Gazeteciler baskılara karşı direniyor: Ne yargı ne de polis bizi susturabilir

  • 09:50 11 Mart 2025
  • Güncel
İSTANBUL - Alanda gazeteciler olarak maruz kaldıkları baskıları dile getiren gazeteci Yadigar Aygün, “Kamudaki alanların erkeklere ait olduklarını düşündükleri için kadın gazetecileri ezmeye çalışıyorlar ya da alan vermemeye çalışıyorlar. Diğer yandan İktidar toplumu sindirmek, korkutmak, bastırmak ya da kendi politikalarını uygulamak istediğinde ilk gazetecilere yöneliyor. Biz buna karşı her zaman mücadele edeceğiz” dedi.
 
Gazetecilik mesleği, iktidarın, kolluğun ve yargının baskıları sonucu zorlaşmaktadır. Kadın gazeteciler içinse bu baskı her geçen gün artıyor. Erkek egemen akıl, medyayı kendi tekelinde tutabilmek için ilk olarak kadın gazetecileri hedef alıyor. Tüm bunlara rağmen kadın gazeteciler, hakikati topluma duyurmak için sahada mücadele ediyor. 
 
Gazeteci Yadigar Aygün de, sahada yaşadıklarını ve gazetecilik sürecini anlattı.
 
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde gazetecilik bölümü okuduğunu söyleyen gazeteci Yadigar Aygün, “Çocukluktan beri bir şeyler yazıyordum, çiziyordum. Gazetecilik bölümünü okuduğumda bu mesleğin bana çok uygun olduğunu hissettim gazeteciliğe böyle başladım. Okul bittikten sonra gazeteciliğe başladım. Yaklaşık 7-8 yıldır gazetecilik yapıyorum. İlk Trabzon'da yerel bir basında çalıştım. Daha sonra da Yeni Yaşam gazetesinde, Gazete Karınca'da çalıştım. Şu an Gazete Patika'da çalışıyorum. Ayrıca kadın işçiye haberler üretiyorum. Meslek hayatımın birçok çalışma noktası İstanbul'da geçti. Gazetecilik, kamunun yaşadığı sorunları, halkın yaşadığı sorunları aslında fark edip bunları açığa çıkartmamızdır. İktidarların halktan sakladığı gerçekleri ortaya çıkartmak için yaptığımız iş. Gazetecilik toplumdan gizlenen ama toplumun bunu bilmeye hakkı olduğunu düşündüğüm şeyleri halka aktarmaktır. Halkın haber alma hakkını savunmaktır benim için” dedi. 
 
Şiddet bölgeden bölgeye değişiyor
 
Takip ettikleri ve gözlemledikleri haberlerde polis şiddeti ve baskısının bölgelere göre farklılık gösterip göstermediğine dair değerlendirme yapan Yadigar Aygün, “Türkiye'de baktığımızda çok fazla hak ihlalleri yaşanıyor. Bunlar bölgeden bölgeye değişiklikler gösteriyor. Örneğin Giresun'da, Trabzon'da polis şiddetini görmeyiz, ama Kürt illerinde polis şiddetini görüyoruz. Diyarbakır'a bir kayyum atandığında halkın yaşadığı şiddeti görebiliyoruz. Ya da bir Giresun'da katliam olmazken ama bu bölgelerde katliamları görebiliyoruz. Yani bir Türk'ü öldürmezken aslında bir Kürt’ün çok rahatlıkla öldürülebildiğini ve yargıladığını görebiliyoruz. Şiddet aslında bölgelere göre değişiklik gösteriyor” ifadelerini kullandı. 
 
Kadın gazeteciler nelerle karşı karşıya?
 
Sahada çalışan gazetecilerin karşı karşıya kaldığı sorunları dile getiren Yadigar Aygün, “Sahada kadın gazeteciler ilk olarak polisin şiddetine çok maruz kalıyoruz. Sürekli bir şiddet altında çalışıyoruz. Hem eylemcilere uygulanan şiddetin tanığıyız, hem kendimize uygulanan şiddetin öznesiyiz, hem de tanığıyız. Bedenlerimizde kalıcı hasarlar bırakılabiliyor. Aynı şekilde yargıya baktığımızda da kadın gazetecilerin davalarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Özellikle özgür basın veya devrimci basında çalışıyorsanız çok ağır bir polis şiddeti ve yargı şiddetine maruz kalıyorsunuz. Kadın gazeteciler olarak polis tarafından bazen taciz ediliyoruz. Saçlarımızın çekildiği oluyor. İnadına bizlere hiçbir neden yokken vurdukları oluyor. Bazı zamanlarda polis tarafından fiziki takip edildiğimiz oluyor. Tamamen üzerimizde baskı kurmak, korkutmak, sindirmek amaçlı yapılıyor bunlar. Sahada çalışırken polisler tarafından tehdit edildiğimiz oluyor. ‘Gençler bu görüntüleri yayınlarsınız ama biz sizi buluruz’ diyerek tehdit ediliyoruz, zorla fotoğraflarımızı sildirmeye çalıştıkları oluyor. 
 
