'Müebbetlik Kürt Edebiyatı’ dersleri başlamak üzere
- 09:02 19 Ekim 2021
- Kültür Sanat
Melike Aydın
MUĞLA - Off-university girişimiyle toplumsal cinsiyet dersleri kapsamında 'Müebbetlik Kürt Edebiyatı’ dersleri başlayacak. Rojbin Perişan, Nibel Genç ve Edip Yalçınkaya’nın eserlerinin ele alınacağı derslerde “müebbet tutsaklık” ve içerinin dışarıya yansıması irdelenecek.
Antidemokratik rejimlerin tehdit ettiği akademik yaşam ve bilgileri korumak amacıyla kurulan ve Almanya’da dernek statüsünde olan Off-university girişimiyle Münih Ludwig-Maximilians Üniversitesi, Yakın ve Orta Doğu Çalışmaları Enstitüsü'nün ev sahipliğinde Barış İmzacısı Dilek Hattatoğlu ve Ahu Karasulu tarafından ‘Müebbetlik Kürt Edebiyatı’ dersi verilecek. Toplumsal cinsiyet dersleri kapsamında online, ücretsiz ve herkese açık olacak derslerde Rojbin Perişan, Nibel Genç ve Edip Yalçınkaya’nın eserleri ele alınacak. 20 Ekim’de başlayacak olan derslerin yaklaşık 15 hafta sürmesi bekleniyor.
Söz konusu derslerde 1970’lerde doğup, 1990’ların başında Kürt özgürlük mücadelesine katılmış ve çok kısa bir süre sonra tutsak edilmiş, müebbet hapis cezası alarak, genç yetişkinlik dönemlerini hapiste geçiren ve hala tutsak olan, ‘içerideki’ değil, ‘dışarıdaki’ hayatı yazan kuşağın eserlerinin incelenmesinin, bir yandan, toplumsal cinsiyet, aile, aşk, gençlik, çocukluktan, emperyalizm, şiddet, direniş ve ihanete uzanan çok geniş bir yelpazedeki konuları tartışma zeminin hayata geçmesi amaçlanıyor.
Dersi veren akademisyen Ahu Karasulu ve Dilek Hattatoğlu ajansımıza konuştu.
‘Ömrünü cezaevinde geçiren yazarlar kuşağı’
‘Hapishane edebiyatı’ denildiğinde cezaevine girmiş ve burada üretilen yazınsal eserler veya konusu cezaevi olan eserler algılandığını söyleyen Ahu, bu adlandırmanın biraz da yukarıdan bir bakış ve küçümseme içerdiğini ifade etti. Ahu derste incelenecek üç yazarın oldukça iyi yazdığının altını çizerken, “Bu yazarlar 1970’lerde doğup 1990’ların başında Kürt Özgürlük Hareketi’ne katılmış. Kısa bir süre sonra tutsak edilerek müebbet hapis cezası ile hatta 780 yıl verilerek genç yetişkinlik dönemlerini cezaevinde geçiren bir ‘kuşak’ı temsil ettiklerini söyleyebiliriz. Derste kullandığımız çok iyi sözlü tarih var. Dışardaki yaşantılarını yazıyorlar, tarihi roman veya sözlü tarih yazıyorlar. Ancak nedense okunmuyor, bilinmiyorlar” diye belirtti.
Propaganda tuzağına düşülmüyor
Kürt politik edebiyatında muhakkak bir “zindan” ve “dağ edebiyatının” olduğunu, yazarların da siyasi bir görüşünün bulunduğunu söyleyen Ahu, “Angajeler; ancak angaje olmak onların yazdıklarını kötü propaganda metni haline sokmuyor. Bunu yazarken o karikatürize propaganda tuzağına düşmüyor. Bence o yazarın yeteneklerini körelten bir tür batak. Oraya girmiyorlar. Bal gibi politik edebiyat. Rojbin, Cizre bodrumlarını anlatan iki romandan biri olan ‘Toprağın Şarkısı’nı içerdeyken yazdı. Ana karakter için ‘öyle biri var, tanıyorum’ diyor. Diğeri de Mahmut Alınak’ın romanı. ‘Bunlar da tarihsel olgudur diye yazılmıyor’ ama en azından ‘bu nasıl oldu da oldu’yu gözümüzün önüne getirmekte önemli bir araç ve bu anlamda belge değeri var. 90’larda Diyarbakır’da genç ve politik bir Kürt kadın olmak Rojbin Perişan’ın diğer iki romanında muhteşem bir şekilde var” şeklinde konuştu.
Her koşulda üretmeye devam edeceklerdir
Tecrit koşulları artarak devam etse de tutsakların her koşulda üretebileceğini ifade eden Ahu, “Bir şey eksik olduğunda diğer duyularınız gelişiyor, o sessizliğin içinde başka şeyleri görmeyi geliştirmişler. Uğraştıkları şeylerin ağırlığı var. Nibel’in mektubunu alamadık. Haziranda gönderdiği 11 sayfa mektup elimize geçemedi. Çünkü iletişim yasağı konmuş. 10 Eylül'e kadar göndermesine izin verilmedi. Ama geri gelirse tekrar göndermeyecekmiş. Böyle bir şeye hakları yok. Ama ikinci kitabı var Nibel ve Rojbin’in. Edip’in de vardır” diye belirtti.
