
‘Samimiyet için kayyımlar geri çekilmeli’
- 09:03 18 Ağustos 2025
- Güncel
ÊLIH - Yerine kayyım atanan Êlih Belediye Eşbaşkanı Gülistan Sönük, kayyım atamalarının halkın barışa dair umudunun filizlendiği bir dönemde uygulandığını belirterek, kayyımların geri çekilmesinin sürecin samimi ilerlemesi ve toplumun demokratikleşmesi açısından elzem bir adım olduğunu söyledi.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde halkın yüzde 64 desteğini alarak Êlih Belediye Eşbaşkanlığı'na seçilen Gülistan Sönük, kadın iradesinin güçlü kazanımlarını ortaya koydu. Gülistan Sönük, bir önceki kayyım döneminde kentte yaratılan tahribatları gidermek ve kadın kazanımlarını büyütmek için çalışmalar yürüttü. Ancak Êlih halkının iradesiyle seçtiği belediye, 4 Kasım 2024’te ikinci kez kayyım atanarak gasp edildi. Buna rağmen Êlih Belediye Eşbaşkanı Gülistan Sönük, “Belediyesiz Belediyecilik” anlayışıyla kayyımı halkla buluşmasına engel görmeden çalışmalarını sürdürdü.
Kayyım sonrasındaki süreci değerlendiren Gülistan Sönük, demokratik toplum inşasında halkın demokrasiye olan inancını zedeleyen anti-demokratik uygulamalara dikkat çekti.
‘Kayyım barış umuduna ciddi bir darbeydi’
Xelfetî (Halfeti), Mêrdîn ve Êlih’e aynı gün kayyım atandığını hatırlatan Gülistan Sönük, “4 Kasım gününün seçilmesi tesadüfi bir tarih değildi çünkü 2016 yılında 4 Kasım darbesiyle Kürt siyasetçiler gözaltına alınıp tutuklandı. O yüzden 4 Kasım’ın seçildiğini de düşünüyoruz. Seçim sürecinden bize kayyım atanan güne kadar sürekli bir tehdit, kayyım mesajı söz konusuydu. Batman açısından ulusal basında ismimizin ilk sıralarda ‘kayyım atanacak’ üzerine verilmesi ve yine yapmadığımız şeyleri yapmışız gibi gösterilerek ciddi bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlardı. Bu atmosferde kayyım atandı. Bunu da belirtmek gerekir ki kayyım atamaları şöyle bir süreçte başladı: 1 Ekim’de Bahçeli’nin Meclis’te eş genel başkanlarımızla tokalaştığı, Sayın Öcalan’ın yeğeninin İmralı Adası’nı ziyaret ettiği bir süreçti. İnsanların barışa, çözüme dair umutlarının ufak ufak yeşerdiği bir süreçte kayyım atanması bu umuda, bu çabaya ciddi bir darbeydi.
Nasıldır ki Kürtlerin elli yıldan fazladır bir barış mücadelesi içerisinde sürekli bir baskı, ortadan kaldırma politikaları söz konusuysa, bu dönem böyle oldu. Kürtlerin, Kürt Özgürlük Hareketi’nin, Sayın Öcalan’ın bütün barış ve çözüm çabalarına devletin, hükümetin kayyımla cevap vermesi gerçekten toplumda ciddi bir tepkiye neden oldu. Her yerde insanlar serhildanlara kalktı. İnsanlar bu kararı tanımadığını belirterek haftalarca gece gündüz demeden sokaktaydılar. Tabii biz de sokaktaydık” dedi.
