Hırsızlar çalmasın diye…

  • 09:03 4 Temmuz 2024
  • Güncel
Semiha Alankuş
 
HABER MERKEZİ - Kayyımın atanmasından bu yana gelişen tüm direnişin, eylemlerin odak noktası sadece kayyımı geri göndermek de değil. Bu direniş aynı zamanda tecride karşı bir direniş.
 
Evrenin kendini var etmesi insan toplumunda bir anlam arayışıdır. Her hareket ediş, her sezgi, her hissediş, her duyumsama bir eyleme geçiştir aynı zamanda. Evrendeki hiçbir oluşumda kölece yaşama ya da hakikati saptırma biçiminde gelişmez. Çünkü varlık-oluşum-evren hep çeşitlilik, çoğalma, büyüme, farklılarla gelişim şeklinde seyreder. Bu da hep özgürlüğe doğru bir gidiştir. 
 
Sömürü, gasp, talan, yalan, hırsızlık egemenin, hakikati saptıranındır. Toplumun, insanın doğası, toplumsal doğa alabildiğince özgürlüğe akışı ifade eder. Bundan dolayıdır insanlık tarihi boyunca  özgürlük de hep bedel istedi. Özgürlük için büyük bedeller verildi. Ancak söz konusu Kürt halkı olunca bu bedel hem daha büyük hem de daha ağır oluyor. Kürtler yalnız kendileri için değil aynı zamanda tüm insanlığın özgülüğü için bedel ödemek zorunda kaldıkları için de bu daha büyük oldu ve oluyor…
 
Yeni bir yolun başlangıcı 
 
Tarih 3 Temmuz.  Yeni bir mücadelenin yeni bir yolun başlangıcı aynı zamanda. Ve Kürtler, kadınlar, gençler, çocuklar ve dostları, bu kez yola çıkanlar. Niye mi? Öncesine dönelim. Ya da bu yol, bu yolda yürüyüş neden? Biliniyor. Ama yine de bir hatırlatma. 31 Mart’ta yapılan seçimlerde Kürt halkı iki dönem iradesi ile seçtiği belediyeleri bir kez daha AKP-MHP iktidarından geri aldı. Geri aldı ancak hemen ardından Wan’da iradesine kayyım atandı iradesi gasp edildi. Buna karşı Wan halkı, kendine yakışanı tarihinden gelen geleneğine dayanarak iradesini gasp edenlere cevabını verdi, geri adım attırdı. 3-5 Nisan tarihleri arasındaki direniş tarihe özgürlük adına yeni bir not düştü. 
Çoğalarak Wan’a geliş
 
Wan’ın kendi iradesine sahip çıkmasından iki ay sonra bu kez aynı durum Colemêrg’de tekrar etti. Bundandır ki 3 Haziran’dan bu yana Kürt halkı iradesine sahip çıkmak için bir kez daha ayakta, yollarda, yürüyüşlerde nöbetlerde. En son 29 Haziran’da İstanbul’da yapılan mitinginden sonra 30 Haziran’da Türkiye’nin hemen hemen tüm bölgelerinden “İradeye Saygı Yürüyüşü” başlatıldı. Trakya, Marmara, Ege, İç Anadolu, Akdeniz, Kurdistan. Derken yürüyüşçüler uğradıkları her kentte büyüyerek, çoğalarak Wan’a ulaştı. 3 Temmuz büyüyerek, çoğalarak, kararlılıklarında daha da ısrarcı olarak Wan’a ulaşmanın günü, tarihi oldu. Araçlarla gelinen Wan’da yürüyüşçüler bu kez araçsız, kilometreleri geride bırakıp 6 günlük yeni bir yolun startını verdi. 
 
Biz de bir grup Özgür Basın çalışanı arkadaş olarak Amed’den geldik. Wan’daki arkadaşlarımızla da buluşarak yürüyüşçülere katıldık. Yollarını, yürüyüşlerini, duygularını, düşüncelerini, söylemlerini halkımıza, halklara, kamuoyuna ve de dünyaya duyurmak için onlarla buluştuk. 
 
