DEM Partililerden çeteleşme, tecrit ve sansür tepkisi

  • 17:30 12 Aralık 2025
  • Siyaset
ANKARA - DEM Parti milletvekilleri, 2026 yılı bütçesi görüşmelerinde genç işçilerin ve devrimci gençlerin yaşadığı baskılara dikkat çekti. Ceylan Akça, gençlerin çeteleşmeye sürüklendiğini ve toplumsal eşitsizliklerin arttığını vurguladı. Burcugül Çubuk ise cezaevlerindeki tecrit uygulamalarını eleştirerek, devletin işkenceye dönüşen cezaevi politikasını sorguladı.
 
Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2026 Yılı Bütçesi Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye devam ediyor. Görüşmede Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri söz aldı. 
 
‘Yeni nesil çeteleşme villalarınızı aşıp sizi de bulacak’
 
DEM Parti Amed Milletvekili Ceylan Akça Cupolo, sözlerine “Gençlerin altmış saat çalışıp 22 bin liranın yarısına razı olmasını mı bekliyorsunuz Sayın Bakan?” diye sorarak başladı. Ceylan Akça Cupolo devamında, Dilovası’ndaki parfüm fabrikasında yaşanan patlamada hayatını kaybeden çocukları hatırlattı. Ceylan Akça Cupolo, “Sigortasız, merdiven altı bir parfüm atölyesinde yanarak ölen Nisa Taşdemir'in kaderini mi takip etmelerini bekliyorsunuz? Piknikler düzenliyorsunuz, bu pikniklerin insanlara yetmesini bekliyorsunuz. Diyanet'le ortak gençlik projeleri yapıyorsunuz ama camilerin önünde, Ulu Cami'nin önünde kendine ‘İslami’ diyen Selefi çeteler iş gücü topluyorlar, gençleri alıp kendi çete saflarına katıyorlar. Bir gencin 2911’e muhalefetten alınmasındansa TCK'nin uyuşturucu maddeye dair ihlalini düzenleyen 188'inci maddeden hüküm giymesini daha kabul edilebilir görüyorsunuz. Cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen 299'dan hüküm giyeceğine gitsin fuhuştan hüküm giysin diye bunu bekliyorsunuz, çünkü birine yargı paketi var, diğeri her zaman kapsam dışı. Şu an yaşadığımız gençliğe dair uyuşturucunun, fuhşun, yozlaşmanın otoriterlikle büyük bir alakası var. Bu risk görmezden gelindikçe büyüyecek ve şu an ardında saklandığınız o yüksek duvarlı villalarınızın, mobbeseyle çevrilmiş mahallelerinizin de içine gireceğini, yabancı bazı devletlerin ajanları hâline de dönen bu yeni nesil çeteleşmenin sizi de bulacağını sakın unutmayın” dedi.
 
'Devrimci gençler kuyu tipleriyle tecrit ediliyor'
 
DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk ise cezaevi gündemine ilişkin konuştu. İktidarın cezaevi aça aça alfabede harf bırakmadığını ifade eden Burcugül Çubuk, özellikle devrimci gençlerin tutulduğu kuyu tipi cezaevlerine dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Türkiye'de hapishanenin işlevi sindirmek. Benim de içinden geldiğim Devrimci parti şöyle tanımlar: 'Türkiye'de hapishaneler, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne egemen sınıfların siyasal baskı aygıtı olarak işlev görmüştür.' Devletin cezaevi politikası hukukun değil, sermaye iktidarının ihtiyaçlarının belirlediği bir çizgide şekillenmiş, özellikle de devrimci güçleri, muhalif toplumsal kesimleri ve işçi sınıfının örgütlü unsurlarını teslim alma amacıyla kullanılmıştır. Türkiyeli devrimciler çok iyi bilir ki hapishaneler yalnızca ceza infaz kurumları değildir, düzenin sınıfsal karakterinin en çıplak şekilde sergileyen mekânlardır. Bu tarihsel gerçeklik 2000'lerden sonra F tiplerle kurumsallaşmış, 2020'den itibaren ise S tipi, Y tipi ve yüksek güvenlikli cezaevlerinin inşasıyla daha derin bir tecrit konseptine dönüştürülmüştür. Bu yeni hapishaneler, mimarisi, konumu, günlük hareket alanını kısıtlayan düzeni ve insanın toplumsal bir varlık olmaktan koparan yapısıyla açık bir tecrit teknolojisi olarak tasarlanmıştır. Kapitalist devlet aklı, toplumsal muhalefeti bastırmak için mekân mühendisliğini bir işkence biçimine dönüştürmüştür kuyu tipleriyle.”
 
‘Sahnede çok dillilik ve kimlik görünmüyorsa orada baskı vardır’
 
Kültür Bakanlığı’nın bütçesine dair söz alan DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki de sanatçıların ve özellikle tiyatrocuların tüm alana sirayet eden bir sansür ve otosansürle karşı karşıya olduğunu belirtti. Özgül Saki, “Peki, bunların odaklandığı en temel kurum hangisi? Devlet Tiyatroları. Peki, Devlet Tiyatroları'nın başında kim var? Sansürü pervasızca savunan, cinsiyetçi, yandaşlıkta sınır tanımayan bir genel müdür; Tamer Karadağlı. Daha önce sanatçı kadrosu için hem Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne başvurmuş hem Devlet Tiyatroları sınavında başarısız olmuş bir kişi ve şimdi Devlet Tiyatroları'nın başında, adeta intikam alıyor. Hürriyeti tehdit, görevi kötüye kullanma nedeniyle hakkında sayısız suç duyurusu var ve aynı zamanda bu soruşturmalar tabii ki Tamer Karadağlı'nın o sınırsız yandaşlığında çözümsüz olarak kalıyorlar. Bir başka örnek: Kürtçe tiyatro yapan Nupelda Tiyatro Topluluğu'nun Van Devlet Tiyatrosu sahnesine ilişkin başvuruları reddediliyor. Batman'dan İstanbul'a kadar Şano Ar'ın Kürtçe oyunu defalarca kamu güvenliği nedeniyle engelleniyor. Bir başka örnek: 2024 sonundan itibaren Diyarbakır ve Elâzığ'da sahnelenen 'Karının Kocası' oyununu hatırlayın. Selefi cihatçı grupların hedef göstermesi üzerine yıllardır aynı adla oynanan oyunun ismi aceleyle değiştiriliyor. Biz diyoruz ki bu sadece bir isim değişikliği değil ideolojik rejimin, sansür rejiminin göstergesi. Sahnelerde Kürtçe, Ermenice, Arapça, Süryanice, Roman dilleri; kadınlar, işçiler, LGBTİ+'ların hikâyesi görünmüyorsa orada baskı vardır, orada tekçilik vardır ve bu baskıcı ortam kültür emekçilerinin çalışma koşullarıyla birleşince tablo çok daha ağırlaşıyor” diye konuştu.