‘Mahallelerde kadınlarla toplantılar yaptık’
Belediyeyi sadece dört duvar arasında hizmet veren bir yer olarak görmediklerini söyleyen Gülistan Sönük, “Özellikle de hem Kürt halkının özgürlüğüne bu kadar yaklaşmışken, bir barış umudu bu kadar diriyken elbette bizlerin kayyım atandıktan sonra sahadan çekilmesi, halkla bütünleşmemesi söz konusu olamazdı. Tam da bu süreçte ‘Belediyesiz Belediyecilik’ dediğimiz çalışmalarımıza devam ettik. Özellikle kadın çalışmalarına ağırlık verdik. Kasım ayı kadına yönelik şiddetle mücadele günü ama aynı zamanda kadın iradesinin tanınmadığı bir ay haline de getirildi. Biz de tam bu noktada Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Kurulu olarak hem merkezi anlamda hem de yerelde bir yıllık bir kampanya başlattık. ‘Sözümüz bitmedi, şiddeti birlikte durduracağız’ adıyla. Biz de Batman’da bu kampanya kapsamında mahallelerde kadınlarla bir araya geldik. O gün de söyledik; belki kentin yol, asfalt, kaldırım sorununu çözemeyiz kayyım mevcutken ama kadın özgürlük sorununu çözebiliriz ya da kentte ciddi oranda uyuşturucu bataklığı var. Biz bu bataklıkla mücadele edebiliriz. Bu kapsamda mahallelerde kadınlarla toplantılar yaptık” diye belirtti.
‘Kadınların yaşadığı yerde söz kurabileceği zeminleri oluşturduk’
Kayyım atandığında işçi kıyımı yaşandığını hatırlatan Gülistan Sönük, işçi kadınların sorunlarına çözüm getirebilmek adına çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Gülistan Sönük, “Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Kurulu olarak ‘Jin Jiyanê, Jiyan xwe Rêbevirîne’ şiarıyla bir kampanya başlattık. O kampanya çerçevesinde mevcut yönetimde olduğumuz belediyelerde ve kayyım atanan bütün belediyelerde kadınları yönetimlere dâhil etmek ve kadınların yaşadığı yerde söz kurabileceği zeminleri oluşturduk. Orada da kadınlar ev içinde, sokakta ve bulundukları resmi kurumlarda yaşamın her alanında karşılaştıkları sorunları tartıştı bizimle, çözüm önerilerini de söyledi. ‘Bir kent nasıl yönetilmelidir? Kadın özgürlük sorunu hangi minvalde çözülebilir?’ sorularını tartıştık. Tabii bunları tartışırken aynı zamanda içinde bulunduğumuz ‘Barış ve Demokratik Toplum’ sürecini de tartıştık. Bir barış olacaksa nasıl bir barış olmalı? Kadının özne olduğu bir barış gerçekten toplumu demokratikleştirebilir ya da barışı kalıcılaştırabilir. 4 Kasım’dan bugüne aylar geçti; bizler hem belediye meclis üyesi kadın arkadaşlarımızla birlikte hem de kadın hareketiyle birlikte sürekli sahada çalışmalar yürüttük” ifadelerini kullandı.
‘Kayyımların olduğu yerde kadın ve çocuk kırımı mevcuttur’
İki dönem kayyım pratiğinin yaşandığı Êlih’te, 2016’dan 2024 yılına kadar kadın kırımında ciddi bir artış olduğunun altını çizen Gülistan Sönük, “Neredeyse her gün bir kadın sokakta, bulunduğu yerde şiddet görüyordu. Kimisi şiddet sonucu hayatını kaybediyordu. Çocuk istismarının çok arttığı bir süreçti. Bu yüzden şöyle bir denklem kurabiliriz: ‘Tekçiliğin, kayyımların olduğu yerde kadın kırımı, çocuk kırımı mevcuttur’ diyebiliriz. O açıdan şunu kendimize perspektif ettik: Şartlar ne olursa olsun bizler kadın çalışmalarımızı hiçbir şekilde aksatmayacağız. Şartları ne kadar zorlarsa zorlasın, baskı altında olsak da bizler emeği ve yaşamı sömürülen bütün kadınlarla bir araya gelme zeminlerini oluşturduk” sözlerine yer verdi.
