‘Sağlıkta Dönüşüm': 'Yeni doğan çetesi' ve katliamlar

  • 09:02 26 Ekim 2024
  • Güncel
Rozerin Gültekin 
 
İSTANBUL - Bebekleri katleden “Yeni doğan çetesi”ne dair değerlendirmelerde bulunan SES üyeleri, yaşananların “Sağlıkta Dönüşüm” politikasının bir sonucu olduğunu vurgularken, kar hırsı olmadan koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
 
İstanbul'da "Yeni doğan çetesi" olarak adlandırılan suç örgütünün, Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) daha fazla ödeme almak amacıyla yoğun bakım ünitesindeki bebeklerin ölümüne neden olduğu ortaya çıktı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 47 kişiden 22’si tutuklandı. İddianamede, faillerin hastanelerin yetersiz donanımına rağmen sevk işlemlerini gerçekleştirdikleri ve bazı durumlarda "hayatın olağan akışına aykırı" bir şekilde bebekleri hastanelerde beklettikleri vurgulandı. Uygun olmayan tedavi yöntemleriyle bebeklerin ölümüne yol açan bu skandal, sağlık sistemindeki çöküşün çarpıcı bir örneği olarak nitelendirildi. 
 
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri, yaşanan katliam ve sağlık sistemindeki sorunlara dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Hiçbir canın hesabını biz takip ediyorduk diye veremezler’
 
“Sağlıkta Dönüşüm” programı ile birlikte sağlık sektörünün yıllardır ticaret alanına dönüştürüldüğünü söyleyen SES Şişli Şube Eşbaşkanı Fadime Kavak Sevim, şu ifadeleri kullandı: “Paran kadar sağlık anlayışı üzerine kurulmuş bir sistem var. İnsanlık onurunu umursamayan, sadece ne kadar çok para kazanabileceğini düşünen kişilerin oluşturduğu bir çetedir ‘Yeni Doğan Çetesi’. Bu çeteler, iktidardan çok da bağımsız hareket edecek durumda değiller, çünkü çok büyük bir organizasyon kurulmuş. 112 sağlık hizmetleri, kamudan bebekler alınmış, özel sağlık kuruluşlarının yoğun bakım ünitelerini ihaleyle devralabilmişler. Çok geniş bir ağ oluşturulmuş. Bunu sadece 3-5 kişi organize edemez. Ülkeyi yönetenlerin bir kısmının bu işin içinde olduğunu ya da buna göz yumduğunu düşünüyoruz. Şikayetler gelmişti; eğer şeffaf bir denetim olsaydı, bu skandallar ortaya çıkardı. 'Takip ediyoruz' diyorlar, ama insan hayatı söz konusu olduğunda, şüphe oluştuğu anda bu duruma son vermeleri gerekirdi. Takipte oldukları süre zarfında da bebek ölümleri meydana geldi. Orada kaybedilen hiçbir canın hesabını 'biz takip ediyorduk' diyerek veremezler. Tüm sağlık hizmetleri kamu eliyle yürütülmeli. Kâr hırsı olmadan, koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Para işin içine girdiğinde, mafyalar ve çeteler devreye girer.”
 
‘Bebeğin de, tutsağın da, kadının da, hayvanın da bir değeri yok’
 
Hastanelerde bazı çetelerin eliyle hastaların hak ihlallerine maruz kalmasının yeni bir durum olmadığını kaydeden Fadime Kavak Sevim, bunun bir örneğinin de hastanelerde tutsaklara yapılan zorla müdahaleler olduğunu belirtti. Fadime, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bize de zaman zaman tutsakların ailelerinden, cezaevlerinde sağlık hizmetine ulaşmada zorluklar yaşadıkları ya da işkenceye maruz kaldıkları yönünde başvurular geliyor. Ülke, yönetim açısından çığırından çıkmış durumda. Tüm kurumlar işlevsiz hale getirilmiş. İnsan onurunun hiçe sayıldığı uygulamaların içindeyiz. Hal böyle olunca ne bebeğin, ne tutsağın, ne kadının, ne de hayvanın bir değeri kalmıyor. Biz, halkın sağlık hakkını önceleyen bir yaklaşımla politikalarımızı yürütüyorduk ve buna devam edeceğiz. Hayatını kaybetmiş bebeklerin savunucusu olacağız. Tıbbi çeteleşme riskine karşı halkın yanında yer alacağız.”
 
