8 Mart’a doğru: Asırlık direniş (7)

  • 09:02 7 Mart 2025
  • Dosya
‘Nasıl bir yaşam istiyoruz’un formülü Jin, Jiyan, Azadî’ 
 
Pelşin Çetinkaya
 
AMED - Küresel bir nitelik kazanan “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesi ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin değerlendirmelerde bulunan TJA aktivisti Rojda Bedia Akkaya, “Bu felsefenin büyümesi ve bu çizginin güçlenmesiyle birlikte; nasıl bir yaşam istediğimiz, nasıl bir yaşam kuracağımız ve neden özgür olmamız gerektiği soruları, adeta sihirli bir formül gibi tüm kadınları sardı” dedi.
 
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların tarih boyunca sürdürdüğü eşitlik ve özgürlük mücadelesinin simgesi olmaya devam ediyor. 20. yüzyılda kadın hakları alanında büyük kazanımlar elde eden kadınlar, bugün de hakları ve yaşamları için direnmeye devam ediyor. Patriyarkal sisteme karşı bir araya gelerek ortak politikalar geliştiren kadınlar, dünyanın dört bir yanında meydanlarda seslerini yükseltiyor. "Jin, Jiyan, Azadî"  sloganı, kadın mücadelesinin evrensel bir sembolü haline gelirken, dayanışma ve direniş her geçen gün daha da güçleniyor. 8 Mart’ta kadınlar, haklarını, özgürlüklerini ve eşit bir dünya talebini bir kez daha güçlü bir şekilde dile getiriyor.
 
8 Mart dosyamızın son bölümünde, TJA aktivisti Rojda Bedia Akkaya, yıl boyunca, kadınların verdiği mücadeleyi değerlendirdi.
 
2024’te kadınlar her alanda mücadele etti
 
2024 yılının kadınlar açısından mücadele ve direnişle geçtiğini söyleyen Rojda Bedia Akkaya, yıl içinde çok sayıda kadının katledildiğini belirtti. Bu kadınların da birçoğunun birlikte olduğu erkekler tarafından katledildiğini kaydeden Rojda Bedia Akkaya, şunları dile getirdi: “Özellikle Türkiye’de ve savaşın olduğu coğrafyalarda kadınların katledilme biçimlerini gördük. O yüzden 2024 yılı kadınlar açısından, kadın ve çocuk katliamına karşı sürekli itirazın, direnişin ve eylemin olduğu bir yıl olarak geçti. 6284’ün etkin uygulanmaması, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, kayyımlarla birlikte kadın kurumlarının tekrar kapatılması, kadın politikalarının devre dışı bırakılması da yine Türkiye’de cezasızlık politikaları ile birlikte kadınlara yönelime kapı aralayan, şiddetin türlü türlü biçimine yol açan ve kadın varlığına yönelimin biçimlerini de çoğaltan bir yılı geride bıraktık. 
 
Kadınlar, 2024 yılında çok derinleşmiş bir ekonomik krizle de mücadele etti. Çünkü ev içi emeğin aynı zamanda yoksullukla mücadelenin kadının sırtına bindirildiği bir yıl olarak da 2024’ü değerlendirebiliriz. 2024’te aşından işinden olan da çok sayıda kadın vardı. Evin geçimini yapma derdinde olan çok kadın vardı. Hem bu kadınların mücadelelerinin yansıdığı 2024 yılı, aynı zamanda derinleşmiş ekonomik krizle de kadınların daha fazla yoksullaştırıldığı ve daha fazla yoksullukla mücadele eden pozisyona geldiği bir yıl olarak da değerlendirebiliriz” dedi.
 
