Serra Bucak: Dilimi de kadın mücadelesini de burada öğrendim
- 09:02 16 Mart 2024
- Siyaset
Şehriban Aslan
AMED - Doğduğu, büyüdüğü kentte belediye eşbaşkan adayı olan Serra Bucak, “Diyarbakır’ın benim için iki ayrı önemi var. Biri anadilimi burada öğrenmiş olmam. Bir diğeri de kadın mücadelesinin her geçen gün biraz daha parçası olmak, onun bir öznesi olmak” diyor ve halkı birlikte yönetmek için çağırıyor.
Kürt siyasi hareketinin parti olarak Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ile girdiği ilk yerel seçimler 1999 yılında yapıldı ve bu yerel seçimlerde 37 belediye kazanıldı. 37 belediye ile yerel yönetimlerde halk odaklı hizmeti hayata geçiren HADEP’in ardından bu gelenekle girilen her seçimde kazanılan belediye sayısı 2014 yılına kadar arttı. Kürtleri temsil eden partiler bir yandan kapatmalara maruz kalırken, diğer taraftan da çetin bir mücadele sürdürdü. Ancak 2015-2016 süreciyle birlikte devletin Kurdistan kentlerine yönelimi başka bir boyuta evrildi. Yerel yönetimler alanı ise bundan kayyım atamalarıyla etkilendi. Sınırları aşarak dünyaya örnek olan anlayışıyla, yerelde belediye eşbaşkanlığını uygulayarak kadın-erkek eşit temsiliyetini sağlamasıyla tanınan belediyeler, tam da bu özellikleriyle iktidar tarafından tehdit olarak görüldü ve 2 dönem kayyım atamalarıyla hedef alındı.
Kurdistan’da 2016 ve 2019 yıllarında kayyımların atandığı yerlerden biri de Amed. İlk kez 1999 yılında HADEP tarafından kazanılan belediye daha sonraki süreçte de HADEP’in ardılı olan partilerce yönetildi. Belediye yönetimine 2014 seçimlerinde Gültan Kışanak ve Fırat Anlı yüzde 55,77 oy oranıyla, 2019 seçimlerinde ise Hülya Alökmen Uyanık ve Adnan Selçuk Mızraklı yüzde 62,15 oy oranı ile seçilirken, 2 dönem de kayyım atandı.
Kürtler, 2024 yılı yerel seçimlerine de Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) adı altında gidiyor. Her belediye eşbaşkan adayı Kurdistan’da gece gündüz demeden çalışırken tüm noktalarda halkla temaslar sürüyor. Belediye eşbaşkanları belediyeleri kayyımların elinden almak ve halka kayyımların götürmediği hizmetleri götürmek için kolları sıvadı. Bu adaylardan biri de Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak. Serra ile kendisine, seçim gündemine ve halk ile temaslarına dair sorularımızı yönelttik.
80 darbesi öncesi İstanbul’a göç
Aslen Sêweregli (Siverek) olan ancak Amed’de doğan Serra, 1980 darbesi öncesi İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını belirtiyor. Serra, çocukluğunun ve gençliğinin metropolde geçtiğini ekleyerek, “90’lı yıllarda Almanya’da üniversite eğitimimi tamamladım. Yaklaşık 10 yıl Almanya’da yaşadım. Bremen Üniversitesi’nde Sosyal Hizmetler Uzmanlığı okudum. Köln Üniversitesi’ne geçiş yaparak Pedagoji, Alman Dili Edebiyatı ve İtalyanca okudum. Ardından yüksek lisans yaptım. 2006 yılına kadar Almanya’da yaşadım, ardından Diyarbakır’a döndüm. O yıllarda çocuk derneklerinde çalıştım, göçmen ailelerin çocukları ile ilgili çalışmalarda yer aldım. 2012 yılına kadar Bağlar Eğitim Destek Evi’nde çalışma yürüttüm. Eğitim Destek Evleri projelerinde yer aldım. Kadın alanında çalışmalar yaptım. 2014 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde encümen oldum ve Gültan Kışanak ile Fırat Anlı ile birlikte çalışmalarda yer aldım. Eşbaşkanlık danışmanlığını yürüttüm, kayyımlar atanana kadar” sözleriyle çalışmalarını özetliyor.
Birçok alanda çalışmalar yürüttü
Kayyımlar atandıktan sonra da yine kendi alanına döndüğünü söyleyen Serra, “Sûr’da bir çocuk derneğinin kuruculuğu çalışmalarında yer aldım. Kapatılan tüm kurumlar ve derneklerde gönüllü olarak yer almaya çalıştım. Son 3 yıl TJA diplomasi çalışmalarında yer aldım. 2022-2023 yılları arasında da Yeşil Sol Parti İl Yönetimi çalışmalarında bulundum. Aralık ayında da belediyeye aday adaylığı sürecim kesinleşti ve halkın da uygun görmesiyle eşbaşkan adayı oldum” sözlerine yer veriyor.
