‘Özgür Basın çalışanlarına yönelik saldırılar insanlık suçudur’

  • 09:05 6 Ocak 2025
  • Güncel
Rabia Önver
 
WAN - Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in SİHA saldırısıyla katledilmesine tepki gösteren gazeteci Dilan Dîlok, “Kürtlere ve özgür basın çalışanlarına yönelik saldırılar savaş ve insanlık suçudur. Bizim talebimiz, Türk devletinin yargılanması ve arkadaşlarımızın katledilmesiyle ilgili olarak Türk devletinden hesap sorulmasıdır” dedi.
 
Suriye'de 61 yıllık Esad rejimi, Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) 26 Kasım tarihinde başlattığı saldırılar sonrası çöktü. Rejimin çöküşünden kısa bir süre sonra Aleviler başta olmak üzere farklı inançlardan halklara dönük saldırılar başladı. Türkiye ve bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) da Kuzey ve Doğu Suriye kentlerini hedef almaya başladı. Türkiye'nin 19 Aralık’ta gerçekleştirdiği hava saldırısında, haber takibi yapan gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin katledildi.
 
Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesine ilişkin gazeteci Dilan Dîlok değerlendirmede bulundu.
 
‘Çatışmalar devam ediyor’
 
27 Kasım’da Suriye genelinde HTŞ’nin 12 günlük kısa bir süre içerisinde Şam hükümetini ele geçirdiğini dile getiren Dilan Dîlok, HTŞ’nin bölgede hakimiyeti sağladığını belirtti. Dilan Dîlok, “Colani’nin açıklamaları olmuştu, bütün etnik kökenlere ve siyasi duruşlara karşı demokratik bir yaklaşım içerisinde olacaklarını, saygı göstereceklerini söyleyen tarzda açıklamalar yapmıştı. Fakat bölgede durum öyle görünmüyor. Özellikle Alevi halklarına dönük yoğun saldırı, baskı ve katliam diyebileceğimiz boyutta olaylar yaşanıyor. O bölgelerde şu anda tam oturmuş bir sistem ya da gözle görülür bir düzen yoktur. Rojava’ya baktığımız zaman, buralarda durum daha çok direniş ve saldırı diyebiliriz. Orada yaşam iki veya üç bölge arasında sürüyor diyebiliriz. Minbic bölgesinde işgalci Türk devletinin besleyip Türklere karşı kullandığı saldırı çeteleri vardı. SMO ile Kuzey ve Doğu Suriye askeri güçleri (QSD güçleri) ve yine Minbic Askeri Meclisi arasında çatışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Hava saldırısı ve katliamlar gerçekleştiriyorlar’
 
Çatışmaların yoğun olduğu yerlerden birinin Minbic çevresi ve köyleri olduğunu söyleyen Dîlok, Tişrin ve Tebqa bölgesinde de çatışmaların yoğun bir şekilde sürdüğünü belirtti.  Dilan Dîlok, “Fakat şöyle bir durum da söz konusu: Bu saldırılara karşı büyük bir direniş ve mücadele veriliyor. İşgalci Türk devleti, çeteler eliyle işgal etmeye çalıştığı bölgelerde yetersiz kaldığında ya da saldırı ve sızma girişimleri boşa çıkarıldığında bizzat kendisi devreye girerek buralara dönük hava saldırıları ve katliamlar gerçekleştiriyor. Şu süreçte buna rağmen pek bir ilerleme de söz konusu değil. Orada savaşan savaşçıların idealleri, mücadeleleri ve direnişleri onların önüne geçiyor. Her sızma girişiminde ya da her çatışma ardından çeteler cenazelerini dahi yerde bırakarak kaçmak zorunda kalıyorlar” dedi.
 
