Kastik katilin mekanları (3)

  • 09:01 3 Aralık 2025
  • Dosya
 
 
Çok boyutlu şiddetin yaşandığı yer: Olay yeri aile 
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - İktidarın “Aile Yılı” politikalarıyla birlikte şiddetin en görünmez ve en yoğun yaşandığı mekân olan aile, kadınlar için bir kez daha ölümcül bir alana dönüştü. Devletin cezasızlık pratiği ve erkek egemen zihniyetin ürettiği “kastik katil” düzeni, kadınları hem içeride hem dışarıda çok boyutlu şiddet sarmalına hapsediyor.
 
Kadınların uğradığı şiddet mekânlarını incelerken en yoğun ve en süreğen şiddetin yaşandığı yerin aile olduğu görülüyor. Kadınlar, aile içinde psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddetin iç içe geçtiği çok katmanlı bir şiddet düzeniyle yüz yüze kalıyor. Katledilen kadınların büyük bölümü, en yakınlarındaki erkekler tarafından tehdit ediliyor, şiddete maruz bırakılıyor ve yaşamdan koparılıyor.
 
İktidarın “aile yılı” adı altında ürettiği politikalar, bu şiddeti hem görünmezleştiriyor hem de meşrulaştırıyor. Kadınları kamusal alandan uzaklaştırarak yeniden ailenin içine hapseden bu yaklaşım, şiddetin en yoğun yaşandığı mekânı koruyan, yeniden üreten bir devlet pratiğine dönüşüyor. Böylece iktidar, tüm mekanizmalarıyla kadını hedef alırken, kadına yönelik şiddet sistematik bir biçimde normalleştiriliyor.
 
Aile, bu yönüyle, erkek egemen zihniyetin ürettiği “kastik katil” sisteminin en kapalı ve en tehlikeli halkasını oluşturarak kadınların yaşamını içerden hedef alan görünmez bir şiddet mekanizmasına dönüşüyor.
 
Dosyamızın bu bölümünde, aileyi kadınlar açısından en tehlikeli şiddet mekânı haline getiren politikaları, erkek egemen zihniyetin aile üzerinden nasıl yeniden üretildiğini ve kadınların yaşamını kuşatan görünmez şiddet döngüsünü detaylarıyla ele alıyoruz.
 
Aile yılı ile şiddet mekânına dönüş
 
“Aile yılı” ilan edilen bu yıl içerisinde kadınlar en çok aile içinde katledildi. İktidarın cezasızlık politikaları faillere bir zırh olurken AKP iktidarı bu katliamları yargı eliyle meşrulaştırma zemini oluşturmayı sürdürüyor.  Aile içinde şiddeti önleyecek mekanizmalar oluşturulmazken, iktidar 2025 yılını aile kurumunun korunması, güçlendirilmesi ve “aile değerlerini” gelecek nesillere aktarılması yönünde çalışmalar yılı olarak ilan etti.  Kadın kurumları, sık sık bu politikaların aile içi şiddeti görünmez kılacağını ve şiddeti derinleştireceğini dile getirirken iktidar ise bunu duymayarak “aile kurumunun korunması” adı altında yeni kurumlar kurdu.  Bu kurumlardan olan Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü kurumunun kadını aile içine hapsederek arka planda tutacağı eleştirileri, kadın kurumları tarafından yapılırken, kadınlar sık sık kadın katliamlarının bir kırım noktasına ulaştığı bu dönemde ‘Aile Yılı’ değil ‘Kadın Yılı’ ilan edilmesi ve şiddeti önleyecek kurumların oluşturulması gerektiğini vurguluyor. 
 
