Tutsaklar için örgütlenme çağrısı: Uzun soluklu mücadele şart

  • 09:07 21 Kasım 2025
  • Güncel
 
İSTANBUL – Siyasi tutsakların serbest bırakılması için yapılması gerekenlere dair konuşan kadınlar, toplumun siyasi tutsaklar hakkında birlik olması gerektiğine dikkat çekti. Kadınlar, siyasi tutsaklar özgür olmadan toplumun özgürleşemeyeceğini vurguladı.
 
Barış ve Demokratik Toplum sürecinin başlaması, toplumda yıllardır çözümsüzlüğe mahkûm edilen cezaevi politikalarının da sıkça gündeme gelmesini sürdürüyor. Özellikle siyasi tutsakların serbest bırakılması, hem demokratikleşme adımlarının inandırıcılığı hem de toplumsal barışın tesis edilmesi açısından kritik bir başlık olarak öne çıkarken, buna rağmen devlet kanadından şu ana kadar kayda değer herhangi bir adım atılmış değil. Tutsakların serbest bırakılması için atılması gereken adımları ve demokratik kamuoyunun sorumluluklarını, Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi’nden (TDİ) Fatma Yıldırım, Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Dayanışma Derneği (MATUHAYDER) Eşbaşkanı Nurten Karagöz ve Tutsak Partizan Ali Gülmez’in teyzesi Sevim Kalman ile konuştuk.
 
‘Tutsaklar özgür olmadan toplum özgürleşemez’
 
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi’nin (TDİ) aile örgütlenmesi içerisinde faaliyet yürüten Fatma Yıldırım, devrimci tutsaklar özgürleştirilmeden toplumun özgür olamayacağını vurgulayarak şu örneği verdi: “Elif Vuralyaş, 2024’ün Kasım ayında 30 yılını doldurdu. Aslında şartlı tahliyesi geldi ve 2024’ün Kasım ayından beri 6 ay süreyle tahliyesi üç defadır erteleniyor. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde Elif Vuralyaş. Tahliye şartları oluşmasına rağmen Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu’nun tamamen keyfi olarak verdiği karar doğrultusunda tahliye edilmiyor.”
 
‘Bırakılmayan hasta tutsaklar var’
 
Hasta tutsakların durumuna da dikkat çeken Fatma Yıldırım, “Bazen hastanelere götürülmüyor, tutsaklar. Götürülseler bile kelepçe ve askerlerle girdikleri için özellikle kadın tutsaklar, askerin yanında muayene de olamıyorlar ve cezaevine geri dönmek zorunda kalıyorlar. Bunların sonucunda tedavi olamıyorlar ve hastalık daha ciddi boyutlara taşınıyor” dedi. İnsan Hakları raporuna göre bin 500’e yakın hasta tutsağın varlığından bahseden Fatma Yıldırım, “Bu az bir sayı değil. Topluma zarar verecek gibi gerekçelerle bırakılmayan bir sürü hasta tutsak var” diye belirtti.
 
İnsanlık dışı uygulamalar
 
Kuyu Tipi Cezaevleri ve ölüm oruçlarına dikkat çeken Fatma Yıldırım, “İnsanlar artık ölüm sınırına gelmiş durumda. Mesela Serpil Cabadan, Bakırköy Cezaevi’ndeydi; bir gün apar topar Manavgat S Tipi Cezaevi’ne götürüldü. Ve o günden beri 3 kişilik bir hücrede tek başına kalıyor. Bırakın tek başına kalmayı, bulunduğu koridorda hiçbir tutsak yok. Bağırdığında veya seslendiğinde sesini duyacak kimse de yok. 2 yıldır bu koşullarda tutuluyor, sevk istemesine rağmen sevki kabul edilmiyor. Y tiplerinde gardiyanla bile iletişim kurulamıyor. Megafonla ses komutu veriliyor ve mekanik seslerle tutsaklar yönlendiriliyor. Filmlerde olmaz denilen her şeyi bu cezaevlerinde devrimci tutsaklara deniyorlar ve bunların hepsi insanlık dışı uygulamalar. Ama buna rağmen o insanlar dışarıdan umudunu kesmiş değil. Dışarıyla birlikte üretmeye çalışıyorlar. İnsani olarak ayakta kalmaya çalışıyorlar ve en büyük devrimci faaliyet bu aslında” diye belirtti.
 
