Komploya karşı tarihi direniş (1)
- 09:01 26 Eylül 2024
- Dosya
9 Ekim’den 15 Şubat’a
AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de başlatılarak 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye kaçırılmasına kadar devam eden uluslararası komplo sürecinde neler yaşandı?
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 9 Ekim 1998’de başlatılan uluslararası bir komplo ile Suriye’den çıkmak zorunda kaldı. 15 Şubat 1999 tarihinde de kaçırılarak Türkiye’ye getirildi. Abdullah Öcalan’ın bir “NATO-Gladio operasyonu”, “3’üncü Dünya Savaşı’nın başlangıcı” ve “Orta Doğu’ya müdahalenin ilk adımı” olarak ele aldığı bu süreç başta ABD olmak üzere birçok uluslararası ve bölgesel güç eliyle adım adım geliştirildi.
Dosyamızın bu ilk bölümünde Abdullah Öcalan’a yönelik geliştirilen uluslararası komplo sürecinde neler yaşandığını derledik.
Suriye sınırında açıklama ve tehdit
9 Ekim 1998’den yaklaşık bir aylık bir süre önce Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkması için Suriye hükümetine yönelik baskılar başladı. 16 Eylül 1998’de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye sınırında açıklama yaptı. Yapılan açıklamada Suriye hükümeti tehdit edilerek Abdullah Öcalan'ın Suriye’den çıkarılması istendi. Bu şekilde komplonun başlatıldığına yönelik ilk adım atılmış oldu. Suriye hükümeti yoğun bir baskı altına alınmaya başladı.
Kürt işbirlikçiliği komploya dahil edildi
Suriye sınırında yapılan bu açıklamanın hemen ertesi günü 17 Eylül 1998 tarihinde bu kez Kürt işbirlikçiliğinin devreye girmesi için girişimler başladı. Önce KDP Lideri Mesut Barzani ABD ve İngiltere’nin dahiliyeti ile Ankara’ya çağırıldı ardından da YNK Lideri ile bir araya gelindi. ABD’nin başkenti Washington’da KDP-YNK-ABD arasında antlaşma imzalandı. Bu şekilde bu güçler komploya dahil edildi.
MGK toplantısı, Meclis’in açılışı
Abdullah Öcalan’a yönelik komplonun adımlarından biri de 30 Eylül 1998’de Türkiye’de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığındaki Milli Güvenlik Kurulu (MKG) toplantısının sonrasında 1 Ekim 1998’deki Meclis’in açılışında yapılan açıklama ve verilen mesaj oldu. Süleyman Demirel yaptığı konuşmada Suriye’yi askeri müdahalede bulunacakları ile tehdit etti.
Savaş hazırlıkları
Bu gelişme ve açıklamaların akabinde 3 Ekim’de bu kez Suriye sınırındaki İskenderun’da ABD’nin binlerce askerinin katılımı ile tatbikat gerçekleştirildi. Buna paralel İsrail, Golan Tepeleri’ne güçlerini konuşlandırdı. Türkiye de Hatay’dan Şirnex’in (Şırnak) Cizîr (Cizre) ilçesine kadar yani Suriye sınırına birlikler yerleştirdi. Diplomatik olarak da ABD, Mısır, Suudi Arabistan Suriye’ye yönelik görüşmelerle baskı oluşturdu. Tüm bu gelişmeler bir savaş hazırlığı temelinde yapıldı.
Suriye’nin baskılara boyun eğmesi ve çıkış!
Suriye’ye yönelik siyasi, diplomatik, askeri baskı ve tehditlerin ardından Suriye hükümeti boyun eğer ve Abdullah Öcalan’dan ülkelerinden çıkmasını ister. Bu şekilde Abdullah Öcalan 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye’den çıkmak zorunda kalır ve Şam’dan Yunanistan’ın başkenti Atina’ya bir yolcu uçağıyla geçer. Ancak Atina’ya davet eden Yunanistan eski Ulaştırma Bakanı ve PASOK Milletvekili Kostas Baduvas verdiği sözü tutmayarak Abdullah Öcalan’ı karşılamaz onun yerine Savvas Kalenteridis ve istihbarat üst düzey yetkilisi Stavrakakis karşılar. Abdullah Öcalan’ın Yunanistan’a iltica talebi mahkemeye gönderilmez ve hemen Yunanistan’ı terk etmesi istenir. Abdullah Öcalan aynı gün Rusya’nın başkenti Moskova’ya götürülür. Abdullah Öcalan 33 gün burada kalır.
