DEM Parti'den hak ihlalleri raporu
- 10:31 18 Aralık 2023
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu 2015’ten bu yana partiye yönelik yargısal ve fiziki saldırıları hazırladıkları raporla açıklayarak, Kürdün iradesine yönelik baskıları paylaştı. Raporda, “Bu ülkenin yeni bir barış sürecine ihtiyacı var" denildi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüleri Nuray Özdoğan ve Öztürk Türkdoğan genel merkezlerinde DEM Parti'ye yönelik saldırı ve hak ihlalleri raporunu açıkladı.
Raporu komisyon adına Eş Sözcü Öztürk Türkdoğan paylaştı, ardından Nuray Özdoğan söz aldı.
‘Demokratik siyaset dünyada bu kadar baskı altına alınmamıştır’
Bu raporda paylaşılan verilerin minimum veriler olduğunu dile getiren Öztürk, “Biz özellikle bütün bu baskı ve sindirme politikalarına yok etme politikalarına dönem dönem siyasi soykırım operasyonları ismini veriyoruz ki aslında buradaki rapor ve bilançolar hakikaten bu kavramı haklı çıkaracak nitelikte. Bir siyasi hareket ve gelenek ve Kürt halkının temsilcilerinin ve onlarla birlikte mücadele eden insanların siyaset yapma hakkı, demokratik siyaset bu kadar dünyada baskı altına alınmamıştır. ama bütün bunlara rağmen partimizin barış, özgürlük mücadelesi, eşitlik ve demokrasi mücadelesi ısrarla ve kararlı bir şekilde devam ediyor” sözlerini kullandı.
2015 yılından bugüne 22 bin 818 gözaltı
Siyasi saldırılara bakıldığında 2015 yılından bugüne tespit edildiği kadarıyla en az 22 bin 818 partilinin gözaltına alındığını belirten Öztürk, “İçlerinden Eş Genel Başkanlarımız, milletvekillerimiz, il ve ilçe eşbaşkanlarımız parti yöneticilerimiz ve üyelerimizin de bulunduğu en az 4 bin 334 arkadaşımız tutuklanmıştır. Bu rakamlar çok yüksek rakamlar. Bunları en az olarak da ifade ettik. Çünkü partililerimizin tabanına yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonlarından da bahsedersek bu rakamları on binlerle ifade edebiliriz. Ama en azından partili olduğunu bildiğimiz arkadaşlarımızla ilgili rakamlar bunlar. Ocak 2015- 10 aralık 2023 tarihleri arasında 104 il eşbaşkanımız, 201 ilçe eşbaşkanımız ve bir belde eşbaşkanımz tutuklanmıştır. Bunlar oldukça yüksek sayılar. 2015 yılında bu yana partimiz eş genel başkanlarıyla 24 milletvekilimiz ve 30 MYK üyemiz tutuklanmıştır” diye konuştu.
Öztürk konuşmasının devamında rapor bulgularını şöyle aktardı:
"10 aralık tarihi itibariyle 7 milletvekilimiz ve 14 MYK üyemiz halen hapiste siyasi rehine olarak tutulmaktadır. Belirlenen tarih aralığında TBMM’de görev yapan 15 milletvekilimizin vekilliği düşürülmüştür. Sürekli halk iradesinden bahsedenlerin Kürtlerin ve dostlarının iradesi söz konusu olduğunda bunu tanımadıklarının ciddi bir örneğidir. 30 Mart 2014 tarihinde gerçekleşen seçilen 93 belediye başkanımız tutuklanmış 95 belediyemize kayyım atanmıştır. 10 Aralık 2023 tarihi itibariyle DBP’ye mensup 27 belediye eşbaşkanı halen hapistedir. 2016’dan bu tarafa halen hapiste olan belediye eşbaşkanı arkadaşlarımız var. 31 Mart 2019’da gerçekleşen Yerel Seçimlerde ise özellikle Kürdistan’da halkın iradesini yok sayan AKP tarafından kayyım operasyonu yeniden devreye konuldu. 19 Ağustos 2019’da bu operasyonlar yeniden başladı bu süre içerisinde 43 eşbaşkanı tutuklandı 48 belediyeye kayyım atandı hali hazırda 17 belediye eşbaşkanımız hapiste tutuklu bulunmaktadır.
