‘Gücümüzü kestikleri ağaçların köklerinden alarak çalışıyoruz’
- 09:06 13 Mart 2024
- Siyaset
Şehriban Aslan
AMED - Zorunlu göçe maruz bırakılıp ardından tekrar doğduğu topraklara geri dönen Fatma Gulan Önkol Sûr’da belediye eşbaşkan adayı oldu. Gulan, 2015 yılında Sûr’dan göç etmek zorunda kalan bir annenin “Onlar ağacımı kestiler ama o ağacın kökleri hala orada duruyor” sözüne atıfta bulunarak, “Biz de o köklerden güç alarak Sûr’da var olmayı istiyoruz” dedi.
Yerel seçimlere sayılı günler kala tüm siyasi parti adayları çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Bu partilerden biri de Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (DEM Parti). DEM Parti Kurdistan’da dur durak bilmeden, dokunmadık, temas edilmedik insan bırakmadan çalışmalarını sürdürüyor. Amed’de de çalışmalarını sürdüren parti, aday belirleme sürecinden bu yana kent merkezinde ve ilçelerde halk ile bir araya gelerek taleplerini dinleyip, halk ile belediyeyi nasıl yöneteceklerine dair tartışmalar yürütüyor. Amed’in Sûr ilçesinde de belediye eşbaşkan adayı olan Fatma Gulan Önkol hem çalışmalarını hem de toplumun özelde de kadınların kendilerine dönük talep ve yaklaşımlarını anlatıyor.
Gulan ile röportaja başlamadan önce kendisini tanıtmasını istiyoruz. Anlatımlarından, Gulan’ın yaşam hikâyesinin de aslında Kurdistan’da yaşayan sayısız kadınla benzer olduğunu görüyoruz. Amed’in Licê ilçesinde doğan ve ailesiyle birlikte köy yakmaları sonucu Adana’ya göç eden Gulan’ın öyküsü daha çocukken başlıyor. Gulan, taşındığı Adana’da da dilinden, kültüründen ve mücadelesinden geri adım atmayarak yaşamını sürdürüyor. 2000’li yılların başında ailesi ile Amed’e dönen Gulan, Çukurova Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu. Üniversite sonrası Amed’de çalışmaya başlayan Gulan, birçok sivil toplum örgütünde çalışıyor.
‘Yaşananlara birebir şahitlik ettim’
Gulan politik bir ortamda büyüdüğünü ifade ederek, “Politik bir çevrenin içerisinde 2004 ve 2005 olaylarına şahitlik ettim. Çocukluğum o olaylara şahitlik ederek, hep dergiler, kitaplar, televizyon programlarını izleyerek ve okuyarak geçti. O yüzden de hem aileden kaynaklı yurtsever ve politik bir ortamda büyüdüm hem de o süreçte yaşanan hak ihlallerine birebir şahitlik ettiğim içinde açıkçası politik bir çocukluk geçirdim. Siyaset bilimi bölümü bilinçli yaptığım bir tercihti. Çünkü yaşadıklarımdan ve yaşadıklarımızdan kaynaklı kendimi hep siyasete ait hissettim” diyor.
‘Üniversiteyi bitirip Amed’e döndüm’
Üniversiteyi bitirip Amed’e döndükten sonra çeşitli sivil toplum örgütlerinde, hak savunuculuğu alanında çalıştığını belirten Gulan, çocuk, göç, ekoloji ve kadın alanında çalışmalar yürüttüğünü kaydediyor. Gulan, “Hala çalışmaya devam ediyorum. Yaklaşık 4-5 yıldır Sûr bölgesinde çalışıyorum. Sûr Belediyesi’ne başvuru yapma motivasyonlarımdan biri de aslında burada çalışmış olmamdı. Yıllardır çalışıp emek verdiğim bir bölge olduğu için kendimi buraya ait hissediyorum. Birinci elden birçok şeye şahitlik ettik, birçok çalışma yürüttük ve birçok kişiye temas ettik. O temaslar doğrultusunda başvuru sürecim gelişti diyebilirim. Mesela 2015 yılından sonra Sûr’da çok büyük bir yıkım yaşandı. Bir asimile etme politikası yürütüldü ve bu politika özel olarak gençler, kadınlar ve çocuklar üzerinden yürütüldü. 2015 senesinde birçok aile yerinden edildi. Sûr’daki yaşam alanları bizler için hafıza niteliği taşıyordu” sözlerine yer veriyor.
