Şiddete karşı kadınlara umut oldu: Rosa Kadın Derneği
- 09:07 28 Aralık 2024
- Güncel
Şehriban Aslan
AMED - Kuruluşundan bu yana tüm baskılara rağmen aktif bir çalışma yürüten Rosa Kadın Derneği, şiddete uğrayan kadınlara umut olmaya devam ediyor. Dernek başkanı Suzan İşbilen, “Tüm baskılara rağmen dayanışmayı büyütüyor, şiddetsiz bir toplum için mücadele ediyoruz” dedi.
Türkiye ve Kürdistan’da kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları hızla artarken, iktidarın bu şiddet sarmalını durduracak mekanizmaları işlevsiz hale getirmesi, kadın hakları mücadelesine büyük bir darbe vuruyor. Özellikle 2014 ve 2019 yıllarında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından yönetilen belediyelere bağlı kadın kurumlarının kapatılması, şiddete karşı önemli bir savunma hattını ortadan kaldırdı.
Bu kadın kurumları, kadınların karşılaştığı şiddet ve tehditlere karşı çözüm üretmekle kalmıyor, aynı zamanda danışmanlık, barınma ve destek hizmetleri sunarak kadınların güvenliğini sağlıyordu. Ancak kayyım atamalarıyla birlikte bu kurumlara erkek yöneticiler atanarak kadın odaklı çalışmalar sona erdirildi. Kadın sığınma evleri, kadın dernekleri ve danışmanlık merkezleri kapatılarak başka kurumlara devredildi. Daha da vahimi, bu merkezlere başvuran kadınların bilgileri polis tarafından eşlerine veya yakınlarına verilerek, kadınların can güvenliği tehlikeye atıldı. Kayyım politikaları, kadın haklarını adeta hedef alarak "intikam" olarak yorumlanabilecek bir tutum sergiledi.
Tüm bu baskılara ve engellemelere rağmen kadınların çaresiz bırakılmaması için 2018 yılında Amed’de (Diyarbakır) Rosa Kadın Derneği kuruldu. Kuruluşuyla birlikte sahaya çıkan dernek, sokak sokak dolaşıp tanıtım broşürleri dağıtarak kadınların sorunlarına çözüm üretecek çalışmalar başlattı. Giderek büyüyen ve tanınan Rosa Kadın Derneği, baskılardan kurtulamadı; devlet, dernek üyelerine yönelik soruşturmalar açarak gözaltı ve tutuklama süreçleri başlattı. Hatta "Rosa dosyası" adı altında bazı erkek üyeler de yargılandı ve cezaevine gönderildi.
Tüm bu baskı ve yasadışılaştırma çabalarına rağmen Rosa Kadın Derneği, geri adım atmadan kadınların sorunlarına çözüm üretmeye devam etti.
Kuruluşundan bu yana kadına dair çalışmalarına devam eden Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, yaşadıkları zorlukları ve bu zorluklara rağmen yürüttükleri çalışmaları anlattı.
‘Kadınlar için umut oldu’
Rosa Kadın Derneği kurulmadan önce hem belediyelere kayyım atandığını hem de yayımlanan KHK ile tüm demokratik sivil kuruluşların kapatıldığını belirten Suzan İşbilen, “Şiddete uğrayan kadınların başvurabilecekleri hiçbir kurum ya da kuruluş yoktu. Rosa’nın kurucusu olan arkadaşlar, geçmişte bu alanda deneyim sahibi olan kadınlardı. Kadın kurumlarında ve belediyelerin kadın birimlerinde çalışan arkadaşlarımız, şiddet mağduru kadınların ne yaşadıklarını biliyorlardı. Bu nedenle şiddete uğrayan kadınların ne yapması gerektiğine dair bilgi ve deneyime sahip oldukları için böyle bir derneği kurma ihtiyacı doğdu. Böylece Rosa Kadın Derneği kuruldu. Rosa Kadın Derneği’nin kuruluşu gerçekten kadınlar için bir umut oldu” dedi.
‘Dayanışmadan vazgeçilmedi’
İktidarın, Rosa Kadın Derneği’ni kapatmak amacıyla kadın düşmanı politikalar yürüttüğüne işaret eden Suzan İşbilen, dernekte çalışan herkes hakkında soruşturma başlatıldığını söyledi. Suzan İşbilen, “Rosa üyelerine dönük operasyonlar, gözaltılar ve tutuklamalar yapıldı. Ancak bunların hiçbiri Rosa’daki kadınları caydırmadı. Tüm baskı politikalarına ve yargı tacizlerine rağmen Rosa’daki kadınlar, derneğin sürekliliğini sağlamak için mağdur kadınlarla diyalog kurmayı ve onlarla dayanışmayı hiçbir zaman bırakmadı. Bu kararlı duruş, kadınlara güven verdi. Rosa Kadın Derneği, 6 yıldır bir yandan kendi varlığını sürdürmek için mücadele ederken, diğer yandan da şiddet mağduru kadınlara her türlü desteği sunmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.
