Şiddete ve baskıya karşı direnen Emine’nin hikayesi…
- 09:03 14 Ağustos 2024
- Yaşam
Şehriban Aslan
AMED - Sûr ilçesinde çocuk yaşta evlendirilen ve yaşamının büyük bir bölümünde şiddete ve baskıya maruz kalan Emine Dağ, her türlü zorluğa rağmen direniyor. Emine, “Her şeyi görüyor ve biliyoruz, boyun eğmiyoruz” diyor.
Kürdistan’da kadınlar, çocuk yaşlarından itibaren hem aile hem de toplum baskısına maruz bırakılarak yaşamın her alanından uzaklaştırılıyor. Bunun en büyük örneği de kadınların çocuk yaşta evlendirilerek, tek görevinin evlendiği erkeğe hizmet etmek ve erkeğin her dediğine boyun eğmek olarak öğretilmeye çalışılmasıdır. Bunu kabul etmeyen kadınlar ise evlendirildikleri erkek ve ailesi tarafından şiddete maruz kalıyor. Amed’in Sûr ilçesinde yaşayan Emine Dağ da çocuk yaşta evlendirilen ve evlendirildiği erkek ile ailesi tarafından şiddet gören kadınlardan biri.
Emine, çocukluğundan itibaren hayatın her zorluğunu yaşadığını, başkaldırdığında şiddete maruz kaldığını ve her şeye rağmen ayakta kalması gerektiğini bildiğini söylüyor. Emine ayrıca, yaşadığı bunca sıkıntıdan dolayı birçok hastalığı olduğunu da vurguluyor.
‘Bilseydik asla bunlara katlanmazdık’
Amed’de doğup büyüyen Emine, çocuk yaşta evlendiriliyor. Emine, “Beni istemeye geldiklerinde daha küçüktüm, babam beni evlendirmiyordu ama dedem evlenmemi istedi. Dedem ‘Namazındadır, orucunu tutuyor, daha ne istiyorsunuz’ deyip zorla evlendirdi. Evlendiğim adamın üçüncü eşi oldum. Evlendikten kısa bir süre sonra eşim üzerime kuma getirdi. Önceleri beraber yaşadık, sonra onlar bizden ayrıldı, Cizre’ye taşındılar. Ardından bir oğlum hayatını kaybetti, geriye üç çocuğum kaldı. Bu defa torunlarımla yaşamaya başladım. Fakat her geçen gün oğlumun olmayışı bana daha ağır geliyordu. Günlerim torunlarımla ve ağıtlarla geçiyordu. O dönemlerde yaşamımda sürekli her şey üst üste geliyordu. Şiddet görüyorduk, azar işitiyorduk, açtık, susuzduk, ailemize dahi söyleyemiyorduk, ayıptır deyip susuyorduk. Paramız, yemeğimiz, her şeyimiz kayınbabam ve kaynanamın elindeydi, onlar ne verse ona tamam diyorduk. Eğer bilseydik bir öncümüz var, bu kadar hakkımız var, asla bu sorun ve sıkıntılara katlanmazdık” sözleriyle yaşadıklarını anlatıyor.
‘Her türlü zulmü ve zorluğu gördüm’
Beş eltisiyle aynı avluda yaşayan Emine sözlerine şöyle devam ediyor: “O evi de eşim almıştı, tüm erkek kardeşlerini de evlenince o evin içine getirdi. Hepimiz o avluda yaşadık. Ben o avlunun içinde eltilerimle, eşimin kardeşleriyle, anne babasıyla kaldım. O kadar zorluk çekmeme rağmen hiçbir zaman çocuklarımı terk etmeyi düşünmedim. Onlar için dayandım. Çocuklarımı büyütene kadar neler çektiğimi ben bilirim. Her türlü zorluğu ve zulmü gördüm ama dayandım.”
‘Kumam da küçük yaşta zorla evlendirildi’
Evli olduğu erkeğin, çocuk yaşta biriyle evlendiğini söyleyen Emine, çocuğun da15 yaşında olduğunu ve dayısı tarafından şiddete maruz bırakılarak, zorla evlendirildiğini belirtiyor. Emine, “Evlendirildiğinde daha 15 yaşındaydı. Hiçbir şey bilmiyordu. Çok erken yaşta hayatını kaybetti. Öldüğü güne kadar tek bir gün yüzü görmedi. Yaşadığı dertlerden dolayı hastalandı, doktor doktor gezdi ama bir fayda görmedi. Erken yaşta hayatını kaybetti. Eşim ona verdiği hiçbir sözü tutmadı. Ben ne zulüm ve şiddet gördüysem kumam da aynısını yaşadı. Eşim üstüne tüm mal varlığını da kaybetti. Elimizde, avucumuzda olan her şeyi kaybettik” diye ifade ediyor.
‘Eşimin kardeşinden şiddet görüyorduk’
Emine evli olduğu erkeğin yanı sıra kayınbabası ve kayınbiraderi tarafından da şiddete uğruyor. Emine devamında şunları dile getiriyor: “Eşim sonrasında Cizre’den Amed’e geldi. Sonrasında da cezaevine girdi ve 5 yıl boyunca cezaevinde kaldı. Hem benim hem de kumamın çocukları bana kaldı, ben hepsine baktım. Çocuklara bakıyordum, bir yandan da kayınbabam ve kaynanamın baskılarını, lafını, sözünü çekiyordum. Eşimin ailesi tarafından hiç sevilmiyordum, nedeni de aydın görüşlü biri olmamdı. Yol yöntem bilmemdi. Hakkımdan gelmemdi. Böyle olduğum için kimse beni sevmedi. Onların aklı başına gelene dek iş işten geçti. Çektiğim zahmetin, zulmün haddi hesabı yoktu. Kayınbabamdan, eşimin kardeşinden sürekli şiddet görüyordum. Eşim karışmasa onlar zaten karışıp bize şiddet uyguluyordu.”
‘Her şey bize ayıp geliyordu’
Yaşadığı bir iki olaya değinen Emine, “Eşim evlendiğinde iki çocuğumu da düğününe götürdü. Düğün dönüşünde büyük oğlumu Nusaybin’de unuttu. O da yetmedi, eşimin düğün yemeğini ben yaptım. Bunu şu an kime anlatıyorsam çok şaşırıyor. Aslında şaşırılmayacak gibi de değil ama dediğim gibi o dönemler çok bir şey bilmiyorduk. Her şey bize ayıp geliyordu” diye ifade ediyor.
Emine son olarak şöyle diyor: “Şu an eskisi gibi değil. Her şeyi görüyor ve biliyoruz,, boyun eğmiyoruz.”