Kadın katledilirken iktidar 3 çocuk peşinde 
 
Yine aile içinde kadınlar katledilirken iktidar,  “En az üç çocuk” söylemlerini yükseltti ve kadınları doğurganlık üzerinden tanımlama ve buraya sıkıştırma politikası güttü. Aile yılında erken yaşta evlenmeye teşvik etmek için politikalar yürütüldü. İlk doğum nakdi ile nüfus artırılmaya çalışılırken genç yaşta evliliklerin yapılması için kredi verilmesi gibi teşvik modelleri gündeme geldi. Aile içinde yaşanan şiddetin konuşulması, araştırılması çözüm oluşturulması gerekilirken bu modelle birlikte çok boyutlu şiddeti daha da derinleştirecek politikalar hayata geçirildi. Aile yılı kapsamında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Aile ve Nüfus Politikaları Daire Başkanlığı kuruldu. 
 
“Nüfus Politikaları Kurulu” ile “Aile Enstitüsü” gibi yapıların kurulmasıyla yerel düzeyde “sosyal risk haritası” hazırlanması ve “aile rehberi sistemi” gibi modeller uygulamaya alındı. Kadınların ekonomik bağımsızlığı ve istihdamını sağlamak yerine aile içinde ancak ekonomik olarak var olabilecek sözde ekonomik rahatlatmalarla kadınlar aileye geri döndürüldü. Örneğin, şehirlerarası otobüs, tren ve uçuşlarda ailelere indirimler uygulanacağı, evli ve çocuklu kişilerin borcu olanların kredi borçlarının silineceği söylendi. Tüm bu uygulamalar ile faillere değil kadınlara savaş açan iktidar, kadının şiddet mekanına dönüşünü aile yılı ile sağlama niyetinde. 
 
Olay yeri: Aile
 
Ajansımızın derlediği aylık kadın katliamı çetelesi verilerine göre; Ocak ayında 26 kadın, Şubat ayında 14 kadın, Mart ayında 19 kadın, Nisan ayında 29 kadın, Mayıs ayında 19 kadın, Haziran ayında 15 kadın, Temmuz ayında 26 kadın, Ağustos ayında 23 kadın, aile içinde bulunan failler tarafından katledildi. Aile yılı ilan edilen 2025 yılının ilk 10 ayında 187 kadın aile içinde katledildi. Kadınlar katledilirken iktidar ‘geleneksel aile yapısını koruyoruz’ iddiasıyla katliamlara karşı suspus oldu. Yargı cezasızlık politikalarıyla, kadınları koruyacak yasaları uygulamazken, bakanlıklar ise kadınların kürtaj hakkına, doğum şekline müdahale eden söylemleriyle kadın bedenini hedef alarak kırımı derinleştirdi. 
 
Ailenin yüzde 60’ı mezarlık
 
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele gününe giderken sadece Eylül ayında Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformunun verilerine göre 20 kadın katledildi, 22 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadınların 12’si evlerinde katledilirken, bu veriler kadınların yüzde 60’ının evlerinde katledildiğini gösterdi. Bu veriler sadece Eylül ayını kapsarken 2025 ilk 10 ayında kadınların çoğu aile içinde evli olduğu erkek, aile içinde yakınları tarafından katledildi. Şiddetin en yoğun ve görünmez yaşandığı yer aile içinde. İktidarın deyimi ile değerlerin aktarıldığı değil, şiddetin aktarıldığı aile mezarlığında iktidarın Aile Yılı politikalarıyla şiddet giderek artıyor.
 
Ceplerinde koruma kararıyla katledilenler
 
Henüz 2025 yılını tamamlamamışken 21 kadın boşanma aşamasında, evli oldukları veya boşandıkları erkekler tarafından katledildi. Kadınlar failleri tarafından tehdit ve şiddete uğradıkları için uzaklaştırma kararı aldırmışken katledildiler. Yargının ve kolluğun kadın katliamlarının önünü açtığı gerçeği ceplerinde koruma kararı varken katledilen kadınlar ile bir kez daha ortaya çıktı. 21 kadın şiddet ve tehditlere karşı yargıya başvurmuş ve cezasızlık politikası kadınların katledilmesinin yolunu açtı. Kadınlar kolluğa başvurduklarında ise kolluk tarafından defalarca evlerine gönderildi, erkek şiddeti devletin bütün mekanizmalarında çark gibi işletilerek kadınlar bu dişlilerin arasında katlediliyor. 
 
