
TJA aktivisti: Kadınlar Rojava’ya baharı getirecek
- 09:02 22 Ocak 2025
- Güncel
WAN - Rojava’daki yaşam modeline yönelik saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulunan TJA aktivisti Ayşe Minaz, “80 yaşındaki annelerin öz savunma yapmasını terörize ettiler. Oysa bütün dünyaya bir kıvılcım yayıldı ve kadın devrimi oldu. Ben inanıyorum ki oradaki kadınlar, Rojava’ya baharı da, statüyü de, kimliği de getirecek” dedi.
Suriye'deki 61 yıllık Baas rejiminin yıkılmasının ardından ülkenin yönetimini Heyet Tahrir El Şam (HTŞ), ele geçirdi. Ardından ülkedeki iç karışıklık daha da derinleşirken, Türkiye ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıları da devam ediyor. Saldırılar, kadın öncülüğünde inşa edilen Rojava Devrimi’nin yıkılması yönünde yapılırken, saldırılara karşı ulusal birlik çağrıları sürüyor.
19 Ocak’ta Rojhilat’ta siyasi faaliyet yürüten tüm parti ve örgütler, Orta Doğu'da yaşanan yeni durumlar bağlamında Rojhilat’taki durumu analiz etmek ve yorumlamak amacıyla Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) öncülüğünde bir araya geldi. Brüksel’de bulunan KNK genel merkezinde bir araya gelen örgütler ve partiler, örgütlerden bir komisyon kurarak planlama yaptı.
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayşe Minaz, saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Bu devrime öncülük eden kadınlardı’
Rojava’nın 1960’lı yıllarda Suriye Arap Krallığı bünyesinde bir bölge olduğunu söyleyen Ayşe Minaz, Kürtlerin devre dışı bırakıldığını kaydetti. Ayşe Minaz, “Özellikle Kürt kadınlara orada bir kimliksizlik dayatılıyordu. O dönem yapılan nüfus sayımında üç yüz bine yakın Kürtün kimliksizleştirilmesi, yok sayılması ve doğalında gelişen bir sömürgecilik düzeni vardı. Bu durum, 2012 yılına kadar bu şekilde devam etti. 2012’de Suriye’de iç karmaşanın çıkmasıyla birlikte orada bir devrimin çiçeği ekildi. Bir devrim baharının başlangıcı Rojava’da şekillendi. Bugün de nüvelerini almaya başladı. Orada şekillenen her şey, bütün dünyanın gözü önünde oldu. Barbar DAİŞ çetelerinin dünyanın gözü önünde, özellikle kadınlara dönük saldırılar gerçekleşti. Oradaki halk, kendi öz benliğini, yönetimini ve gerçekliğini oluşturarak bir devrime öncülük etti. Aslında bu devrime öncülük eden kadınlardı. Çünkü kadınlar, orada dayatılan toplumsal yaşamın dışında yeni bir devrimin, yaşamın öznesi oldu. Bütün dünyada heyecan uyandıran bir kadın devrimi gerçekleşti” dedi.
‘Biz kadınlar bu devrim için neler yapmalıyız?’
Gerçekleştirilen kadın devriminde, kadınların aynı zamanda çok büyük zorluklar yaşadığını ifade eden Ayşe Minaz, yaşanan en büyük zorluğun ise kadınların topraklarını koruma uğruna bir asayiş düzeni kurmaları olduğunu söyledi. Ayşe Minaz, kadınların ekonomilerini oluşturmak için bir öz yönetim ekonomisi geliştirdiğini kaydederek, “Komünal ekonomiyi hayata geçirdiler. Eşit temsiliyet için eşbaşkanlık sistemini devreye koydular. 2012’den bugüne gelinen süreçte, dünya kadınlarına ciddi anlamda direnme motivasyonu sağlayan bir kadın devrimi gerçekleşti. Bugün bütün dünyanın, bütün kadınların gözü kulağı orada. Bir kadın devrimi yaşanıyor yanı başımızda. Biz kadınlar, bu devrim için neler yapmalıyız? Neler yapabiliriz? Bu noktada kendimizi geliştirmek için çalışmalar yürütmek gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
‘Rojava devrimi dünya geneline ilham olmuştur’
Rojava’daki kadınların demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir paradigmayı esas alarak yaşamı yeniden örmeye başladıklarının altını çizen Ayşe Minaz, şunları kaydetti: “Rojava Devrimi, Kürt halkının kendi kaderini tayin etme mücadelesinin bir ürünü olmasının ötesinde, özgürlükçü bir toplumsal model sunarak dünya genelinde devrimci hareketlere ilham kaynağı olmuştur. Kadın öncülüğünde gerçekleşen bu devrim, baskıcı sistemlere karşı özgürlük, eşitlik ve dayanışma mücadelesinin simgesi olarak tarihte yerini almıştır.”
