‘HSK üye seçimini meşru görmüyoruz’
- 13:31 17 Ocak 2024
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, HSK üye seçimlerini meşru görmediklerini söyleyerek, “Yürütmenin başındaki bir bakanın HSK başkanı olması asla kabul edilebilir bir durum değildir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gündemdeki gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
‘Eşit temsil ve eş başkanlığın kurumsallaşması için bir adım daha attık’
Öncelikle seçimlere değinen Gülistan, ön seçimlerin, doğrudan demokrasinin bir örneğini teşkil ettiğini söyleyerek, “Halklarımız hem ön seçimleri sahiplendi, ciddiye aldı hem de kendi iradesinin sandığa yansıması için büyük bir dikkat gösterdi. Tüm delegelerin sadece başkan adaylarını değil, aynı zamanda eşbaşkan adaylarına da oy vermesini şart koştuk. Böylece kadınların eşit temsiliyetini artırdık ve eş başkanlığın kurumsallaşması için de bir adım daha ileri atmış olduk. Sadece belediye eşbaşkanlarını değil, aynı zamanda belediye meclis üyelerini, il genel meclis üyelerinin de ön seçimle belirleneceği bir modeli oluşturduk. Bu ön seçimler, aslında Türkiye’deki tüm siyasi partilere örnek olabilecek birçok yeniliği içeriyor. Doğrudan demokrasinin en önemlilerinden olan ön seçim sayesinde yerel yönetimlerdeki iddiamızı daha da ileriye taşıdığımızı ve yerel yönetimleri sahiplenme noktasında halkımızın çok daha kararlı bir tutum sergilediğini ifade etmemiz gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘İşsizlik sigortası fonun yağmalanmasının yasasını getiriyorlar’
Meclis’e önümüzdeki günlerde gelecek olan torba yasaya ilişkin konuşan Gülistan, “Biliyorsunuz Pazartesi Meclis’e bir torba kanun gelecek ve perşembe günü Plan ve Bütçe komisyonunda görüşecek. Peki, bu torba yasanın içinde ne var? Yine sermayeye, patronlara, yandaşa işsizlik sigortası fonun yağmalanmasının yasasını getiriyorlar, tasarısını getiriyorlar. Bu yasa teklifinin gerekçesini bakın nasıl ifade ediyor AKP’liler. İşverenlerin işgücü maliyetlerini düşürmek için bu yasa teklifine ihtiyaç duyduk. Bunun için asgari ücret desteğini aylık 500 liradan 700 liraya çıkardık ve bu para da nereden karşılanacak? İşsizlik sigortası fonundan. Yani işverenlerin iş gücünün maliyetini düşürmek gibi aslında AKP’nin bir derdi var, bir çalışması var” diye konuştu.
Gülistan devamında şöyle konuştu:
“Türkiye’de yaşayan milyonlar daha fazla yoksullaşıyor daha fazla açlık oranları artıyor ve bunun sonucundan da artan vergi oranlarıyla da hem çalışan milyonlar hem de herkes vergi yükünün altında eziliyor, inim inim inliyor. Bütçe açığının milli gelir oranına baktığımızda çok açık ve net görüyoruz. 2023’ten bu yana en yüksek seviyeye çıkmış. 2022’ye göre tam yüzde 864 artmış. Bunların çok büyük ve korkunç rakamlar olduğunu bütçenin bir kara deliğe döndüğünü ve özel olarak da topluma harcanmayan, bu ülkede yaşayan milyonlarca işçi için harcanmayan bütçenin bugün savaş için, tank, top, İHA, SİHA için harcandığını, lüks ve şatafat için harcandığını çok iyi biliyoruz. Bu bütçe açığının da temel gerekçesinin bu olduğunu ifade edelim. Yani rant ekonomisi, israf ekonomisi, savaş ekonomisi bu bütçe açığının temel nedenlerini oluşturuyor. Tabi, sadece bu hedefte sapma oldu mu? Hayır! Sadece bütçe açığı hedefinden sapma olmadı. Onun dışında da birçok iktisadi göstergede de aslında hedeflerinin tutmadığını görüyoruz. Enflasyon deseniz, gerçeklikten uzak, ihracat hedefleri deseniz maalesef aynı şekilde. Tüm bunların da maliyetini ne AKP ne de onun sermayesi değil, yoksul ve milyonlar ödüyor.
