Wan’da tarım sempozyumu: Nanın üretildiği topraklarda nansız bırakılıyoruz
- 17:37 7 Eylül 2024
- Emek/Ekonomi
WAN - DEM Parti tarafından “Tarımda ve Gıdada Geleceği Kurma” sempozyumunda konuşan Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, “Nanın üretildiği topraklarda nansız bırakılıyoruz” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Ekmek ve Adalet Kampanyası kapsamında “tarladan tabağa, üretimden yönetime” şiarıyla Wan Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda “Tarımda ve Gıdada Geleceği Kurma” sempozyumu düzenledi. İki gün sürecek olan sempozyuma DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, DEM Parti Wan Milletvekilleri Gülcan Kaçmaz Sağyiğit, Sezai Temelli, Sinan Çiftyürek, Barış Anneleri Meclisi, DEM Parti belediye eşbaşkanları, demokratik kitle örgütleri temsilcileri ile çok sayıda kişi katıldı.
Sempozyum salonuna “Tarladan tabağa üretimden yönetime”, “Axa me ye ava me ye û keda me ye em ê biçînin hilberînin û bi rê ve bibin” yazılı pankartlar asıldı.
Çözüm: Hoş geldin Sayın Öcalan
Tülay’ın konuşmasının ardından sempozyum ilk oturumuyla başladı. “Tarımın ekonomi-politiği” başlıklı ilk oturumun moderatörlüğünü Ekoloji Komisyonu Eşsözcüsü Melis Tantan yürüttü. Oturumun ilk konuşmacısı olan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, “Başka bir tarım ekonomisi mümkün mü” başlıklı sunumunu yaptı. Kapitalizm ve sermayenin zararlarından ve toplumu düşürdüğü buhranlardan bahseden Sezai, kapitalist modernitenin ve iktidarların savaş çığırtkanlığına vurgu yaptı. Sorunların temel kaynağının savaş ve mülksüzleştirme olduğunu ifade eden Sezai, bunlara karşı çıkılması gerektiğini belirtti. Sömürgeciliğin iktidarlar için vazgeçilmez olduğunu kaydeden Sezai, en büyük sömürgenin Kurdistan olduğunu kaydetti. Çözüm noktasında “ne yapılmalı” sorusuna yanıt veren Sezai, sorunun temel yanıtının, “Hoş geldin Sayın Öcalan” olduğunun altını çizdi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigmasına değinen Sezai, bu paradigmanın temek çıkış noktası olduğunu belirtti.
‘Nanın üretildiği topraklarda nansız bırakılıyoruz’
Ardından Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, “Neoliberal politikalar ve eko-kırım gölgesinde ekolojik tarım” başlıklı sunumu gerçekleştirdi. Kurdistan coğrafyasının önemine dikkat çeken Neslihan, “Nanın üretildiği topraklarda nansız bırakılmaya” dikkat çekti. Yaşam coğrafyasında yaşamsız bırakılmaya çalışıldığını belirten Neslihan, evrenin ve dünyanın oluşumuna dikkat çekti. Evren tarihinin 22 milyar, dünya tarihinin ise 4,5 milyar olduğunu ifade eden Neslihan, artık üretime vurgu yaptı. Neslihan, “Bu üretim kültürü ahlaki ve politik bir kültür oluşturuyor. Doğayı kutsal gören simbiyotik bir ilişki oluşturuyor. Doğadan alırken, doğayı da kendisi gibi görmek ve öyle yaklaşmak gerekiyor. Bunu yaparken üstün bir cins ve ırkın olmadığını görmek gerekiyor. Bizim de oluşturmaya çalıştığımız sistem bu” şeklinde konuştu.
