
Asrın çağrısından sonra gerekli adımlar: Umut hakkı uygulanmalı!
- 09:04 3 Mart 2025
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısına ve atılması gereken hukuki adımlara dair değerlendirme yapan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, infaz sisteminin değiştirilmesi gerektiğini belirterek, “Umut hakkı Türkiye’nin dikkate alması ve uygulaması gereken bir konu” dedi.
27 Şubat’ta PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kamuoyu ile paylaşılan tarihi ‘Barış ve demokratik toplum” çağrısı tüm dünyada büyük yankı uyandırdı, gündeme oturdu. Açıklamanın ardından tüm dünyadan olumlu mesajlar art arda geldi. PKK da yaptığı açıklama ile çağrının gereklerini yerine getireceğini açıklayarak ateşkes ilan ettiğini duyurdu. Abdullah Öcalan’ın "Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir" mesajı ile de gözler devlete çevrildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, çağrıya ve hukuki adımlara dair değerlendirmelerde bulundu.
İHD olarak kuruldukları günden bu yana barış mücadelesi yürüttüklerini dile getiren Eren Keskin, 1990’larda yoğun şekilde yaşanan savaş ve çatışma döneminden bu yana barışçıl ve silahsız çözümler için mücadele ettiklerinin altını çizdi. Eren Keskin, “Bu kadar baskı, adaletsizlik, ölüm yaşamış bir halk olan Kürtler için hiçbir şey son olmaz. Her seferinde yeni bir başlangıç olur. Bunun demokratikleşme anlamında bir başlangıca vesile olacağını düşünüyorum. Sayın Öcalan’ın yaptığı açıklamayı da bu doğrultuda değerlendiriyoruz. Sorunların silah kullanılmadan, barışçıl bir ortamda değerlendirilmesinin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Öcalan’ın açıklamasının ardında Türkiye’deki siyasi partilerden önce Birleşmiş Milletler, Amerika, Almanya açıklama yaptı. Bunlar Kürt meselesinin ne kadar uluslararası bir mesele olduğunun en açık göstergesi. Kürdistan’ın tüm parçalarındaki gelişmeler birbirini etkiliyor. Bu coğrafyaların hepsinde barışçıl çözümlere ve Kürtlerin kimliklerinin tanınmasına ihtiyaç var. Bu sürecin ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri kaldıracak bir süreç olmasını diliyorum. Her şeyden önce konuşmaya ihtiyacımız var. Bu bir şans olarak değerlendirilmeli. Bu şansın devlet tarafından iyi kullanılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Atılması gereken hukuki adım: İnfaz sisteminin değiştirilmesi gerekiyor
Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin ateşkes ilanın ardından atılacak ilk adımlardan birinin siyasi tutsaklara özgürlük olması gerektiğini ifade eden Eren Keskin, siyasete özgürlük tanınması gerektiğini vurguladı. Bundan sonraki süreçte hukuki olarak yapılması gereken adımlara dair değerlendirme yapan Eren Keskin, şunları belirtti: “Türkiye Cumhuriyeti devleti ne kendi iç hukukuna ne de altına imza attığı uluslararası sözleşmelere uygun davranıyor. Bu sürecin hukuki olarak güvence altına alınması gerekiyor. Bu süreçte tavır alan, söz söyleyen herkesin hukuki güvence altına alınması gerekiyor. Çünkü bir önceki barış sürecinde bu yapılmadı ve o dönem söz söyleyen herkes daha sonra yargılandı, cezaevlerine koyuldu. Türkiye Cumhuriyeti devleti altına imza attığı sözleşmelere uygun davransa zaten bu süreç güvence altında olacaktır. Umut hakkı Türkiye’nin dikkate alması ve uygulaması gereken bir konu. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları var. Türkiye İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tarafı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bağlayıcılığını kabul ediyor o nedenle Umut Hakkı kesinlikle gündeme alınması gereken bir hak. Türk Ceza Kanunu’nda ve özellikle Terörle Mücadele Yasası’nda büyük değişiklikler gerekiyor. İnfaz sistemi Türkiye’de ayrımcı. Adli suçlular cezanın çok daha azını yatarken siyasi mahpuslar aldıkları cezanın dörtte 3’ünü yatmak zorundalar bu süre bitse bile çeşitli hak ihlalleri ile infazları yakılıyor. İnfaz sisteminin değiştirilmesi gerekiyor. Bunların hepsi bir süreç bu sürece siyasetin sahip çıkması gerekiyor. Kürtlerin, Kürtlerin çoğunlukta bulunduğu siyasi partilerin değil ana muhalefet partisinin de buna sahip çıkması gerekiyor.”
‘Herkese büyük görevler düşüyor’
Eren Keskin, son olarak “Sivil Toplum Örgütleri’ne, sendikalara, siyasi partilere, kadın örgütlerine yani herkese büyük görevler düşüyor. Biz insan hakları savunucuları olarak barış yolundaki bütün görevlerimizi devam ettirme kararlılığındayız. Yeni süreçle birlikte nasıl bir yol alacağımıza MYK’mizi toplayarak karar vereceğiz ama bizim için çok değişik bir şey olacağını düşünmüyorum. Çünkü biz zaten İHD olarak yıllardır barış mücadelesi veriyoruz. En büyük çağrıyı sendikalara yapmak gerekiyor. Çatışmalı ortamın bitmesi birinci sırada emekçileri ilgilendiriyor. Barışın hüküm sürmesi demek emekçilerin sofralarından çalınan ekmeğin geri gelmesi demek. Bu süreç en çok kadınları etkileyecek bir süreç. Savaşçı, erkek egemen, militarist dilden en çok kadınlar zarar görüyorlar. Şiddetin devlet dili olarak yayılması ilk önce kadınları vuruyor. Barışa en çok kadınların ihtiyacı var onun için kadın hareketinin barış sürecini sahiplenmesi gerekiyor” dedi.