HSK üye seçimini meşru görmüyoruz
Son başlık olarak HSK’yi konuşalım. Biliyorsunuz, bugün adalet ve anayasa karma komisyonuna HSK üye seçimlerine ilişkin bir gündemi var ve Meclis’te bir toplantı gerçekleştirilecek. Bu vesile ile HSK’ye ilişkin görüşlerimizi paylaşmak istiyoruz. Başta 2017’deki değişiklikler olmak üzere HSK’nin oluşumu ile oynanması, Adalet Bakanı’nın bu kurulun başkanı olmasının bu kurulun bağımsızlığına gölge düşürdüğünü daha önce ifade ettik, bugün de söylüyoruz. Yürütmenin başındaki bir bakanın HSK başkanı olması asla kabul edilebilir bir durum değildir. Yerel mahkemelerin AYM ve AİHM kararlarına uymaması, mahkemelerin siyasetin sopası haline gelmesi ve en son Can Atalay kararı üzerinden yargıya yapılan darbe, Yargıtay’ın hukuki karar verdikleri için AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmaya cüret edebilmesi kendisi artık hukukun kırıntısının bile bu ülkede kalmadığının açık ve net göstergesidir. HSK’nin diğer kurumların etkisiyle hareket ettiğini ispatlayan dünya kadar uygulama var. Kurul kararlarının yargı denetiminin dışında tutulması temel bir problem, kurul kararlarına karşı etkili bir itiraz mekanizmasının oluşturulmaması da yapısal bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bu nedenle biz yapılacak HSK üye seçimini meşru görmüyoruz. Orada sözümüzü söylemekle beraber kurul seçimine katılmayacağız.
Yargıda çürüme
Yargıda çürümeye ilişkin en temel, en can yakıcı örnek şu anda Sincan Adliyesi’nde devam eden Kobanê kumpas davasıdır. HSK burada bütün sürecin kendisini yani delil yaratmadan tutun bir bütün davanın kumpas olması bile aslında yargı açısından çokça şeyi ifade ediyor. Yargıdaki çeteleşme, rüşvet ağları, biliyorsunuz en son borsalar oluştu, FETÖ borsası bunlardan biriydi. Ki birçok suç örgütü lideri yakalandığında aslında nasıl yargıya uzandıklarını, buldukları ilişki ağları üzerinden nasıl bir kapıdan tutuklanırken öbür kapıdan salıverildiklerini de hepimiz iyi biliyoruz. Örneğin cumhuriyet savcısı Osman Yarbaş’ın uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama, suç örgütü kurma iddiasıyla çıkarıldığı hakimlikçe tutuklanması. Barış akademisyenlerinin iddianamelerini yazan Cumhuriyet Savcısı İsmet Bozkurt ile cumhuriyet savcısı Lütfü Karabacak’ın FETÖ suçlamasıyla yargılandığı para pazarlıkları yaptığı için açığa alınması bunun bir iki örneği.
Tüm kurumlar liyakattan yoksun
Tutuklanan suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’ın eski İçişleri bakanı Süleyman Soylu ve eski Ankara cumhuriyet başsavcısı yeni Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman ve daha başka yargı mensupları ile bağlarının olduğunu yönelik iddialar henüz etkilerini gidermiş değil ya da etkilerini sürdürüyor. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar HSK’ye gönderdiği yazıda uyuşturucu kaçakçılarını yasa dışı bahisçilerin milyonlarca lira gasp edenlerin nasıl tahliye edildiğini ortaya koymuştu. Bu vahim iddialar karşısında HSK’nin harekete geçmesi gerekirken bu iddiaları gündeme getiren Timur Soykan’ın yargı içindeki çürümeyi gündeme aldığı yazısında yayınlanmasının üzerinden 24 saat bile geçmeden erişim engeli kararı verilmişti. Tüm bu sebeplerin her birisi buradaki Yargıtay üye seçiminin de iktidarın kendisine yakın bir üyeyi HSYK Kurulu’na göndermesinden başka bir şey değildir. O nedenle bu kurulda yargıdaki diğer bütün mekanizmaların da işlevsizleştiği, çürüdüğü ve ne yazık ki aslında liyakattan yoksun kurullar olduklarını ifade ediyorum.”