Ayşegül Doğan: İmralı yolunu açan adımın devamı getirilmeli
- 13:03 27 Kasım 2025
- Siyaset
ANKARA – DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, komisyon üyelerinin İmralı ziyaretine ilişkin, “İmralı yolunu resmi olarak açan bu siyasi adımın devamı getirilmeli. Sayın Öcalan'la görüşmenin olanakları genişletilmeli. Bunu sürecin geleceği açısından önemli görüyoruz” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, güncel gelişmelere ilişkin partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu.
‘Kadınlar barış için en önde yürüyor’
25 Kasım yürüyüşlerine ve etkinliklerine değinerek başlayan Ayşegül Doğan, alanlarda mücadele kararlılığını haykırdıklarını belirtti. Ayşegül Doğan, “Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri politiktir. Bunun nedenlerini haykırarak geldik. Katledilen, kaybedilen, erkek-devlet şiddetine, yoksulluğa, eşitsizliğe, haksızlığa, hukuksuzluğa maruz bırakılan ve özel savaş politikalarının mağduru haline getirilmeye çalışılan hiçbir kadın yalnız değildir dedik ve yalnız olmayacak, yalnız yürümeyeceğiz. Hep beraber ‘jin jiyan azadî, kadın yaşam özgürlük’ diyerek mücadelemizi ve bu mücadeledeki kararlılığımızı bir kez daha ifade ettik. Şiddete, yasaklara boyun eğmedik; bu defa da eğmediğimizi gösterdik. Tüm yasaklara rağmen her yerde, alanda, sahada, meydanda zılgıtlarımızla sloganlarımızla yürüdük. Genel olarak Türkiye'de politikalar kadına yönelik şiddete dair cezasızlığa teşvik ediyor ancak tüm bunlara rağmen kadınlar vazgeçmiyor, vazgeçmeyecek. Kadınlar barış için en önde yürüyor” sözlerini kullandı.
‘Komisyonun İmralı ziyareti kritik bir eşiği geride bıraktı’
Kadınların alanda Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni haykırdıklarını belirten Ayşegül Doğan, “25 Kasım’da Diyarbakır’daydım. Kadınlar komisyonun İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşme kararını, en önde ve en başta barış anneleri olmak üzere kalpten selamladılar. Beklentilerini ifade ettiler. Bu vesileyle biz de bir yılı geride bırakan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde komisyonun aldığı bu kararı çok önemli bulduğumuzu ve bu kararla birlikte gerçekleşen ziyaretin kritik bir eşiği geride bıraktığını ifade etmiştik” dedi.
‘Sayın Öcalan’la görüşme tarihtir’
“Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin İmralı Adası'nda Sayın Öcalan'la görüşmesi önemli olduğu kadar tarihi bir görüşme” diyen Ayşegül Doğan, “Tarihi çünkü Kürt sorunu ve demokratik çözümün birincil muhatabıyla ilk defa böyle bir temas kuruluyor. ‘Bu diyalog sürece güç ve ivme kazandıracak nitelikte bir diyalog olacaktır’ dedik bugüne kadar. Bundan sonra da bunun nasıl bir güç ve ivme kazandıracağını hep birlikte göreceğiz. Şimdi artık gerekli yasal düzenlemelerin geciktirilmeden hayata geçirilmesinin vakti. Komisyonun raporunun bir an önce tamamlanması ve genel kurulda hukuki düzenlemelere ilişkin hızla hayata geçirilmesi gereken tüm bu yasal gündemi konuşmamızın ve güvence altına almamızın zamanı” diye belirtti.
Ayşegül Doğan devamında şunları söyledi:
“Sayın Öcalan’ın ne söylediği, ne sorduğu, sorulara ne yanıtlar verdiği… Bunlar Türkiye gündeminin en sıcak başlıkları arasında günlerdir tartışılıyor. Biliyorsunuz Sayın Kurtulmuş 4 Aralık saat 14.00’te komisyonu toplayacağını açıkladı. Bu toplantıda bu soruların yanıtını öğreneceğiz. Bu eşik cesur ve kararlı adımların atılmasıyla anlam kazanacak. Barış ancak güven inşa ederek toplumsallaşabilir.