‘Bütün dünyaya bir kıvılcım yayıldı’
Ayşe Minaz, devrim sürecini terörize eden, yok sayan ulus-devletlerin de olduğundan bahsederek, “80 yaşındaki annelerin öz savunma yapmasını terörize ettiler. Oysa bütün dünyaya bir kıvılcım yayıldı ve kadın devrimi oldu. Ben inanıyorum ki oradaki kadınlar, Rojava’ya baharı da, statüyü de, kimliği de getirecek” sözlerine yer verdi.
‘Dayatılan hukukun bizi nasıl geriye çektiğini görüyoruz’
Orta Doğu’da tüm kadınların yaşam alanlarına dayatılan bir yaşam biçiminin olduğuna dikkat çeken Ayşe Minaz, kadınlara toplumsal bir rol biçildiğini ve kadınların bu rolün dışına çıkmasının istenmediğini vurguladı. Ayşe Minaz şunları ekledi:“Rojava’daki kadınlar, oradaki devrimin, gelecekteki yaşamın ve bütün düzenin öznesi oldular. Bu özne ile birlikte orada kendilerini var ettiler, bir yaşam alanı oluşturdular ve bugün dünyadaki bütün kadınlar da bu noktada enternasyonal bir dayanışma ile o kadınların yanında olduklarını belirtiyorlar. Dönem dönem bir araya geliyorlar. Son dönemlerde özellikle HTŞ’nin kısa bir sürede Suriye’deki birçok bölgeyi ele geçirmesiyle birlikte dayatılan farklı bir düzen var. Orada bir İslam hukuku ya da demokratik olmayan, yaşam biçimlerine tamamen aykırı olan bir düzen dayatılıyor. Kadınların gerçekleştirdiği devrimi genişletmek istemiyorlar. Sadece çok dar bir parçada ve gündelik temel yaşam dışında, uluslararası hiçbir entegrasyona ya da çalışmaya kadınların dahil olmasını istemeyen bir yapı var. HTŞ’nin kadın bakanlığında da ‘Biz İslam hukukunu önemsiyoruz’ diyorlar. Ama biz Orta Doğu’da yıllardır bize dayatılan hukukun bizi nasıl geriye çektiğini görüyoruz ve bunun milyonlarca örneği de söz konusudur.”
‘Statüyü elde ettikten sonra kendi iç meselelerimize dönebiliriz’
Rojava’da kadınların, kendilerine dayatılanı değil, öznesi oldukları bir yaşamı inşa ettiklerini ifade eden Ayşe Minaz, kadınların bu yaşamda var olmak istediklerini vurgulayarak şunları söyledi: “Tarih aslında şunu gösterdi: 1960’lı yıllarda kimliksizleştirilen, topraksızlaştırılan, yaşamda yok sayılan kadınlar, 2025 yılında kimlik dayatıyor ve Rojava’da statü hakkı istiyor. O yüzden, başta dünya üzerindeki bütün kadınlar olmak üzere yaşam alanında yer alan herkesin kendi aralarındaki bilinci, özellikle Kürt ulus bilincini ortaya çıkarmaları gerekiyor. Kendi aralarındaki sorunları, tartışmaların hepsini ertelemeleri gerekiyor. Özellikle Rojava’daki Ermenilerin, Süryanilerin ve farklı halkların birbirleriyle olan sorunları erteleyip Rojava’daki kimliği ve statüyü elde ettikten sonra kendi iç meselelerimize dönebiliriz. Bugün hepimizin, dünyanın gözü ve kulağı, Rojava’daki kadın öncülüğünde elde edilecek statüdedir.”
‘Ulusal bilinç Rojava’dır’
Yüzyıllardır Orta Doğu’da Kürtlere dayatılan bir kimliksizliğin olduğunu söyleyen Ayşe Minaz, Rojava’nın bunu kırabileceğinin altını çizerek, “Dört parça Kürdistan’daki Kürtlerin kendi iç sorunlarını ertelemeleri gerekiyor. Bunların hepsini erteleyerek, bütün dünya ile dayanışma içerisinde olup Rojava’ya bir an önce bir statü kazandırmak lazım. Rojava’daki gelecek nesillere, bizim çocuklarımıza dayatılan kimliksizliği yok sayan bir yerde olduğumuzu göstermek lazım. Kürt çocuklara ulusal bilinç düzeyinde bir armağan vermek istiyorsanız bu, Rojava’dır. O yüzden bütün Kürtlerin birlik olması gerekiyor. Sadece Kürtlerin değil, dünya üzerinde ‘insanım’ diyen, insan haklarını savunan ve savaşlara karşı olan bütün insanların gelecekteki insanlığa bir armağanı olacaksa bu, Rojava’nın statüsüdür. O yüzden şimdi birlik zamanıdır. Özellikle Güney Kürdistan’daki partiler, temsilciler ve yöneticiler, gelecekteki nesillere verebilecekleri en büyük armağan olarak Rojava’nın statüsü ve oradaki kadınların kimlik haklarını sunmalıdır” dedi.