Cinsel özgürlük mü, özgürlüğün cinsel politikası mı?

  • 09:03 11 Ağustos 2023
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
“Bugüne kadar bu yönlü yapılan bütün arayışları incelemek, özgürlüğün sosyolojisine uygun bir cinsel politikayı oluşturmak önemli bir görevdir. Kadının kaybedişinin başlangıcı olan cinsel kırılmayı çözümlemek kadar özgür, iradeli, başarılı bir cinselliğin nasıl olması gerektiğine odaklanmak gerekmektedir.”
 
Nagihan Akarsel
 
Hayatın dokularına dokunarak aşkı dokumak bir oluştur. Aşk, sonsuz bir ilişki ağı ile her şeyin birbirine bağlı olduğu gerçeğini ifşa eder. Her oluşun amacı olan uyumu yakalamayı hedefler. Bununla hayatı anlamak ister. Özgürlüğe varmanın bir yolu olarak tanımlar. Aynı zamanda özgürlük olmadan nefes alamayacağını fısıldar. Kimi zaman evrenin bütün güzelliklerini arama ve evrenle katışıksız bir bağ kurma arayışı olur. Kimi zaman ben ile sen’in biz olduğu an’ın büyüleyiciliğine kavuşma amacı. Nihayetinde bir başlangıç hali. Bir yaratma edimi. İki farklı dünyanın, iki farklı doğanın, iki farklı oluşun birbirini tamamladığı An ya da… 
 
Başlangıç bir bütünün içinden belirir. Ve o bütünün parçaları ile kendini görünür kılar. Parçalar bütünü, bütün parçaları besler. Hayat bu bütünlük duygusu ile uyum ve ahengi yakalar. Bu uyum ve ahenk ile oluşunu tamamlayan insan hayatının anlamı ise toplumsallığında saklıdır. Hayat adına toplumsallığa ilk adımımızı nasıl atacağımız ise en önemli soru olarak cevaplanmayı bekler… İlk adım aynı zamanda temel çelişkinin adının konulması anlamına gelir. Ve ikinci adımda bu temel çelişkinin analiz edilmesi olur. Üçüncüsü alternatif olanın bilgisinin paylaşılması ve inşası olur. Bu kimi zaman yaradılış mitolojileri ile formüle edilir. Kimi zaman kutsal metinlerde sırlı bir hakikate büründürülür. Kimi zamanda modernite sosyolojisine kaynaklık eden beden algılarına mahkûm edilir. Ama illa ki de anlaşılmak ister bu bütünlük ve başlangıç hali…  
 
Herkes yaşadığı kadarına ikna olurken…
 
Zaman ve mekânın dahi ayrı dünyalara yerleştirildiği bir çağda kim bütünü kavramak ister? Hayatın yalnızca kendilerini ilgilendiren kısmı ile ilgilenen insan için her şey hızla yok olup gitmekte. Herkes yaşadığı kadarına ikna olurken kim bütünü kavradığını iddia edebilir? Zira bedeni ile ruhu arasına çekilen perdeden hayatı izliyor insan. Anlamı hız ile orantılı, an’ı tüketmeye kayıtlı bir ömrü doldurma arayışı sürüp gidiyor.  Başka hayatlardan ömür kırpıyor. Her kırpma ile kendi hayatından uzaklaşıyor. Oysa kirpiğinden kaşına, göz renginden kalp atışlarına, saçının telinden ayağının tırnağına kadar her şeyi bir bütünlük içinde değil midir insanın? Evrenin tüm mucizeleri insanda da gerçekleşmiyor muydu? İnsan mikro evren değil miydi? Sorgusuz sualsiz nasıl bedeninin bir makine olmasına izin vermişti? 
 
İnsan varlık bilincini nasıl oluşturacak?
 