Öcalan ile görüşme tutanakları kamuoyuna açık olmalıdır
Yine bir başka tartışma konusu: Bu görüşmenin mahiyetini kamuoyu öğrenebilecek mi? Bu komisyonun Öcalan'la görüşme gündemiyle toplandığı gün aldığı karar, bunun elbette şeffaf olmasına dönüktü. Toplumsallaşması için çok önemli. Ancak şunu da biliyoruz ki Sayın Öcalan'ın onlarca yıldır söyledikleri son derece sarih. Bu görüşmede olsa olsa aynı sarihlikte altı çizilen, pekiştirilen eşit kardeşlik hukuku ve Türkiye'de demokratikleşme olabilir. Ancak tüm bunların detaylarını 4 Aralık'ta toplanacak komisyona aktarılacak bilgilerle hepimiz öğreneceğiz. Beklentimiz bu tutanakların kamuoyuna açık bir biçimde erişilebilir halde olması.
Bugüne kadar yapılagelen dinlemelerin tutanaklarına nasıl Türkiye kamuoyu istediği zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin internet sitesi üzerinden erişim sağlayabiliyorsa, İmralı Adası'nda komisyon üyelerinin Sayın Öcalan'la yaptığı görüşmenin içeriğine de aynı şekilde erişebilmelidir. Bu konudaki şeffaflıktan taviz verilmemelidir. Gizli tutanak tartışması var. Bunun doğru olmadığını, bize böyle bir bilgilendirme komisyon üyeleri tarafından ve komisyon üyelerimiz tarafından yapılmadığını; kamuoyuna da böyle bir bilgilendirmenin komisyon tarafından yapılmadığını, bunların manipülatif amaçlı olduğunu görüyoruz.
Görüşme eksiksiz bir katılımla olmalıydı
Başta CHP olmak üzere komisyonda yer alan diğer siyasi partilerin temsiliyetinin de komisyon adına İmralı Adası'na gidip Sayın Öcalan'la görüşen heyette olmalarını çok arzu ederdik. Olması gereken buydu. 86 milyon için yapılan ve 86 milyonun geleceği için kurulan bir komisyonun yaptığı görüşmelerin eksiksiz bir katılımla gerçekleşmesi gerekendi. Olmadı. Bunun ne kadar büyük bir eksiklik olduğu olumlu ya da olumsuz bir biçimde günlerdir konuşuluyor. İthamlar yapılıyor. Asıl ihtiyaç duyduğumuz ne bu ithamlar, ne bu yargılamalar ne de bunlara pekiştirilecek tartışmalar. Asıl ihtiyaç duyduğumuz, bundan sonra sürecin ivme kazanması için demokratikleşme için yapılması gerekenler. Dolayısıyla tartışmanın seyrini esasından uzaklaştırarak konuşmak yerine bu esasla ilgili yapabileceklerimizi konuşmak daha faydalı olacaktır. Çünkü barışın toplumsallaşması ancak kolektif bir irade ile mümkün olabilir.
Süreç muhalefetin katkılarından mahrum bırakılmamalı
Bu nedenle süreç demokratik muhalefetin katkılarından mahrum bırakılmamalı. Demokratikleşme kanallarının açılması gerektiğini ve bunun Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin olmazsa olmazları arasında olduğunu; zaten süreçle bağlantılı olmadan da yapılması gerekenlerin bugüne kadar yapılmamasının ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu biz de tespit ediyoruz. Ancak komisyonun bütün bileşenleriyle adaya gitmesi ve Sayın Öcalan'la orada görüşerek özellikle şeffaflığa dair endişeleri, kaygıları olanların onlar adına bu soruları doğrudan yöneltme imkânını değerlendirmemiş olmalarını yalnızca bir talihsizlik olarak ifade edemeyiz. Bu, Kürt meselesinin demokratik çözümünde bir siyasetsizliğe işaret ediyor. Bu konuda elimizden gelen her türlü diplomasiyi yaptık. İktidar da bu konuda teşvik edici, kapsayıcı, ikna edici ve ilerletici olmalıydı. Ne yazık ki bu anlamda iktidar da sorumluluğunu yerine getirmedi. Ve toplumsal temsiliyetin bir kısmı şimdilik bu görüşmenin dışında kaldı.