‘Kürt aile gerçekliğini yaşadık’
Kurdistan’ın birçok kenti gibi Sêwereg de 1970 ve 80’li yıllarda baskı ve saldırıların yaşandığı bir ilçe olur. Serra o dönemde yaşananlara ve sonrasına dair şunları dile getiriyor: “Siverek yurtsever hareketin ortaya çıktığı kentlerden biriydi. Tüm Kürdistan’da olduğu gibi o süreç Siverek’te de oldukça sıcak yaşandı. O süreçte benim ailem de bir takım güvenlik koşulları nedeniyle Siverek’ten İstanbul’a göç etmiş. Babam uzun yıllar avukatlık yaptı ve Kürt siyasetinin içerisinde HEP’ten DEP’e kadar yer almış birisiydi. Uzun yıllar Özgür Ülke gazetesinin sahibiydi ve bu alanda da çalıştı. Çocukluğumuz, gençliğimiz böyle bir atmosferde geçti. 90’larda ise babam siyasi mülteci olarak Almanya’da yaşamaya başladı. Ben, annem ve erkek kardeşim üç kişilik bir aile olduk ve o şekilde devam ettik. 3-4 yıl babamın yanına gitmedik, okullarımızın bitmesini bekledik. Aslında Kürt ailelerinin çoğunda bir dönem yaşanmış, benzer hikâyeler bizim hikâyemiz de. Lise bittikten sonra da hem yeniden bir aile olabilmek hem de eğitimimize devam edebilmek için biz de Almanya’ya göç ettik. Aslında Kürtlerin yaşamı hep böyle. Bir yerden kırılan, dağılan sonra bir şekilde yeniden bir araya gelmeye çalışan ve bazen bir araya gelebilirken bazen de hiç onu gerçekleştirememek… Böyle yaşamlar söz konusu.”
‘Hep işin mutfağında çalıştım, hala mutfağındayım’
Kendisine dair ettiğimiz sohbet sonrası Serra, seçim döneminin gidişatına dair sorularımızı yanıtlıyor, ancak öncesinde kendisine yöneltilen ve “acımasızca” olarak tariflediği kimi ifadelere değiniyor. Eleştiri olarak yöneltilen söylemlerin “kadını anlamayan, kadın gerçekliğini bilmeyen, Kürdistan’da kadın olmanın, anne olmanın, aile olmanın ya da olamamanın ne demek olduğunu anlamayan” bir noktadan geldiğini kaydeden Serra, “Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Avrupa’da büyümüş’ gibi konuşmalar duyuyorum. Bütün bunlar tabi hoş olmayan eleştiriler. Mecburi sebeplerden yaşadığımız bir göç hikâyemiz var, birçok aile gibi… Fakat bu özümüzden, toprağımızdan koptuğumuz anlamına gelmiyor. Aksine özün, aidiyetin, kimliğin nerede büyüyüp yetişeceği, yeşereceği ve seni bu Kürdistan topraklarına geri getireceği hiç bilinmiyor. Benim geri gelme hikâyem de böyle bir hikâye... Kendi toprağımda, kendi coğrafyamda, kendi halkıma hizmet etmek için geliyorum ve ben uzun yıllar hizmet ettim, uzun yıllardır burada çalışmalarımı yürütüyorum. Avrupa’dan dün çıkıp gelmedim. Mutfağında çalıştım hep, şimdi de mutfağındayım. Belediye eşbaşkan adayı olmak, görünür olmak, popülist olmak anlamına gelmiyor. Önümüzdeki 5 yıl boyunca da gelmeyecek. Asla o popülizmin bir yerinde olmayacağız. Tüm arkadaşlarımız gibi hizmet kısmında olacağız” diyor.
‘Bilinç o mücadelenin içinde yer almaya itiyor’
“Ben çocuklarla ilgili çalışmalarda yer aldım ve kadın mücadelesini yürüttüm ama kadın mücadelesini gönüllü bir yerde sürdürdüm” diyen Serra, kadın mücadelesinin geldiği aşamayı şu sözlerle işaret ediyor: “Bir kadınsın ve kadın olma halinden kaynaklı pek çok ayrımcılık, ötekileştirmeye maruz kalıyorsun. Ve bizim coğrafyamızın gerçeği bu; kadın mücadelesi bugün kimlik mücadelesiyle başat gidiyorsa bu önemli bir kazanımdır. Toplumdaki zihniyet değişikliğini yaratan bir şey. Kadınların her alanda yer almasının önünü açan bir noktada duruyor. Kadının da erkek kadar yaşam hakkı olduğunu söylüyoruz. Kadın bu dünyanın yarısıdır diyoruz. Erk zihniyet tarafından hiçbir açıdan kadının yararı gözetilmez. Bu nedenle kadın mücadelesinin bir parçası olmak çok kıymetlidir. Tüm bunların ışığında da kadın mücadelesinde doğrudan, gönüllü bir katılım söz konusu oluyor. Birilerinin gelip bizimle mücadele eder misin diye sormasını beklemiyorsun. Bu bilinç seni o mücadelenin içinde yer almaya itiyor.”