‘Kadını özne değil nesne gören bir zihniyet mevcut’
Her gittikleri yerde kadınların kendilerine kayyım atandığını hissettirdiğini dile getiren Gülistan Sönük şunları söyledi: “Çünkü şu an belediyenin içi erkek dolu, erkek aklı dolu ve kadın sorunlarını çözmesi gereken birimlerin hepsi bu sorunları derinleştiriyor. Eril bakış açılarıyla kadını özne değil nesne gören anlayışlarıyla aslında kadını görmüyor. Kadınların günlük yaşamlarında karşılaştıkları sorunların hiçbirini görmüyorlar. Sokağın temizliğinden, kadınların evde su sıkıntısı çekmesine kadar görmüyorlar. Yönetimdeki akıl erkek aklı ve kadınların bütün sorunları karşısında nasıl zora düşeceğini umursamıyor. Bizim açmakta olduğumuz kadın kurumunu işlevsizleştirdiler. Kadınlar belediyeye gittiklerinde bir muhatap bulamıyorlar. Kadın biriminde çalışmak üzere istihdam edilen sosyologların, psikologların ve sosyal hizmet uzmanlarının temizlik birimine gönderilmesi gibi. Oraya erkek ataması yapılması ya da işinin hiç ehli olmayan kişilerin doldurulmasıyla aslında kurum bir bütün olarak işlevsizleştirildi. Biz kadınlarla bir araya geldiğimizde bize şunu söylüyorlar: ‘Biz belediyede bir muhatap bulamıyoruz, hatta belediyeye giremiyoruz bile.’ Çünkü belediyenin etrafı polis bariyerleriyle kuşatılmış durumda ve belediyenin önünde sürekli zırhlı araçlar, onun yanında etrafta sivil polis arabaları, ekip arabaları duruyor. Bu da zaten otomatik olarak halkı belediyeden uzaklaştırıyor, izole ediyor.”
‘Belediye işkencehaneye dönüştürüldü’
Halka hizmet etmesi gereken belediyelerin polis bariyerleriyle ablukaya alınmasının, belediyeyi halka kapatan bir zihniyetin yansıması olduğunu belirten Gülistan Sönük, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu zihniyet, sizi yıllardır yok sayan, fikrinizden, dilinizden, kültür ve tarihinizden kaynaklı gözaltına alan, işkence eden zihniyettir. Batman’a kayyım atandığı gün, Batman Belediyesi’nin bahçe ve giriş kısmı doksanlı yılları aratmayacak derecede; insanları yüzüstü yatırıp içinde gazetecilerin de olduğu annelerin, gençlerin, çocukların bulunduğu insanları dizip işkence ettiler. Hizmet etmesi gereken, kadınların sorununu çözmesi gereken kurum o görüntüyle birlikte işkencehaneye dönüştürüldü. Biz her gittiğimizde kadınlar bize iyi dileklerini iletiyor. Gün saydıklarını, dualar ettiklerini, ne olursa olsun bizimle birlikte olduklarını, kayyım atanmış olsa da bizi kendi iradeleri olarak gördüklerini her seferinde paylaşıyorlar. Her gittiğimizde ‘Yine gelin, tartışıp konuşalım. Biz sizinle tartıştığımızda kendimizi daha iyi hissediyoruz’ diyorlar. Bizimle aynı dili konuştuklarını, yaşamlarının aynı olduğunu söylüyorlar. Belki şu an çalıştığımız ortamlar farklı olabilir ama Kürdistan’da hepimizin hikâyesi aynıdır. Bu paydada örgütlenip çözümü de ancak bu şekilde üretebileceklerini kendileri de biliyor. O yüzden hem umutlular hem de biliyorlar ki bu sorunları ancak kadın iradesi çözebilir.”
‘Somut adımlar atılmalı’
Bir sürecin başlamasıyla birlikte halkta çözüme dair umut oluştuğunu ifade eden Gülistan Sönük, bugüne kadar sürecin tek taraflı ilerlediğini aktardı. Gülistan Sönük, “Devletin, iktidarın bütün şeyleri sözde kaldı. Bu söz hiçbir zaman eğilime dönüşmedi. En azından kamuoyuna yansıyan bir pratik ve eğilim söz konusu değil. Dolayısıyla o günden bugüne Sayın Öcalan'ın gayret ve çabası, Özgürlük Hareketi’nin bu gayret ve çabaya olumlu cevap vermesi ve bu minvalde hareket etmesi; aynı zamanda DEM Parti’nin ve yerellerde halkın çabası bugüne kadar getirdi bu süreci. Bu süreç iki taraflıysa, bir taraf elinden gelenin fazlasını yapıyor, bir taraf ise sadece iyi niyet beyanlarıyla süreci götürmeye çalışıyor. Bu tek başına yeterli değil elbette. Eğer adımlar atılacaksa, bir barıştan, demokratik bir toplumdan bahsedeceksek ilk başta devlet, halkın vicdanını rahatlatacak bazı somut adımlar atmalı” diye kaydetti.