Rusya, Duma kararı ve baskı
O dönem Türkiye’de başbakan olan Mesut Yılmaz Abdullah Öcalan’ın Rusya’da olduğuna dair “müttefik bir ülkenin” istihbaratının kendilerine bilgi verdiğini açıklar. Bunun üzerine Abdullah Öcalan Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı olan Duma’ya sığınma talebinde bulunur. Duma sığınma talebini 4 Kasım 1998 tarihinde kabul eder. Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Rubin, kimsenin Abdullah Öcalan’a sığınma hakkı talep etmemesi gerektiğine yönelik açıklama yapar. Bunun üzerine Duma kararına rağmen dönemim Rusya Başbakanı Yevgeni Primakov, kararı tanımaz ve Abdullah Öcalan’ın Rusya’dan ayrılmasını ister, 9 günlük de süre verir.
İtalya’ya geçiş, ABD açıklaması, ‘istenmeyen adam’
Rusya’nın Duma kararını tanımaması ve Abdullah Öcalan’ın Rusya’dan çıkmasını istemesi üzerine bu kez de 12 Kasım 1998’de İtalya Yeniden Kuruluş Komünist Partisi (PRC) Milletvekili Ramon Mantovani’nin girişimleri ile İtalya’ya geçiş yapılır. Abdullah Öcalan, Roma’ya iner inmez tutuklanır ve bunun üzerine sığınma başvurusu yapar. Ancak baskılar bu kez de İtalya’ya yönelik başlar, Abdullah Öcalan’ın burada kalması istenmez. Komployu baştan beri planlayan güçlerin başında gelen ABD’nin dönemin Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, Abdullah Öcalan’ın hiçbir ülkeye kabul edilmemesine yönelik açıklama yapar ve dönemin NATO Genel Sekreteri Javier Solana ile görüşür. Tarih 21 Kasım 1998’dir. Aynı kapsamda dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, dönemin İtalya Başkanı D’Alema’ya, “Tarihi bir hatadan kaçının!” der. Dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Rubin’in de Abdullah Öcalan’ın Türkiye iade edilmesine dair açıklamada bulunur. İtalya’ya yönelik baskıların yanı sıra Abdullah Öcalan’ın hiçbir Avrupa ülkesinde kabul edilmemesi için baskılar Avrupa Konseyi nezdinde de sürdürülür. Ki bu süreci Abdullah Öcalan “Avrupa’da istenmeyen adam” ilan edildiği şeklinde değerlendirir.
Yeniden Rusya’ya gidiş
Yaşanan baskılar, girişimler sonrası Abdullah Öcalan İtalya’dan da çıkmak zorunda kalır ve bir kez daha Rusya’ya gider. Bu gidişi bizzat Abdullah Öcalan, “İtalya’nın, ‘Öcalan’ı geri alın, size IMF’nin bloke ettiği 1998 yılı yardımının ilk bölümü olan 8 milyar dolarlık krediyi açtıralım’ teklifi, Rusya tarafından kabul edilmişti” sözleri ile ifade eder. Abdullah Öcalan yeniden geldiği Rusya’da bulunduğu yerden dışarı dahi çıkarılmaz. Rusya bir kez daha Abdullah Öcalan’ın kendi ülkesinde kalmasını istemez. Abdullah Öcalan 20 Ocak 1999 tarihinde Tacikistan’ın başkenti Bişkek’te bir köy evine götürülür bu kez. Bişkek’te kaldığı 8 günlük sürenin ardından 28 Ocak 1999’da Abdullah Öcalan, hazırlanan bir uçakla tekrar Moskova’ya götürülür. Rus özel birlikler tarafından tehdit edilen Abdullah Öcalan, tekrar Şam’a götürülmek istenir ancak o reddeder. Abdullah Öcalan, 29 Ocak 1999’da bir kez daha Yunanistan’ın başkenti Atina’ya götürülür.
