
‘Çözüm aile yılı değil direniş yılı’
- 09:02 26 Mayıs 2025
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - Barışın tartışıldığı bugünlerde, “Aile Yılı” adı altında kadına yönelik özel savaş politikalarının derinleştirilmesine ve kadın katliamlarının engellenmemesine tepki gösteren kadınlar, “Çözümümüz sokakta, örgütlenmekte. Çözüm ‘Aile Yılı’ değil, direniş yılıdır” dedi.
Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ile kadın katliamları, iktidarın politikaları nedeniyle her geçen gün artıyor. JINNEWS’in Nisan ayı çetelesine göre, yalnızca bir ay içinde 34 kadın ve 3 çocuk katledildi; 14 kadın ve 2 çocuk ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
Katliamların arttığı bu süreçte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, yaptığı açıklamada, “2026-2035 dönemini ‘Aile ve Nüfus 10 Yılı’ ilan ediyoruz” diyerek önümüzdeki 10 yıl için birçok kesimin tepki gösterdiği programlarını açıklamıştı.
Barış tartışmalarının sürdüğü bu dönemde, barışın öznesi olan kadınlara karşı iktidarın yaptığı “Aile Yılı” ilanı özel savaş politikalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Kadınlara yönelik saldırılar çok yönlü biçimde sürerken, kadınlar her alanda bu saldırılara karşı mücadelesini kararlılıkla yürütüyor.
Kadınlar, kadın katliamlarındaki artışı, hedef haline getirilmeleri ve çözüm yollarına dair düşüncelerini paylaştı.
‘Bizim bizden başka kimsemiz yok’
Kadın katliamlarının engellenmesinin, kadın kazanımlarını koruyan sözleşmelerden çıkılmasının kadın katliamlarının politik olduğunu gösteren adımlar olduğunu söyleyen Nimet Arıkan, “Kadın cinayetleri her geçen gün artıyor, yanı başımızdaki kadınlar,
komşularımız öldürülüyor. Koruyucu bir sistem yok. Bundan dolayı biz kadınlar olarak birbirimizi korumalıyız. Kadınlar olarak birliğimiz, örgütlenmemiz çok önemli. Bizim bizden başka kimsemiz yok. Kanunlar tarafından korunmamız öncelikli ama onun dışındaki öncelik olan dayanışma ve örgütlenmemiz. İktidar kadını birey olarak istemiyor. Sadece mevcut iktidar değil, ataerkil sisteme dahil bütün iktidarlar kadın için aynı şeyi düşünüyor. Bugün aile yılı ilan ederler yarın başka bir şey yılı ilan ederler. Kadınları, LGBT+’ları birey olarak kabul etmeyen sistem bizleri korumayacak bu politik bir problem. Bu yılı ‘aile yılı’ değil direniş yılı yapmamız lazım. Bütün kadınlar, kadın örgütleri olarak bir araya gelip bunu örgütlememiz gerekiyor” dedi.
‘Çözümümüz sokaktan, örgütlenmekten geçiyor’
“Kadınların sokakta, evde, iş yerinde, meydanlarda, kampüslerde olan görünürlüğünün azalması hedefleniyor” diyen Şevval Nur ise, kadınların yürüttüğü mücadele ile kendilerine güvenli alan yaratmaya çalıştığını söyledi. Şevval Nur, “Devletin tüm şiddet
politikalarına, siyasetin müdahalelerine karşı kadınlar mücadelelerine devam edecek. 2025 yılının ‘Aile yılı” olarak nitelendirilmesi ile beraber bizim için de bu yıl artık direniş yılı olarak güncellendi. Üniversiteli genç kadınlar olarak da bu şekilde örgütleniyoruz. ‘Aile yılı’ ile kadının eve kapatılmaya çalışılmasını, çocuğa bakmakla yükümlü olarak gösterilmeye çalışılmasını ve objeleştirmeyi kabul etmiyoruz. Biz kadınlar hem iş yerlerinde hem sokaklarda kendi varlığımızı ön planda tutarak yaşamaya devam edeceğiz. Hükümetin bizi tepkisizleştirmeye, susturmaya çalışmasına asla izin vermedik, bundan sonrada asla izin vermeyeceğiz. Bizim isteğimiz güvenli, adil bir ülkede yaşamak tüm bunlar için son gücümüzle savaşmaya devam edeceğiz. Kadın mücadelesi tüm özneleri içinde barındırıyor. Çözümümüz sokaktan, örgütlenmekten geçiyor. Çözüm aile yılı değil direniş yılı.”
‘Düzenin kendisine karşıyız’
Soyismini vermek istemeyen Sude de kadınların objeleştirildiği değil öznesi oldukları bir yaşamdan yana olduklarını ifade etti. Sude, “Erkek devlet, politik ve sistematik şiddetine devam ettiği sürece biz sokaklarda olmaya devam edeceğiz. Biz bu düzenin
kendisine karşıyız. İktidar kadınlardan korkuyor. Biz hayatın her alanında kadınların görünürlüğünü en üst seviyede olması gerektiğine inanıyoruz. Kadınlar olarak öldürülmediğimiz, özgürce yaşadığımız, toplumun ve politikanın her alanında olduğumuz bir yaşamı hedefliyoruz. Yukarıda erkekler, katil erkekler, eli kanlı insanlar var. Eli kanlı insanların yukarıdan ayrılmasını sağlamadan yargının düzelebileceğine inanmıyorum. Anayasanın doğru uygulanılması, kadınların ve LGBT+’ların toplumun her alanında temsil edilmesi ve hukuksal zeminde haklarımızın bize verilmesi gerekiyor. Bunlar için alanlarda olmaya devam edeceğiz.”