‘Savaş yöntemlerinin devreye konulduğu bir yıl oldu’
 
2024’ün özel savaş politikalarının devreye konulduğu bir yıl olduğunu kaydeden Rojda Bedia Akkaya, şu ifadeleri kullandı: “2024, Kürdistan’daki kadınlar açısından erkek-devle şiddetine karşı ciddi bir mücadele yılı oldu. Kürdistan’da da özel savaş politikalarının, kadın emeğine, bedenine, fikrine, aklına yönelik özel psikolojik savaş yöntemlerinin devreye konulduğu bir yıl oldu. O yüzden bu yıl bizim açımızdan özel psikolojik savaşla mücadele etme, bu savaşı teşhir etme, yine kadınları, özel psikolojik savaştan koruma ve bilinçlendirme yılı oldu. Üçüncü Dünya Savaşı’nın derinleştirildiği bir yıl oldu. Savaştan kaynaklı kadınların ve çocukların yüz yüze kaldığı birçok durum açığa çıktı. Kadınlar, yaşamlarından oldu, köle pazarlarında satıldı, aynı zamanda yerinden yurdundan edildi. Kadınlar, göç gerçekliğini de yaşadı. Bu yüzden mücadele eden bir kadın yılı oldu diyebiliriz. Çünkü bu savaşlar, kadınlara özellikle Orta Doğu coğrafyasında, Kürdistan’da ve Türkiye’de milliyetçiliği, ırkçılığı ve cinsiyetçiliği çok derin bir biçimde yaşattı.” 
 
‘Jin Jiyan Azadî evrensel bir hal aldı’
 
Yaptıkları tüm çalışmalarında, “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesini yaşattıklarını belirten Rojda Bedia Akkaya, devamında, “Kadın hareketi olarak, 2024 yılını, ‘Jin, Jiyan, Azadî ile özgürlüğe yürüyoruz’ şiarıyla örgütlemeye çalıştık. ‘Jin, Jiyan Azadî’, bizim açımızdan önemli bir felsefe ve biz bu felsefenin yaşamsallaşması için çok daha görünür, etkili, yaygın bir biçimde bu felsefeye denk bir yaşamı inşa etmeye çalıştık. O yüzden 2024 yılının tüm çalışma programını, ‘Jin, Jiyan, Azadî ile özgürlüğümüze kadar mücadele’ başlığı altında ele aldık. ‘Jin, Jiyan, Azadî’,  Kürt kadın hareketini de aşan evrensel bir hal aldı. İran kadın devriminden sonra tüm enternasyonal kadın mücadelesi içerisinde olan kadınların, dünya ve Türkiye kadın hareketinin mücadele dili, ‘Jin, Jiyan, Azadî’ oldu. Bu, bizim açımızdan önemliydi, çünkü ‘Jin, Jiyan, Azadî’ felsefesi, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu ve kadınların bu felsefeyle yaşamasını esas aldığı paradigmasal bir yaklaşım. 
 
‘Jin, Jiyan, Azadî’yi hem yaşamsallaştırmak, hem toplumsallaştırmak hem de daha fazla etkili hale getirmek için çalıştık. Kadınlar, ‘Jin’ olmaktan kaynaklı yaşamın kendisi olduğu ve özgürleşmenin de temel hedef olduğunun bilinciyle bu felsefeye yaklaştı. Böylece kendisini içinde bulduğu bir yılı geride bırakmış oldu” sözlerini kullandı. 
 
‘Kadının sesi, itirazı haline geldi’
 
“Jin, Jiyan, Azadî felsefesi yaşamın kendisi olduğu için yaşam buluyor” diyen Rojda Bedia Akkaya, sonraki yıllarda da “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesinin, mücadelelerine damgasını vurmaya devam edeceğinin altını çizdi. “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesinin, aynı zamanda kadın mücadelesinin dili olduğuna işaret eden Rojda Bedia Akkaya, “’Jin, Jiyan, Azadî’, kadının itirazı haline geldi. Aynı zamanda ‘Nasıl bir yaşam istiyoruz?’un adresi haline geldi. Özellikle Kürtçenin yaşam dili haline gelmesi, Kürt kadın hareketi açısından ayrı bir öneme sahip.  O nedenle bu felsefeyi büyütmek, bu çizgiyi güçlü hale getirmek, kadın olmaktan kaynaklı hem nasıl bir yaşam istediğimizi hem nasıl bir yaşam kuracağımızı, hem de neden özgür olmamız gerektiğine dair sihirli bir formül gibi tüm kadınları sardı. Bu sihirli formül ya da mücadelemizde açığa çıkardığımız biçim, bizim açımızdan önemli. Bunu büyütmek, hepimizin sorumluğu içerisine giriyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Kadın kırımına isyan ediyor özgürlüğe yürüyoruz’
 
