Kadın özgürlük mücadelesinin sistemik düzeye kavuşturulması

  • 09:02 22 Ağustos 2025
  • Jineolojî
“Küresel hegemonya mevcut sistem krizinden kendi çıkarları doğrultusunda bir çıkış arayışını sürdürürken, 21. yüzyıl devriminin öncü gücü olarak kadın mücadelesinin kendi demokratik sistemini geliştirmeden özgürlük ve eşitlik, barış ve adalet lehine kaos durumunu aşması olanaklı mıdır? “
 
Çiçek Solmaz
 
Her çağda, toplumun niteliksel değişimini sağlayacak mayalanmalara öncülük edecek yapısal ve anlamsal formlara ihtiyaç duyulmuştur. Kendi başına devrimler bu niteliksel değişim ve dönüşümleri gerçekleştiremez. Burada elzem olan, devrimlerin hâkim moderniteye alternatif bir sisteme dayanmalarıdır. Yani devrimler, ancak dahil oldukları alternatif sistem içinde anlamlı değişikliklere ve köklü dönüşümlere yol açabilir. Egemen sistemin yapısal krizine karşı sonuç alıcı bir mücadele sistemik boyutta yürütülmeli. Alternatif sistem inşası ise yeni, özgür ve demokratik zihniyet ve yapılandırmalar gerektirir.
 
Bu tespiti kadın devrimine uyarladığımızda, alternatif sistem sorusu karşımıza çıkıyor. Yani kadın devriminin gerçekleşmesi için ne tür anlamsal ve yapısal formlara ihtiyaç var? Kadın özgürlüğü açısından sistemik mücadele nasıl bir anlama sahiptir? Ya da soruyu tersinden formüle edelim: Küresel hegemonya mevcut sistem krizinden kendi çıkarları doğrultusunda bir çıkış arayışını sürdürürken, 21. yüzyıl devriminin öncü gücü olarak kadın mücadelesinin kendi demokratik sistemini geliştirmeden özgürlük ve eşitlik, barış ve adalet lehine kaos durumunu aşması olanaklı mıdır? 
 
Modern çağdaki kadın hareketleri “birlikten güç doğar” esprisi doğrultusunda oldukça erken bir aşamada mücadelelerini yerel düzeyden çıkarıp hem ulusal hem de ulusötesi düzeye taşıyıp, ortaklaştırmanın ihtiyacını görüp bu doğrultuda somut çalışmalar geliştirdiler. Gerek ulusal düzeyde birlik, federasyon, sendika vb. örgütlemeler gerekse ulusötesi düzeyde konferans, kongre, birlik vb. biçimindeki bu ilk ortak örgütlenme çalışmalarının kapitalist sistemin küresel çaptaki yayılımını tamamlayıp kritik bir noktaya ulaştığı 19. yüzyıla denk gelmesi tesadüf olmasa gerek. Günümüze gelindiğinde, aradan geçen zamanda kadın hareketleri hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde sayısız birlik, federasyon, çatı örgütü kurarak küresel bir sistem olarak ataerkillik ve onun somut ifadelerine karşı mücadeleyi de küresel düzeyde koordineli ve ortak bir biçimde geliştirmek için yoğun emekler sarf ettiler. Bu çabalar anlamlı sonuçlar ve önemli kazanımlar sağladığı gibi, ciddi bir tecrübe düzeyini de beraberinde getirdi. Bununla birlikte her ortak mücadele deneyimi çeşitli zorluk ve sorunlarla da karşılaştı. Amacımız burada bunun ayrıntılarını tartışmak değil. Ancak günümüzde de kadın mücadelelerini ulus üstü ve ulus ötesi düzeyde ortaklaştırmada, etkili ve sonuç alıcı ittifaklar geliştirmede yaşanan sorunların hala aşılmadığına dikkat çekmek istiyoruz. Yüzlerce kadın örgütünün buluştuğu bölgesel ve uluslararası konferanslarda ortak alınan kararları uygulamada ve işlevli koordinasyonlar geliştirmede ciddi sorun ve zorlanmalarla karşı karşıya kalıyoruz. Parçalılık, kopukluk, dayanışma eksikliği gibi sorunlar çokça ifade edilmesine karşın henüz işlevli çözümler bulunmuş değil. Bununla birlikte dünya kadın hareketleri olarak mevcut örgütlenme düzeyimizin hem kuramsal hem de yapısal yönden yeterli olmadığını, çağımızın ihtiyaç ve olanaklarını karşılamadığını tespit ediyoruz. 
 
