İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış: Üç yılda neler oldu?

  • 09:03 30 Haziran 2024
  • Güncel
 
 
HABER MERKEZİ – AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kararı ile İstanbul Sözleşmesi'nden  çıkılmasından bu yana kadın hakları savunucuları, sözleşmenin feshedilmesine karşı protestolar düzenlerken, hukuki mücadeleler ve uluslararası tepkiler de ardı ardına geldi.
 
Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, kadınları her türlü şiddetten korumak, şiddet faillerinin cezalandırılmasını sağlamak ve kadın-erkek eşitliğini teşvik etmek amacıyla 2011 yılında İstanbul’da imzalandı. 2014’de yürürlüğe giren sözleşme, sonrasında Avrupa Konseyi üye ülkeler tarafından da imzalandı.
 
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı ve tepkiler
 
Dünya genelinde kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların korunması için kapsamlı hükümler içeren sözleşme, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 Mart 2021’de yayınladığı bir kararname ile feshedildi. Başta kadın hakları savunucuları olmak üzere her kesimden kadınların tepkisiyle karşılanan sözleşmenin feshine karşı birçok kentte protestolar ve eylemler düzenlendi. Kadına yönelik şiddetin artmasına neden olacak bu karardan geri dönülmesi çağrıları sonuçsuz kalırken, 1 Temmuz 2021’de sözleşmeden tamamen çıkıldı.
 
Kadına yönelik şiddet ve artış raporları
 
İktidarı bu kararından vazgeçmeye çağıran kadınların tepkileri her geçen gün büyüdü. Diğer yandan bu süreçte kadına yönelik şiddetin artışı raporlara da yansıdı. JINNEWS başta olmak üzere birçok sivil toplum örgütü de, hazırladıkları çetele ve raporlarla, İstanbul Sözleşmesi’ne duyulan ihtiyacı dile getirirken, şiddet, taciz, tecavüz ve katliamdaki artışa işaret etti. Örnek verecek olursak, JINNEWS’in 2023 yılı şiddet çetelesine göre, en az 320 kadın katledildi, 189 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
 
Protestolar ve toplumsal tepki
 
İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi, kadın hakları savunucuları ve aktivistler arasında geniş çaplı protestolara yol açtı. Türkiye ve Kurdistan’ın birçok kentinde düzenlenen protestolarda, "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır" ve "Kadın Cinayetleri Politiktir" gibi sloganlar öne çıktı. Bu protestolar, toplumda geniş yankı buldu ve medyada geniş yer aldı. Kadın hakları örgütleri, yasal düzenlemelerin geri getirilmesi ve kadınların korunması için sürekli olarak seslerini yükseltti.
 
Hukuki açıdan gelişmeler
 
İstanbul Sözleşmesi'ne atıfta bulunarak hazırlanan 6284 sayılı yasa, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddete maruz kalan kadınların korunması için önemli bir yasal çerçeve sunuyor. Ancak, AKP’lilerin yanı sıra son genel seçimlerde Cumhur İttifakı içerisinde yer alan Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR gibi partilerin de hedef aldığı yasaya dair kaldırma ya da değiştirme gibi yönünde tartışmalar sürüyor. Kadın hakları savunucuları, bu yasanın korunması ve etkin bir şekilde uygulanması için mücadele ediyor. 6284 sayılı yasa kapsamında, şiddete maruz kalan kadınların korunması, şiddet uygulayanların uzaklaştırılması ve kadınlara psikolojik destek sağlanması gibi önlemler yer alıyor. Ancak kadınlar bu yasanın da kadınların korunmasında etkili olmadığını vurguluyor. Bunu da kadına yönelik şiddet ve katliam davalarında, mahkemelerin verdiği kararlara bağlıyor.
 
Mahkemelerin verdiği cezalar ve tartışmalar
 
Kimi davalarda verilen hafif cezalar, failin suçunu meşrulaştırmaya ve kadının aleyhine kararlar alınmasına neden oldu. Örneğin İzmir'de, Ege Üniversitesi Hastanesi'nde yoğun bakımda tedavi gören 63 yaşındaki kanser hastası N.C.'ye tecavüz eden erkek hemşire Emre Kale, İzmir 20’nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Mahkeme, fail Emre Kale'ye "iyi hal" indirimi uygulayarak, "cinsel saldırı" suçundan 16 yıl 3 ay, "uyuşturucu madde temin etmek" suçundan ise 9 yıl 4 ay 15 gün olmak üzere toplam 25 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verdi. İddianamede savcılık, fail hakkında toplam 40 buçuk yıl hapis cezası istemişti. Bir diğer örnek ise şu; Kayseri'de özel bir halk otobüsünde yolculuk yapan Murat B., E.K.'ye cinsel tacizde bulundu. Kadının şikayeti üzerine açılan davada, Kayseri 12’nci Asliye Ceza Mahkemesi, fail Murat B.'ye "cinsel saldırı" suçundan "iyi hal" indirimi uygulayarak 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi ve hükmün açıklanmasını geri bıraktı. Ayrıca, failin "hakaret" suçundan 87 adli gün karşılığı bin 740 TL para cezasına çarptırılmasına hükmedildi.
 