İmralı yolunu açan bu siyasi adımın devamı getirilmeli
Bu görüşme önemliydi, ancak biricik kalmaması da aynı önemde. İmralı yolunu resmi olarak açan bu siyasi adımın devamı getirilmeli. Sayın Öcalan'la görüşmenin olanakları genişletilmeli. Bunu sürecin geleceği açısından önemli görüyoruz. Farklı siyasal kesimlerden temsilciler, hak savunucuları, akademisyenler, gazeteciler… Kimler gidip temas kurmak istiyorsa, kimler gidip orada kendisiyle görüşmek istiyorsa görüşmeli, görüşebilmeli; bunun imkânları sağlanmalı. Bu uzun yürüyüşe bundan sonraki dönemde ada görüşmesine gitmeyen, bu konuda karar alan diğer siyasi partilerin de katılacağına inanıyoruz. Başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere demokrasi, değişim ve dönüşüm ancak güçlü bir demokratik muhalefetle gerçekleşebilir. Toplumsal temsiliyetin genişletilmesi, Türkiye halklarının en geniş biçimde sürece dahil edilmesi, örgütlenmesi… Barış için, demokrasi için, iktidarından muhalefetine hepimizin sorumluluğunda.
İktidarından muhalefetine herkes cesur adımlar atmalı
Bu mesele küçük, dar, parti çıkarlarına uygun pozisyon alışların meselesi değil. Dünden farklı bir tutum sergilemek gerekir Kürt sorununun demokratik çözümü için. Tüm o alışılagelmiş kalıplardan çıkalım derken bunu söylem düzeyinde tutmamak, eylemde de gerçekleştirmek gerekir. Hem bir yandan basit parti çıkarlarına havale etmememiz gereken bir mesele; diğer yandan ciddi ve tarihsel yaklaşılması gereken bir mesele; hem de iktidarından muhalefetine herkesin cesur adımlar atması gereken, mütereddit kalan siyasi partilerin farklı toplumsal kesimleri de cesaretlendirmesi gereken bir mesele ile karşı karşıyayız. Muhalefet de “bekle-gör” siyaseti yerine daha aktif bir pozisyon almalı ve kurucu bir siyaset ufkuna sahip olmalı. Kürt sorunu vardır demek yetmiyor artık. Kürt sorunu vardır dedikten sonra bu sorunun çözümüne ilişkin önerilerinizi de kamuoyuyla paylaşmalı ve buna uygun bir pozisyon almalı, buna uygun bir siyaset üretmelisiniz.
6-7 Aralık’ta konferans, 12-14 Aralık’ta Ankara’ya yürüyüş
DEM Parti olarak İstanbul'da 6-7 Aralık'ta Uluslararası Barış ve Demokrasi Konferansı düzenliyoruz. Dünyadaki çatışma çözümü deneyimlerine bakan, Türkiye'deki deneyimleri değerlendiren ve bundan sonra yapılması gerekenlere ilişkin tartışmalar yürütülecek. Yine dört koldan bir yürüyüş başlatıyoruz ve bu yürüyüşümüzü Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları grup toplantımızda detaylarıyla paylaştı. Merkezi Örgütlenme Komisyonumuz da bunun detaylarını yakında sizlerle paylaşacak. 12, 13, 14 Aralık'ta dört koldan Ankara'ya bir yürüyüş gerçekleştiriyoruz. İşsizliğe, açlığa, yoksulluğa, emek sömürüsüne, savaşa ve çatışmalara karşı yürüyeceğiz. Bu yürüyüşü en önde kadınlar sahiplenecek. En önde yine kadınlar olacak bu yürüyüşte. Ama bu yürüyüş hepimiz için. Bugün Türkiye'de plan-bütçe komisyonunda bütçe görüşmeleri bitmek üzere. Bir kez daha gördük ki halkın, emeğin, alın terinin bütçesini konuşmuyoruz. İşte biz buna karşı da sesimizi yükseltmek için yine alanda olacağız."