Dualizmi kutuplara yerleştiren ve varoluşa mahkûm eden uygarlık kadın ile erkek arasındaki bağı da kutsallık ile lanetlilik arasında gidip gelen karşıt anlamlara dönüştürmüştür. Varoluşunu karşıtlıkları üzerine yaratan insan varlık bilincini nasıl oluşturacak ve nasıl tam olacaktı? Ateş ile suyu, beden ile ruhu, kadın ile erkeği, ay ile güneşi, zaman ile mekânı, yaşam ile ölümü, iyi ile kötüyü, an ile sonsuzluğu karşıt kutuplara koydukça kendisinden uzaklaşan insan varlık tanımına nasıl ulaşacaktı? Bununla bağlantılı olarak “Batıda medeniyetin, doğuda onurun” (Fataney Farahani) ifadesi olan cinselliğe dair tabuları nasıl yıkacaktı? 
 
Çünkü cinsellik bir sistemdir
 
Bu bağı kadın dokunuşlarıyla yeniden tanımlamak gerekmektedir. Orada gizli olan anlamı kadın bakışıyla yeniden yorumlamaya ihtiyaç vardır. Cinselliğin toplumsal tarzda inşa edildiğinin ve cinsellik ile iktidar arasında doğrudan bir bağ kurulduğunun farkında olarak bu tanımı gerçekleştirmek önemlidir. Kadınların oluşturacağı bir cinsel politikanın özgürlüğün cinsel politikası olacaktır. Jineolojî ile bu anlamı aramak, yorumlamak ve tartışmak ise yaşamın başlangıç anına duyulan saygının bir gereğidir. Bugüne kadar bu yönlü yapılan bütün arayışları incelemek, özgürlüğün sosyolojisine uygun bir cinsel politikayı oluşturmak önemli bir görevdir. Kadının kaybedişinin başlangıcı olan cinsel kırılmayı çözümlemek kadar özgür, iradeli, başarılı bir cinselliğin nasıl olması gerektiğine odaklanmak gerekmektedir. Çünkü cinsellik bir sistemdir. Beyin hücrelerinden ayak parmaklarına kadar örgütlü olan çok güçlü bir sistem, çok güçlü bir enerji. Böylesi bir enerjiyi yok etmeye çalışmak veyahut lanetlemek doğanın diyalektiğine terstir. Böylesi bir gayeden ziyade son derece güçlü ve örgütlü olan bu sistemi tanıma ve nasıl yaşamalı sorusuna cevap verme önemli olmaktadır. 
 
Kadın ile erkek arasında arkadaşlığın gelişmeyeceği tezini
 
Farklılıkların eşitliğine, felsefi ve bilge bir arkadaşlığa, özgürlüğün sosyolojisini inşa etme yoldaşlığına, eşit temsiliyet hakkına kadar birçok yönüyle kadın ile erkek arasındaki ilişkileri özgürleştirme amacına odaklanan özgür eş yaşam kuramında ilişkilerin bu yönünü tahlil etmek olmazsa olmazdır. İktidarın kendisini en fazla kurumlaştırdığı alan olan kadın ve erkek bedenlerinin cins eksenli tanımlanmasını ve kadın ile erkek arasında arkadaşlığın gelişmeyeceği tezini teşhir etmek kadar bu yabancılaşmış ve metalaşmış bedenin ruhsal ve düşünsel güç ile bağının nasıl kurulacağı ve bu ilişkinin nasıl yaşanacağını tartışmak önemlidir. 
 
Cinsellik sadece bir üreme içgüdüsü müdür?
 