İkinci kez gelinen Yunanistan’dan tehdit
Yunanistan’a geldiğinin ertesi günü yani 30 Ocak’ta Yunanistan’da dönemin Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos, Abdullah Öcalan ile görüşmek istediği mesajı gönderir. Fakat yeniden istihbarat elemanları Stavrakakis ve Kalenteridis ile karşılaşır. Bu süreci “tuzağa düşürülme” olarak değerlendiren Abdullah Öcalan tehdit edilir ve Yunanistan’ı terk etmesi istenir. 31 Ocak’ta Yunanistan’ın girişimleriyle ve hazırlanan uçakla Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’e götürülür. Abdullah Öcalan’ın Minsk Havaalanı’na indiği gün İsviçre’de gizli alınan kararla Avrupa’daki bütün uluslararası havalimanlarının Abdullah Öcalan’ın içinde bulunacağı herhangi bir uçağa iniş izni vermeme konusunda üst düzey bir kararla alarma geçirilir. Abdullah Öcalan’a ayak basacak bir toprak parçası bırakılmadığında komplocu güçler hemfikir olmuşlardır böylelikle. Aynı gün Minsk Havalimanı’nda Hollanda uçağının gelmemesi nedeniyle Abdullah Öcalan, Yunanistan uçağını terk etmez. Tüm ısrarlara rağmen Abdullah Öcalan’ın uçaktan inmemesi nedeniyle uçak, 31 Ocak’ı 1 Şubat’a bağlayan sabah saat 04.00 sıralarında tekrar Atina’ya döner. NATO gücüyle yapılan kontrol nedeniyle yakıt için dahi Abdullah Öcalan’ın içindeki uçağın başka havaalanına inişine izin verilmez.
Güney Afrika yerine Kenya
Hiçbir yerde kalması istenmeyen Abdullah Öcalan, 2 Şubat 1999 tarihinde bu kez Yunanistan’dan Güney Afrika diye Kenya’nın başkenti Nairobi’ye götürülür. Abdullah Öcalan, Kenya Büyükelçisi Kostoulas tarafından karşılanır. Abdullah Öcalan, Kenya’ya getirildiğinde kendisini karşılayan Kontulas’ın “NATO’da 20 yıldır sürekli seni araştıran birimin başındayım. Seni gökte ararken yerde buldum” dediğini belirtir.
Korsanca kaçırılış
Kenya’da Yunanistan Büyükelçiliği’nde tutulan Abdullah Öcalan’ın kaldığı 15 Şubat’a kadar olan süreç, Türkiye’ye kaçırılıp getirilme plan ve hazırlıklarının yapıldığı süreçtir aynı zamanda. Yapılan pazarlıklar sonucunda Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesi kararlaştırılır. Türkiye’de de hazırlıklar yapılır. İmralı yarı açık cezaevi boşaltılarak, Genelkurmay’a devredilir, etrafı askeri bölge ilan edilerek, cezaevi yeniden inşa edilir. 15 Şubat’ta Kenya sınır dışına çıkmasını talep ederken, Abdullah Öcalan Hollanda’ya gitme koşuluyla büyükelçilik binasından ayrılır. Nairobi Havaalanı’ndan uluslararası istihbarat örgütlerinin ortak operasyonuyla korsanca kaçırılır ve Türkiye’ye getirilir.
Özgürlüğü için küresel çapta mücadele
Abdullah Öcalan, 9 Ekim’de başlayan ve 15 Şubat’ta Türkiye’ye getirilmesi ile sonuçlanan uluslararası komploya karşı bulunduğu İmralı Adası’nda çeyrek asrı aşkın bir süredir direniyor. Burada geliştirdiği paradigma ile kapitalist modernitenin neden olduğu tam sorunlara çözüm perspektifi ortaya koydu. Paradigması tüm dünyada özgürlüğü savunan halklar tarafından kabul görüyor ve onun fiziki özgürlüğü için yürütülen mücadele de küresel boyutta devam ediyor.
Yarın: BOP’un hayata geçirilmesinin ilk adımı