‘Biz o köklere tutunarak hala Sûr’dayız’
Gulan, Sûr’daki süreci “hafızayı talan etmeye yönelik bir göç girişimi” olarak değerlendirirken, zorunlu göçle birlikte sosyolojik yapının da değiştiğine dikkat çekiyor. Sûr’un kendi dokusuna, yapısına dair sürekli bir talan, içini boşaltma, özünden kopartma halinin olduğuna değinen Gulan, “Madde bağımlılığı, fuhuş, hırsızlık ve kontrol edilemeyen bir silahlanma, bir paramiliter yapılanma söz konusu. Bununla beraber Sûr’un tarihi yapısını bir tahribata uğratma, o güvenli alan dışına çıkarılmaya çalışma algısı var. Ve evet insanlar eskisi gibi kendilerini buraya ait hissetmiyorlar. Ayrıca Göç-Der’in eşbaşkanlığını yaptığım zaman 2015 senesinde buradan göç etmek zorunda kalan bir annenin sözleri beni çok etkilemişti. Annenin sözü şuydu, ‘Benim bir evim vardı orada, bahçenin içinde de bir ceviz ağacı vardı. Babamdan kalmaydı. Onlar ağacımı kestiler ama o ağacın kökleri hala orada duruyor’ demişti. Biz de o köklere tutunarak aslında hala Sûr’da duruyoruz. O köklerden güç alarak Sûr’da var olmayı istiyoruz ve o öz yapısını korumak istiyoruz” şeklinde konuşuyor.
‘Kadının ev içi emeği ısrarla reddediliyor’
Kadınların Sûr’da yaşadığı en büyük sorunun toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğuna dikkat çeken Gulan, kadınların ayrıca Sûr’da yoksulluğun en acı tarafıyla yüz yüze kaldığını ekliyor. Kadınların ev içinde görülmeyen emeğine işaret eden Gulan, “Kadının ev içi emeğine dönük sürekli bir reddedilme hali, toplumun zayıf halkasıymış gibi görülme hali var. Yani tamamen toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleştirdiği sorunlardan kaynaklı sürekli bir reddedilme hali ile karşı karşıya kalıyor. Bu noktada Sûr hem göç eden kadınlar hem burada yaşayan kadınlar hem de göç alan bölge haline gelmiş. Maalesef ki bir getto bölge haline getirilme durumu var. Yine Sûr yoksullaştırılan kesimin artık ekonomik sınıf ayrımlarından kaynaklı tercih ettiği bir bölgedir. Bu anlamda da kadınların hem yaşam alanı iken hem de buradan kaçma kurtulma isteğinin olduğu bir hale evirilmeye başladı. Bizim bu noktadaki çalışmalarımız kadın nezdinde olmalıdır. He kadına ulaşmamız, temas etmemiz ve o derinleşen cinsiyet eşitsizliğine cevap olmamız gerekiyor” sözleriyle kadınların yaşam koşullarını anlatıyor.
‘‘Bizim partimiz’ söylemleriyle kucaklaşmak gerek’
Seçim çalışmalarını aralıksız sürdüren Gulan, çalışmalarına dair ise şunları söylüyor: “Seçim çalışmalarımız çok güzel geçiyor. Çünkü Sûr çalışmaları köy ağırlıklı oluyor. Gittiğimiz köylerde güzel karşılanıyoruz. Bir hasret kalma hali var, bir temasa özlem hali var ve gittiğimiz her yerde öncelik olarak anneler bizleri kucaklayıp, sarılarak karşılıyorlar. Sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da bu heyecanı görebiliyoruz. Bundan kaynaklı Sûr’dan çok fazla beklentimiz var. Çalışma esnasında o heyecanla karşılaşmak bizleri de heyecanlandırıyor, o alana karşı bizleri daha fazla sorumlu kılıyor. Çünkü neticede bir yola girdik, bir temsiliyet söz konusu ama aynı zamanda hizmet söz konusu. O hizmeti yerine getirmek; sosyal belediyecilik anlayışını inşa edebilmek gerekiyor. Bizler de bu noktada halkın bizlere o temelde yaklaşmadığını bilerek belirtmek istiyorum. Halkın ‘bizim partimiz, ya me ye, ezê bidim xwe’ söylemleriyle aslında kucaklaşmak gerekiyor ve halk bu noktada yolunu, kucağını açmış bizi bekliyor. Bizler de elimizden geldiğince ulaşmaya ve herkese temas etmeye çalışıyoruz.”