O halde bu alanda özgürlük düzeyini nasıl yakalayacağız? Modernite sosyolojisi ile bu alana yüklenilen sahte anlamları nasıl deşifre edeceğiz? Sıradanlaştırılan, güdülerin tatmininden öteye bir anlamı kalmayan bir cinsellik ile özgürlük sosyolojisi inşa edilebilir mi? Cinsel politikasız bir paradigma ile de özgürlük sosyolojisi inşa edilemeyeceğine göre bunun yöntemi ne olmalıdır? Cinsellik sadece bir üreme içgüdüsü müdür? Ya da mesele ömür boyu aynı yatağı paylaşmak mıdır? Çernişevski’nin “Nasıl Yapmalı” kitabında Vera Pavlovna’nın ayrı odalarda yatma yöntemi midir? Aleksandra Kollantai’nin işçi sınıfının cinsel ahlak anlayışını oluşturmayı ivedi bir görev olarak gören cinsel özgürlük anlayışı mıdır? Rosa Luxemburg’un bir ömür boyu koruduğu bağımsızlığının, bireyselliğinin ve de aşkının uzlaşmaz karşıtlığında büyüyen çelişkiler midir? Kurtuluşunu bir başkasına endekslemek midir? Bu konuda aklımıza hemen Simon De Beauvoir’in, “Kurtuluşu bir başkasında görmek yıkılmanın en güvenli yoludur” sözü geliyor mesela. Buna rağmen Jean Paul Sartre’yi kaybetmemek için açık ilişki modelini uygulayan yaklaşımı mıdır? Kadınların bu konuda yaşadığı tüm deneyimler değerli olduğu gibi bu deneyimlerin paylaşılmasına ve ortak akıl olarak da tanımladığımız politikasının oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. 
 
Karşıtların mükemmel birliğinden doğan ahenge inanmak
 
Erkek egemen anlayışı cinselliği iktidar ile özdeşleştirirken kadın aklı ve ruhunun cinselliğin özgürlük ile bağını toplumsal bağlamda inşa etmesi önemlidir. Kurtuluşu başkasında aramak köleliği derinleştiren bir anlayış olduğu gibi böylesi bir anlayışın içinde günlük cinsel birleşmeler köleliğin hem kaynağı hem devamcısı rolündedir. Bir yanda kutsal bir alan olarak gösterilen mevcut aile kurumunu diğer yanda cinsel doyum için genelevleri adres gösteren bir sistemin, bir erkekliğin deşifresini nasıl yapacağımız yine cinsel doyumsuzluğu körükleyen, iktidarı besleyen toplumsal cinsiyetçiliği nasıl aşacağımız bu ortak akıl ile mümkündür.  Bilgilerimizin yaşamımıza, düşüncelerimizin hislerimize, enerjimizin eylemimize, özgürlüğümüzün tüm olma bilincimize yani aşkımıza dokunmasını ancak böyle sağlayabiliriz. Bunları an’da dokumanın bilgisine ortak bir akıl ile ulaşabiliriz. Karşıtların mükemmel birliğinden doğan ahenge inanmak ise başlangıç için önemlidir.  “Cinsellik başta olmak üzere canlılığın tüm özelliklerini bir düşünce biçimi olarak görmek önemlidir” (Abdullah Öcalan) çünkü… 
 
Özgürlüğün cinsel politikası kavramının kullanılmasını öneriyoruz
 
Bugüne kadar ileri bir söylem olarak cinsel özgürlük veya cinsel devrim kavramları ile tanımlanan bu alanda yeni bir kavramlaştırmaya ihtiyaç vardır. Ya ilericilik ya da gericilik şeklinde keskin ayrımlara kapı aralayan cinsel özgürlük kavramı ekseninde yaratılan sonuçlara baktığımızda ortaya çıkan özgürlükten çok köleliğin meşru yöntemlerle sürdürülmesi olmaktadır. Bir tartışmanın başlangıcı olarak bu konuda Özgürlüğün cinsel politikası kavramının kullanılmasını öneriyoruz. Elbette bu tartışmaya açık bir öneridir. Yine bu konunun kendi başına bir dosya konusu olduğunun bilinciyle bu yazıda özgürlük ahlakı ve bilinci ile bağlantılı cinselliğin aşkın bütün olma hali ile bağını anlatmaya çalışacağız. 
 
Not: Yazının Devamı “Tarihte Bütünü Kavrama Arayışları” başlığıyla haftaya yayınlanacaktır.