‘İşkence devlet pratiği olarak varlığını korumakta’

  • 19:15 26 Haziran 2025
  • Güncel
MERSİN- İşkence Görenler ile Dayanışma Gününe ilişkin açıklama yapan İHD, “İşkenceyi öönleme yükümlülüğü devletlere aittir. Bu nedenle her şeyden önce işkenceyi bir sindirme aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeli.” dedi.
 
"İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü" kapsamında, Birçok kennte açıklmalar yapıldı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi,  İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü dolayıısyla basın toplantısı düzenledi. Mersin Şube binasında gerçekleşen açıklamada, basın metnini İHD Mersin Şube Eş Başkanı Gazi İnci okudu.
 
Türkiye’nin “İşkenceye Karşı Sözleşme”yi 1988 yılında kabul ettiği belirtilen açıklamada, Anayasa ve Ceza Kanunu’nda da işkencenin yasaklandığı halde işkence ve diğer kötü muamelelerin  sistematik bir devlet pratiği olarak varlığını koruduğu dile getirilerek, “Günümüzde, insan hakları ve demokrasi değerlerini hem bir referans hem de denge ve denetleme sistemi olmaktan çıkaran, yarattığı kuralsızlık, keyfilik ve belirsizlik rejimi ile toplum üzerinde baskı ve kontrolünü her geçen gün daha da arttıran siyasal iktidarın icraatları sonucunda tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir Bu açıklamanın ekinde paylaşılan veriler, mutlak yasağa ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkencenin Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. En yetkili ağızlardan yapılan işkenceyi bizzat teşvik edici söylemler, köklü cezasızlık kültürü vb. sonucunda, resmi gözaltı merkezlerinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları tüm vehameti ile devam etmektedir” denildi.
 
'Kolluk eliyle yapılan işkence iktidar tarafından teşvik ediliyor'
 
Kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının daha önceki dönemlerde  görülmeyen bir boyuta varıldığı aktarılan açıklamada,  “Kolluk güçlerinin, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen, kural dışı, denetlenmeyen, cezalandırılmayan, siyasal iktidar tarafından görmezden gelinen, hatta teşvik edilen bu şiddeti, sıradanlaşmış, gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiştir” diye belirtildi.

Mücadele mesajı
 
İHD olarak tüm örtbas etme, korkutma, susturma çabalarına karşın, işkence görenlerin yanında olmaya devam edeceklerini belirtilen açıklamada maruz kaldıkları işkenceyi belgeleyip raporlamaya; fiziksel ve ruhsal onarım süreçlerine destek vermeye; adalete erişimlerine yardımcı olmaya; yaşadıkları acıların bir daha tekrarlanmaması için cezasızlıkla mücadele etmeye devam edeceklerinin mesajı verildi.
 
Ankara
 
İHD ve  Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), gün dolayısıyla Sakarya Caddesi’nde açıklama yaptı. Sık sık “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganının atıldığı açıklamada, “İşkencesiz bir dünya mümkün” pankartı taşındı. Daha sonra kurumların ortak açıklamasını İHD Ankara Şube Yöneticisi Barış Barışık konuştu.  
 
Adana
 
İHD Adana Şubesi Eşbaşkanı Yasemin Dora Şeker de dernek binasında, dernek üyeleriyle birlikte basın toplantısı düzenledi. Yasemin Dora Şeker, "Ne yazıktır ki, işkence gündelik hayatın içinde herkes tarafından hissedilir, yaygın bir pratik haline gelmiştir. Resmi gözaltı merkezlerinde, resmi olmayan gözaltı yerlerinde, sokakta, hapishanelerde hemen her yerde işkence uygulamaları, yanı sıra toplantı ve gösterilerde güvenlik güçlerinin 'işkence' düzeyine ulaşan 'aşırı ve orantısız' güç kullanarak yaptığı müdahaleleri yaygınlaşmıştır. İşkence mutlak yasağının sağlanması tümüyle devletin bir görevi olmakla birlikte, bu konuda toplum olarak bizlerin de sorumluluğunu hatırlatmak isteriz" diye konuştu. 
 
Bêdlîs
 
İHD Bêdlîs şubesi 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkenceyle Mücadele Günü kapsamında İHD Dernek binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Açıklamaya Bêdlîs ve Tetwan İHD temsilciliği,Bêdlîs Tabip Odası,Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Şubeler Platformu,Serhat Kültür Merkezi katıldı.
 
