İKP: Gerçeği gizleyenler bu suçun ortağıdır!

  • 19:16 16 Ekim 2025
  • Güncel
İZMİR – İzmir Kadın Platformu, Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün yıldönümü dolayısıyla şüpheli ölümün aydınlatılması için yürüyüş ve açıklama gerçekleştirdi. Açıklamada, “Bu tablo, yalnızca bir ihmalin değil, kadınların yaşam hakkı karşısında süregelen sistematik adaletsizliğin ve kurumsal cezasızlığın göstergesidir. Gerçeği gizleyenler bu suçun ortağıdır!” denildi.
 
İzmir Kadın Platformu (İKP) Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1'inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümüne ilişkin yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Alsancak Gar önünde bir araya gelen kadınlar, Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne doğru yürüdü. Eylemde “İntihar değil cinayet, Rojin için adalet” pankartı taşınırken sık sık “Katil devlet hesap verecek”, “Erkek adalet değil gerçek adalet”, “Jin, jiyan, azadi” ve “Koruma aklama katilleri yargıla” sloganları atıldı. Yürüyüşün ardından basın metni okundu. Basın metnini platform adına Esra Yılmaz okudu.
 
‘Gerçeği gizleyenler bu suçun ortağıdır!’
 
Rojin Kabaiş’in 27 Eylül 2024 tarihinde kaybolmasının ve cenazesinin bulunmasının ardından bir yıl geçmesine rağmen, yürütülen soruşturmanın etkin biçimde ilerlemediğini, dosya üzerindeki kısıtlılık kararının hâlâ sürdüğü ve Rojin Kabaiş’in telefon incelemesinin dahi tamamlanmadığını söyleyen Esra Yılmaz, “Rojin’in ailesi, ilk günden bu yana “Rojin intihar etmedi, öldürüldü” diyerek kararlılıkla gerçeğin peşine düşmüş; adalet arayışını asla bırakmamıştır. Kadın örgütleriyle birlikte bu davayı kamuoyunun gündeminde tutmuş, medyaya taşıyarak dosyanın karartılmasına izin vermemiştir. Ailenin bu ısrarlı mücadelesi olmasa, Rojin’in ölümü çoktan unutturulmak istenecekti. Bu tablo, yalnızca bir ihmalin değil, kadınların yaşam hakkı karşısında süregelen sistematik adaletsizliğin ve kurumsal cezasızlığın göstergesidir. Gerçeği gizleyenler bu suçun ortağıdır!” dedi.
 
‘Çelişkiler, yalnızca teknik bir hata değil’
 
Adli Tıp Kurumu’nun, Rojin Kabaiş’in bedeninde tespit edilen DNA örneklerinin kime ait olduğunu ve vücudun hangi bölgelerinde bulunduğunu açıklamadığını hatırlatan Esra Yılmaz, “Bu sessizlik, yalnızca bir kurumsal ihmali değil; adaletin, hakikatin ve kadınların yaşam hakkının sistematik biçimde görmezden gelindiğini göstermektedir. Ancak 10 Ekim 2025 tarihli ATK Biyolojik İhtisas Dairesi raporu, aile ve kadın örgütlerinin ısrarlı mücadelesi sonucunda dosyanın seyrini tamamen değiştirmiştir: Rapora göre, Rojin’in bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA örneği bulunmuştur. Birinci DNA göğüs bölgesinde, ikinci DNA ise vajinal bölgede tespit edilmiştir. Bu bulgular, Rojin’in ölümünün başından itibaren “intihar” olarak yansıtılmasının ne denli maniülatif, gerçeği karartmaya yönelik ve adaleti engelleyen bir çaba olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Oysa, 6 Kasım 2024 tarihli ATK raporunda iki farklı DNA örneği bulunmasına rağmen, raporda “vajinal bölgede DNA bulunmadığı” ifadesi yer almış; bu kritik bulgu kamuoyundan gizlenmiştir. Bir yıl sonra gelen yeni raporla, DNA örneklerinin hem göğüs hem vajinal bölgede bulunduğu nihayet açıklanmıştır. Bu çelişkiler, yalnızca teknik bir hata değildir” diye belirtti.
 
‘Cezasızlık erkek şiddetini meşrulaştırır’
 
Cezasızlık politikasının erkek şiddetini meşrulaştırdığını vurgulayan Esra Yılmaz, bu davanın, yalnızca bir hukuk dosyası değil, kadınların yaşam hakkı, adalet ve hakikat mücadelesinin bir parçası olduğunu dile getirdi.
 
Esra Yılmaz, son olarak taleplerini şu şekilde sıraladı:
 
"*Rojin Kabaiş’in ölümüne karışan faillerin derhal tespit edilmesini ve haklarında kamu davası açılmasını istiyoruz.
 
*Adli Tıp Kurumu’nun çelişkili ve geciktirici raporlarından sorumlu olan kişiler hakkında “görevi kötüye kullanma” ve “delil karartma” suçlarından yargılama sürecinin derhal başlatılmasını talep ediyoruz.
 
*Soruşturma sürecinde delil karartan, gerçeği gizleyen ve kamuoyuna yanıltıcı bilgi veren tüm kamu görevlileri hakkında bağımsız, şeffaf ve etkin bir soruşturma yürütülmesini istiyoruz.
 
*Rojin Kabaiş dosyasındaki kısıtlılık kararının derhal kaldırılmasını ve ailenin, avukatların ve kadın örgütlerinin dosyaya tam erişim hakkının sağlanmasını talep ediyoruz.
 
*Rojin Kabaiş dosyası örneğinde olduğu gibi, kadınların şüpheli ölümlerinde “intihar” ön kabulüyle hareket eden yargısal pratiklerin son bulmasını istiyoruz."
 
Açıklama sloganlarla sona erdi.