Kastik katilin mekanları (5)

  • 09:01 5 Aralık 2025
  • Dosya
Şüpheli ölüm, intihar, kayıp ve katliamlar: Yer KYK’ler 
 
Melek Avcı 
 
ANKARA – Öğrencilere “güvenli barınma alanı” sunduğunu iddia eden devletin kurumu KYK’ler ve üniversite kampüslerinde yaşanan şüpheli ölümler, kayıplar ve katliamlar, bu kurumları da kadına yönelik şiddetin yeniden üretildiği mekânlara dönüştürüyor.
 
Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK), öğrencilere “güvenli barınma alanı” sunduğunu iddia etse de, özellikle kadın öğrenciler açısından yıllardır kastik bir katilin mekânına dönüşmüş durumda. İhmallerin, denetimsizliğin ve karanlıkta bırakılan soruşturmaların iç içe geçtiği bu yurtlarda kadın öğrenciler şüpheli biçimde yaşamını yitiriyor, kayboluyor, tacize uğruyor ya da “intihar” denilerek üstü örtülen ölümlere sürükleniyor.
 
Yerleşim alanlarından izole, tenha bölgelerde inşa edilen KYK yurtları; kadınların hem yolda hem yurtta güvensizliği en derinden yaşadığı alanlar hâline geliyor. Şüpheli kayıplar, katliamlar ve ihmaller sonucu yaşanan ölümler, KYK’lerin bir barınma kurumu olmanın ötesine geçerek kadına yönelik şiddetin yeniden üretildiği devlet mekânları olduğunu açıkça gösteriyor.
 
Bu dosyada KYK yurtlarının nasıl kastik bir katilin mekânına dönüştüğünü ve kadın öğrencilerin yaşamını tehdit eden sistematik ihmal zincirini açığa çıkarıyoruz.
 
KYK’de kaldığı dönemde kayboldu: Gülistan Doku’ya ne oldu?
 
Örneklere baktığımızda Gülistan Doku, Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisiyken KYK’ye bağlı öğrenci yurdunda kaldığı dönemde, 5 Ocak 2020'de şüpheli bir şekilde kayboldu ve aradan geçen 6 yılda birçok kritik delil hâlâ kamuoyuyla paylaşılmadı. Gülistan Doku'nun kaybolduğu gün olay yerinden 4 kez geçtiği tespit edilen ve üst düzey bir kamu görevlisine ait olduğu iddia edilen siyah camlı lüks araç ile kaybolduğu güne dair Valilik önünden başlayarak yürüdüğü güzergâhta bulunan iş yerlerine ait kamera kayıtları dosyaya dâhil edilmedi.
 
Tüm bunlarla birlikte yaklaşık 10 aydır soruşturmada hangi aşamaya gelindiğine dair kamuoyu bilgilendirilmiyor. Gülistan Doku’nun ailesi, kaybolduğu günden bugüne adalet arayışını sürdürürken kadınlar 6 yıldır “Gülistan Doku’ya ne oldu?” sorusunu soruyor. Gülistan Doku’ya ne olduğunu soran kadınlar, bu olay aydınlatılmadan hiçbir kadının özellikle devlet kurumlarında güvende olamayacağının altını çiziyor.
 
KYK, Rojin Kabaiş’in yurtta olmadığını 17 saat sonra bildirdi
 
Altı yıl sonra bu altı çizili gerçek, bir örnekle yeniden karşımıza çıktı. KYK’de kaldığı dönemde şüpheli şekilde kaybolan bir diğer öğrenci ise Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi öğrencisi Rojin Kabaiş. Üniversiteye yeni başlayan Rojin Kabaiş, KYK’ye bağlı Seyyid Arvasi Kız Öğrenci Yurdu’nda kaldığı dönemde şüpheli şekilde kayboldu ve 18 gün sonra cenazesine ulaşıldı. KYK’ye son giriş saatinin 23.00 olmasına rağmen, Rojin Kabaiş’in yurda geri dönmemesinin üzerinden tam 17 saat geçtikten sonra yurt yönetimi aileye haber verdi. Bu durum yurdun güvenlik ihmallerini açığa çıkarırken yurt güvenliği, Rojin Kabaiş’in katledilmesinde şüpheli bir yerde duruyor. Rojin Kabaiş için yürütülen soruşturmada da dosyada birçok çelişki bulunuyor.
 
Dosya neden zincirleme çelişkiler barındırıyor?
 
Rojin Kabaiş’in katledilmesi üzerine yürütülen soruşturmada var olan çelişkilere ve kadın katliamlarında ihmaller zincirine baktığımızda:
 
*Yurt yönetimi aileye 17 saat sonra haber verdi.
 
*Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Hamdullah Şevli, Rojin Kabaiş’in otopsisinin yapıldığı odaya girdi.
 
*Rojin Kabaiş’in daha otopsisi yapılmamışken Van Valisi Ozan Balcı, Rojin Kabaiş’in babası Nizamettin Kabaiş’e “Kızın intihar etmiş, bunu kabul et Nizamettin efendi” dedi.
 
*Rojin Kabaiş’in vücudunda iki erkeğe ait DNA bulundu.
 