Êlih
 
İHD Êlih Şubesi, Êlih Emek ve Demokrasi Platformu bileşenlerinin de dernekte açıklama yaptı. Açıklamayı yapan İHD Eşbaşkanı Ahmet Şiray, "Maalesef ülkemizde işkence ve diğer kötü muameleler sadece askeri darbeler döneminde değil tüm cumhuriyet tarihi boyunca sistematik bir devlet pratiği olarak varlığını korumuştur" dedi. 
 
Türkiye'nin 'İşkenceye Karşı Sözleşme'yi 1988'de kabul ettiğini vurgulayan Şiray, "Toplum üzerinde baskı ve kontrolünü her geçen gün daha da arttıran siyasal iktidarın icraatları sonucunda tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir" diye belirtti. 
 
Dêrsim
 
İHD Dêrsim Şubesi  ve TİHV, İşkence Görenlerle Dayanışma Günü dolayısıyla Sanat Sokağı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya DEM Parti Dêrsim İl yöneticileri, EMEP Dêrsim İl Örgütü, Demokratik Alevi Derneği(DAD), Munzur Çevre Derneği, Ezilenlerin Sosyalist Partisi ( ESP), Sosyalist Meclisler Federasyonu, yerine kayyım atandıktan sonra görevden alınan Dêrsim Belediye Eşbaşkanı Cevdet Konak, Xozat Belediye Başkanı ve çok sayıda kişi katıldı. Açıklama “İşkencesiz bir dünya mümkün” pankart açıldı. Basın metnini İHD Dêrsim Şube Eşbaşkanı Özgür Ateş okudu.
 
Ateş, konuşmasına Ceylan Önkol ve Kazım Koyuncu’yu anarak başladı. İşkenceyi önleme yükümlülüğünün devletlere ait olduğu hatırlatmasında bulunan Ateş, dayanışmayı büyütme çağrısında bulundu.
 
Hatay
 
Hatay'da TİHV ve İHD, İHD Hatay şubesi önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada, “İşkencesiz bir dünya mümkün” pankartı açıldı. Basın metnini okuyan İHD Hatay Şube Eşbaşkanı  Mürsel Tonguç Selmanoğlu, 26 Haziran’ın işkencenin görmezden gelinmesine karşı bir yüzleşme günü olduğunu belirterek, işkence suçunun yaygın bir şekilde sürdüğünü ifade etti. Cezaevlerinde uygulanan tecrit ve hak ihlallerinin işkencenin bir başka boyutu olduğunu vurgulayan Selmanoğlu, işkenceye karşı sessiz kalmamanın herkesin sorumluluğu olduğunu kaydetti.
 
Açıklamaların ardından talepler şöyle sıralandı:
 
"*İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni, işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce cezasızlık politikalarına derhal son verilmelidir.
 
*Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
 
*Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır.
 
*Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.
 
*Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun, tümüyle bağımsız yeni bir Ulusal Önleme Mekanizması (UÖM) oluşturulmalıdır.
 
*İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması, bir BM belgesi olan İstanbul Protokolü ilkelerine göre yapılmalıdır.
 
*İşkenceye ilişkin iddialar İstanbul Protokolü ışığında hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.
 
*Tutuklu ve hükümlülerin fiziksel ve psikolojik bütünlüklerine ciddi şekilde zarar veren tek kişi ya da küçük grup izolasyonuna/tecritine dayalı hapishane rejimine son verilmelidir.
 
*Hapishaneler insan hakları, sağlık ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalıdır.
 
*14 Ağustos 2024 tarihli BM İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye’nin Beşinci Dönemsel Raporu’na İlişkin Sonuç Gözlemleri’nin 17. paragrafında yer verilen “Taraf Devlet; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılan mahpusların makul bir süre sonra tahliye edilme veya cezalarında indirim yapılması olasılığına sahip olmalarını sağlamalıdır." tavsiyesinin gereği yerine getirilmelidir.
 
*CPT raporlarının tümü açıklanmalı, başta CPT ve BM İşkenceye Kaşı Komite olmak üzere uluslararası insan hakları mekanizmalarının tüm tavsiyelerine uyulmalıdır.
 
*Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nı yürütme erkine doğrudan bağımlı kılan, adeta bir mahkeme gibi hareket ederek yargı yetkisi kullanmasına yol açan tüm düzenlemeler iptal edilmelidir.”