‘Saldırılar yayılıyor’
 
Rojava'da yaşanan çatışmalarda direniş ruhu, inanç ve mücadele azmiyle mücadele verildiğini dile getiren Dilan Dîlok, Kobanê direnişiyle ortaya çıkan ruhun şu anda Rojava'da sürdüğünü vurguladı. Dilan Dîlok, “DAİŞ barbarlığı ve karanlığına karşı mücadele edip Rojava’yı ışığa ve aydınlığa kavuşturan güçler bugün de Türk devleti ve onun çetelerine karşı aynı mücadeleyi veriyorlar. Kuzey ve Doğu Suriye genelinde halk direnişleri var ve halk öz savunmaya geçmiş durumda. Kuzey ve Doğu Suriye’nin, Rojava’nın köylerinde ve kasabalarında halk öz savunma temelinde silahlanmış durumda. Kendi sokaklarını, köylerini korumak için gece gündüz nöbet tutuyorlar. Bunun yanı sıra öz savunma toplantıları düzenleniyor ve bu savunmanın nasıl yürütülmesi gerektiği üzerine konuşuluyor. Halk, QSD’ye olan desteğini her fırsatta dile getiriyor ve bunu eylemleriyle gösteriyor. Tabii ki Türk devleti bu saldırılarını genişleterek Tişrin, Karakozak ya da Minbic bölgesi dışına da yayıyor” diye belirtti. 
 
‘Direnç ve inançla süren bir mücadele var’
 
Türkiye’nin çeteler eliyle Suriye'de yaşanan çatışmalardan çıkan kaostan faydalanarak yer edinme çabalarının olduğunu söyleyen Dilan Dîlok, “Türk devletindeki çetelerin karar verecek güce sahip olduğuna inanmıyorum. Çünkü tanklarla, tüfeklerle, hava saldırılarıyla gerçekleştirdiği şeyleri bitiremediği için bu defa psikolojik ve özel savaşı devreye koyuyor. Bölgelere dönük sözde medyalar aracılığıyla ciddi özel savaş politikaları yürütüyor. Buna karşı bizler özgür basın çalışanları olarak bu özel savaş politikalarını boşa çıkarmaya çalışıyoruz. Saldırılar var, fakat buna karşı büyük bir direnç ve inançla süren bir mücadele var” sözlerine yer verdi. 
 
‘İdealist bir fikirle yola çıkmışlardı’
 
Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşanan gelişmeleri takip eden Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ın, hakikati yazdıkları için katledildiklerini söyleyen Dilan Dîlok, Nazım ve Cihan’a değindi. Dilan Dîlok, “İki arkadaşımızın da bilinçli bir tercih ya da farklı bir yaklaşım doğrultusunda hareket ettiği açıktır. İkisi de eğitimli, bilgili ve birikimli insanlardı. Özgür basın emekçilerinde olduğu gibi, onlar da idealist bir fikirle yola çıkmışlardı. Kuzey Kürdistan’dan, Başur Kürdistan’a, Rojava’ya, dört parça Kürdistan’da ve Türkiye'de çalışmalar yürüten arkadaşlardı. Onların tek bir amacı, tek bir isteği vardı: Gerçeği ve hakikati gözler önüne sermek. Yıllardır yok sayılmaya çalışılan, görmezden gelinen bir halkın çocukları olarak, kendi halklarının gerçeklerini ortaya koymak için mücadele ettiler” ifadelerini kullandı. 
 
‘Direniş sürüyor’
 
Tişrin ve Karakozak’da iktidarın Özgür Basın’a yönelik dezenformasyon ve özel savaş yürüttüğünü belirten Dilan Dîlok, “Türk devleti ve medyasının söylemlerine bakıldığında, Rojava neredeyse onların eline geçmiş gibi, sanki orayı yerle bir etmişler ve hiçbir insan kalmamış gibi bir yaklaşım sergiliyorlardı. Ancak Cihan ve Nazım, ilk günden itibaren orada yerlerini alarak halklara gerçeği, hakikati ve büyük bir direnişin yaşandığını gösterdiler. Türk devletinin anlattığı gibi, ne çeteler ne de Türk devleti orada hakim durumda değil; aksine direniş sürüyor. O günden bugüne, Nazım ve Cihan hakikat peşinde mücadele ettiler ve bu amaç için şehit düştüler” sözlerini kullandı. 
 
