‘Barış ancak Önderliğimiz özgür kalırsa mümkün’
- 09:03 25 Ekim 2025
- Güncel
İZMİR - İzmir’de mikrofonumuza konuşan kadınlar, barışın yalnızca politik değil, yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu söylüyor. Kadınlar, ekonomik krizden adaletsizliğe ve savaş politikalarına uzanan sorunların çözümünün, eşitlik, adalet ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüyle mümkün olabileceğini vurguluyor.
27 Şubat’ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı, toplumun farklı kesimlerinde yankı bulmaya devam ediyor. Abdullah Öcalan’ın önerisiyle kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmalarını sürdürürken, hem siyasi hem de toplumsal düzeyde çözüm beklentisi büyüyor. Ancak aynı dönemde ekonomik kriz derinleşiyor, kadınlar ve çocuklar artan şiddet sarmalıyla karşı karşıya kalıyor.
İktidarın özel savaş politikalarıyla ağırlaşan bu tabloya karşı, mikrofon uzattığımız kadınlar seslerini yükseltiyor ve barış talebini yineliyor.
‘Toplum olarak bilinçlenmek gerekiyor’
Ekonomik krizi en derinden hissedenlerin başında kadınların geldiğini söyleyen Aslı Kılıç, gelecek kaygısı taşıdığını belirtiyor. Aslı Kılıç, “Düzelebileceğini düşünmüyorum, ama bir çözüm gelir diye umut ediyorum. Kendi çapımızda yaşam standardımızdaki şeylerin değiştiğini görüyoruz. Alım gücü zaten çok düşük. Giderek de düşüyor. Toplum olarak kötü gidişatlara dur diyemediğimiz veya demediğimiz için oluyor. Toplum olarak bilinçlenmemiz, kendimize gelmemiz gerekiyor. Türkiye'de insan hakları konusunda yeteri kadar bilinç yok. Hiçbir kesimde yok. Toplum olarak hareket etmeyi beceremiyoruz. İnsan haklarının okulda öğretilmesi gerekiyor. Haklarımızı bilmiyoruz. Karşı tarafın değil, sadece bizim hakkımız var gibi düşünüyoruz. Sistem yıkılıyor sonrasında. Türkiye'de hak ihlaline en çok kadınlar ve çocuklar uğruyor. Çalışanlar da aynı şekilde. Son zamanlardaki güncel olayları düşünürsek önce kadınlar ve çocuklardan bahsedebiliriz. Etnik grup olarak ben öyle bir ailede doğmadım. Öyle bir ayrımcılıkla karşı karşıya kalmadım. Kimseyi ayırt etmeden eşit yaklaşılmalı” diye belirtiyor.
‘Ülkemizde adalet yoksa bile biz adaletli olalım’
Sorunlardan birinin de adalet sistemi olduğunu kaydeden Zeynep Keçili, adalet boyutuyla sorunların çözüldüğü bir noktada tüm problemlerin ortadan kalkacağını dile getiriyor. Zeynep Keçili, “Statü konusunda çok iyi bir durumsa değilsen her yerde önceliğin olmuyor. Çoğu yerde geri planda oluyorsun, öğrenci de olsan çalışan da olsan. Öğrenci olunca hiç paran olmadığı için hiçbir yerde önceliğin olmuyor. Türkiye’nin bu hale gelmesinin sebebi ise insanların bir nevi kendi seçimleri aslında. Hayata pek geniş bakamıyoruz. İnsanların at gözlüğünü takıp sadece ‘ben’ dediği bir ülkede yaşıyoruz. İnsanların, insan hakları konusunda bilgi sahibi olduğunu düşünmüyorum. Öncelikli olarak ‘hak ne demek?’ daha sonrasında hakkımızı savunmayı öğrenmemizi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’ye bakıldığında bunların ikisi de yok. O yüzden insanlar insan hakkıyla ilgili bir fikri yok. Türkiye’nin sadece bu son 10 yıl değil, Türkiye’nin kurulduğundan beri var olan bir sorunu var. Konunun öğrenmekle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu durumda Türkiye, ekstra bir çözüm üretemez. Bu, her zaman her ülkede sadece bizim ülkemizde değil, ırklar konusunda olmuş bir problem. Kişisel olarak birlik beraberlik içinde olamıyoruz” sözlerine yer veriyor.
‘Adaletli davranalım’
Toplumun birlik ve beraberlik içerisinde yaşaması gerektiğini ifade eden Zeynep Keçili, bunun için bir yönetim sisteminin olması gerektiğine dikkat çekiyor. Zeynep Keçili, “Şu anki yönetim sistemimizde bir birlik, beraberlik söz konusu değil. Ego tatmini olduğunu düşünüyorum. Bir taraf iktidarın koruma çabası da var sanki. Bir taraf bir dönem dışlandı. Tabii ki de eski düşüncelerde olan insanlar var. Bunlar her zaman olacak. Ama bu sefer de onların kendilerini dışladıklarını ve soyutladıklarını düşünüyorum. Ülkemiz adaletli olmasa da biz adaletli davranalım” diye belirtiyor.