Sorunların çözümü
 
Fatma Yıldırım, siyasi tutsakların cezaevlerinde yaşadıkları sorunların çözümü için yol ve yöntemler aradıklarını belirterek yeni dönemde yapılacakları şöyle anlattı: “Kuyu Tipi Hapishaneler Kapatılsın diye bir örgütlenme kuruldu. Önümüzdeki dönemde bu konuyla alakalı birçok ortak eylem, etkinlik yapılması planlanıyor. Biz TDİ olarak bu oluşumun içerisinde de yer alıyoruz. Cezaevleriyle alakalı sorunlara birlikte çözüm üretebilmek için çalışıyoruz. Devrimci tutsakları ancak mücadelemizle özgürleştirebiliriz. Mücadele etmeden hiçbir şeyi kazanma şansımız yok. Biz tüm toplum olarak ‘zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük’ şiarıyla birleşerek hareket etmeliyiz. Emekten yana, insandan yana olan tüm toplumun devrimci tutsakları sahiplenmesi ve yapabileceği ne varsa ortaya koyması gerekiyor. Tutsakları özgürleştirmek boynumuzun borcu. Onlar özgür olmadan hiçbirimiz özgür değiliz.”
 
‘Siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı’
 
Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Dayanışma Derneği (MATUHAYDER) Eşbaşkanı Nurten Karagöz, bütün siyasi ve hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılmasının Barış ve Demokratik Toplum sürecinin samimiyetle ilerlediğini de gösterecek bir adım olacağını vurguladı. Nurten Karagöz, cezaevlerinde siyasi tutsakların yaşadıkları hak ihlallerine karşı çeşitli eylem ve etkinlikler yaptıklarını belirterek, cezaevlerinin insanları öğütme aracı haline geldiğini söyledi.
 
‘Barışa dair umut var’
 
Tutsakların haksız, hukuksuz bir şekilde yıllarca ceza içinde ceza yaptırımlarıyla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Nurten Karagöz, “Biz aynı zamanda bir STK’yız. Bizim görevimiz bu haksızlık ve hukuksuzlukları teşhir etmek, aynı zamanda çözüm de üretmek ve diğer sivil toplum örgütleriyle bu meseleyi gündemleştirip çözümüne dair öneriler sunmak. Biz de demokratik toplum ve barış çağrısına uymaya, üzerimize düşen rol ve sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Herkes kendi farklılıklarıyla bu ülkede var olabilir. Bu ülke çok çeşitli halkların yaşadığı bir coğrafya. Bu kadar ayrıştırmaya rağmen eğer insanlar bir arada yaşayabiliyorlarsa barışa dair çok büyük bir umut var demektir. Biz de bu umut üzerinden elimizden gelen her türlü mücadeleyi vermeye devam edeceğiz” sözlerini kullandı.
 
‘Neredeyse harf kalmadı’
 
Kuyu Tipi Cezaevleri’ne ve siyasi tutsakların başlattıkları ölüm oruçlarına değinen Nurten Karagöz, “Her harften bir cezaevi yapılıyor. Neredeyse harf kalmadı. Bu insanlar daha ne kadar yalnızlaştırılabilir ya da daha ne kadar tecrit edilebilir üzerinden projeler yapılıyor. Bunlar kabul edilebilir uygulamalar değil” dedi. Nurten Karagöz, cezaevlerindeki tutsakların bir an önce özgürleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
 
‘Komisyon bir an önce Sayın Öcalan ile görüşmeli’
 
