
Batı'dan Kürdistan’a uzanan bir arayış: Sina Wegner ile jineolojî üzerine
- 09:01 8 Mart 2025
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - "Jineolojî, sadece zihnimi beslemedi; bedenim, duygularım ve ruhum da yeni boyutlara açılmayı öğrendi” diyen Sina Wegner, "Kürt Kadın Hareketi, feminist mücadelelerin mirası üzerine inşa edilirken, Batı'daki kadın hareketleri ise sistem tarafından liberalleştirilerek zayıflatıldı. Kadınlar binlerce yıldır direndi ve bugün de özgürlük için mücadele etmeye devam ediyor” dedi.
Kürt Kadın Hareketi'nin direnişi ve örgütlenme biçimi, dünya çapında ilham kaynağı olmaya devam ediyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne giderken, kadın mücadelesinin önündeki engelleri ve birlikte nasıl güçlenebileceğimizi tüm kadınlar olarak tartışıyoruz. Almanya Jineoloji Komitesi Üyesi Sina Wegner, Kürt Kadın Hareketi ve Jineoloj"i ile tanışma sürecini, feminizm ile olan ilişkisini ve kadın mücadelesinin neden giderek daha fazla baskıya maruz kaldığını anlattı. Sina Wegner’e göre, Jineolojî sadece bir teori değil, aynı zamanda kadınların özgürleşme mücadelesini kökten dönüştüren bir perspektif sunuyor.
“Paradigma hakkında okumaya başladım ve bütüncül yaklaşımından çok etkilendim. Daha önce başka yerlerde gördüğüm pek çok fikir ve değeri birbirine bağlıyor ve bir araya getiriyordu. Abdullah Öcalan'a Özgürlük için Uzun Yürüyüşe katıldığımda, Kürdistan'daki paradigmanın ve devrimin anlamını sadece okuyarak anlamanın mümkün olmadığını fark ettim.”
*Öncelikle Jineolojî ve Kürt kadın hareketi ile tanışma serüveninizden bahseder misiniz?
Rojava'daki Kürt Hareketi ve Kadın Devrimi'ni ilk kez Doğu Almanya'daki bir Antifaşist Gençlik Kampı'nda duymuştum. Hakkında konuşmaya bile cesaret edemediğimiz hayallerin gerçekte yaşama geçtiği somut bir yer olması aklımı başımdan almıştı. Paradigma hakkında okumaya başladım ve bütüncül yaklaşımından çok etkilendim. Daha önce başka yerlerde gördüğüm pek çok fikir ve değeri birbirine bağlıyor ve bir araya getiriyordu. Şanslı tesadüfler beni ilk atölyeye yönlendirdi, bir kadın bize 5 bin yıl öncesine uzanan kadın tarihini anlattı. Kendi solcu çevremizde sadece ‘devrim’ hakkında şakalar yapabiliyorduk. Şimdi karşımda Türk cezaevlerinde kalmış ve bize kadın devrimini anlatan bir kadın duruyordu. Abdullah Öcalan'a Özgürlük için Uzun Yürüyüşe katıldığımda, Kürdistan'daki paradigmanın ve devrimin anlamını sadece okuyarak anlamanın mümkün olmadığını fark ettim. Pek çok kelimeyi anlayamadım ama birkaç gün içinde kolektiftik ve direniş konusunda çok derin bilgiler aldım. İnsanların birbirleriyle etkileşim biçimleri, tavırları beni bu hareketin ne için çabaladığı konusunda ikna etti. Kendi bireyciliğimi ve direnişe olan bağlılığımı sorgulamama neden oldu. Bazı dolambaçlı yollar boyunca hareketi daha iyi tanıdım, daha fazla kadınla tanıştım ve kampanyalara da katılmaya başladım. Otonom kadın mekanlarında bulduğum sıcaklık benim için çok yeni bir deneyimdi ve bana çok güç verdi. Kürt Kadın Hareketi ve yol boyunca tanıştığım tüm yoldaşlar kendi içimde o kadar çok değişim görmemi sağladı ki, yavaş yavaş devrime inanmak yeniden mümkün hale geldi.