Bu sorun günümüzde birçok kadın örgütü, hareket, aktivist ve akademisyen tarafından tartışılıyor, çözüm arayışları geliştiriliyor, çeşitli manifestolar paylaşılıyor. Gerçekten de içinde bulunduğumuz bu tarihsel momentte dünya kadın hareketleri olarak cesurca, eleştirel-özeleştirel bir temelde, radikal bir yaklaşım ile hem teori hem pratik mücadelede yaşadığımız zaaflarımızı, zayıf noktalarımızı, zorlanmalarımızı, önümüzde duran engelleri, bizi geriye çeken hususları tespit edip çözümlememiz ve buradan yeni, devrimci bir çıkış gerçekleştirmemiz çok hayatidir. Bu analizleri kendi örgütsel yapılarımız içerisinde geliştirmemiz önemli olmakla birlikte, daha da önemli olan bu tartışmaları demokratik bir kültür temelinde, yapıcı, üretken, enerjik ve motive edici bir biçimde kolektif düzlemde yürütmemizdir. Ancak tek ihtiyacımız olan, sorunlarımızın tespiti değil. Aslolan, yapacağımız tahlil ve tespitler doğrultusunda hep birlikte çözüm yolları geliştirmek, bu yolun taşlarını kolektif bir biçimde döşemektir. Burada kolektivizmden anladığımız şey aynılaşma ya da tabi olma değil, kendiliklerimizin oluşturacağı muhteşem çokluğu ve kadının yaratıcı çözüm gücünü açığa çıkarmasıdır. 
 
Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak sadece ülkemizde değil, parçası olduğumuz Ortadoğu bölgesi ve genel olarak dünyadaki kadın mücadelelerin durumunu sürekli bir biçimde takip edip değerlendiriyoruz. Dünyanın herhangi bir yerindeki kadın mücadelesi başarısından müthiş güç ve moral aldığımız gibi, kadınlara karşı geliştirilen her ataerkil saldırı bizde öfke yaratıp mücadele iddia ve azmimizi büyütüyor. Bununla birlikte ulaşmış olduğu ideolojik, örgütlenme ve öz savunma düzeyi ile büyük ilham ve umut veren bir hareket olarak, parçası olduğumuz küresel çaptaki kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesinin yaşadığı zorlukların aşılması, karşı karşıya kaldığı saldırıların göğüslenmesi ve yeni özgürlüksel çıkışların sağlanması için kendimizi sorumluluk sahibi görüyoruz. 
 
Hedefimiz çok büyük: Zamanımızı kadın devrim çağına dönüştürmek istiyoruz. Bu bir ütopya değil. Gerçekleşme ihtimalinin çok yüksek olduğu tarihsel bir fırsattır. Ancak bunun kendiliğinden olmayacağını bildiğimiz gibi, 21. yüzyılın kadın devrim zamanına dönüşmesini önlemek için elinden gelen hiçbir şeyi ardına koymayan çok barbar bir sistem gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzun da derin farkındalığına sahibiz. Yine de kadın devrimi ile yaşamı özgürleştirme gücümüze inanç ve güvenimiz tamdır. Yeter ki örgütlü kadın hareketleri olarak bu köklü değişim ve dönüşümü sağlayacak zihniyet ve yapılanmaya dayalı sistemik düzeyde örgütlenmeyi, bir kadın devrimini karşılayacak yeterli program, örgüt ve eylem gücüne ulaşmayı, bunun öncülüğünü yapacak özgür kadın militanlığını geliştirmeyi bilelim. Bize göre böylesi devrimci bir çıkışın temel yolu, Kadınların Dünya Demokratik Konfederalizmidir. 
 
Not: Yazının devamı haftaya “Demokratik Konfederalizm” başlığıyla yayınlanacaktır. Bu yazı, Jineolojî Dergisinin “Kadın Konfederalizmi” dosya konulu 32. sayısından kısaltılarak alınmıştır.