‘Bildirileri gizliden alıyorlardı’
Şiddete uğrayan kadınların yaşadıkları durumu kolay kolay kimseyle paylaşamadığını belirten Suzan İşbilen, kadınların bu durumları genellikle çok güvendikleri insanlara anlattıklarını söyledi. Suzan İşbilen, “Kadınlar, maruz kaldıkları şiddetin hem psikolojik hem fiziksel boyutlarını ya da diğer şiddet türlerini anlatmakta cesaret edemiyor. Ancak ısrarla güvendikleri kişilere anlatıyorlar. Rosa Kadın Derneği’nin kuruluşunu ilan ederken sokakta dağıttığımız bildirilerle bunu duyurmaya çalıştık. Tek tek kapıları çalarak derneğin kurulduğunu, şiddet mağduru kadınlara psikolojik ve hukuki destek sunduğumuzu anlatan bildiriler dağıttık. Kadınlar bu bildirileri sessizce alıyordu, ama biz onların bu durumu gizlice umut olarak gördüklerini fark ediyorduk. Bazı kadınlar daha sonra bizzat kendileri gelmese bile bir yakınlarını göndererek bize başvurdu. Bu süreçte şunu anladık: Dünyada kadınların üçte biri şiddet mağduruyken, Türkiye’de ve özellikle Kürdistan’da bu oran daha da artıyor” dedi.
‘Cinsiyet eşitsizliğinin farkında değiller’
Kadınların psikolojik şiddeti genellikle şiddet olarak görmediğine dikkat çeken Suzan İşbilen, “Bu, çok üzücü bir durum. Kadınlar, psikolojik şiddeti genelde fark etmiyor ve onun kendilerini nasıl çekingen bir duruma soktuğunun bilincine varmıyor. Biz, kadınlarla kurduğumuz diyaloglarda psikolojik şiddetin etkilerini anlatıyoruz. Kadınlar, bu anlatımlardan sonra şiddeti fark etmeye başlıyor. Örneğin, ekonomik şiddet konusunda kadınlar genelde şöyle düşünebiliyor: ‘Ben çalışmıyorum, param yok, eşimin bana verdikleriyle yetiniyorum.’ Ancak kadın, evde çocuk bakımı, temizlik ve aile ekonomisine katkıda bulunabilecek pek çok işi yapıyor. Bu durumda o gelirin yalnızca erkeğe ait olmadığını, birlikte harcanması gerektiğini fark etmiyor. Kadınlar genelde, ‘Erkek çalışıp para kazanıyorsa, para onun hakkıdır, bana bakıyorsa onun bazı olumsuz davranışlarını tolere edebilirim,’ diye düşünüyor. Çünkü toplumda var olan cinsiyet eşitsizliğinin farkında değiller. Rosa olarak bu anlayışı kırdığımıza inanıyorum. 6 yıldır kadınlarla yaptığımız görüşmeler sonucunda, kadınların artık psikolojik şiddeti de şiddet olarak tanıdıklarına tanık olduk. Bu da kadınların verdiği mücadelenin bir başarısıdır” şeklinde konuştu.
‘Rosa illegalleştirilmeye çalışıldı’
Rosa Kadın Derneği’nin sistematik bir şekilde yasa dışı gösterilmeye çalışıldığını belirten Suzan İşbilen, dernekte görev yapan bazı erkeklerin de bu süreçte yargılandığını dile getirdi. Suzan İşbilen, “Her kurumun yönetim kademesinde mutlaka bir sayman bulunur. Bizim derneğimizde de sayman vardı. Ancak Rosa’ya yapılan operasyonlarda kadınların ekonomiyi yönetemeyeceği gibi bir zihniyetle tüm saymanlarımız erkek olarak yargılandı. Örneğin, Rosa’nın mali işleriyle ilgili davada yargılananlar arasında tek bir kadın yok; hepsi erkek. Bu durum, erkek devlet şiddetinin ve eril zihniyetin kadına bakış açısının bir sonucudur. İktidar, bir kadın kurumunu değerlendirirken bile onu, kendi kurduğu bir kadın kurumu gibi yönetmeye çalışıyor. Ancak Rosa, tüm bu engellemelere rağmen yerinde duruyor ve faaliyetlerini sürdürüyor” sözlerini kullandı.
‘Asıl hedefimiz şiddetsiz bir toplum yaratmak’
Rosa Kadın Derneği’nin ana hedefinin kadınların şiddete uğramadığı bir toplum yaratmak olduğuna dikkat çeken Suzan İşbilen şöyle konuştu: “Asıl hedefimiz, şiddeti durduracak mekanizmalar geliştirmek. Rosa olarak bizim sığınma evlerimiz yok, kadınlara hukuki ve psikolojik destek sunabilecek imkanlarımız da sınırlı. Kayyım belediyeciliği döneminde bu mekanizmalar kapatılmıştı. Diyarbakır’da bir tane kadın sığınma evi vardı, ama oraya giden kadınlar ikinci kez gitmek istemiyordu. Çünkü bu evleri yönetenlerin zihniyeti evdeki erkeklerden farklı değildi. Kadınlar, iki şiddet arasında tercih yapmak zorunda kalıyordu. Bu nedenle Mor Çatı gibi kadın kurumlarıyla işbirliği yaptık. Kayyımın olmadığı, kadın zihniyetiyle yönetilen illerdeki sığınma evlerine yönlendirme yapıyorduk.
Şu anda ise Diyarbakır’da sosyal belediyeciliği ön plana çıkaran belediyeler yeniden kendi sığınma evlerini ve şiddetle mücadele birimlerini kurdu. Artık bize başvuran kadınları daha rahat yönlendirebiliyoruz.”