Nurten Karagöz, Demokratik Toplum ve Barış sürecinin çağrıcısı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması gerektiğini dile getirerek taleplerini şöyle sıraladı: “Mecliste oluşturulmuş komisyonun bir an önce Sayın Öcalan ile görüşmesi gerekiyor. Çünkü tek taraflı barışın olmayacağını herkes biliyor. Barışın gerçekten kesintisiz ve bu ülkede yaşayan insanlara huzur getirebilmesi için gerçek anlamda bir barışın olabilmesi için bir an önce Sayın Öcalan ile görüşmek gerekiyor. Komisyonun bir an önce Sayın Öcalan ile görüşmesini istiyoruz. Ancak bu şekilde topluma yansıması olabilir. Biz ailelerle de görüşüyoruz. Aileler, cezaevlerindeki çocuklarının bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyor. Biz de bu talebin yanındayız, yürütücüsüyüz; aynı zamanda bu talebi destekliyoruz. Ve elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz ve sözümüzü söylemeye de devam edeceğiz.”
 
‘Tecrit işkencesi ve hak ihlali devam ediyor’
 
Tutsak Partizan Ali Gülmez’in teyzesi Sevim Kalman, 19 Aralık katliamı sonrası siyasi tutsakların üçlü ve tekli hücrelere konulduklarını söyleyerek, “Uygulanan tecride karşı siyasiler çeşitli eylemliklerle tecridi kırmaya çalıştılar ve hâlâ direnerek uygulanan her türlü insanlık dışı uygulamaların karşısındalar. Türkiye hapishanelerinin hemen hemen hepsinde tecrit işkencesi ve hak ihlalleri devam ediyor” dedi.
 
Siyasi tutsaklara yönelik insanlık dışı uygulamaların başında infaz yakmaların geldiğini belirten Sevim Kalman, “Süresi dolan siyasi tutsakların ‘iyi halli olmadıkları’ gerekçesiyle infazları yakılmakta, cezalarının ötesinde içeride tutulmakta ve geç serbest bırakılmaktadır. Hapishane koşullarında tecrit yaşayan siyasiler, sürekli ve düzenli tedavi gerektiren hastalıklarla çoğunlukla kendi başlarına mücadele etmek zorunda bırakılmaktalar. Tedavileri yapılmadığı için çoğu kanser hastası siyasi tutsak ölüme terk edilmiş durumdadır” diye konuştu.
 
‘Mücadele edenler sindirilmeye çalışılıyor’
 
Sevim Kalman, siyasi tutsakların fiziki özgürlüklerine kavuşmaları için yapılması gereken şeyleri sıralayarak devrimci demokrat kamuoyunun devrimcilerin sesi olması gerektiğine dikkat çekti. Tutsaklarla dayanışma eylemlerinin engellendiğini belirten Sevim Kalman, “Bunun için mücadele edenler sindirilmeye çalışılmakta. Bu ihtiyacı karşılayacak yönde neler yapılabileceğini yeni koşullarda tartışmak ama özellikle bu yönde eğilimi olanlarla bir araya gelmek gerekiyor” dedi.
 
Mücadele vurgusu
 
Yeni kurulan ve genişlemeye çalışan “Kuyu Tipi Hapishaneler Kapatılsın” inisiyatifinin birleşmek için iyi bir yer olduğuna vurgu yapan Sevim Kalman, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Kuyu tipi hapishanelere karşı farklı biçimlerde de olsa ortak bir karşı koyuş var. Süresiz Açlık Grevi, Ölüm Orucu eylemleri devam ediyor. Bu hapishaneleri protesto eden geniş bir siyasi tutsak kitlesi var. Biz de onlar gibi ‘karşı koyuşumuzu’ örgütlemeliyiz. Bizim yapmamız gereken, olabildiğince birlikte davranmak olmalıdır. Parçalı ve dağınık olmaktansa kuyu tipi hapishane gerçeklerini teşhir edecek ortak eylemler için bir araya gelmeliyiz. Bizim birlikte olmamız mevcut koşullarda önemli. Kuyu tipi hapishanelere karşı bir arada olmamız ve birlikte hareket etmemiz, diğer önemli sorunların da gündeme getirilmesinde etkili olacaktır. Kuyu tipi kadar S tipi, F tipi, R tipi hapishanelerde de tutsaklar tecrit altındalar. Dolayısıyla önümüzde uzun bir mücadele yolu var. Örgütlenmemizi ve eylemlerimizi uzun süreli bir çalışmaya göre biçimlendirmeliyiz.”