‘Anadilimi anneler sayesinde öğrendim’
“Diyarbakır’ın benim için iki ayrı önemi var. Biri anadilimi burada öğrenmiş olmam. Bugün annelerimizle anadilimde konuşabiliyorsam, anadilimde kendimi ifade edebiliyorsam, buradaki ailelere, annelere borçlu olduğum bir şeydir. Bir diğeri de kadın mücadelesinin her geçen gün biraz daha parçası olmak, onun bir öznesi olmak” ifadelerini kullanan Serra, kadın mücadelesinden aldığı güçle yerel yönetimlerde emek vereceğini vurguluyor.
‘Siz bu halkı iradesinden mahrum edemezsiniz’
Serra, kayyımlarla Kurdistan halkının seçme ve seçilme iradesinin gasp edildiğine vurgu yaparken, “Kürt halkı bunu çok net görüyor. Kayyımlar gayrimeşrudur. Seçimle gelmediler. Bu halkın seçme ve seçilme hakkına atandılar. Bu bir ilktir ve bu ilki Kürt halkının kazanımlarını baskılama ve yok etme üzerinden gerçekleştirdiler. Son 8 yılda tüm kazanımlarımıza darbe yapıldı. Kadın kurumlarımıza, kadın politikalarımıza, yerel kazanımlarımıza ve bununla birlikte kadın bilincimize, cins bilincimize de bir darbe yapıldı. Kültür ve dil çalışmalarına darbe yapıldı. Bu kent mesela sinema açısından canlı bir kenttir. Diyarbakır’da çok sayıda sinemasever vardır. Kürtçe sinema öğretmek isteyen genç arkadaşlarımız var. Mesela Kürtçe tiyatro Kürtçe sinema çok canlı bir alandı ve buna da darbe yapıldı. Köy ve mahalle çalışmalarımızda halkımızla yaptığımız görüşmelerde ‘bizden talebiniz nedir’ diye sorduğumuzda, ‘hele sizi önce bir oraya seçtirelim, hele sizi, irademizi orada bir daha görelim taleplerimizi belediyeye de gelir konuşuruz’ diyorlar. Bakın bu çok önemlidir. Halk iradesini görmek istiyor. Siz bu halkı iradesinden mahrum edemezsiniz” diyerek halkın beklentilerini anlatıyor.
‘Halkla beraber yol yürümek istiyoruz’
Kayyım sürecine dair, “1 kendini yaşatma, 2 yandaşına para kazandırma, 3 ihaleleri kendi yandaşlarına verme, 4 bizim taşınmazlarımızı satma, 5 üstün körü bir çalışmayla belediye çalışıyor izlenimi yaratmakla geçti bu süreç” şeklinde özetleyen Serra, halka hizmet edilmediğinin altını çiziyor ve şöyle ekliyor:
“Halkla aralarında bir doku uyuşmazlığı var, aidiyet sorunu var. Yerellere bu kadar düşman bir akıl bir şey üretemez. Siz halka rağmen bir çalışma yürütemezsiniz” sözlerini dile getirirken, “Belediye sayısını 20’lerden 50’lere, 50’lerden 100’lere çıkaran bir anlayış demek ki doğru bir yolda ilerliyor. Şehirlerimiz o kadar tahrip edilmiş ki, kayyımların nasıl yaklaştığını görebiliyoruz. Sadece manevi bir tahribat değil, fiziksel bir tahribat da söz konusu. Çevre kirliliği, 6 Şubat depremi ardından belli yerlerde biriken molozlar, ekolojik kırımlar, talan, sokakların tahribatı, çöp yığınları, çarpık kentleşme gibi birçok şeyle karşı karşıyayız. Bakın kendi adayları çıkıp ‘Karacadağ’ın eteklerine kadar konut götüreceğiz’ diyor. Evet, doğru; bunların tek amacı tüm doğamıza, dağımıza, köyümüze bina dikmek, beton götürmek oluyor. Biz oralarda beton değil, nefes alanları görmek istiyoruz. Beraber yol yürümek istiyoruz.”
‘Herkesi yerel yönetimlerde özne olmaya davet ediyorum’
Serra, gençler ve kadınlar için somut pek çok projelerinin olduğunu, gençleri sistemin özel savaş politikalarıyla yüz yüze bırakmayacaklarının altını çizerken, şunları ekliyor: “Geniş anlamıyla bir gençlik örgütlenmesine ihtiyaç var. Bunun zeminini hep birlikte oluşturacağız. Ailelerin bizden bu konuda çok beklentisi ve talebi var. Evlatlarının sistemin politikalarının tuzağına düşmesini istemiyorlar. Gençlerimizi eşit, adil, barışçıl bir toplum inşa etme noktasında buluşturacağız. Her zamankinden daha çok gençlere ihtiyacımız var. Her zamankinden daha çok kadınların aklına, fikrine, desteğine ihtiyacımız var. Kadın çalışmalarımızı da her zamankinden daha güçlü inşa edeceğiz. Herkesi bu seçimde yerel yönetimlerin öznesi olmaya, seçim çalışmalarının öznesi olmaya davet ediyoruz. 31 Mart günü hem oyumuza sahip çıkalım, hem sandıklara sahip çıkalım. İnanıyoruz ki Kürt halkı 31 Mart’ta bu tekçi zihniyete en güçlü cevabı verecektir.”