Siyasi iktidarın partimize yönelik baskısı devam ediyor
Şu anda 44 belediye eşbaşkanımızın rehineliği devam etmektedir. Bu yıla ilişkin bir rakam söyleyeyim sadece 2023 ilk 11 ayında 72’si çocuk 60 il ilçe yöneticimizin aralarında bulunduğu 2906 kişi gözaltına alındı 4’ü çocuk 319 kişi tutuklandı. En son İzmir’de eşbaşkanlarımız tutuklanmıştı aslında değişen birşey yok. Siyasi iktidarın partimize ve partililerimize yönelik yargı baskısı olanca hızıyla devam ediyor. İhlaller bununla sınırlı değil. Partimize yönelik fiziki saldırılar korkunç boyutta.
Çözüm süreci bitti saldırılar zirve yaptı
2015 yılında çözüm süreci sona erdikten sonra yeniden silahlı çatışma başladıktan sonra fiziki saldırıların sayısında ciddi bir artış var. 2015-2023 yılları arasında partimize tespit edebildiğimiz kadarıyla toplam 336 fiziki saldırı gerçekleşti. Bu saldırılarda parti üyemiz iki kişi yaşamını yitirmiş ve HDP’li 76 kişi yaralanmıştır. Ayrıca partimize yönelik bombalı saldırılarda gerçekleşmiştir. Bu saldırılarda 142 kişi yaşamını yitirmiş bine yakın arkadaşımız yaralanmıştır. Raporumuzda yıl yıl çeşitli ihlal tespitleri var. Ama 2015 yılı itibariyle hafızalardan silinmeyecek olanlar çözüm sürecinin sona ermesi 24 Temmuz 2015 itibariyle yeni bir çatışma ve savaş süreci başlamış ki bu halen kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. 16 Ağustos 2015 sokağa çıkma yasaklarının başladığı tarihtir. Sokağa çıkma yasakları şuanda valilere tanınan 15 günlük yasaklama kararlarıyla halen devam etmektedir. 2015 yılındaki bombalı saldırılar ki Ankara Gar katliamı hafızamızdan hiçbir zaman silinmeyecektir, Suruç Katliamı hafızamızdan silinmeyecektir.
7 Haziran başarısı çözüm için şanstı ama AKP bunu kendisine yönelik tehdit olarak gördü
Siyasi açıdan da biliyorsunuz 2015 yılı HDP’nin ilk defa parti olarak barajı geçtiği yıl olmuştur. Türkiye siyasetine damgasını vurmuştur demokratik siyasetin önünü açmıştır. Türkiye siyaseti HDP’nin bu başarısını çözüm ve barış yönünde atılmış bir adım olarak değerlendirmek yerine maalesef özellikle AKP iktidarı kendisine yönelik bir tehdit olarak görmüş ve süreci sona erdirmiştir. Siyasette işbirlikleri yapılması gerekirken HDP’yi tehdit olarak gören bu anlayış partimizi ve partimizin savunduğu değerleri tehlike olarak görmeye devam etmektedir. Bu anlayış Türkiye’ye hiç bir şey kazandırmamıştır. Bizlere baskı olarak yönelmiştir ama Türkiye’ye çok şey kaybettirmiştir. Dolayısıyla bu anlayıştan vazgeçilmesi gerekir. Şuanda partimiz DEM Parti Türkiye’nin 3’üncü büyük partisidir Türkiye’de 3’üncü yol siyasetini temsil eden ana akım bir siyasi görüşe sahiptir. Türkiye’deki herkesin muhalefetin iktidarın partimizin bu duruşunu ve değerlerini kabul etmesi ve demokratik siyaset yoluyla sorunları çözmesi gerekiyor.
