İHD 37 yıldır sürdürdüğü hak mücadelesinde ısrarcı!

  • 09:02 29 Aralık 2023
  • Güncel
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - Yıl boyunca iktidarın savaş ve tecrit politikaları ile hak ihlallerini arttırdığını söyleyen İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, “Bu işkencenin hem hapishanede hem de dışarıda uygulanmasına vesilen olan politikalara karşı etkili bir mücadele yürütülmesine ihtiyaç var. Bizler mücadele etmeye devam edeceğiz. Herkesi de bu mücadelede ortaklaşmaya çağırıyoruz” sözleriyle seslendi.
 
AKP-MHP iktidarının 2023 yılı Kurdistan ve Türkiye karnesi tecrit, savaş, ekonomik kriz, kadın katliamları, taciz, tecavüz ve hak ihlalleri yer aldı. İktidarın başta İmralı Adası olmak üzere Kurdistan ve Türkiye cezaevlerinde giderek derinleştirdiği tecrit politikaları da tüm topluma yayılmış durumda. Bir bütün tüm topluma uygulanan baskı ve işkence politikalarının yanı sıra siyasi tutsakların 27 Kasım’da başlattığı açlık grevi eylemi ile tutsak yakınlarının Adalet Nöbeti eylemleri de sürüyor. Bu politikalara karşı dört bir yandan mücadele yürütülürken, hak savunucuları da 10 - 17 Aralık tarihleri arasında İnsan Hakları Haftası dolayısıyla birçok kentte gerçekleştirdikleri eylem ve etkinlikler kapsamında insanca yaşam taleplerini bulundukları her yerde yineledi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), hafta boyunca yaptıkları bir dizi etkinlik ile cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, hasta tutsaklar ve açlık grevlerine dikkat çekerek ihlallerin derhal son bulması yönünde talep ve çağrılarını bir kez daha sıraladı.
 
İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, İnsan Hakları Haftası kapsamında yaptıkları çalışmalar, cezaevlerindeki tutsakların durumuna ilişkin yürütecekleri mücadele ve yeni yılda çizecekleri mücadele hattına dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
 
İhlallerle dolu 2023 yılı…
 
2023 yılının herkes için zorlu bir yıl olduğuna değinen Gülseren, yıl boyunca gittikçe ağırlaşan sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Tüm bunlar karşısında İHD’nin 37 yıldır köklü bir mücadele yürüttüğünü vurgulayan Gülseren, “37 yıldır yaşam hakkından, eğitim, sağlık, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddete kadar birçok hak ihlaller ile mücadele ediyoruz. 2016 yılından sonra özellikle OHAL ilanı ile devamında gelişen otoriterleşmenin daha da net bir şekilde hissedildiği bir yıl oldu. Özellikle düşünce ve ifade özgülüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü gibi temel özgürlüklerin kısıtlandığına tanık olduk. Bu yılda tam olarak bu hakların engellenmenin mevzuatla da desteklendiği bir yıl oldu. Özellikle dezenformasyon yasasıyla birlikte tüm dayanışma etkinlikleri neredeyse ‘terörle’ ilişkilendirilmeye, ‘terör finansmanı’ olmakla suçlanmaya doğru bir eğilim gösterdi” sözleriyle ailelerin tutsak yakınlarına para göndermesinin dahi “suç” sayıldığını dile getirdi.  Tutsaklarla dayanışmanın da “suç” olarak nitelendirildiğini belirten Gülseren, işkence ve kötü muamelelerle karşı karşıya kaldıkları bir yıl olduğunu paylaştı.
 
AYM kararları işlevsiz kaldı
 
Hem tutsaklara hem de topluma yönelik İşkence ve şiddetin arttığını ifade eden Gülseren, “Pek çok hak ihlalinin yoğun olduğu bu dönemde görevlinin soruşturulmadığını gördük” diyerek cezasızlık politikalarının da artış gösterdiğinin bilgisini verdi. Öte yandan Cumartesi Anneleri’nin 30 hafta boyunca gözaltına alındığını hatırlatan Gülseren, “Yapmak istedikleri eylem engellenmek istendi. Bu süreçte hem Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararına rağmen hakları ihlal edildi hem de bu suçları uygulayan memurlar hakkında işlem yapılmasına izin verilmemesi bu dönemin en çarpıcı örnekleri arasında” cümlelerini kulandı.
 