Bu yıl 8 Mart’ı, “Kadın kırımına isyan ediyor, özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla örgütlediklerini söyleyen Rojda Bedia Akkaya, “Birçok yerde sahalarda olacağız. O yüzden birlikte mücadele ile özgürlük temasını daha fazla öne çıkardığımız bir 8 Mart oldu. 8 Mart’ta da çok ciddi krizler var. 8 Mart, bu krizlerden çıkışın umudunu yaratmada önemlidir. Bir de kadınların en güçlü dayanışabileceği, birlikte mücadele edebileceği, tüm toplumsal yapılara nasıl bir umut, nasıl bir mücadele, nasıl bir eylem tarzı, nasıl bir örgütlenme ve neye dayalı yol alınacağının mottolarını da içeren bir 8 Mart olacak. Örneğin, 2025 yılına ‘Aile yılı olacak’ tartışmalarıyla girmiş olduk. O yüzden kadınlar, bu 8 Mart’ta sınırları çizilmiş bir aileye mahkum olmak istemediklerini, özgür ve eşit bir biçimde yaşama isteğini, çok daha gür bir sesle miting alanlarına, yürüyüşlere taşıyacak. Aile değil, demokratik toplum daha çok ön plana çıkarılacak” diye belirtti. 
 
'8 Mart alanlarında olacağız'
 
Kadınların 8 Mart’a büyük taleplerle gittiğini aktaran Rojda Bedia Akkaya, "Egemenlerin savaşına hayır" seslerinin daha fazla yükseleceği ve aynı zamanda kadınlara ayrılan bütçenin de tartışılacağı bir 8 Mart olacağını belirtti. Rojda Bedia Akkaya, “Çok ciddi kadın işçi direnişlerinin damga vurduğu bir 2024 yılını geride bıraktık. Hâlâ KHK ile ihraç edilen, işinden uzaklaştırılan, grevde olan ve hakları için sokakta mücadele eden birçok kadın arkadaşımız var. Bu kadınların sesini 8 Mart alanlarında yükselteceğiz. Bu yüzden, hem ciddi itirazların dile getirileceği hem de taleplerin mücadele ile karşılık bulabileceği bilinciyle 8 Mart alanlarında olacağız.
 
Aynı zamanda, kadın mücadelesi açısından demokratik çözüm iradesinin de ortak bir mücadeleyle güçlendirilmesi için 8 Mart’a katılacağız. Çünkü biliyorsunuz, şu anda en fazla tartıştığımız ve planlamaya çalıştığımız konuların başında ortak mücadele zeminleri geliyor. Yani, mücadelemiz savaşa karşı barışı ve demokratik çözümü örgütlemeye yöneliktir. Bu nedenle, demokratik, eşitlikçi, özgür ve onurlu bir barışı konuşmak, bunu inşa etmek, toplumsallaştırmak ve bu talebi yükseltmek için yine tüm toplumların demokratik bir biçimde bir arada yaşayabileceği zeminlere daha fazla işaret edebileceğimiz bir 8 Mart programı olacak” ifadelerini kullandı. 
 