‘Bir toplumu toplum yapan şey, üretimidir’
Kadın özgürlüğüne yönelik bir yaşam inşa ederken, aynı zamanda ekolojik bir yaşam da inşa etmeye çalıştıklarını vurgulayan Neslihan, “Bir toplumu toplum yapan şey, üretimidir. Ekonomi-politiğidir. Devlet de bir halka saldırırken önce bunları yani üretimi hedef alıyor. Öncelikle kadının bedeni hedef alınıyor. Ve kadının bedeni paramparça edilirken, doğanın insanın himayesi altında olması gerektiği anlayışı doğdu. Aydınlanma dönemine baktığımızda o dönemin filozofları, ‘Kadın erkek için yaratılmıştır ve erkekler onlara istediği gibi tecavüz edebilir. Doğa insan için yaratılmıştır, insanlar ona istediği gibi tecavüz edebilir’ diyor. Günümüze geldiğimizde cadı avları bunun bir paçasıydı. Tarımsal üretimin erkek devletin eline geçmesinden başka bir şey değildi. Sanayi devrimi kadını toplumdan koparan, üretimi insanlardan alan bir dönemdir. Sonrasında neo-liberal politikalar uygulanmaya başladı. Kooperatifçiliğin desteklenmiyor olması bunu bitiren bir nokta oldu. Desteğin çekilmiş olması kooperatifi iflasa götürdü. Tohumun kendisi yok edilmeyle yüz yüze getirildi. Yanlış tarım politikaları da tarımsal faaliyeti bitiren politikalardan bir tanesi. Çok ciddi bereketli topraklarımız olmasına rağmen, her tarafından bereket fışkıran bir toprağımız olmasına rağmen, kapitalizm ve iktidar tarafından ciddi bir saldırı altındayız. Ekolojik bir tarım mümkün. Bu anlamda yerel yönetimlerin üzerine ciddi sorumluluklar yükleniyor” diye belirtti.
İlk oturumun son konuşmacısı Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen) Wan Şube Başkanı Şahin Karakoyun ise “Tarımda ve gıdada neoliberal dönüşüm” başlığıyla sunum yaptı. Devletin tarım politikasında hiçbir adım atmadığını ve atmayacağını belirten Şahin, bu anlamda halkın adımlar atması gerektiğini belirtti.
Sunumların ardından sempozyumun ilk oturumu, soru cevap ile sona erdi. Sempozyuma bir saat ara verildi.
Verilen aranın ardından sempozyumun ikinci oturumu “Sömürü-sömürge bağlamında Kurdistan’da tarım politikaları” başlığıyla Fatih Çiçek’in moderatörlüğünde devam etti.
‘3 bin 848 Kürt köyü yakıldı’
DEM Parti Agirî (Ağrı) Milletvekili Necla Demir, “Sömürgeci bir anlayışla Kürtlerin tarımsal ekonomiden koparılarak Kurdistan’ın insansızlaştırılması ve Kürtlerin emeğinin sömürülmesi” başlığı altında sunum yaptı. Tarımın önemine değinen Necla, savaşların tarım üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Kürtlerin yaşam sürdüğü 3 bin 848 köyün yakıldığını ifade eden Necla, “Yerinden edilen köylüler, Türkiye metropollerine göçertildiler. Kürt halkına karşı sömürgeci anlayış hep vardı. İnkar, imha ve asimilasyon politikaları hep uygulandı. Bunlar değişmeyen politikalar olarak hep devam etti. Kürtlerin metropollere göçertilmesi ile ucuz iş gücü olma ve metropoller içinde eritilme hedeflendi. Orada yaşam mücadelesi veren binlerce aile, kendi kimliğiyle vasıflı bir işte çalışamayacaktı. İnkar edilecek, asimile edilecekti. Zor ve karanlık bir süreç yaşanacaktı ve nitekim yaşandı. Devlet, bu derin kaosun temelini o tarihlere atmış oldu” diye belirtti.
‘Kurdistan’da üretim alanları yasaklandı’
Tarımsal faaliyetlerin yüzde 65’inin Kürt coğrafyasında yapıldığını kaydeden Necla, “Sadece Botan’da 25 milyon küçükbaş, 12 milyon büyükbaş hayvan vardı. Et ihtiyacının büyük oranını karşılandığı bir coğrafyada bugün et ithal ediliyor. Kurdistan’da üretim alanları yasaklandı. Başlarda bedava olan tohumu çiftçiler şu an almak zorunda” diyerek çiftçilerin zaman içinde zararına üretim yaptığını belirtti.
Devlet Kurdistan’da ağalık sisteminin son bulmasını istemiyor
DEM Parti Wan Milletvekili ve Tarım Komisyonu üyesi Sinan Çiftyürek, “Kurdistan tarımının sorunları, GAP’ın ve DAP’ın bölge tarımına yansımaları, çözüm önerileri” başlığı altında konuştu. Devletin Kurdistan’da ağalık sisteminin son bulmasını istemediğinin altını çizen Sinan, GAP ve DAP’ın hiçbir sonuç vermediğini vurguladı.
