8 yıldır her gün oğlunu mezarında ziyaret ederek yaşam buluyor

  • 09:01 7 Ağustos 2024
  • Yaşam
 
Öznur Değer
 
MÊRDÎN - Oğlunun yaşamını yitirmesinin üzerinden geçen 8 senede her gün oğlunu ve arkadaşlarını mezarı başında ziyaret ederek hayat bulan Türkan Aslan, “8 yıldır değerlim ve arkadaşlarının çiçekleriyle günümü geçiriyorum. Ben orada nefes alıyorum. Onların toprağına dokunmadan yaşayamam” diyor.
 
Arjantin’de Plaza De Mayo Anneleri, Kurdistan’da Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri ve daha nicesi… Ömrünü kalıcı dünya barışına adayan annelerin mücadelelerinin tek amacı akan kanın ve gözyaşının durması. Kurdistan’da da çocuklarını çatışmada, savaşta yitiren annelerin tek isteği başka annelerin artık ağlamaması için savaşın bir an önce son bulup barışın sağlanması. 90’lardan bu yana devletin çeşitli şiddet argümanlarıyla karşı karşıya gelen anneler, yaşadıkları şiddet, işkence, gözaltı, tutuklama, tehdit ve baskı sarmalına karşı direnişlerinden taviz vermeyerek “barış”ı haykırmaya devam ediyor. Anneler direnişe karşı savaşı ve çatışmayı dayatanlara karşı, yaşanabilir bir dünya, yaşanılır bir Türkiye ve özgür bir Kurdistan için mücadelelerini sürdürüyor.
 
“Öldürmeyen acı güçlendirir” diyor ünlü düşünür Nietzsche. Kurdistan’da da çocuğunu toprağa gömen bir annenin tek tesellisi çocuğunun davasını sahiplenmek. Yaşamını çocuğunun mücadelesine adayan annelerden biri de Mêrdîn’in Nisêbîn ilçesindeki özyönetim direnişleri sırasında 19 Kasım 2015 tarihinde yaşamını yitiren Rizgar (Musur) Aslan’ın (19) annesi Türkan Aslan (56).
 
Sokağa çıkma yasakları sırasında Abdulkadirpaşa Mahallesi'nden Şirin Sokak’a geçmek isterken, zırhlı araçtan açılan ateş ile katledilen Rizgar’dan sonra annesi 8 yıldır oğlunu her gün mezarı başında ziyaret ederek yaşama tutunuyor. Her gün ziyaret ettiği mezarlıkta önce oğlunun arkadaşlarının mezarını sulayan Türkan, en son oğlu Rizgar’ın mezarını sulayarak sohbet etmeye başlıyor.
 
 
‘Herkesten küçüktü ama topluma öğütler verirdi’
 
Rizgar’ın, devletin baskılarından dolayı PKK’ye katılan kardeşi Seyithan’ın yaşamını yitirmesinin ardından bir diğer kardeşi olan üniversite öğrencisi Osman da PKK’ye katılarak yaşamını yitirir. Kardeşlerinin yaşamını yitirmesinin ardından doğan 7’nci çocuğuna Rizgar ismini verdiğini ifade eden Türkan, “Çok şey gördük, yaşadık. Hayatımız şehadetlerle geçti. Oğlum Rizgar, çok farklı bir çocuktu. Küçük yaşına rağmen çok akıllı bir çocuktu. Çok saygılıydı. Arkadaşlarını çok severdi. Herkesten küçüktü ama topluma öğütler verirdi. Toplumda o konuştuğunda herkes onu saygıyla dinlerdi” şeklinde anlatıyor.
 
Aralarındaki son diyaloğu anlattı
 
Aralarında geçen son diyaloğu anlatan Türkan, “Bir gün akşam eve geldiğinde benimle konuşmak istediğini söyledi. Biz de balkona geçerek, kahve ve sigara içtik. Balkonumuz Rojava’ya bakıyordu. Uzaklara dalarak, ‘Uzaklara bakmak çok güzel değil mi’ diye sordu. Benimle imalı konuşuyordu. Beni bir şeylere hazırlamaya çalışıyordu. Bana ‘Sen annesin ama yarın öbür gün bir şey olduğunda buna dayanıklı olmalısın. Başıma bir şey gelirse kuvvetli durmalısın. Ben ağlayan değil, güçlü duran anneleri seviyorum. Kahraman anneler kahramanlar doğurur. Ben sadece senin oğlun değilim. Kimse kimsenin nefesi değildir. Hiçbir annenin nefesi çocuğundan sonra kesilmedi. Çocuklarının mücadelesi ile çocuklarına yakışır bir yaşam sürüyorlar. Her an her şey olabilir. Biz her şeye hazırız. Benim annem, Osman ve Seyithan’ın kardeşi olarak her şeye hazır olmalısın. Onlara layık olmalısın, dik olmalısın’ diyordu. Bu onunla son konuşmamızdı. O günden sonra savaş başladı” sözlerini kullanıyor gözleri dolarak.
 