“On yıldan fazla süren okul hayatımdan sonra, kendimi ve toplumumu anlamama yardımcı olacak hiçbir şey öğrenmediğimi fark ettim. Bu yüzden Kürdistan'da yıllarca süren deneyim, araştırma ve mücadele sonucunda ortaya çıkan bilgi, analiz ve teorileri özümsedim. Jineolojî sadece zihnimi beslemedi. Bedenim, duygularım, ruhum da çok yeni boyutlara açılmayı öğrendi.”
* Jineolojî’nin sizi kendine çeken temel noktaları ne olmuştur?
Jineolojî, adını duyduğum ilk andan itibaren beni cezbetti. Sol siyasetten bıktığım için devrimci bir hareket çerçevesinde araştırma yapma ve bilgiyle uğraşma fikri beni cezbetti. Son yıllarda tarihimiz, mücadelelerimizin tarihi, Alman ve Kürt toplumu ve insanlık hakkında çok şey öğrendim. On yıldan fazla süren okul hayatımdan sonra, kendimi ve toplumumu anlamama, hayatta yolumu bulmama ve kaosun içinde berraklığı bulmama gerçekten yardımcı olacak hiçbir şey öğrenmediğimi fark ettim. Bu yüzden Kürdistan'da yıllarca süren deneyim, araştırma ve mücadele sonucunda ortaya çıkan bilgi, analiz ve teorileri özümsedim ve aynı zamanda bunların hayatta kendilerini nasıl gerçekleştirdiklerini görebildim. Ama Jineolojî sadece zihnimi beslemedi. Bedenim, duygularım, ruhum da çok yeni boyutlara açılmayı öğrendi.
Katıldığım ilk Jineoloji kampının sonunda, özerk bir alanda geçirdiğimiz bu günlerde ortaya çıkan çok güçlü bir duyguyu nasıl fark ettiğimi hatırlıyorum, bu benim bedenimin farkına vardığı bir şeydi: ‘Burada güvendesin.’ Jineolojî bu şekilde birçok küçük adımla bir kadın olarak özgürleşmemin ve bu yolda birçok kadına yoldaş olmamın yolunu açtı. Bir kitabın satırlarında, arkadaşların yüzlerinde, birlikte dans etmede, devrimci şarkılar söylemede, dinlemede, daha kolektif düşünmeyi öğrenmede, başkalarını önemsemede, büyük düşünmede ve ona göre hareket etmede, anlam vermede ve hayatın ne kadar anlamlı olabileceğini hissetmede çok fazla güzellik bulmamı sağladı.
“Batı'daki yetmişli ve seksenli yılların feminist hareketleri büyük ölçüde çözülürken, Kürt Hareketi ayakta kalmayı ve öğrendiklerini her zaman bir yenilenme süreciyle beslemeyi başardı. Batılı feministlerin Kürt Kadın Hareketi gibi hareketleri gerçekten anlayabilmeleri için oryantalist ve Avrupa merkezci yaklaşımlarını terk etmeleri gerekmektedir.”
*Zaman zaman feminizim ve jineoloji tartışması güdülür özellikle liberal kadın hareketleri ikisini ayrıştıran bir yerden yaklaşır sizce bu ayrım doğru mu? Temelde birbirini besleyen ve farklılaşan yönleri sizce nelerdir?