Çağrı, kadınlar için büyük önem taşıyor
 
Rojda Bedia Akkaya, 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın yaptığı "asrın çağrısının" kadınlar için büyük önem taşıdığının ve kadınların bu çağrıyı coşkuyla karşıladığının altını çizerek, “Bu çağrı, kadınlar açısından büyük bir coşku ve moralle karşılandı. Çağrıdan hemen sonra söz alan her kadın yoldaşımız hem bu çağrıyı selamladı, hem yanında olduğunu belirtti hem de mücadele ve inşa süreciyle hedefe ulaşma konusunda belirli bir kararlılık sergiledi. Toplumsal bağlamda da İstanbul'da, Diyarbakır'da, Van'da, Çukurova'da kadınlar, gençler ve halklar bu çağrıyı büyük bir coşkuyla karşıladı ve aslında bunun sorumluluğunu da üstlendi. Bu yüzden, bu çağrı kadınlar açısından oldukça önemli.
 
Sayın Öcalan, ‘Benim mücadelemde kazanmamın ve sonuç alabilmemin yüzde 60’ı, kadın sorununu merkeze almamdan ya da kadın sorununa çözüm projeleri ortaya koymamdan kaynaklanıyor’ diyor. Ayrıca, dünya devrim tarihlerinden bazı örnekler vererek, Marks, Lenin ve Mao gibi dünya devrim liderlerinin başarısızlıklarının yüzde 60’ının, kadın sorununa eğilmemelerinden kaynaklandığını belirtiyor. Ayrıca, devletçi çözümlerin kadın sorununu çok daha derinleştirdiğini ve kadını görmezden gelen bir pozisyonda olduğunu ortaya koyuyor. Yani, kadın sorununu hem güçlü bir şekilde çözümlemeye tabi tutuyor hem de paradigmasının merkezine kadın özgürlüğünü yerleştiriyor. Bu bizim ve kadınlar açısından büyük bir şans” dedi.
 
Çağrı, birçok sorunun cevabı
 
Kadının karşılaştığı birçok sorunun çözümünün çağrıda olduğunu kaydeden Rojda Bedia Akkaya, “Başka bir açıdan baktığımızda, belirli bir paradigmaya sahibiz. Sadece krizin tanımını yapan ve çözümünü ortaya koyan bir yerde durmuyoruz. Aynı zamanda ‘Nasıl bir toplum hayal ediyoruz?’ sorusunun cevabını da güçlü bir paradigmanın içinde yaşama geçirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla, demokratik ve ekolojik kadın özgürlükçü paradigma, bugün Orta Doğu’da yalnızca Kürt kadınları için değil; savaşla boğuşan, katledilen, emeği ve bedeni sömürülen, umutsuzlaştırılmaya çalışılan, geleceksizliğe itilen çocuklar ve emeği sömürülen kadınlar için de bir yaşam tahayyülünün adresidir.
 
Bu nedenle, kriz üreten kapitalist modernite ve ulus-devlet değil, demokratik ulus ve demokratik modernite ile kadın özgürlükçü paradigma, aslında tüm toplumlar için bir umut ışığı olmuştur. Dolayısıyla, demokratik çözüm iradesine ve demokratik toplum paradigmasına yapılan çağrı, aynı zamanda tüm bu sorunların çözümünü de içermektedir” sözlerine yer verdi.
 
‘Kadınlar, Abdullah Öcalan’ı hep yanında gördü’
 
Rojda Bedia Akkaya, kadınların Abdullah Öcalan’ı fikriyatı, düşüncesi, paradigması, ideolojisi, felsefesi ve bilimiyle her zaman yanında gördüğünü belirterek, “Dolayısıyla, buna cevap oluşturmanın yolu, pratiğin kendisidir. O yüzden pratik, aynı zamanda ‘Nasıl yaşayacağız?’ sorusunun cevabıdır. Biz de bu şekilde ele alıyor, önemsiyor ve bu iradenin her koşulda yanında olacağımızı belirtiyoruz.
 