Aile içi cinsel şiddet: Katliam ve beraat
 
Aile içi şiddetin üstü geleneksel argümanlarla kapatılmak istenirken, kadınlar ayrıca cinsel şiddete uğruyor. Sadece basına yansıyanlardan bir örnek Fatma Altınmakas, Muş Malazgirt’te evli olduğu erkeğin kardeşi Sinan Altınmakas tarafından tecavüze uğramıştı. Polise başvurmuş, failin kendisini eşi ve çocuklarını öldürmekle tehdit edip tecavüz ettiğini söyleyerek Sinan Altınmakas’tan şikâyetçi olmuştu. Daha sonra Kürtçe tercüman olmadığı için başka dil bilmeyen Fatma Altınmakas’ın şikâyetine rağmen karakol tarafından evine gönderildi. Daha sonra Fatma Altınmakas, evli olduğu Kazım Altınmakas isimli erkek tarafından katledildi. Anadilde hizmetin bir yandan eksikliği kadınların katledilmesine giden yolda büyük bir sorun olarak karşımıza çıkarken aile içinde yaşanan cinsel şiddet çoğu zaman basına dahi yansımıyor.
 
Yine  Sêrt’in Dih (Eruh) ilçesine bağlı bir köyde yaşayan Z. Ç., kayınpederi İzzettin Yardım tarafından 2003 tarihinde sistematik tecavüze uğradı. Çocuk yaşta evlilik bir yana 15 yaşında başlayan sistematik tecavüze karşı İzzetin Yardım tarafından birine söylediği durumda ailesini katletmekle tehdit edilen Z.Ç., İzzetin Yardım’ın tecavüzü sonucunda hamile kaldı. Siirt 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Nitelikli cinsel saldırı” suçundan her ne kadar dava açılsa da davanın tek bir celsesi görüldü. Davada, savcı fail İzzetin Yardım için ceza isterken, mahkeme heyeti ise fail hakkında beraat kararı verdi.
 
Evi içi emek sömürüsü ve psikolojik şiddet
 
Aile içindeki şiddetin birçok yanını sıralarken aile içi emek sömürüsü kadınların aile içinde psikolojik şiddet yaşamasının en temel örneği. 
 
Kadınlar ekonomik kriz şartlarında bir yandan çalışırken aynı zamanda evin içinde büyük bir emek sömürüsüyle karşı karşıya. Çocuk bakımından, temizliğe ev içindeki sorumluluklar kadınlara bırakılarak, emeği de görülmüyor, sömürülüyor. Bunun en net örneğini sabahın erken saatlerinde tarlaya, büroya, temizliğe çalışmaya giden kadınların evlerine döndüklerinde bütün yükü tek başlarına evde de omuzlamalarında görüyoruz. Kadınlar çoklu çalışıyor, evin için de psikolojik yük, emek sömürüsü şiddetine uğruyor. 
 
Kadınlar çok boyutlu şiddet sarmalında 
 
Kadınların yaşamın her alanında uğradığı şiddet mekanlarını açığa çıkarıyoruz.  Kadınlar aile içinde psikolojik, fiziksel, cinsel şiddet, emek sömürüsüne maruz kalıp hatta katledilirken,  iktidarda bu şiddet mekanına politikalar ile çözüm üretmek yerine kadınları çok boyutlu şiddetin derinleştiği aile içine sıkıştırmak istiyor.  Kadınlar tüm bu politikalara karşı mücadelelerini sürdürürken gerçek bir toplumsal dönüşümün, Barış ve Demokratik toplumun inşasıyla gerçekleşeceği noktasında hem fikir. 
 
Yarın: Dosya 4
 
Yarın: Aile üzerinden kurulan iktidar, kadının yaşamına mal oluyor