Dersler akademi üzerindeki tecridi kırmanın aracı olabilir
Batı akademilerinde bir süredir bu isimde bir ders için fon veren, doktora derslerini zorlayan üniversitelerin bir anda durduğunu kaydeden Ahu, “Tam da bu noktada böyle bir dersin verilebiliyor olması kıymetli akademik alanda da bir tecrit var o tecridi kırmanın da bir aracı” dedi.
Ders adı içermese de toplumsal cinsiyet dersi
Virginia Wolf’un ‘Kendine Ait Bir Oda’ isimli eserini örnek gösteren Dilek ise toplumsal cinsiyeti nasıl ele aldıklarına değindi. İncelenen kuşak içinde birçok yerde olduğu gibi kadın yazarın az olmasına rağmen verecekleri derslerde iki kadın ve bir erkek yazarın seçildiğini belirten Dilek, “İkisi de iyi yazar. Edip Yalçınkaya da kadını ‘haddini bilerek’ anlatabilen, ezen cinsin mensubu olmanın avantajından yararlanarak yazan biri değil. Rojbin de Nibel de iyi yazarlar. Edip’i bu nedenle tercih ettik” diye konuştu.
Eserlerini tekrar okuma fırsatı bulamamış yazarlar
İçeriden dışarıyı yazmanın mümkünlüğüne dair Rojbin ile avukatlar aracılığıyla yaptıkları mülakatta Rojbin’in, “30 yılı homojen bir kadın topluluğu içinde geçirdim. Dolayısıyla kötü yazabilirim” dediğini aktaran Dilek, “Edip Yalçınkaya’nın söylediği bir şey. Müebbetlik yazarlar eserlerini tekrar okuma fırsatı bulamamış yazarlardır. Tutsaklığın da bir sınıfı var. Bir yanıyla olanaksız ama olanaksızlığın içinde büyük emek vererek yazılmış edebi olarak iyi metinler” şeklinde belirtti.
Gerçekliği katmanlarıyla oluşturup edebiyat yoluyla kuşaklara aktarıyorlar
Müebbetlik yazarların genellikle dışarıda oldukları döneme ilişkin öz yaşam öyküsüne yakın eserler ürettiklerini ancak birini suçlamaksızın ‘neden yenildik’ sorusuna cevap aradıklarını dile getiren Dilek sözlerine şöyle devam etti: “Bir takım kurumlara, bir takım insanlara asıl sorumluluğu yükleyip bir cevap bulmak yerine gerçekten tartışıyorlar. Katmanlarıyla gerçekliği oluşturuyorlar bu coğrafyanın çeşitli yerlerindeki kendinden sonraki kuşaklarda… Ailelerini çocuklarına yönelik ‘korumak’ için uyguladıkları stratejiler, bunların vardığı noktalar o kadar korkunç ki 1990’larda bu böyle oluyormuş diyorsun, 2021’de de böyle oluyor. Gençlerden ‘kurgu yok ki hepimizin yaşadığı şey’ denildiğini duyuyoruz. Çeşitli sanat eserlerinin, edebiyat eserlerinin de nasıl olup da dünyanın analizinde kullanılabileceğine dair bir yordam geliştirmeyi içeriyor. En önemli taraflarından biri bu.”
Gerçeğin kurgusunda erkek diline yer vermemek
Rojbin’in mektubunda özellikle erkek okurların küfrün hayatın bir gerçeği olduğu ve eserlerinde neden kullanmadığına ilişkin sorularına “edebiyat hayatı yansıtmaz onu yeniden yaratır. Küfür kullanmayacağım” yanıtını verdiğini aktaran Dilek, “Ben kadın dilini önemsiyorum eril dili geliştirmek istemiyorum minvalinde konuşuyor. Bu bir cümlede ifade edilmiş bir edebiyat teorisi” diye konuştu.
Edebiyat eserlerinden nasıl yararlanılacağına dair ipuçları
Dersin en önemli özelliğinin edebiyat eserlerinden nasıl yararlanılacağına dair Marksist düşünür Karl Marks’ın Honoro de Balzac için söylediği “yazarın dünya görüşünün ne olursa olsun dünyayı anlatabildiği’ anlamındaki değerlendirmesini hatırlatan Dilek, “Tarihin ve belgenin ne olduğunun, belgenin nasıl üretildiğinin de tartışılması gerekiyor. Resmi belgelerin nasıl bir yanlılığı vardır? Devlet tarafından yazılmıştır. Bu yüzden tarih incelemesi de toplum incelemesi de dersin önemli bir tarafını oluşturuyor. Bu yazılanların eserleri bu açıdan çok zengin. Hepimiz için önemli bir dönemi anlatıyor” dedi.
Derse kayıt olmak için şu linki tıklayabilirsiniz: