TJA’dan Mêrdîn’de barış zinciri eylemi

  • 19:45 24 Ağustos 2025
  • Güncel
MÊRDÎN- Mêrdîn’de Barış zinciri eylemi gerçekleştiren TJA, barışın inşası için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması gerektiğinin altını çizdi.
 
Tevgera Jinen Azad (TJA) , "Barış zinciri, kadınların gücüyle örülüyor" şiarıyla Merdin'de 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında Barış zinciri eylem gerçekleştirdi. PTT önünden Karayolları Parkına kadar yürüyüş gerçekleştiren kadınlar, sık sık "Biji Yekitiya Gelan’, ‘Biji Aşitî’, ‘Jin Şer Naxwazin Aşitiyê Dixwazin’, ‘Bijî Tekoşîna Jinan’ sloganları attı.Etkinliğe,Barış Anneleri, Kadın Örgütleri ve çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu katıldı.  
 
Karayolları Parkına varan kadınlar burada kurulan, “Kadın varsa barış var”, “Kominalist yoldaşlıkla özgür yaşam inşasına”, “Savaşı durdurun yarını inşa edelim”, “Kadınsız barış, barış değil susturulmuş sessizliktir” dövizlerle hazırlanan “Barış Kürsüsünde” söz aldı.
 
‘Kendi öz gücümüze güvenerek barışı inşa edeceğiz’
 
Barış Kürsüsünde konuşan TJA Mêrdîn Sözcüsü Hatice Öncü, barışın toplumsallaşmasının her zamankinden daha elzem olduğunu dile getrdi. TJA olarak, barışın inşasında öz güçlerine güvenerek başladıklarını belirterek, “Yıllardır savaşın etkilerini doğrudan ya da dolaylı yaşayan biz kadınlar, hep kendi deneyimlerimizin içinden politika yaptık. Savaşın öncelikle kendimiz için ne demek olduğunu konuşarak başladık. Bugün yaşadığımız coğrafyada savaş hem sınırların içinde hem sınır ötesinde devam ediyor. Kürt sorununda çözümsüzlük, bazen silah zoruyla bazen de toplumsal bağların türlü politikalarla hedef alınmasıyla sürdürülüyor. Biz kadınlar savaşın sadece her an sıcak çatışma demek olmadığını iyi biliyoruz. Savaş, kadın bedenlerini ganimet, cinsel şiddeti silah haline getirir. Bu şiddet bugün türlü davalarda takip ettiğimiz üzere, Kürt illerinde korucular, üniformalı erkekler eliyle genç kadınlara yönelirken, kadınlar şüpheli biçimlerde kaybedilirken, ülke genelinde genç erkeklerin çeteleşmesiyle, türlü şiddet araçlarına erişmesiyle yayılıyor” diye konuştu.
 
 ‘Savaş politikaları kadınları toplumsal hayattan izole ediyor’
 
Savaşın, kadınların dillerine karşı tezahür ettiğini belirten Hatice Öncü, kadınların anadillerinde hizmet alamamasının toplumsal hayatın dışında bırakılmasına neden olduğunu söyledi. Hatice Öncü, “Şiddete karşı koruyucu, önleyici mekanizmalara anadilinde erişememek kadınların hayatına mal olabilir. Savaş, kimilerini zenginleştirirken en çok da kadınları yoksullaştırır, ülkenin kaynaklarını tek bir alana kilitler. Bütçenin yaklaşık yüzde 11’i savaşa, savaş sermayesine ayrılırken, cihatçı gruplara dolarla maaş verilirken kreşe ‘kamu zararı’ deniyorsa, kadınlar adına bu bütçeden ne beklenebilir? Kürt bölgesinde istihdam imkânını da niteliğini de savaş politikaları belirliyor. İşsizlik ve yoksulluğun kadınlar için diğer bölgelere göre daha yüksek, esnek ve güvencesiz çalışan mevsimlik işçilerin de büyük çoğunluğunun kadın ve çocuk olması tesadüf değil. Savaş, aynı zamanda kayyum demektir. Kayyumla kadınların kurumları, kadınların eşit yaşama imkânını, kamusal alanda var olmasını güçlendiren hizmet ve mekanizmaları, kadınların siyasal alandaki temsiliyet gasp edilir” diyerek herkesi barış için sorumluluk almaya ve barışın öznesi olmaya çağırdı.
 
‘Savaşın mağduru kadınlar barışın inşacısı olacaktır’
 
Yerine kayyım atanan Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Devrim Demir, kadınlarla barışı konuşmak için bir araya geldiklerini söyledi. Devrim Demir, “Barışı arıyoruz, barışın sözünü konuştuğumuz yerde savaş hepimizi etkiliyor. Bu yüzden barış önemli. Tarihin acılarıyla olan tecrübelerimizde savaşın büyük acısını kadınlar yaşamıştır. Savaşın getirdiği göç yolunda bütün zorlukları, ekonomik sıkıntıları çeken kadınlardır. Çocuklarını kaybedenler yine annelerdir. Tarihi süreçte savaşın acılarını çeken kadınlar sadece mağdur değil barışın da inşacıları olacaktır” diye kaydetti.
 
‘Önderliğimizin özgürlüğünü istiyoruz’
 
Konuşmaların ardından serbest kürsüye geçildi. Burada konuşan Barış Annesi, “Barış ve Demokratik Toplum” sürecinin önemine vurgu yaptı. Abdullah Öcalan’ın sadece Kürtlerin lideri olmadığını, dünya halklarının da barışını isteyen bir lider olduğunu kaydetti. Abdullah Öcalan’ın ömrünü barışa verdiğini dile getirerek, “Barış anneleri olarak 26 yıldır barış istiyoruz. Çocuklarımız şehid oldu, artık ölüm olmasın diyoruz. Bu süreç bozulsun istemiyoruz. Barış olsun, zindanlardakiler çıksın, önderliğimiz tecritten çıksın biz önderliğimizin özgürlüğünü istiyoruz. Çocuklarımız dilleri için kültürleri için mücadele ettiler bizler herkes özgürce yaşasın istiyoruz” sözlerini kullandı.
 
‘Anadilimiz kırımızı çizgimizdir’
 
Barışın sadece silahların susmasından ibaret olmadığını vurgulayan bir diğer kadın ise şunları dile getirdi:“Barış bizim için adalet ve özgürlüğün toplumsallaşmasıdır. Bu da anca kadınlarla olur bizim olmadığımız bir masada barış olamaz. Komisyon masasında sadece 20 kadın var. Bu bizim için bir temsiliyet olamaz. Orada annelerin Kürtçe konuşulmasına izin verilmedi. Ana dilimiz kırmızı çizgimizdir. Bizler anadilimiz için bu mücadeleyi verdik. Bundan sonra da mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizler biliyoruz erkek egemen sistem savaştan besleniyor. Bizim barışımız sokaklarda adalet isteyen genç kadınların barışıdır. Kadın özgürleşmeden barış olmaz, biz barışta ısrarlıyız. Özgür toplumu biz kadınlar inşa edeceğiz.”
 
Kürsüye çıkan diğer kadınlar ise Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecride dikkat çekerken onurlu bir barışın inşası için devletin samimi adımlar atması gerektiğini vurguladı.
 
Etkinlik şiir dinletisi ve stranlarla son buldu.