Devlet yurtlarında yaşananların yargıda karşılığı yok
 
Rojin Kabaiş’in katledilmesi, devletin tüm organları tarafından üstü kapatılmaya çalışılırken, ailesi ilk günden beri kızlarının intihar etmediğini söyleyerek adalet mücadelesini sürdürdü. Devlet yurdunda kalan öğrencilerin şüpheli şekilde kaybolduktan sonra şeffaf yürütülmeyen soruşturmalarla karşı karşıya kalması, bu şiddet mekânlarında kadınların güvende olmadığını ortaya koyuyor. Devlet yurtlarında yaşananların üstünün kapatıldığı gerçeği, Rojin Kabaiş ve Gülistan Doku’nun faillerinin açığa çıkarılmamasıyla birlikte yargı mekanizmasının işlevsizliğini bir kez daha ortaya koydu.
 
KYK’lerde sistematik ölümler intihar mı?
 
Yine özellikle kadın öğrenciler devlet yurtlarında mevcut ihmaller ve denetimsizlik yüzünden yaşamını yitiriyor. Aydın’da KYK’ye bağlı Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu'nda asansörün düşmesi sonucu üniversite öğrencisi Zeren Ertaş yaşamını yitirdi. Devlet yurtlarında kalan kadınların şüpheli ölümlerinin ise “intihar” denilerek üstü kapatılmaya çalışılıyor.
 
2025 yılında, basına yansıdığı kadarıyla KYK’de “intihar” iddiasıyla şüpheli şekilde yaşamını yitiren öğrenciler şunlar:
 
*Malatya Turgut Özal Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Yazılım Bölümü öğrencisi Kumru Sarıkaya, Malatya'da kaldığı KYK yurdunun 11'inci katından şüpheli şekilde düşerek yaşamını yitirdi.
 
*Balıkesir Üniversitesi öğrencisi bir kadın, kaldığı KYK yurdunun 3'üncü katından düştüğü iddia edildi. Kimliğine dair bir bilgiye ulaşılamazken, kadının yaşamını yitirdiği kaydedildi.
 
*Eskişehir’de KYK Mükrime Hatun Kız Öğrenci Yurdu’nda kalan S.N.R. adlı kadın öğrenci, binanın 5’inci katından şüpheli şekilde düşerek yaşamını yitirdi.
 
*Muş Alparslan Üniversitesi öğrencisi Rojin Ak adlı bir kadın, kaldığı Danişment Gazi Kız Öğrenci Yurdu’ndaki odasında şüpheli şekilde yaşamını yitirmiş halde bulundu.
 
Yaşam alanından izole yurtlar, öğrencilerin yaşadığı taciz
 
KYK yurtlarının özellikle “tenha” yaşam alanlarından uzak yerlerde yapılması kadınlar açısından büyük bir problem teşkil ediyor. KYK yurtlarının hemen hemen bütün şehirlerde aynı tip yerlerde yapılması; yurda giderken yolların karanlık ve tenha olması kadın öğrencilere yönelik tacizi artırıyor. Çoğu zaman kadın öğrenciler, yurt giriş–çıkış güzergâhının ıssız olmasından kaynaklı tacize uğruyor. Yaz tatili sonrası İstanbul Cevizlibağ Atatürk KYK Kız Öğrenci Yurdu’na dönen kadınlar, odalarında eşyalarının karıştırıldığını ve özel eşyalarına yazılmış taciz içerikli notlar bulduklarını basına yansıttı.
 
Kampüste suç aletlerinin ne işi var?
 
Öğrenciler KYK’lerde güvende olmadığını aktarırken kampüslerde de güvensizlik artıyor. Kadınlar, iktidarın kadın düşmanı zihniyetinin bir yansımasını kampüslerde de görüyor. Boğaziçi Üniversitesi kampüsünde 15 yaşındaki Hilal Özdemir, Ayberk Kurtuluş tarafından ateşli silahla katledildi. Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Bölümü öğrencisi Meliha Keskin, fakülte binasının öğrenci girişinde eskiden evli olduğu F.K. tarafından ateşli silahla katledildi. 
 
“Savunma” adı altında savaşa milyarlar ayıran iktidar, üniversite ve yurtlarda güvenliğe “tasarruf tedbirleri” bahanesiyle uyguladığı kısıtlama politikalarıyla kadınların yaşamına mal oluyor.
 
KYK’ler barınma alanından katliam mekânlarına dönüştü
 
KYK yurtlarında ve üniversite kampüslerinde yaşanan ölümler, kayıplar ve taciz vakaları, münferit “ihmaller” olarak açıklanamayacak kadar sistematik bir boyuta ulaşmış durumda. Güvenlik önlemlerinin yetersizliği, denetim mekanizmalarının işlememesi ve soruşturmaların şeffaf yürütülmemesi; hatta vakaların üstünün kapatılarak delillerin yok edilmeye çalışılması, bu kurumların kadınlar açısından birer barınma alanı değil, şiddetin yeniden üretildiği mekânlara dönüştürüldüğünü gösteriyor.
 
Yarın: KYK’ler de yaşananlar sistematik şiddetin yansımasıdır