Bunlara karşı korkmuyoruz, yılmayacağız. Sonuna kadar hem polis baskısına, hem yargıya, hem de iktidara karşı gazetecilik yapmayı sürdüreceğiz. Erkek gazetecilerle de yaşadığımız sorunlar oluyor. Örneğin bir video bir fotoğraf alırken bizleri ittikleri oluyor. Yanımızda çok cinsiyetçi küfürler kullanılıyor. Ataerkil sistemde yaşadığımız için erilliği yenememişler. Bu yüzden her zaman kadını bastırıp, sindirmeye çalışıyorlar. Kamudaki alanların erkeklere ait olduklarını düşündükleri için kadın gazetecileri ezmeye çalışıyorlar ya da alan vermemeye çalışıyorlar” sözlerini kullandı. 
 
Kadın bakış açısıyla gazetecilik
 
 
Polisin, erkek gazetecilerin baskısına rağmen kadın gazetecilerin medyaya kadın bakış açısı kazandırdığına dikkat çeken Yadigar Aygün, “Kadın gazetecilerin verdiği mücadele sayesinde değişimler de oldu. Bir kadın arkadaşımıza bir erkek meslektaş tahakküm kurmaya çalıştığında müdahale ederek mücadele ediyoruz. Kadın gazetecilerin oluşturduğu bir bilinç de var. Örneğin önceden gazetelerde kadınlar üçüncü sayfa haberleri olarak çıkardı, kadınlar meta şeklinde sunulurdu. Çünkü medyada aslında şiddeti tekrar tekrar üretiyor hayatlarımızda. Ama baktığımızda artık yavaş yavaş kadın haberciliğinin ve kadın dilinin yükseldiğini görüyoruz. Örneğin kadınların kullanılmaması gereken fotoğrafları kadın bakış açısıyla bakıldığında o fotoğraflar, o dil kullanılmıyor. Bir kadın şiddet gördüğünde, erkek şiddetiyle karşı karşıya kaldığında şiddete gerekçe üretilmeden, dile söyleme dikkat ederek, fotoğrafa dikkat ederek haberler yazılıyor ve şiddete karşı çözüm önerileri koyuluyor. Sadece şiddeti değil, şiddete karşı neler yapmamız gerektiğini de öğreniyoruz” diye belirtti. 
 
‘Hayatlarımız bazen işten çok adliyelerde geçiyor’
 
Alanda maruz kaldıkları şiddetin, yargı tacizinin kendilerini olumsuz etkilediğinin altını çizen Yadigar Aygün, “Hayatlarımız bazen işten çok adliyelerde geçiyor. Yaptığımız bir haberden, çektiğimiz bir videodan ya da sadece sahada haber takip edilirken gözaltına alındığımız için davalarla karşı karşıya kalıyoruz. Kendi davalarım çok olduğu için demiyorum bunu. Birçok meslektaşımız için de adliyelere gidiyoruz. En kısa sürece baktığımızda bizim 15 tane meslektaşımız tutuklandı. Yoğun bir polis şiddetine maruz kaldığımızda da birkaç gün çalışamıyoruz. Çünkü bedenimizde ağır darp, işkence olduğu için bedenimizi kullanmakta sorun yaşayabiliyoruz. Davalara da baktığımızda aslında hiçbir suçumuz yokken sadece gazetecilik yapmak isterken hiç hak etmediğimiz cezaları alıyoruz. Dönem dönem adalet inancımın sarsıldığını fark ediyorum. Yargı gazetecilere yönelik bir sopa olarak kullanılıyor. Mesela genelde iktidarın Kürtlere yönelik uygulamak istediği baskı politikasında Kürt basınına yönelik baskıları da görüyoruz. İktidar toplumu sindirmek, korkutmak, bastırmak ya da kendi politikalarını uygulamak istediğinde ilk gazetecilere yöneliyor. Biz buna karşı her zaman mücadele edeceğiz” diye kaydetti.
 
Dijital şiddet ve tehditler…
 
Fiziksel şiddetle beraber son süreçte en çok uygulanan dijital şiddete değinen Yadigar Aygün şöyle konuştu: “Ben dijital şiddete maruz kalmadım. Sosyal medyada hedef gösterilmedim ama kadın meslektaşlarımın hedef gösterilmesine, cinsiyetçi küfürlere, hakaretlere maruz kaldığını gördüm. Çalıştığım kurumda bazen editörlük yaptığımda bize gelen mesajlar ‘sizleri öldürürüz, katlederiz’ gibi tehditler, çok ağır küfürler, yargıyla tehdit etmeler yaşandı. Bizlere ya da diğer arkadaşlarımıza gelen bu hedef göstermeler, dijital şiddeti yargıya taşımak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü belki o şekilde belki biraz bunu önleyebiliriz. Belki bir sonuç alamayabiliriz, çünkü biz polis şiddetine, işkenceye dair dava açtığımızda ya takipsizlikle sonuçlanıyor ya da hiç gündemlerine alınmıyor. Yapmamız gereken hem sahada hem dijital alanda olan şiddete karşı mücadele etmektir.”
 
*Bu haber,  DFG'nin "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Anaakımlaştırılması: Kadın Gazetecileri Savunmak" projesi kapsamında yayınlanmıştır.