Şu an ki krizin sebebi Türkiye’deki rejimdir
2016 yılı sokağa çıkma yasaklarının devam ettiği, darbe teşebbüsünün bastırılığ karşı darbeni yapıldığı ve darbenin bir fırsat olarak görüldüğü Türkiye'nin Suriye Rojava’sına girdiği ve oradaki bir kısım yerleri işgal ederek kontrolü altına aldığı bir yıl olmuştur. 2016 aynı zamanda Eş Genel Başkanlarımız Demirtaş ve Figen yüksekdağ’ın vekil arkadaşlarımızın, belediye eş başkanlarımızın, siyasi operasyonla gözaltına alınıp tutuklandığı yol olarak girmiştir. 2016’daki sivillere yönelik saldırılar da devam etmiştir., partimize yönelik saldırılara da devam etmiştir. Raporumuzda yıl yıl fiziki saldırıların bilançosunu görebilirsiniz. 2017 yılında hafızalarda silinmeyen bir olay yaşandı. Sevgili Aysel Tuğluk'un annesi merhum Hatun Tuğluk’un cenazesine yapılan ırkçı nefret saldırısıdır. Kürt halkının hafızasından hiçbir zaman silinmeyecektir. Bunu yapanlar utanmalıdır. 2017’nin özelliği otoriterleşen Türkiye anayasa değişikliğiyle bunu kalıcı hale getirmiştir. YSK’nın mühürsüz oy pusulalarının oy zarflarını geçerli kabul etmesi sonucu böyle bir sonuç ortaya çıkmıştır. Türkiye oldukça kötü bir rejim değişikliği yaşamıştır ki şu anki krizin sebeplerinden birisi de budur.
Her şeye rağmen demokratik siyaset ısrarı sürdü
2018 yılı seçim yılıydı. OHAL devam ediyordu. Sevgili Demirtaş hapiste cumhurbaşkanı adayımızdı. Her türlü propaganda imkanından mahrumdu. 2018 yılı seçim kanunlarında yapılan değişikliğin de etkisiyle anayasa değişikliğinin kalıcı hale geldiği seçimlere yapıldığı bir yıl oldu. 2018 yılı aynı zamanda Türkiye’de siyasi ittifakların da bir yıl oldu. Yani Cumhur İttifaki ve Millet İttifakının da kurulduğu, merkezinde HDP’nin olduğu demokrasi değerlerin savunan, esasında demokrasi ittifakını temsil eden bir siyasal oluşum da bu şekilde kendini daha açık bir şekilde dışa vurmuş oldu. Her şeye rağmen demokratik siyasette ısrarla yer alma anlayışı sürdü. 2019 yılına geldiğimiz yerel seçim süreçleri oldu. Partimizin Kürdistan’da kazanma, Türkiye’de kaybettirme siyaseti başarılı oldu. Partimizin bu başarısına karşı muhalefet partileri buna yeterli karşılık vermedi. Şayet verebilselerdi belki Türkiye bambaşka bir siyasi iklime evrilebilirdi. 2019’da da ciddi seçim ihlallerinin de yaşandığını vurgulamak gerekiyor.
Pandemide kardeş aile kampanyamız bile engellendi
2020 yılı pandeminin yaşandığı bir yıl oldu. Sokağa çıkma yasakları bu arada devam ediyor ki özellikle vurguluyorum. Pandemide iktidar yasaklama yoluyla Türkiye’yi yönetmeyi tercih etti. Pandemide partimize yönelik baskı kardeş aile kampanyamız bile engellendi. Pandemide milyonlarca insan işsiz kaldı, yoksullaştı. HDP Kardeş aile kampanyası ile 70 binin üzerinde aileye yardım etti. Yani devletin yapması gereken bir sosyal yardımı yaptığı halde burada birçok insanın soruşturma ve dava dosyalarında kardeş aile kampanyasına destek olmak suç olarak gösterildi. Bu, inanılmaz bir şey. Türkiye’de baskının sınırı yok.
