FilmAmed'de toplumsal cinsiyet paneli: Sinema, sansür, kadın
- 13:49 29 Eylül 2025
- Kültür Sanat
AMED - FilmAmed Belgesel Film Festivali'nde “Belgesel Sinemada Toplumsal Cinsiyet Temsillerinin Etik Yansımaları”paneli gerçekleştirildi. Panelde yer alan kadınlar, belgesel üretim süreçlerindeki deneyimlerini aktarırken, sinema alanında da kadınlar için dayanışmanın önemli olduğunu vurguladı.
Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Filmamed Belgesel Film Festivali'nin dördüncü gününde “Belgesel Sinemada Toplumsal Cinsiyet Temsillerinin Etik Yansımaları” başlıklı panel Çand Amed Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleştirildi. Panelin moderatörlüğünü Kadın Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği (KASED) Başkanı Saliha Ayata yaparken, Belgesel Yönetmeni Elif Ergezen, Yönetmen Bilge Taş, Yönetmen Berna Gençalp konuşmacı olarak yer aldı.
Panelin açılışını yapan Saliha Ayata, toplumsal cinsiyet konusunun Kürdistan Türkiye ve Ortadoğu’da belgesel sinema üzerine çalışanların tartıştığı temel meselelerden biri olduğuna değindi.
Kadınlara 'kendini kanıtla' baskısı
“Feminist bakış açısıyla sinemada kadın olmanın hali” başlığında konuşan Elif Ergezen, kamera önünde ve arkasında yer alan kadınlar üzerinden sunumunu gerçekleştirdi. Elif Ergezen, sinema üretim süreçlerinde yer alan kadınların yoğunluklu olarak yetersizlik ve suçluluk hissi içerisinde olduğuna dikkat çekti. Kadınların süreli olarak kendini kanıtlamak durumunda bırakıldığını söyleyen Elif Ergezen, "Biz kadınlar olarak yaptığımız işleri kanıtlamak zorundaymışız gibi bir baskı içindeyiz. Bir hata yaptığımızda cinsiyetimizle fark ediliyoruz. Bu durum kamera arkasında mobing olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bunlarla mücadele etmemiz gerekiyor. Kadınlar olarak çok gayretliyiz ve bu gayreti hatırlatmak istiyorum. Kadın yönetmenler hala atölyelere öğrenci olarak çağrılıyor. Biz kazanımları sağlarken bir taraftan bu kazanımların içinin boşaltıldığını görüyoruz. Kamera önünde ise kadının görünümü ön planda ve ilan edilen aile yılı ile de ilişkili. Bu durum kamera önüne de yansıyor. Genel ahlaki normlara göre şekillenen aile ve anne figürleri mevcut. Sansür mekanizması da aynı şekilde bir baskı yöntemi olarak işletiliyor. Bir diğer duygu olarak suçluluk kadınların sık yaşadığı bir durum. Bu da taciz, cinsel saldırı gibi konularda karşımıza çıkıyor. Çalışma alanlarımızı kadınlara güvenli hale getirmek için çalışmalar yürütülüyor. Hep beraber yan yana gelip 'susma bitsin' girişimini oluşturduk. Orada kadınlar olarak bir araya gelip, güvenli çalışma ortamları için tartışmalar yürütüyoruz. Mağdur suçlayıcı yaklaşım bizim sektörümüzde de çok yaygın. Kadınlar ekonomik ve psikolojik olarak şiddete uğruyor. Hissettirilen yetersizlik ve suçluluk duygusunun karşısında dayanışma ile durabiliriz" dedi.
Sansür, devlet ve özel fonlar bağlantısı
Devlet sansürüne eklenen bürokratik sansürlere ve festivallerin bu konudaki tutumuna dikkat çeken Yönetmen Bilge Taş, 2008 yılında gerçekleştirdikleri festival süreçlerinde "kadın ve kötülük" konularını çalıştıklarını hatırlatarak süreçteki deneyimlerini şu ifadelerle aktardı: "Bir feminist olarak kadın ve kötü kavramlarını yan yana kullanmamızla ilişkili eleştiriler aldık. Sonrasında olay yeri aile çalışması yaptık. Aileye karşı bir politika geliştirildiği düşünülerek Kültür Bakanlığına şikayet edildik. Süreci bir şekilde atlatıp festivali yaptık. Sansürün yeni bir boyut kazandığı bu süreçlerde 9'uncusu gerçekleştirilen FilmAmed Belgesel Film Festivali Kürt sineması bağlamında da önemli bir yerde duruyor.
Sansür ve kadın belgeselciliği içi içe konulardır. Süreçlere göre filmler bürokratik olarak da sansürlendi. Festivaller de giderek sansür sürecinin bir parçası haline geldi. 'Ölümüne Boşanacağız' filmi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun (KCDP) takip ettiği davalarından oluşmuş bir belgeseldi ve sansürlendi. 2014 yılında festivalde 4 ünlü kadın yönetmen vardı. Bu dönemde dahi bir kadın tarafından yapılan gezi belgeseli sansürlendi. Sibel Tekin, sabah çalışan işçileri çekerken kolluk kuvvetlerini çektiği gerekçesiyle gözaltına alındı. Birçok kadın belgeselcinin ele aldığı konular ve toplumsal cinsiyet meselesinin dahi sansürlendiği bir sürece gidiyoruz. Sansür, devlet ve özel fonlar arası bağlantıyı seyirci olarak da gözden kaçırmamalıyız."
'Kadınların güzelliği özgüvenlerinde'
"Belgesel süreçlerinde üreten kadın olmak" başlığına dair konuşan yönetmen Berna Gençalp, belgeselde yansıyanların yarın için bir hafızaya dönüştüğünü kaydetti. Berna Gençalp, yaşamı boyunca kadın hakları ve toplumsal cinsiyet konuları ile ilgili olduğunu belirterek, “Kim Mihri” belgeselinin çekim sürecine ve Mihri karakterinin yaşamına değindi. Berna Gençalp, " Mihri 100 yıl önce yaşamış ölmüş bir ressam. Paşa kızı olarak Abdülhamit döneminde doğuyor. Dışarı yansıyan hep trajik bir yaşam. Sanat tarihi ile ilgili derslere katıldım ve orada Mihri'den haberdar oldum ve yaşamının bir film olması gerektiğini düşündüm. Yaşamını yakından inceleyince trajik bir yaşamdan öte yeteneğinin peşinden giden bir kadın gördüm. Belgesel yapmaya, filme ilişkin her türlü reddi yaşadıktan sonra karar verdim. Araya bir futbol filmi girdi. Takım kadınlardan oluşsun deyince de önerim reddedildi. Teknik işlerde, karar verici ve yaratıcı pozisyonlarda etrafımda kadınlar ve erkekler vardı. Ancak birçok konumda kadın vardı. Onların sette olması daha farklı bir atmosfer yaratıyordu. Kameranın önündeki kişilerin de çoğu kadındı. Açıkçası Mihri filmini yaratan da bu durum. Orada büyük bir samimiyet ortamı yaratıldı. Filmin ilk halini bir yönetmene izlettiğimde 'konuştuğun kadınlar ne kadar güzel' yorumunu aldım. Neden ilk olarak onca şeyin dışında kadınların görünüm dikkatini çekti diye düşündüm. Filmde konuştuğum kadınların hepsi kendi alanlarında uzman olan kadınlar. Aynı zamanda o kadınlar kendilerine güveniyorlar. Şimdi anlıyorum filmdeki kadınlarım hepsi çok güzel çünkü kendilerine güveniyorlar" şeklinde konuştu.
Panel, soru cevap bölümünün ardından son buldu.