe geçtiği bir toplumda aslında ‘Türk, Müslüman ve erkek’ bir karakter belirleyici hale getirildi. Özel kanalların yaygınlaşmasıyla çok seslilik beklenirken yine tek seslilik hakim kılındı.”
‘Kürt kadın gazeteciler görünmez kılınıyor’
Türkiye’de genel yayın yönetmeni kadınların sayısının yok denecek kadar az olduğunu belirten Eser Köker, Özgür Gündem Genel Yayın Yönetmeni Gurbetelli Ersöz’ün adının anılmamasını, şiddete maruz kalan Kürt gazetecilerin ise yok sayılmasını eleştirerek, “JİNHA açıldığında neden haber yapmadılar? Büyük medya kuruluşlarında kadın birimlerinin ayrılmaması nasıl izah edilecek? Gazeteci derneklerinde kadınların varlığı sınırlı. Kürt gazetecilerin tutuklanması, gözaltına alınması karşısındaki sessizlik; tek bir ulus aidiyeti içinde kavrulmaları, bu kavrulmada da şiddeti görünmez kılıyor” diye konuştu.
‘Kürt basın kurumları kapatılınca, Kürtlere yönelik şiddet görünmez kılındı’
Gazeteci Kibriye Evren, dava haberlerinde kadınların maruz kaldığı şiddetin hem görünmezleştirildiğini hem de pasif figürler olarak sunulduğunu ifade etti. Buna karşın Kürdistan’da kadınların kendilerini örgütlediğini belirtti. Kürt basın kurumları kapatıldığında kadın gazeteciler olarak bir araya geldiklerini aktaran Kinriye Evren, “Toplumun haber alma hakkını engellemek şiddetlerin en büyüğüdür çünkü bu, şiddetin görünmemesi demektir. Kadın gazeteciler olarak Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu’nu (MKGP) kurduk. OHAL döneminde her yerde şiddet vardı ve gazeteler kapatıldığı için duyulmuyordu. Kürtlerin kendini görünür kılabileceği tüm kanallar kapatıldı. Biz de MGKP’yi kurarak mesleğimizi yapabilmek ve toplumun haber alma hakkını korumak için çalıştık. Şimdi dernek çatısı altında faaliyet yürütüyoruz” diye belirtti.
‘Kürdistan’daki sistematik şiddeti Kürt kadın basını görünür kıldı’
Rojin Kabaiş, Gülistan Doku ve İpek Er dosyalarının görünür olmasında Kürt kadın basınının önemli rol oynadığını aktaran Evren, konuşmasının devamında şunları söyledi: “2020’de İpek Er’in mektubuna ilk ulaşan Jinnews’tir. Ailesine yazdığı mektupta uzman çavuşun işlediği suçu ve özel savaş politikalarını dünyaya duyuran ilk kuruluş Jinnews oldu. Bugün Wan, Dersim, Amed gibi merkezlerde uyuşturucu, fuhuş ve son dönemde Hizbullah’ın Şırnak başta olmak üzere birçok yerde uyguladığı şiddeti haberleştiren de yine Jinnews. Görünmeyeni görünür kılan Kürt basınıdır; özellikle Kürt kadın basını, genel yayın organlarının yayınlamadığı pek çok gerçeği toplumla paylaştı.”
Panel, katılımcıların katkılarıyla devam etti.