‘Özgür Basın mücadeleye devam ediyor’
 
Hakikatin peşinden giden gazetecilerin, iktidar tarafından sürekli hedef alındığını ve baskılarla karşı karşıya bırakıldığını kaydeden Dilan Dîlok, yıllardır gazetecilere yönelik saldırıların ve katliamların sürdüğünü söyledi. Dilan Dîlok, “Bu katliamlar, Cihan ve Nazım’la başlamadı. 1990’lardan bu yana devam eden saldırılar var. Özgür Ülke’ye yapılan bombalı saldırılarla başlayan süreçte, halkın sesini duyurduğu ve gerçeğin peşinde olduğu için Özgür Basın çalışanları hedef alınıyor. Bu baskılara rağmen, Özgür Basın mücadeleye devam ediyor. Ape Musalardan, Gurbetelli Ersözlerden, Mazlum Doğanlardan başlayan gelenek bugün hâlâ sürüyor. Bu kadar baskıya ve katliamlara rağmen, Özgür Basın, bu gücü halkından ve ideallerinden alıyor” diye kaydetti. 
 
‘Arkadaşlarımızın mücadelesini büyüteceğiz’
 
Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesinden sonra meslektaşlarının alanlara çıkarak basın açıklaması yapmak istediklerini, ancak gözaltına alınarak tutuklanan birçok gazetecinin olduğunu ifade eden Dilan Dîlok, “Cihan ve Nazım’ın hedef alınma sebeplerini doğru okumak gerekiyor. Neden bu arkadaşlarımız hedef alındı ve neden özellikle bu arkadaşlarımız seçildi? Çünkü arkadaşlarımız, Türk devletinin dezenformasyon ve özel savaşına karşı gerçekleri ortaya çıkararak onların yalanlarını teşhir ettiler. Türk devleti ve çeteleri, bu saldırılarla Özgür Basın’ı korkutmayı, sindirmeyi ve halkı tehdit etmeyi amaçladı. Ancak biz, onların izindeyiz. Bu mücadeleyi ilk günkü gibi sürdüreceğiz ve arkadaşlarımızın bıraktığı yerden daha güçlü, daha öfkeli, daha onurlu bir şekilde devam edeceğiz. Şehit arkadaşlarımıza layık bir mücadele yürüteceğimizin mesajını Türk devletine ve çetelerine veriyoruz. Biz mesajınızı aldık; korkutma, sindirme ve yok etme çabalarınıza rağmen, özgür basın çalışanları olarak arkadaşlarımızın mücadelesini büyüteceğiz” dedi. 
 
‘Dünya saldırılara sessiz’
 
Katledilen ve yaşamını yitiren gazetecileri anarak sözlerini sürdüren Dilan Dîlok, son olarak şöyle konuştu: “Biz, Ape Musalardan aldığımız güçle, Gurbetellilerden aldığımız umutla ve Nazım ile Cihan’ın gülüşüyle mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu uğurda ne kadar şehit verirsek, ne kadar baskı ve zulme uğrarsak uğrayalım, mücadele devam etmelidir. Tabii ki halkın da üzerine büyük bir görev düşüyor. Heval Cihan bir programda şöyle demişti: ‘Biz bu halkın çocuklarıyız, bu halk için mücadele veriyoruz.’ Halkın, basın emekçilerine bu temelde yaklaşması gerekiyor. Türk devletinin Özgür Basın’a ve sivillere yönelik saldırıları devam ederken, dünya bu saldırılar karşısında sessiz kalıyor. Bu katliamlara karşı davalar açılmalı, mahkemeler kurulmalı ve suçlular yargılanmalıdır. Biz, arkadaşlarımızın katillerinin yargılanmasını ve suçlarının teşhir edilmesini istiyoruz. Gazetecilere ve sivillere yönelik her saldırı savaş suçu ve insanlık suçudur. Aynı şekilde Kürtlere ve Özgür Basın çalışanlarına yönelik saldırılar da savaş suçu ve insanlık suçudur. Bizim talebimiz, arkadaşlarımızın katledilmesiyle ilgili olarak Türk devletinden hesap sorulmasıdır” dedi.