Yasama, yürütme, yargı birlik ilkesine uygun bir şekilde hareket ediyor
2021 yılı, bizim bakımımızdan tabi ki 2020’nin sonu MYK üyelerimizin Kobani Kumpas Davasında gözaltına alınması. 2021 yılı da Kobani kumpas davasının başladığı bir yıl oldu. Partimizin özellikle 2014 Kobani protestolarında aslında ne olduğu, yalanlar gerçekler başlıklı bir kitapçığı var, onu tekrar hatırlatıyoruz şu anda devam ediyor ve gerçeklerin ne olduğunu oradan arkadaşlarımızın öğrenmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. 2021 yılı, yine partimize yönelik kapatma davasının açıldığı bir yıl oldu. Çok paralel değil mi? bir yandan kumpas davası bir yandan kapatma davası açılıyor. Yasama, yürütme, yargı adeta birlik ilkesine uygun bir şekilde hareket ediyor. Bu yeni anayasanın zaten esprisi de odur. Kuvvetler ayrılığı değil, kuvvetler birliği ilkesidir. Bu, partimize yönelik açılmış davalarda kendisini maalesef göstermektedir.
Muhalefete de yönelik bir bütün olarak eleştirimiz var
2022 yılında da fiziki saldırılar devam etmiştir, bu saldırılar kısmına somut bir çok olay yazdık. Ama fiziki saldırıların yanı sıra parti gençliğimize ve partililerimize yönelik kısa süreli kaçırma, tehdit ve şantaj yoluyla ajanlaştırma faaliyetleri de son yıllarda yoğunlaşmıştır. Bu arada 2020-2022 arasında ne oldu. AİHM Büyük Daire kararında Demirtaş’ın siyasi rehine olduğunu tescil etti ve Türkiye bu karara uymadı. Daha 2022 yılında Figen Yüksekdağ ve arkadaşlarımızla ilgili açılan davada ihlal kararı verdi. Encü ve diğer 40 vekil ile ilgili açılan davada ihlal kararı verdi. Yani 2016 yılında dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili sürecin ne kadar hukuka aykırı olduğu tescillendi ama buna rağmen bu yargı kararlarına uyulmadı. 2023 bu yıl bir seçim süreci yaşadık. Geçen yıl yapılan seçim kanunlarıyla iktidar seçimleri adeta garantiye almıştır. Seçim iradesine bu kadar müdahale eden bir iktidarın pratiği sonucu seçim sonuçları ile ortaya çıkan tablo bizleri pek şaşırtmadı. Elbette muhalefete yönelik bir bütün olarak eleştiri ve özeleştirimiz var. Partimiz bu süreci yaşadı. Bu yıl bir özelliği yıla HDP olarak başladık sonra yeşil sol olduk sonra HEDEP olduk bu bile kabul edilmedi şimdi DEM Parti olarak yolumuza devam ediyoruz mücadelemizi sürdürüyoruz. Tabii ki bu yıl deprem bağlamında şunu ifade edeyim. Nasıl kardeş aile kampanyamıza müdahale edildiyse deprem yardımlarına da müdahale edildi. Bu ülke Maraş depremlerini yaşadı 50 binden fazla insanımızı kaybettik sosyal yardımları devlet yapması gerekirken dayanışma kampanyalarımıza müdahale edildi çadırlarımız söküldü. Bu baskının maalesef sınırı yok.
