‘Umut hakkı kanuni düzenlemeye dönüşmeli’

  • 09:01 18 Eylül 2025
  • Güncel
Evin Çiftçi 
 
RIHA - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik Umut hakkı’nın uygulanması gerektiğini belirten ÖHD Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Ayşe Şehriban Demirel, “Umut hakkı kararının uygulanması, kanuni düzenlemeye ve güvenceye dönüşmesi gerekiyor” dedi.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yapmış olduğu “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı ile Kürdistan ve Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu’nun genelinde ezilen tüm halklar açısından tarihi bir dönemin başlangıcı oldu. Başlatılan süreçle birlikte Meclis’te komisyon kurulmuş olsa da şuana kadar atılan herhangi bir adım olmadı.  Meclis’te kurulan komisyon toplantıları devam ederken, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AKBK) “Umut hakkı”na dair Türkiye’ye verdiği sürenin dolması üzerine AKBK, 15 Eylül’de toplandı. 
 
Başlayan müzakere süreci ve “Umut hakkı”na dair Özgürlük için Hukukçular Derneği(ÖHD) Genel Merkez Yönetim Kurulu üyesi Ayşe Şehriban Demirel, değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Gereken adımlar bir zamana yayılmadan hızlıca atılmalı’
 
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’tan bu yana yaptığı çağrılar kapsamında birçok tarihi adımın atıldığını belirten Ayşe Şehriban Demirel, devletin ise atması gereken adımlar konusunda ciddi eksiklikler gösterdiğini ifade etti. Ayşe Şehriban Demirel, “Bu eksikliklerin başında, siyasi tutsaklara ilişkin herhangi bir adımın atılmamış olması gelmektedir. Pek çok düzenleme, hukuki ve yasal açıdan yıllardır yapılması gereken değişikliklerdir. Sivil toplum kuruluşlarının beklentisi; özellikle barış ve demokratik toplum sürecinde samimiyetin bir göstergesi olarak, bu adımların zamana yayılmadan hızlı bir şekilde atılmasıdır. Ne yazık ki devlet, özellikle bu süreçte hukuki olarak atması gereken adımları bir takım şartlara bağlayarak süreci daha da geciktirmektedir. Bu durum, devletin sürece yaklaşımıyla doğrudan ilgilidir. Beklentimiz; AİHM kararlarının, Türkiye'de alınan kararların ve mevcut infaz kanununun eksik haliyle de olsa eşitlik ilkesi çerçevesinde uygulanmasıdır. Bu adımların atılmasıyla birlikte demokratik toplum sürecinin daha samimi ve ileri bir aşamaya evrileceğini düşünüyoruz” dedi.
 
‘Abdullah Öcalan'ın özgürlük koşulları sağlanmalı’
 
“Umut hakkı, herhangi bir şarta bağlanamayacak, doğrudan uygulanması gereken bir haktır” diyen Ayşe Şehriban Demirel şöyle devam etti: “Türkiye’nin bu hakkı uygulamaktan kaçınması ve bunun yerine karşıt politikalar geliştirmesi, evrensel hukuk açısından büyük bir sorun yaratmakta ve mağduriyetlere neden olmaktadır. Bu hak, Sayın Abdullah Öcalan şahsında, binlerce ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmış kişiyi de doğrudan etkilemektedir. Ancak biliyoruz ki, bu hakla birlikte Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlük koşullarının oluşturulması, diğer siyasi mahpusları da olumlu yönde etkileyecektir. Özellikle bu süreçte umut hakkının hayata geçirilmesi, Öcalan’ın özgürlük koşullarının sağlanması ve bunun toplumsallaşması açısından büyük önem taşımaktadır. Sayın Abdullah Öcalan hakkında alınan kararların uygulanması, aynı zamanda bu kararların yasal düzenlemelere dönüşmesi ve güvence altına alınması gerekmektedir.”
 
‘Sürecin bir etkisini göremiyoruz’
 
Ayşe Şehriban Demirel, gelişen sürece ilişkin olarak şu değerlendirmede bulundu: “Gözle görülür, elle tutulur bir iyileşmeden söz etmek ne yazık ki mümkün değil. Sürecin olumlu etkilerini hapishanelerde görmemiz gerekirken, maalesef böyle bir gelişme yaşanmıyor. Hâlâ İdari Gözlem Kurulları keyfi kararlar almaktadır. Hasta mahpusların tahliyesi engellenmekte, bu konuda hiçbir düzenleme yapılmamaktadır. Birçok hapishanede tecrit ve izolasyon politikaları devam etmektedir. Türkiye'nin uzun yıllardır kaçındığı bu adımlar, pek çok hak ihlaline neden olmaktadır. Hapishane idareleri tarafından keyfi disiplin cezaları verilmekte ve mahpusların infazları yakılmaktadır. Mahpusların talepleri karşılanmamakta; yeni tip olarak oluşturulan yüksek güvenlikli S ve Y tipi cezaevleri tamamen tecrit ve izolasyon politikaları doğrultusunda şekillenmektedir.”