Feminizm ve Jineolojî benim için benzer sorulara verilmiş farklı cevaplardı, ancak birbirinden ayrılamazlar. Jineoloji aynı zamanda feminist mücadelelerin mirası üzerine inşa edilirken, günümüzün feminist mücadeleleri de daha fazla gelişmek, zorluklarını ve durgunluklarını aşmak için jineolojînin verebileceği dürtülere ve rehberliğe çok ihtiyaç duyuyor. Benim anlayışıma göre Feminizm ve Jineolojî asla karşıt kavramlar değil, aksine birbirleriyle çok ilişkili ve birçok yönden örtüşen kavramlardır. Kürt Kadın Hareketi'nde yaşanan ve Jineolojî'nin temelini oluşturan teorilere yol açan deneyimler, benzer zamanlarda Almanya'daki feminist hareketlerin yaşadığı deneyimlerle birçok ortak noktaya sahip. Elbette bu deneyimler çok farklı bağlamlarda gerçekleşmiş ve en önemlisi çok farklı adımlara yol açmıştır. Batı'daki yetmişli ve seksenli yılların feminist hareketleri büyük ölçüde çözülürken, Kürt Hareketi ayakta kalmayı ve öğrendiklerini her zaman bir yenilenme süreciyle beslemeyi başardı. Batı'da kadın hareketinin ortaya çıkardığı kadın çalışmaları üniversite sıralarına sızarken, Jineolojî kendini aşmaya adadığı sisteme entegre olmaya izin vermedi. Kürt Kadın Hareketi'nin toplumla kurduğu ilişki, başarılı örgütlenme biçimi, devrimci mücadeleye adanmışlığı, ataerkilliğe, tarihe ve kişiliklere dair derin analizleri, ilişki, dostluk ve sevgi anlayışı ve pratiği, daha pek çok şey ve son olarak yarattığı ve sürdürdüğü estetik ile diğer feminist hareketlere pek çok ders verebileceğine inanıyorum.
Aynı zamanda bu hareketlerden de çok şey öğrenebilir ve Demokratik Dünya Kadın Konfederalizmini inşa etme hedefini ancak temel değerlerini paylaşan tüm feminist ve kadın güçleriyle güçlü ittifaklar kurarak gerçekleştirebilir. Bunun için de kendini ayrıştırmak yerine kadınlar ve feminist güçler arasında saygı ve dürüst işbirliği kültürünün yaratılmasında öncü bir rol oynayabilir. Aynı zamanda Batılı feministlerin Kürt Kadın Hareketi gibi hareketleri gerçekten anlayabilmeleri için oryantalist ve Avrupa merkezci yaklaşımlarını terk etmeleri gerekmektedir.
“Kadın konseyleri, kendi saflarında ve toplumda ataerkilliğe karşı başarılı ve süregelen mücadeleleri, kahramanca öz savunmaları ile dünya çapında pek çok hareket için ilham kaynağı olduklarını kanıtladılar.”
*Birçok ülkeye ve kıtaya yayılmış olan Jineolojî’nin sizce kadınlar tarafından benimsenmesinin nedeni nedir?
Batı'daki kadın hareketleri Kürt Kadın Hareketi'ne büyük saygı duymaktadır çünkü kendileri dışında Kürt Kadın Hareketi de yılların devrimci deneyimine ve gerçek bir toplumsal pratiğe sahiptir. Kadın konseyleri, kadın evleri, hatta bir kadın köyü inşa etmeleri, kendi saflarında ve toplumda ataerkilliğe karşı başarılı ve süregelen mücadeleleri, DAEŞ ve Türk ordusuna karşı kahramanca öz savunmaları ile dünya çapında pek çok hareket için ilham ve yönlendirme kaynağı olduklarını kanıtladılar. Jineoloji'nin ne olduğu ve nereden geldiği konusunda net kalarak diğer kadın hareketleri tarafından nasıl benimsenebileceği ve benimsenmek istendiği hala pratikte cevaplanmayı bekleyen bir soru olarak durmaktadır. Bunun için daha fazla tartışmaya ve pratik denemelere ihtiyaç var.