 
‘Onların toprağına dokunmadan yaşayamam’
 
Aradan 8 yıl geçtiğini vurgulayan Türkan, son sözlerinin kulaklarında çınladığını paylaşıyor. “Yaz, kış, yağmur, çamur, gece, gündüz fark etmeksizin gün içinde ne olursa olsun onun toprağına uğramam gerekiyor” diyen Türkan, “8 yıldır değerlim ve arkadaşlarının çiçekleriyle günümü geçiriyorum. Ben orada nefes alıyorum. Onların toprağına dokunmadan yaşayamam. Onun ve arkadaşlarının çiçeklerini sulayarak zamanımı geçiriyorum. O hiç gitmemiş gibi, onlarla konuşuyorum. Kendimi onların yanında hissediyorum. İçimdeki her şeyi sadece onlara anlatıyorum. İçimi onlara döküyorum. 7 yılım öyle geçti” ifadelerine yer veriyor.
 
Oğlunun taziyesi yerdeyken evleri basıldı
 
Rizgar’ın yaşamını yitirmesinden birkaç gün sonra taziye çadırı henüz yerdeyken evlerine baskın düzenlendiğini ifade eden Türkan şöyle devam ediyor: “Önce beni aldılar, sonra da oğlum Baran’ı ve kardeşlerim Zozan ve Cudi’yi tutukladılar. Üçü de henüz taziyemiz yerdeyken tutuklandı. Mezarlıktan dönerken evimizi basıp oğlumu götürdüler. Bir yıldır durmuşlar ama yıllarca ayda birkaç defa evimizi basıyorlardı. Bazen babasını veya kızkardeşlerini alıyorlardı. Bazen de kimseyi almadan gidiyorlardı. Gelip evi darmadağın edip Rizgar’ın eşyalarına zarar verip giderlerdi. Bizim üstümüze yürür, şiddet uygularlardı. Bize çok eziyet çektirdiler. İnsanlar bizim için üzülüyorlardı diye artık insanlardan evimizin basıldığını saklıyorduk. Çünkü sürekli geliyorlardı. Bizi çocuklarımızla tehdit ediyorlardı. ‘Çocuklarınızı öldüreceğiz, panzerin arkasından sürükleyeceğiz’ diyorlardı. Bize çok zulmettiler, çok canımızı yaktılar. Kızım Kehrîn’i, babasını gözaltına aldılar. Tek amaçları bizi rahatsız etmekti. Gece 03.00’te gelip sabah 10.00’a kadar kalırlardı. Evimize ve eşyalarımıza zarar verirlerdi. Aklınıza gelebilecek tüm işkence yöntemlerini yaşattılar.”
 
 
‘Çocuklarımıza layık olmalıyız’
 
“Bu dava böyle kalmayacak” diyen Türkan, “Kazanan biz olacağız. Gençlerin acısını yaşamak istemiyoruz artık. Direniş yaşamdır. İnsanların birbirine karşı dürüst olmasını, şehitlerini unutmamalarını ve onlara layık bir yaşam sürmelerini istiyoruz. Çocuklarımıza layık olmalıyız” çağrısında bulunuyor.
 
 
Mezarda huzur buluyor
 
Ardından oğlu ve mücadele arkadaşlarının bulunduğu Hacılar Mezarlığa gitmek üzere hazırlanan Türkan, yol boyu Rizgar ve arkadaşlarını anlatıyor. Mezarlığa vardığımız gibi önce tek tek oğlu ve arkadaşları ile selamlaşan Türkan, ardından mezarları sulamaya başlıyor. Arkadaşlarının mezarını sulayan Türkan en son Rizgar’ın mezarını sulayarak, sohbet etmeye başlıyor.
 
Adeta orada yaşam bulan Türkan’ın her günü bu şekilde ilerliyor. Oğlu ve arkadaşlarının yanında huzur bulan, onlarla dertleşen ve sohbet eden Türkan, yaşamını oğlunun anısına adayarak yaşam sürüyor.