Savaş ve yoksulluk zirve yaptı
 
Yine yıl boyunca savaş ve çatışmaların yoğun bir şekilde devam ettiğini aktaran Gülseren, devletin savaş politikaları ile birlikte yoksulluğun da baş gösterdiğini vurguladı. Toplumun kaygılı olduğunu ve derneklerine destek almak için başvurular gerçekleştirdiklerini söyleyen Gülseren, “Dolayısıyla yaşamın her alanında emek alanından kadınlara, çocuklara, hapishanelere kadar yaşanan sorunların çözümsüzlüğe sürüklendiğini gözlemledik. Otoriterleşen rejimin sorunlara çözüm üretmek yerine baskıyı artırma yöntemlerini seçtiğini gözlemledik” şeklinde konuştu.
 
Tecride karşı hem ‘içeride’ hem ‘dışarıda’ mücadele!
 
Tutsakların başlattığı açlık grevi eylemlerini değerlendiren Gülseren, “Hapishanelerde başlayan açlık grevi hamlesi tüm bu sorunların bir parçası. Hapishanelerdeki mahpusların bir şekilde seslerini duyurabilmeleri bir konuya çözüm üretebilmeleri için maalesef çok fazla araçları yok ellerinden. Bu yüzden de son çare olarak açlık grevine başvurulduğuna tanıklık ediyoruz. Şu an İmralı Hapishanesi’nde devam eden ağır tecrit üzerinden yeniden gündeme gelen açlık grevleri aslında hem toplumun bireycileştirilmesi, yalnızlaştırılması, toplumsal ve sosyal niteliğinin ortadan kaldırılmasına dönük politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bu uygulamalar fiziken de tecrit ediliyor. Bu açlık grevleri sonuçları, hem dışarıda hem de içeride ciddi bir soruna da işaret ediyor. Tabii ki de tecrit bir işkencedir. Hak savunucuları, hukuk ve sağlık örgütlerinin bu sorunlara duyarlılık göstermesi dolayısıyla bu işkencenin hem hapishanede hem de dışarıda uygulanmasına vesile olan politikalara karşı etkili bir mücadele yürütülmesine ihtiyaç vardır” diye belirtti.
 
Hak mücadeleleri sürecek
 
“Türkiye’de iktidar, giderek hukuk dışı tutuma yöneldiğini ve bir belirsizlik rejimini yaratıyor” sözlerini kullanan Gülseren, AYM kararları ile uluslararası sözleşmelerin de devre dışı bırakılmaya çalışıldığını ve iktidarın uluslararası hukuk sorumluluklarını da göz ardı ettiğini paylaştı. İnsan Hakları Haftası kapsamı boyunca ise çözüme dair tartışmalar yürüttüklerini aktaran Gülseren, “Mücadelenin nasıl devam edeceğine dair toplantılar ve görüşmeler alıyoruz. Daha etkili bir mücadele nasıl olmalı, daha nasıl iyi örgütlenebiliriz sorusu üzerine kafa yorduk. Bütün dostlarımızla bunları tartıştık. Yeni yıla doğru giderken de neler yapabiliriz, nasıl bir mücadele hattı çizmemiz gerekiyor, bunları konuşuyoruz. İnsan haklarıyla insandır. Hak mücadelesinin verilmesinin bir zorunluluk olduğunu, bundan geri adım atamayacağımızı, bu mücadeleyi daha da genişleteceğimizi ve hak ihlallerinin önlenmesine ihtiyacımız var. Bu şekilde ve bu anlamda mücadelemizi sürdüreceğiz” vurgusunu yaptı.
 
Mücadelede ortaklaşma çağrısı
 
Gülseren, “Kaybedilen mücadele, terk edilen mücadeledir. Her zaman gördük. Kararlı ve ısrarlı devam edilen mücadele, mutlaka olumlu sonuçlar ortaya koyuyor. O yüzden de bizler mücadele etmeye devam edeceğiz. İnsan Hakları Derneği, 37 yılı aşkın süredir bu inatla ve ısrarla mücadelesine devam etmiştir. Amacımız tüm dünyada demokrasinin, barışın ve insan haklarının olması. Bu temel amaç etrafında yeni yıla girerken herkesin yeni yılını kutluyoruz. Herkesi de bu mücadelede ortaklaşmaya çağırıyoruz” sözleriyle seslendi.