“Kadınlar sadece toplumu ayakta tutmakla kalmadılar, aynı zamanda hayatın nasıl farklı olabileceğine dair vizyonlar da ürettiler. Bugünün egemen güçleri onların hareketlerinin kendi sistemleri için yaratabileceği tehlikenin farkındalar. Bu nedenle, örgütlenme ve mücadele etme yeteneğimizi zayıflatmak için her düzeyde nasıl hedef alındığımızı görüyoruz.”
*Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne giderken dünyada bir taraftan kadın mücadelesi yükselirken bir taraftan her yerden baskılar artmaktadır bu durumun temelinde sizce ne vardır?
Bugün bizi boğan güç sistemleri en başından beri kadınlara karşı inşa edilmiştir. Bu nedenle kadınlar binlerce yıldan bu yana birçok şekilde direniyor. Saldırılar nedenli olursa olsun kadınların toplumsal değerlerle, doğayla ve yaşamla bağı hiçbir zaman kesilemedi. Bu hem onların direnişinden hem de en ölümcül ataerkil sistemin bile eninde sonunda kadın sevgisine ve ilgisine dayanmasından kaynaklanıyor. Ancak kadınlar sadece toplumu ayakta tutmakla kalmadılar, aynı zamanda hayatın nasıl farklı olabileceğine dair vizyonlar da ürettiler. İçine itildikleri karanlık köşeleri sadece erkeklerden şikâyet etmek için değil, plan yapmak ve kendilerini organize etmek için de kullandılar. Her ne kadar kadınlar çoğu zaman hafife alınmış olsalar da bugünün egemen güçleri onların hareketlerinin kendi sistemleri için yaratabileceği tehlikenin farkındalar. Bu nedenle, kapitalist patriyarkaya karşı örgütlenme ve mücadele etme yeteneğimizi zayıflatmak için her düzeyde nasıl hedef alındığımızı görüyoruz. İster çatışmaları körükleyen casuslar olsun, ister bizi işbirliği yerine ayrışmaya iten kendi içimizdeki ataerkil zihniyet olsun. İster devlet politikalarının mücadelelerimizi kendi sistemlerine yerleştirerek ve güçlerini alarak liberalleştirmesi olsun, ister devlet mantığını alanlarımıza taşıyarak, birbirimizi yargılayarak, polisleştirerek, güvensizleştirerek ve sistemin teklifleriyle yozlaşmamıza izin vererek olsun. Kadınların kendi yaşam süreleri içinde olmasa bile bir devrim gerçekleştireceklerine inanarak mücadele ettikleri öğrenci isyanları döneminden bu yana çok şey kaybettik.
‘Kullanılan stratejileri çok net analiz etmemiz gerekiyor’
Bugün, kadınların bu tarihi, kadınlar olarak taşıdığımız mirası fark etmelerini sağlayarak yeniden başlamalıyız. Kimliğimiz yeniden elimizden alındı ve onu yeniden sahiplenmemiz gerekiyor; bunu ancak biz yapabiliriz ve onu yaşayarak, onunla mücadele ederek, olabildiğince kolektif, köklü ve güçlendirici bir kimlik olarak tanımlamak zorundayız. Almanya perspektifinden baktığımda, bugün mücadele eden kadınlar olarak bizden önce mücadele etmiş pek çok kadının güçlü omuzları üzerinde durduğumuzu söyleyebilirim. Ancak mücadelelerimiz son on yıllarda çok fazla saldırıya uğradı ve kullanılan stratejileri çok net bir şekilde analiz etmemiz gerekiyor. Almanya perspektifinden baktığımda, bugün mücadele eden kadınlar olarak bizden önce mücadele etmiş pek çok kadının güçlü omuzları üzerinde durduğumuzu söyleyebilirim. Bugün toplumumuz şokta, çünkü ülkenin neredeyse yarısı sağ partilere oy verdi. Bu, daha fazla baskı, daha fazla şiddet, daha fazla kısıtlama ve saldırı ile karşı karşıya kalacağımızı habercisidir. Ama aynı zamanda bu durum, şu anda cevaplar ve değişim yolları arayan pek çok insanı da endişelendiriyor. Bu, güçlendirebileceğimiz ve örgütlü bir biçime dönüştürebileceğimiz bir potansiyeldir. Şu anda, fiziksel, duygusal, politik ve kültürel öz savunmamızı tüm farklı şekillerde örgütlememiz gerektiği daha da açıktır.