‘Savaşsız bir dünyada yaşamak istiyoruz’
Mêrdîn’den İzmir’e 27 yıl önce göç eden Gül Atsız ise barışın gelmesini büyük bir umutla beklediğini belirtiyor. Gül Atsız, “Barışın artık olmasını istiyoruz ki dünya daha yaşanır bir hale gelsin. Savaşın artık bitmesini ve insanların iyileşmesini istiyoruz. Mardin’den buraya geldik yaşamak için. Barışı belki burada yaşarız diye geldik. Kadınların artık katledilmesini istemiyoruz. Savaşsız bir dünyada yaşamak istiyoruz” sözlerine yer veriyor.
‘Devlet bu sürecin üzerinde durmalı’
Çocuklarının geleceği için barışın önemini vurgulayan Nafya Kale, “Eşit şartlarda yaşayabilmek hepimizin hakkıdır. Devlet bu sürecin üzerinde durmalı ki bir ilerleme kaydedilebilsin. Devlet bizi korumalı. Kürtler hakları olanı istiyorlar aslında. Kazasız ve belasız bir yaşamı istiyoruz. Kimsenin ciğeri yanmasın artık” diye belirtiyor.
‘Abdullah Öcalan’ın özgür olmasını istiyoruz’
Kürtlerin kendi topraklarında, kendi iradeleriyle yaşamak istediğini söyleyen Halime Gülen de “Başkalarının emirleri altında yaşamak istemiyoruz. Kendi hakkımızı istiyoruz. İnsanlarımız ömürlerini hapishanede geçirerek öldü. Allah hepsine güç versin. Devlet artık bizi öldürmesin. Kimse esir olmasın artık. Abdullah Öcalan’ın özgür olmasını istiyoruz. Tüm tutsakların özgürce ailelerine kavuşmasını istiyoruz. Bu çok büyük bir haksızlık” diyor.
‘Barış ancak Önderliğimiz özgür kalırsa mümkün’
Sultan Yel ise tarihsel sürece değinerek, Kürtlere yönelik baskılara işaret ediyor. Sultan Yel, “Herkes gibi biz de barışı istiyoruz. Hiç kimse çocuklarının ölmesini istemez, candır bu sonuçta. İnsanlar boşu boşuna hapiste yatıyor. Önderliğimiz başta olmak üzere bütün siyasi tutsakların özgür bırakılmasını talep ediyoruz. Barışın sağlanması için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgür bırakılması gerekiyor. Barış iyidir” ifadelerini kullanıyor.
‘Tüm halkların birlik olması gerekiyor’
Savaşın ve ayrımcılığın toplumda yol açığı etkilerden söz eden Melike Çeşmeci, barışın önemine değiniyor. Melike Çeşmeci şunları paylaşıyor: “Irkçılık olmamasını, bu dünyanın artık yaşanabilecek bir duruma gelmesini, çocukları rahat büyütebilmeyi istiyoruz. Çünkü artık büyütemiyoruz. Savaş her yönden bizi etkiliyor. Çünkü güven duygumuzu kaybediyoruz. Daha çok aynı şeyler başımıza gelecek diye korkular oluyor. Her şey var çünkü şu an etrafımızda. Bence herkesin birlik olması lazım. Irkçılık yapmadan, herkes birlik olsa barış çok çabuk olur. Kimi insan kendi bayrağına daha çok önem vermeyi düşünüyor. Başka tarafı düşünmediği için oluyor.”
‘Kendi kendimizi yönetemiyoruz’
Gençlerin en çok dışlanan kesimlerden biri olduğunu söyleyen Dilan Bakır da, birçok açıdan gençlerin engellerle karşı karıya kaldığına dikkat çekiyor. Dilan Bakır devamında şöyle diyor: “Bu ülkeyi hepimiz kurduk. Hepimiz yaşayacağız. Kürt-Türk sorunu diye bir şey olmamalı. Çünkü hepimiz beraberiz. Bu ülkede nasıl Afganistanlı, İngiliz, Alman, Rus varsa Kürt de var. Bu bir problem olmamalı. Her yerde var olamıyoruz. Bize bir alan açmıyorlar. İsimlerimiz bile kendi dilediğimiz gibi olmuyor. Çünkü aşağılanıyoruz, ötekileştiriliyoruz, istenmiyoruz. Kendi kendimizi yönetemiyoruz, istediğimiz yerlerde var olamıyoruz. Çünkü direkt ‘sen Türk’sün, Kürt’sün’ denilerek bu şekilde ötekileştiriliyoruz. Çözüm devletin de elinde ama halkımız da önemli.”
‘Demokrasi şart’
Türkiye’deki en büyük sorunun demokrasi olduğunu vurgulayan Ayten Ketan, “Demokrasi şart. Demokraside ne hukuk kaldı ne bir adalet. Türkiye'de ne kaldı ki? Eğitim bitti, insanlık bitti. Bunların çözülmesinin zor olduğunu düşünüyorum. Başımızdaki iktidar gitmeden çözülmez. Çözüm bulamıyorsun. Parti giderse o zaman kurtuluruz. Medeni, dürüstlüğün olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum. Biz hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız” diyor.