‘Herkes gıdadan bahsediyor ama bir mermi ne kadar siz biliyor musunuz?’
Ardından Tarım Orkam-Sen Genel Sekreteri Ramazan Polat, “Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarının kıskacında tarım ve gıda krizinden çıkış arayışları ve örgütlenme” başlığıyla sunum yaptı. Açlığa ve gıdaya erişim sorununa dikkat çeken Ramazan, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Herkes gıdadan, patatesten bahsediyor ama bir mermi ne kadar siz biliyor musunuz” şeklindeki sözlerini hatırlattı. Ramazan, “Evet, çok doğru. Siz bu ülkede savaşa ayrılan bütçenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz” diye sordu.
Konuşmaların ardından oturum soru-cevap ile devam etti.
Günün “Kurdistan’da tarım politikaları ne yapmalı, nasıl yapmalı” başlıklı son oturumu ise DEM Parti Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sağyiğit moderatörlüğünde sürdü. Wan Büyükşehir Belediyesi önceki dönem eşbaşkanı Mustafa Avcı, “Özyeterlilik ile örgütlü bir üretim inşası: Belediyesiz-belediyecilik perspektifi ışığında yerel yönetimlerin görev ve sorumluluğu” başlığı kapsamında konuştu.
‘Dünyanın en çok mayın barındıran üçüncü ülkesi Türkiye’
Ardından söz alan Tarım Orkam-Sen üyesi Hamit Kurt, “Kurdistan’da bitkisel üretim ve hayvancılığın durumu: Ne yapmalı, nasıl yapmalı” konulu konuşma gerçekleştirdi. Hamit, bir rapora atıfta bulunarak dünyanın en çok mayın barındıran üçüncü ülkesinin Türkiye olduğunun altını çizerek, ülkedeki yasak ve savaşa dikkat çekti.
‘Bütünsel bakarsak endüstriyel tarıma karşı doğal tarımı örgütleyebiliriz’
Sonrasında TMMOB Mêrdîn İKK üyesi Agit Özdemir “Tarımda su, enerji krizleri ve çözüm arayışları: Stratejik yaklaşımlar” başlığıyla sunum gerçekleştirdi. Agit, Harran Ovası ile Kızıltepe Ovasını anlatarak ardından DEDAŞ zulmüne değindi. Agit, “Kurdistan’daki sömürgecilik sadece artık ürün ile izah edilemez. 90’larda 4 bin köy yakıldı, insanlar yerlerinden göç etti. Göç edenlerin hepsi batıya gitmedi, bir kısmı devletin inşa ettiği yerlere gitti. Barajlardaki seçilen yerlerin stratejik yerler olduğunu görmek gerekiyor. Ilısu Barajı, Silvan Barajı… Bunlar tesadüfi seçilmedi. Katliamların olduğu yerde barajlar yapıyorlar. Bunların stratejik bir tercih olduğunu görmek ve bütünlüklü bakmak gerekiyor. Eğer bütünsel bakarsak endüstriyel tarıma karşı doğal tarımı örgütleyebiliriz” dedi.
‘Her türlü ekolojik krizin nedeni kolonyalizmdir’
Günün son konuşmacısı Hamburg Üniversitesi Öğretim Görevlisi Necmettin Türk ise “Rojava’da tarımın inşasıyla sömürgeciliğin yapısökümü: Demokratik ve ekolojik prensiplere dayalı bir tarım modeli” başlığıyla online sunum yaptı. Çalışma alanının Rojava olduğunu ve orada incelemelerde bulunduğunda ekolojik kırımın derinliğini gördüğünü belirten Necmettin, “Her türlü ekolojik krizin nedeni kolonyalizmdir. Kurdistan’daki tüm uygulamalar, kırımcı politikalar, hem soykırım hem de eko-kırımcı politikaların nedeni sömürgeciliktir” ifadelerini kullandı.
Sempozyumun ilk günü soru-cevap kısmı ile sona erdi.
Sempozyum yarın “Tarımda ve gıdada nasıl bir gelecek? Çözüm önerileri” ve “Tarımın geleceğini şekillendirmek: Avantajlar ve dezavantajlar” başlıklarıyla devam edecek.