Danıştay’a başvurular
 
Son üç yıl içinde İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine karşı farklı kesimlerden kadınlar konuyu Danıştay'a taşıdı. İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine ilişkin ilk dava, Mart ve Nisan 2021'de görüldü. Bu davalar, kadın hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri tarafından açıldı. Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve çeşitli kadın derneklerinin açtığı davalar, kararın hukuka aykırı olduğunu ve iptal edilmesi gerektiğini savundu. Dava süreci 2022'de de devam etti. Danıştay'daki duruşmalar, kadın hakları örgütleri ve sivil toplum örgütleri tarafından yakından takip edildi ve basında geniş yer buldu. 2022'nin sonlarında ve 2023'ün başlarında da bazı davaların duruşmaları yapıldı. 
 
Danıştay'ın kararı ve sonrası
 
Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve Ankara Barosu gibi kuruluşlar, sözleşmeden çekilme kararının hukuki dayanağının olmadığını ve bu kararın Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerine aykırı olduğunu savundu. Özellikle, Meclis’in uygun bulma kanunuyla yürürlüğe giren bir uluslararası sözleşmenin, yine Meclis’in kararı olmaksızın sadece Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemeyeceğini vurguladılar.
 
Danıştay 10’uncu Daire kararı 
 
Danıştay 10’uncu Dairesi, Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin hukuka aykırı olduğuna dair davaları değerlendirdi. Ancak, bu daire açılan davalarda yürütmenin durdurulması taleplerini reddetti ve iptal istemlerini duruşmalı olarak ele aldı. Sonuç olarak, çekilme kararının iptaline ilişkin istemleri reddetti.
 
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı
 
Karara itiraz eden sivil toplum örgütleri ve avukatlar, konuyu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşıdı. Kurul, Danıştay 10. Dairesi’nin kararını oy çokluğuyla onaylayarak çekilme kararını hukuka uygun buldu. Bu karar, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının hukuken kesinleştiği anlamına geldi.
 
Anayasa Mahkemesi'ne başvurular
 
Kadın hakları savunucuları ve birçok hukukçu, çekilme kararının hukuka aykırı olduğunu savunarak, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Hukukçular, TBMM'nin onayladığı bir uluslararası sözleşmenin sadece Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemeyeceğini, bunun anayasal bir ihlal olduğunu savundular.
 
Danıştay kararına karşı eylemler
 
Danıştay’ın kararına tepki gösteren kadın örgütleri, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine karşı hukuki mücadelelerine devam etti. Çeşitli eylem ve basın açıklamalarıyla Danıştay davalarına dikkat çekildi ve kararın iptali istendi. Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) ve benzeri organizasyonlar, Danıştay’da görülen davaların takipçisi oldu ve bu süreçte çeşitli etkinlikler düzenlendi.
 
Uluslararası tepkiler ve diplomasi
 
Sözleşmenin feshedilmesine yönelik uluslararası tepkiler de sert oldu. Avrupa Konseyi (AK) ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası örgütler, Türkiye’yi eleştirdi ve sözleşmenin tekrar yürürlüğe girmesi için çağrıda bulundu. Bu süreç, Türkiye ile bazı Avrupa ülkeleri arasında diplomatik gerginliğe de yol açtı.
 
Portekiz Parlamentosu: Gayri meşru bir karar
 
Portekiz Parlamentosu, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını kınayan bir tasarı sundu. Bu tasarıda, kararın uluslararası hukuku ihlal eden siyasi bir karar olduğu belirtildi ve Türkiye'deki siyasi tutsakların serbest bırakılması çağrısında bulunuldu. Ayrıca, tasarıda Türkiye'deki demokratik muhalefeti zayıflatmayı amaçlayan keyfi, haksız ve gayri meşru bir karar olarak nitelendirildi.
 
Avrupa Birliği: Bu adım kadın haklarına büyük bir darbe
 
Avrupa Birliği (AB), Türkiye'nin çekilme kararını derin endişeyle karşıladığını belirtti. AB yetkilileri, İstanbul Sözleşmesi'nin kadına yönelik şiddetle mücadelede hayati bir araç olduğunu vurgulayarak, Türkiye'yi bu kararı gözden geçirmeye çağırdı. AB Komisyonu ve Parlamento üyeleri, Türkiye'nin bu adımının kadın haklarına büyük bir darbe olduğunu ifade ettiler.
 
Almanya ve Fransa: Şiddetin artmasına yol açacak
 
Almanya ve Fransa'nın dışişleri bakanlıkları da Türkiye'nin kararını eleştirdi. Her iki ülke de Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını kadın hakları açısından geri bir adım olarak değerlendirdi ve bu kararın kadınların maruz kaldığı şiddetin artmasına yol açabileceği uyarısında bulundular.
 
BM Kadın Birimi: Karar kadınlar için ciddi bir tehdit
 
Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesini kınayan bir açıklama yaptı. BM yetkilileri, bu kararın kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtti ve Türkiye'yi bu kararını geri almaya çağırdı.
 
Kadınların mücadelesi
 
Son üç yıllık zaman diliminde, kadınlar bulundukları her alanda İstanbul Sözleşmesi’nin önemini vurgularken, sözleşmenin yeniden yürürlüğe girmesi için ve kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi için mücadeleye devam ediyor.
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!