‘Yaşam koşulları iyileştirilmeli’
Êlih’te “Barış ve Demokratik Toplum” başlığıyla iki yüzden fazla halk toplantısı yaptıklarına değinen Gülistan Sönük, şunları dile getirdi: “Her gittiğimiz yerde insanlar bize bunu sordu: ‘Barıştan, demokratik bir toplumdan bahsedeceksek kayyımları nereye konumlandıracağız?’ Biz iradesi gasp edilmiş bir kent olarak demokrasiyle kayyım uygulamasını nasıl yan yana getirebiliriz? Demokrasi en genel anlamıyla bize yıllarca öğretilen şekilde, halkın kendi kendisini yönetmesidir. Şu an kayyım atanan yerlerde bu ciddi bir sorun. Halk şunu söylüyor: ‘Ya demokrasi olmayacak ya da kayyım uygulamaları olmayacak. Biz bu sürecin neresindeyiz?’ Bir bütün olarak Kürt halkının dil, kimlik tanımlamasının yasal zeminde olması lazım deniliyor.
En çok bu tartışmalarda önümüze çıkan somut şey ise şudur: ‘Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’a sonsuz güveniyoruz. Atacağı her adım, kuracağı her söz tartışmasız bizim kabulümüzdür ama devlete karşı güven duymuyoruz.’ Devletin ödevlerinden biri de halkın bu güven kaygısını giderecek adımlar atmaktır.
Siyasi tutsakların tahliye edilmesi… İnsan Hakları Derneği’nin raporlarında yüzlerce çok ağır hasta tutsak var. Ya da otuz yıllık infazını doldurmasına rağmen gözlem kurullarının keyfi kararlarıyla tahliye edilmeyen birçok arkadaşımız var. Bunlar çok ciddi meseleler. Bu süreç iki taraflı: bir tarafta devlet yetkilileri var, bir tarafta Kürt Halk Önderi var. Ama şartlar ve koşullar aynı değil. Bir taraf istediği herkesle görüşebiliyor, istediği her yerden bilgi ve öneri alabiliyor. Ama diğer taraf, yani Kürt tarafı hâlâ tam ortadan kalkmamış bir tecrit altında. Devletin denetiminde sınırlı sayıda görüşmeler yapabiliyor. Dolayısıyla Sayın Öcalan’ın da şartlarının düzelmesi lazım. Özgür çalışabilir bir ortamın olması gerekir ki bu süreç daha emin adımlarla ilerleyebilsin.
Türkiye’de yaşayan bütün halklarda da bir umut, bir mutluluk var. Hepimiz Sayın Öcalan’ın görüntüsünü gördüğümüzde heyecanlandık. Bunu bir bütün olarak Türkiye toplumu açısından da söyleyebiliriz. Bu kadar barışa hizmet eden süreci tek başına buraya kadar getirebilen bir iradenin yaşam koşulları muhakkak iyileştirilmeli.”
‘Antidemokratik uygulamalar son bulmalı’
Mevcut antidemokratik uygulamaların yasada dahi yeri olmadığını ve son bulması gerektiğini dile getiren Gülistan Sönük, “Bu bahsettiğimiz şeyler öyle yasal düzenleme gerektirecek şeyler değil. Kayyımların geri çekilmesi İçişleri Bakanlığı’nın bir genelgesine bakıyor. Çünkü bize böyle kayyım atandı. Adıyaman Belediyesi ev hapsinin kaldırılmasından kaynaklı iade edildi ama biz tutuklanmadık bile. İlk günden beri üzerimizde bir adli kontrol tedbiri bile yok. Dolayısıyla bütün bunlar çok kolay.
Sadece Kürt halkı açısından söylemiyorum; bugün kayyımların geri çekilmesi bir bütün olarak Türkiye’de, tartışmasız en milliyetçisinden en sosyalistine kadar herkesi memnun edecek bir karardır. Sürecin iyi ilerlemesi için, barışın kalıcılaşması ve toplumun demokratikleşmesi açısından da çok elzem bir adımdır” diye konuştu.