Farklı yaşamlar aynı sözde buluşuyor: Özgürlük (11)

  • 09:01 11 Kasım 2025
  • Dosya
Avukat Hatice İslamoğlu: Özgür yaşamı inşa etmeyi hedefliyoruz
 
Büşra Turan
 
WAN - Kadına yönelik şiddeti, politik bir mesele olarak değerlendiren Avukat Hatice İslamoğlu,  “Şiddetin son bulması, toplumsal bir dönüşümle mümkündür. Biz kadınlar olarak dayanışmayı sürdürerek, birbirimize omuz vererek bu şiddetin önüne geçmeyi ve özgür bir yaşamı hep birlikte inşa etmeyi hedefliyoruz”  dedi. 
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, kadınlar Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında aynı sözü haykırıyor: Direniş ve özgürlük. Erkek şiddetinin cezasızlıkla, yargının ise kayıtsızlıkla beslendiği bir dönemde kadınlar, yaşamın her alanında olduğu gibi hukuk alanında da eşitlik, adalet ve yaşam hakkı mücadelesini büyütüyor. Faillerin korunduğu, adaletin erkek şiddeti karşısında suskunlaştığı bu düzende kadınlar; dayanışma, örgütlülük ve özgürlük ısrarıyla kendi adaletini, kendi yaşamını savunmaya devam ediyor.
 
Bu kapsamda dosyamızın bu bölümünde Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan Şubesi üyesi Avukat Hatice İslamoğlu, erkek şiddetinin toplumsal kökenlerini, yargının cezasızlık pratiğini ve kadın öncülüğünde inşa edilebilecek barışçıl bir toplumun olanaklarını değerlendirdi.
 
‘Şiddet, erkek egemen zihniyetin bir yansımasıdır’
 
Kadına yönelik şiddetin politik bir sorun olduğunu belirten Hatice İslamoğlu, bu şiddetin yalnızca bireysel ya da aile içi mesele olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etti. Hatice İslamoğlu, “Kadına yönelik şiddet Türkiye’de genellikle aile içi mesele ya da bireysel öfke patlaması olarak yansıtılıyor. Ancak biz bunu kesinlikle bu düzlemde değerlendirmiyoruz. Kadına yönelik şiddet, erkek egemen zihniyetin bir yansımasıdır. Erkek, kadın bedeni üzerinde kurduğu tahakkümle kendi iktidarını yeniden üretmektedir. Aynı zamanda bu erkek şiddeti, devlet şiddetiyle birleşerek kadını bastırmaya, susturmaya ve mevcut düzeni güçlendirmeye yönelik bir araç haline getiriliyor. Bu nedenle kadına yönelik şiddetin politik bir mesele olduğunu düşünüyoruz. Devletin aleyhte attığı her adım, bu şiddetin büyüyerek devam etmesine zemin hazırlıyor” dedi.
 
‘Mevcut cezalar ne caydırıcı ne de yeterlidir’
 
Erkek şiddetinin yalnızca cezalarla önlenemeyeceğini vurgulayan Hatice İslamoğlu, bu sorunun toplumsal bir dönüşüm gerektirdiğini söyledi. Erkek şiddetine yönelik ortaya somut bir çözüm koymanın zor olduğunu dile getiren Hatice İslamoğlu, “Çünkü bu mesele toplumsal bir dönüşümle aşılabilecek bir meseledir. Sadece ceza miktarlarının artırılmasıyla ya da yasal düzenlemelerle önüne geçilemez. Toplumsal yapıdaki problemlerin giderilmesi gerekiyor. Bu nedenle eğitimden dine, siyasetten sosyal alanlara kadar birçok yerde köklü düzenlemelerin yapılması gerekir. Toplumsal cinsiyet eşitliği küçük yaşlardan itibaren çocuklara aşılanmalı, toplum bu bilinçle yetiştirilmelidir. Mevcut cezalar ne caydırıcı ne de yeterlidir. Zaten mahkeme salonlarında failin rahat tavırlarından bile bunun caydırıcı olmadığını görebiliyoruz. Çünkü failin arkasında onu dolaylı biçimde destekleyen bir toplumsal yapı var. Yargı mekanizmalarında ‘pişmanım’, ‘tahrik oldum’ gibi gerekçelerle verilen indirimler bu şiddeti meşrulaştırıyor. Dolayısıyla yalnızca cezalandırma değil, toplumun tamamını dönüştüren politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
‘Kadın cinayetinden önce polisin olay yerine gittiğini biliyoruz’
 