Türkiye’nin çözüm sürecine, sorunları demokratik yollarla çözmeye ihtiyacı var
Bu raporları anlatmak saatler alır ama bu ülkenin yeni bir barış sürecine ihtiyacı var. Bu iktidar Kürt sorununda yeni bir barış sürecine girmeden demokratikleşemez ve bu baskı politikasından kurtulamaz. Bu ülke kayyımlardan vazgeçmelidir halkın iradesi esastır. Kürt halkının iradesine saygı göstereceksiniz ve bir daha asla kayyım uygulamalarına başvurmayacaksınız. Halkımız inanıyorum ki seçeceği belediye eşbaşkanlarına il genel meclis üyelerine belediye meclis üyelerine sonuna kadar sahip çıkacaktır bu kayyımcı zihniyeti mutlaka direnişle değiştirecektir. Yargı baskısıyla sürekli bize müdahale ediliyor bundan vazgeçilmelidir. Seçim kanunlarıyla bu kadar çok oynanmamalı Türkiye’nin demokratik bir seçim kanuna ve siyasi partiler kanununa ihtiyacı var. Türkiye’nin ifade özgürlüğüne hukuk güvenliğine ihtiyacı var. Hukuku belirlilik hakkına ihtiyacı var. Elbette Türkiye’nin bütün bu sorunları demokratik zeminde çözmeye ihtiyacı var.
‘Yerel seçimlere demokratik ve eşit koşullarda girmek istiyoruz’
Ardından söz alan Nuray şöyle konuştu: “Elbette bu raporu şu nedenle açıklıyoruz. Yerel seçim öncesi bu ihlal raporunu hazırlamamızın bir sebebi var. Kürt halkı ve onunla beraber Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasını isteyen insan haklarına saygılı ve barış içerisinde yaşayacak bir ülke olması için mücadele eden insanlara yönelik bu yargısal taciz kolluk tacizi devletin tüm olanaklarını kullanarak yapılan taciz ve baskı yolundan döndürmüyor. Ne partimizi ne dostlarımızı ne bizimle beraber hareket edenleri ve halklarımızı. Yerel seçimlere mümkün olduğunca demokratik ve eşit koşullarda girmek istiyoruz. Özellikle çözüm sürecinden sonra Türkiye’nin yeniden bir barış sürecine ve umuduna kapılmaması için çalışan karanlık güçlerine devletin tüm olanaklarını kullanan güçlere karşı Türkiye’nin tüm demokratik kamuoyunun bir araya gelmesi gerekiyor. Açıkladığımız ihlaller sadece partimize yönelik partimizin yürüttüğü siyasetin bu topraklarda gelişmemesi için yapılan baskılardır. Bu tüm Türkiye’de yaşayan halklar için barışın umudu olan partimize yönelik baskılar da demokratik kamuoyuyla beraber yan yana durmayı bekliyoruz.
Kobanê Kumpas Davasını seçim takvimine göre sonuçlandırmak istiyorlar
Şu anda devam eden eden Kobanê Kumpas Davası var. Belki de baskının en billurlaştığı bir dava. AİHM Büyük Daire tarafından verilen ihlal kararlarına rağmen halen 18 siyasetçimiz tutuklu. Diğerleri hala tutuklu olmayanlar içinde halen tutuklanma tehdidi var. Müebbet hapis cezalarıyla yargılanıyorlar siyasi bir linç kampanyası ile hem de aslında o çözüm süreci dönemini yürüten iradeyi taşıyan tüm seçilmişlerimizi bir daha bu sürece katılmamaya yönelik bir baskı aynı zamanda. Kobanê Davasında mahkum edilmek istenen Türkiye’deki barış iradesidir geçmiş dönemdeki kısmi çözüm ve barış politikasıdır. Herkesi duruşmayı takip etmeye davet ediyorum. Bu salı günü geçmiş dönem eş genel başkanımız Figen Yüksekdağ beyanlarda yapacak. Aslında savunma değil siyasi beyanlarda bulunuyorlar nasıl bir siyaset izlediklerini yeniden mahkeme salonunda açıklıyorlar. Mahkeme acele ediyor, genel seçimlerden önce mütalaa açıklanmıştı şimdi yerel seçim öncesi bir karar açıklama çabası içerisindeler. Bunu yapan mahkeme heyeti değil, mahkeme heyetini bir araç olarak kullanan siyasi iradedir. Biz bunu da görüyoruz. Ama tüm anlatılan tabloda partimizin bu mücadelesi, halklarımızın mücadelesi hiçbir şekilde ne kesintiye uğruyor ne de duracaktır."