‘Sistem, çürümüşlüğünü her yere sirayet ettiriyor’
 
İnsanların metalaştırıldığını belirten SES Merkez Yönetim Kurulu üyesi Nursel Yücesoy, bunun sağlık kurumlarının ticarethanelere dönüştürülmesinin bir sonucu olduğunu vurguladı. Nursel, “Kamu denetiminin yapılmaması ve yoğun bakım ünitelerinin ücretlerinin SGK tarafından karşılanıyor olması, çetelere rant alanı oluşturmuş durumda. Kamu kurumlarını kapatıp şehir hastanelerine rant sağlarsanız, halkın sağlık hizmetine erişimini ortadan kaldırırsınız. Hasta mecburen yakındaki özel hastaneye gitmek zorunda kalıyor. Halk, özel hastanelere gitmeye zorlandı. Sistem çürümüşlüğünü her yere yayıyor. Bu hastaneler yeterince denetlenseydi, sorunlar önceden ortaya çıkardı. 2023 yılında bu sorun ilk ortaya çıktığında bir denetleme yapıldı, ancak sonuç olarak 'bir şeyler var ama tam anlayamadık' dediler. Böyle belirsiz bir sonuç kabul edilemez. Ne kamuoyunun, ne sağlık çalışanlarının, ne de hastaların bu denetimden haberi var. Durum açığa çıktıktan sonra hastaneler kapatıldı. Bu zamana kadar hastaneler kapatılmadıysa, neden şimdi kapatılıyor? Kapatılma kararıyla bazı şeyler örtbas mı edilmek isteniyor? Sorumluluk sadece doktora ya da müdüre yüklenmemeli; en üst sorumlu kimse onun bulunup hesap vermesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Maaşlar verilmeden önce vergiler kesiliyor’
 
Nursel, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Bu yaşananlarda sorumlu olarak tek bir kişiyi görmek mümkün değil. Özel hastanesi olan bir Sağlık Bakanı, özel okulu olan bir Milli Eğitim Bakanı vardı; bunları sorgulamak gerekiyor. Maaşlarımız bize ulaşmadan önce vergiler kesiliyor. Bizden alınan vergiler özel hastanelere, beşli çetelere, sarayın harcamalarına ve savaş için güvenlik politikalarına, örtülü ödenek adı altında başka yerlere gidiyor. Bu vergiler emekçilere geri dönmüyor. Sistemin çürümüşlüğü ortadayken, bir an önce tüm kamu hizmetlerinin nitelikli hale getirilmesi gerekiyor. Biz, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz ve anadilde hizmet verilmesini istiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Vergiler rantçılara gitmediğinde bu sistem düzelecektir.”
 
2016'da açılan rant alanı: Sağlıkta dönüşüm
 
Sağlıkta çeteleşmenin zeminini 2016 yılında başlayan “Sağlıkta Dönüşüm” programının oluşturduğunu belirten SES Anadolu Şubesi Kadın Sekreteri Sevgi Mersin, SES olarak bu duruma karşı seslerini yükselttiklerini, ancak bu çağrının karşılıksız kaldığını ifade etti. Sevgi, “Bu adım, daha fazla atama yapılmasına yol açtı, bu da sağlık çalışanlarının süreci tam anlamıyla görmesini engelledi. 2016'da kamuda çalışmaya başladım, o dönemde yoğun bakımlar ve servisler bu kadar yoğun değildi. Ancak her işlem için ücretlendirmenin, yani 'performans' sisteminin gelmesiyle birlikte buralar dolmaya başladı. Hukukun eksikliği ve yozlaşmanın artışıyla paralel ilerleyen bir süreç yaşandı. İktidar, para kazanmaya ve sermayeye dair politikalar belirliyor. 'Performans' sisteminin yaygınlaşmasıyla birlikte insanlık dışı bir çalışma düzeni oluştu” diye konuştu.