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadın mücadelesine büyük bir darbe olduğunu belirten Hatice İslamoğlu, bu kararın kadınların yaşam hakkına yönelik açık bir saldırı niteliğinde olduğunu kaydetti. Hatice İslamoğlu, “Sözleşmeden çekilmekle birlikte kadınlar tamamen devletin korumasızlığıyla baş başa bırakılmıştır. Devletin bu korumasızlığı artık somut bir gerçek olarak kadınların önüne sunulmuştur. Teoride bazı düzenlemeler hala var gibi görünse de uygulamada bunların işletilmediğini çok net görüyoruz. Bir kadın cinayeti işlendiğinde, çoğu zaman cinayetten bir iki gün ya da birkaç saat önce polisin olay yerine gittiğini, uzaklaştırma kararının ihlal edildiğini biliyoruz. Ancak bu mekanizmalar doğru şekilde işletilmediği, kararlar uygulanmadığı ve gerekli adımlar atılmadığı için kadınlar failleriyle baş başa kalıyor ve sonuçta katlediliyor. Eksik ya da hiç uygulanmayan bu kararlar, şiddetin ve kadın cinayetlerinin önünü açıyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Kadın öncülüğünde barışçıl bir toplum inşa edilebilir’
 
Kadın öncülüğünde barışçıl bir toplumun inşa edilebileceğinin altını çizen Hatice İslamoğlu, kadınların toplumsal barışın yalnızca destekçisi değil, aynı zamanda yürütücüsü olması gerektiğine dikkat çekti. Hatice İslamoğlu, “Çünkü kadınlar toplumsal barışın sadece bir yanında duran değil, bizzat öncüsü ve yürütücüsüdür. Karar alma aşamalarında, yargı düzenlemelerinde, toplumsal planlamalarda mutlaka kadınların bakış açısının yansıtılması gerekir. Şiddetin ve savaşın en büyük mağdurları her zaman kadınlardır, bu savaşları yaratan da genellikle erkek egemen zihniyettir. Dolayısıyla barışın temeli de ancak kadın mücadelesiyle, kadın bakışıyla atılabilir. Kadınlar yaşamı, sevgiyi, adaleti ve özgürlüğü inşa etmeyi bilirler. Bu yüzden barışçıl bir toplum inşasında kadının duruşu, kararlara etkisi, düşüncesi ve sözü mutlaka yer almalıdır” ifadelerine yer verdi.
 
 ‘Sarılabildiğimiz tek güç kadın mücadelesidir’
 
Kadınların örgütlü mücadelesinin önemi üzerinde duran Hatice İslamoğlu, kadın dayanışmasının her geçen gün büyüdüğünü ifade etti. Hatice İslamoğlu, “Bizim elimizde sarılabildiğimiz tek güç kadın mücadelesidir. Ancak bu basit bir mücadele değil, kadınlar olarak örgütlediğimiz çalışmalar, bu şiddeti önlemeye yönelik olarak her geçen gün daha da büyüyor. Kadınlar bilinçleniyor, toplumun dönüştürülmesi yükünü omuzluyor ve bu yükü sonuna kadar taşımakta da kararlılar. Biz Van’da STK’lar olarak, özellikle ÖHD çatısı altında ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında aktif çalışmalar yürütüyoruz. Ancak ne yazık ki açıklanan verilerde, kadın cinayetlerinde ya da şiddete uğrayan kadın sayısında bir azalma göremiyoruz. Buna rağmen kadın mücadelesi her gün daha da büyüyor. Biz kadınlar olarak dayanışmayı sürdürerek, birbirimize omuz vererek bu şiddetin önüne geçmeyi ve özgür bir yaşamı hep birlikte inşa etmeyi hedefliyoruz” diye konuştu. 
 
Yarın: Kadın bilincini kendimizde hapsetmememiz lazım