“Onların çabaları birçok yerde fidanların büyümesini sağladı. Onlar, özgürlük hayallerinin dünyanın dört bir yanında giderek artan sayıda kadın tarafından sürdürülmesiyle ölümsüzleştiler.”
* Sizde anlattınız saldırıları ve bu bilimin gelişmesine ön ayak olan, büyümesi için çabalayan birçok Kürt kadın katledildi ve hala hedef halindeler bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt Kadın Hareketi, sadece Kürt toplumu üzerinde değil, aynı zamanda dünya çapında insanlar ve kadınlar üzerinde de büyük bir etki yaratan bir güç oluşturmuştur. Bu hareketin dünya çapında yüzlerce kadın örgütünü, dünya kadın konferansları gibi vesilelerle nasıl bir araya getirdiğini, kadınlara birçok ülkede örgütlenmeleri için nasıl ilham verdiğini gördüğümüzde, hayatlarını bu mücadeleyi yürütmeye adayan, onu geliştirmek için yüreklerini ve zihinlerini akıtan, onun için hayatlarını veren tüm kadınların bunu dünya çapında kadınların özgürleşmesi için verdiklerini gerçekten söyleyebiliriz. Onların çabaları birçok yerde fidanların büyümesini sağladı. Onlar, özgürlük hayallerinin dünyanın dört bir yanında giderek artan sayıda kadın tarafından sürdürülmesiyle ölümsüzleştiler. Demokratik modernitenin inşasında attığımız her adımla onların katlinin intikamını alıyoruz.
“Karşı karşıya olduğumuz iktidar sistemlerini analiz ederken çok net olmamız gerekiyor. Her ne kadar Batı'da sürekli olarak dikkatimiz dağıtılmaya çalışılsa da durumun ciddiyetini anlamamız gerekiyor. Birlikte ve kararlı bir şekilde adil barış için, mücadele edeceğiz.”
*8 Mart’ta giderken eril sisteme karşı mücadele eden dünya kadınlarına ne söylemek istersiniz?
Bu yıl 8 Mart'ta sokağa çıkacak olan tüm kadınlara ve bize katılamayan ama kalbinde ve zihninde bizimle olan herkese, devam eden, gelişen ve başarılarla dolu bir yılı daha kutluyorum. Çok şey oldu, çok şey değişti. Sanırım birçoğumuz bu zamanlarda her şeyin çok hızlı değiştiğini hissedebiliyoruz. Heyecan verici zamanlar! Ve aynı zamanda birçoğumuzun hapishanelerde, savaşlarda, aile evlerinde kötü acılar çektiği zamanlar. Bu durumdan bir çıkış yolu bulan, toplumda dönüştürücü bir rol oynayabilen ve özgürleşmeyi gerçekleştirebilen bir güç olabilmek için mücadelemizi çok daha fazla derinleştirmemiz gerekiyor. Durumumuzu ve karşı karşıya olduğumuz iktidar sistemlerini analiz ederken çok net olmamız gerekiyor. Her ne kadar Batı'da sürekli olarak dikkatimiz dağıtılmaya çalışılsa da durumun ciddiyetini anlamamız gerekiyor. Birlikte ve kararlı bir şekilde adil barış için, doğa ve toprak ana için, özgür bir yaşam için mücadele etmeye devam edeceğiz. Tüm kadınlara ve feminist mücadeleye başarılar diliyorum! Jin jiyan azadî.”