Bir not
 
Biz yol hazırlığımızı yapıp yürüyüşçüleri beklerken, bir yandan da gözümüz, kulağımız yaptıkları haberlerinden dolayı “yargılanan” 11 arkadaşımızın da duruşmasındaydı. Şaşırmadığımız bir sonuçla bir kez da karşılaştık.  Arkadaşlarımıza “ceza” verildi. Niye mi? Tam da halkımızın, hakların, özgürlük arayışında olan tüm insanların sesini duyurmak istedikleri için yargılandılar.  Çünkü halkın istemlerini, taleplerini, beklentilerini, ortak, eşit ve özgür yaşama taleplerini yansıtan ne yazık ki başka ses yok, başka basın yok. Ya da çok sınırlı. Şunu biliyoruz ki bu topraklarda özgürlük gelinceye kadar bu durum devam edecek bunu de biliyoruz. Yürüyüşe bunu da not etmek istedim. Çünkü arkadaşlarımız birçok yolu, birçok yürüyüşü takip etmiş haberleştirmiş ve duyurmuştu.   
 
Tekrar yola döneyim. Birçok kenti, kilometrelerce yolu aşarak gelen yürüyüşçüleri Wan, büyük bir coşku ile karşıladı. Saatler öncesinden Özgür Basın’ın, Kürtlerin Bilgesi Apê Musa adına yapılan Musa Anter Parkı’nda beklemeye başladı onları. 7’den 70’e Wanlılar sloganlarıyla, en güzel direniş sloganları, renkleri söylemleri ile parkı doldurdu. 
 
İrademe sahip çıkacağım
 
Özellikle de 2 Nisan’da kayyım atama girişimine karşı direnerek geri aldıkları belediyelerinin eşbaşkanları geldiğinde ise coşkuları, heyecanları daha bir arttı. Ardından Kurdistan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen yürüyüşçülerin parka ulaşması ile bu heyecan ve coşku zirveye çıktı. “Eskiden insanlar evlerine, işyerlerine hırsız girmesin diye nöbet tutarlardı ama şimdi belediyelerini çalmasınlar diye nöbet tutuyorlar” sözlerinin ardından Wan halkı yürüyüşçüleri kent çıkışına kadar sloganlarla, alkışlarla, zılgıtlarla uğurladı. En görülmeye değer görüntülerden biri ise 13 yaşındaki bir çocuğun ısrarla Colemêrg’e kadar yürümekte ısrarı idi. Vazgeçirmeye çalışanlara “Ben irademe sahip çıkacağım” diyerek karşı duruşu küçük olmasına rağmen yüreğinin ne denli kocaman olduğunu göstermeye yetti. Sonunda istemeyerek de olsa geri dönmek zorunda kaldı, daha doğrusu bırakıldı.  Küçük yürüyüşçü belki Wan’da kaldı ama anneleri ile birlikte gelen üç çocuk yürüyüşçü, yolun en güzel simalarından. Yine 83 yaşında, “yürüyebilir mi” diye kuşku ile bakanları ilk günün sonunda  “utandırır” bir mesaj verdi adeta. Sadece yürüyüşü ile mi? Değil! Yolda verilen molada halay başına geçerek şarkıları ve türküleri ile yürüyüşçülerin motivasyonuna daha da yukarı taşıdı. 
 
Kayyımın nedeni tecrit
 
Kayyımın atanmasından bu yana gelişen tüm direnişin, eylemlerin odak noktası sadece kayyımı geri göndermek de değil. Bu direniş aynı zamanda tecride karşı bir direniş. Çünkü herkes şunun farkında. Eğer tecrit olmasa, İmralı’da ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan 40 ayı aşkın bir süredir de hiçbir haber alınmayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın sesi duyulsa ardı sıra tüm sorunlar çözülecek. Tecrit olduğu içindir ki bu sorunlar yaşanıyor. Kürt halkına yönelik baskıların, yaşanan savaşın, Türkiye’nin yaşadığı krizin, kaosun nedeni bu tecrit. Kayyıma duyulan öfke, aynı zamanda tecride karşı derin öfkeyi barındırıyor. Bunu her sohbette, paylaşımda duymak mümkün.
 
Hiç yol yürünmemiş gibi
 
Büyük bir coşku, heyecan ve sloganların, şarkıların, türkülerin eksik olmadığı yürüyüşün ilk durağı Wan’ın Payizava (Gürpınar) ilçesi oldu. Hiç kilometrelerce yol yürünmemiş gibi dinlenme alanında da durmayan yürüyüşçülerin halayları, şarkıları geç saatlere kadar devam etti. Halaylardan, şarkılardan ertesi güne enerji toplamalarının bu şekilde yöntemini buldular.  Hem Serhat’ın soğuk gecelerine karşı ısındılar hem de “Sar sar e Kelaşîn her dem sar e” diyerek dağlara, denize selam gönderdiler…