Zaten dikkat ederseniz, Kürt kadın hareketi bu açıklamadan önce de Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için bir hamle başlattı. Dolayısıyla, ‘Niçin özgürlük?’ sorusuna bu hamle kapsamında çok güçlü yanıtlar verildi. Aynı zamanda, bir yıllık eylem, etkinlik, bilinçlendirme ve örgütlenme takvimi de belirlendi. Şimdi ise bu hamleyi büyütme ve sonuç alma zamanı. Bu nedenle, kadınlar bu sürece daha hazırlıklı girdi diyebiliriz” şeklinde konuştu.
 
Kadınlar, sorumluluk almaya hazır
 
Barış ve demokratik yaşam uğruna kadınların yıllardır büyük mücadeleler verdiğini belirten Rojda Bedia Akkaya, “8 Mart’a giderken, 50 yıldır barış mücadelesini aralıksız sürdüren Barış Annelerini selamlamak istiyoruz. Kayıpları için tüm baskılara rağmen sokakları ve meydanları terk etmeyen, kayıplarının arayışını bir an bile bırakmayan Cumartesi Annelerini selamlamak istiyoruz. Çocuklarını savaşta kaybeden ailelerimiz, bu mücadelenin en güçlü sahipleridir. Demokratik çözüm iradesini büyütecek olanlar Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri ve diğer ailelerimizdir. Bu nedenle, onların mücadelelerini ve direnişlerini selamlıyoruz ve şunu biliyoruz ki; aynı zamanda kendilerini yapıcı bir güç olarak da görüyorlar.
 
Onlar, bizim açımızdan, mücadelenin onurlu bir barışa ve demokratik çözüme evrilmesi için en önemli aktörlerdir. Demokratik bir toplum hayali kurmaktan bir an bile vazgeçmeyenlerdir. Kadınlar, bu süreçte koruyucu özne konumundadır. Bu sürecin koruyucu özneleri olarak kendilerini gören kadınlar, toplumsallaşma mücadelesini yürütmenin ve inşa sürecinde sorumluluk almanın bilincindedir. Bu konuda hiçbir kadının tereddüt yaşadığını düşünmüyorum.
 
Özlemini duyduğumuz, hayalini kurduğumuz, uğruna bedel ödediğimiz, mücadele ettiğimiz, eyleme geçtiğimiz, isyan ettiğimiz her şeyin artık taçlandırılması için herkesin çok ciddi bir irade, mücadele, kararlılık ve sorumluluk ortaya koyacağına inanıyorum. Kadınların en azından bu noktada durduğunu çok net bir şekilde söyleyebilirim” dedi.
 
‘8 Mart’ta ortak yaşamın paydasında buluşacağız’
 
Rojda Bedia Akkaya, tüm alanlarda çalışmalarına devam edeceklerini ve demokratik, özgürlükçü kadın paradigmasının tüm kadınlar için ortak bir adres olduğunu güçlü bir şekilde haykıracaklarını vurgulayarak, “Tevgera Jinên Azad olarak, bu sürecin bilincini mahalle mahalle, köy köy, ev ev, sokak sokak ziyaret ederek yaratma sorumluluğunu üstleneceğiz. 8 Mart'ta, ‘çözüm iradesi ve demokratik toplum’ mesajını çok daha güçlü ve coşkulu bir biçimde ortaya koyacağız. Demokratik, özgürlükçü kadın paradigmasının tüm kadınların ortak adresi olduğunu duyuracağız.
 
Aynı zamanda, kadınların ortak mücadele zeminlerinde ‘Nasıl yapmalı? Ne yapmalı? Nereden başlamalı? ve Nasıl etkili bir mücadele ile sonuç almalı?’ sorularını tartışacak ve planlayacağız. Gittiğimiz her yere isyanımızı götüreceğiz, ancak bir o kadar da isyanla birlikte çözümü, gücü ve mücadeleyi de taşıyacağız. 8 Mart’ta, ortak yaşamın paydasında buluşacağız.
 
Kadınlar, umudunu, direncini, heyecanını, moralini, coşkusunu ve isyanını kuşanıp gelsin. Şimdiden tüm kadınların 8 Mart'ını kutluyorum” diye konuştu. 
 
Son.